Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/524 E. 2023/642 K. 27.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/524 Esas
KARAR NO: 2023/642
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 31/01/2023
KARAR TARİHİ: 27/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Dava dışı ——- müvekkil sigorta şirketi ——- numaralı Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi akdedildiğini, anılan poliçe ile ——-adresinde yer alan işyerinin sigortalandığını, davalının maliki, sigortalının ise kiracısı olduğu taşınmaza, yine davalının maliki olduğu diğer bağımsız bölümler tarafından kullanılmakta olan havalandırma tesisatlarından, su sızması sonucu hasar meydana geldiğini, 04.06.2020 tarihinde — tarafından sigortalanan —- ait iş yerine ——- tarafından kullanılmakta olan havalandırma tesisatında meydana gelen bir sızıntı nedeni ile sigortalı işyerinin depo bölümünde yer alan emtiaya sirayet ederek ıslatması sonucu meydana gelen hasar nedeniyle sigortalı hesabına 8.912,00-TL tazminat ödendiğini, eksper raporunda, 04.06.2020 tarihinde su akıntısı şikayeti ile ———— mağazasına gidildiğini, yapılan kontrollerde —– havalandırmasının altındaki tavanın ek yerlerinde su geldiğinin görüldüğünü, akan suyun ürünlere zarar verdiğinin belirtildiği, —-sunulan —– tarihli eksper raporunda ise, — tarihinde sigortalı işyerinin ve yan komşusu —–ortak kullanımındaki havalandırmasından ısı faklılığı sonrası oluşan buharlanma neticesinde damlama şeklinde 2 üst kat yer alan—- mağazısına akan / damlayan suların muhtelif emtialarda maddi hasarlara neden olduğunun tespit edildiğinin bildirildiği, davalıların ortaya çıkan hasar nedeniyle bina maliki ve —- hasar nedeniyle sorumlu olacağını, Zira, davalı——- işyerinin bulunduğu —- maliki olarak, diğer davalı —– hasarın meydana geldiği —– yönetimini üstlemesi nedeniyle hasardan sorumlu olacağını, vuku bulan zarar sebebiyle— tarafından —–tutarında tazminat ödendiğini, müvekkil şirketin, Türk Ticaret Kanunu 1472. maddesi gereğince davalıya rücu hakkı bulunduğunu, müvekkili tarafından 04.06.2020 tarihinde vuku bulan hasara ilişkin ———- Hasar dosyası açıldığını, hasara ilişkin ekspertiz raporu ile tespit edilen zarar bedelinin sigortalıya ödendiğini, davalı borçlu hakkında başlatılan icra takibi hukuka uygun olduğunu, rücu bedelini icra takibine konu yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, davalıların borcunu ödememek için haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğinin ortada olduğunu, asıl alacak miktarı üzerinden en az %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle,
davalıların menkul ve gayrimenkulleri ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise ihtiyati tedbir kararı verilmesini,——— dosyasına vaki itirazların 8.912,00 TL alacak açısından iptali ile takibin 08.07.2020 tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına, davalıların en az %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı yanlara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili———alışveriş merkezinin maliki ve yatırımcısı ve aynı zamanda davacının sigortalısı olan —- müvekkili şirket arasında 01.05.2015 kira başlangıç tarihli kira sözleşmesinin mevcut olup ———adresli kiralanan sigortalı kullanımına bırakılmış olması nedeniyle kiraya veren sıfatına haiz olduğunu, Müvekkili —- alışveriş merkezinin yönetim hizmetlerini gerçekleştirmekte olduğunu, ——–kiracılarının fiili ve hukuki egemenliği altındaki bağımsız bölümlere kira sözleşmesi ve dayanağı —- işletme yönetmeliği kapsamında ortak alanlar ve kiraya veren-kiracı-müşteri/ziyaretçiler üçgeninde çok çeşitli hizmetler sunduğunu, —– yetkisinin ——–, Sigortalı ile akdedilen kira sözleşmesi ve işletme yönetmeliği ve Müvekkil Şirketler arasındaki ikili özel borç ilişkisine dayandığını, Davacının, halefiyet müessesine istinaden kendilerine davayı yöneltmekte olduğunu, sigortalı ile müvekkil şirket arasında asıl ilişkiden bağımsız olarak rücuen alacak isteminde bulunmasına olanak bulunmadığını, Davacı şirketin, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyetinin nazara alınacağını, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.(eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verildiğini, 6100 sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları…. görürler” hükmüne yer verilmiştir. davacı şirketin sigortalısının halefi olarak açtığı davada, davalının, dava dışı sigorta ettiren maliki olduğu konutu kiracı sıfatıyla kullandığı; davacı sigortalısı ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira sözleşmesi olduğunun tüm dosya kapsamından anlaşıldığı açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği, davada Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek; HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının sigortalısı ile müvekkil şirket arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklı uyuşmazlıkları görmeye ——– Adli Yargı Çevresi yetkili iken —– Adli Yargı Çevresinde dava ikame edilmesinin usule aykırı olduğunu, HMK 17 uyarınca taraflar esas ilişkide münhasır yetki belirlemesine gitmiş olduklarından halefiyet iddiasında bulunan davacının, esas ilişkide yetki kuralı ile bağlı olduğunu, takip talebi ve dava dilekçesinde zarar ve olayla irtibatlı olarak 3’üncü kişi ——– firmaları gösterildiğinden olay ve zararın doğumunda dahli ve müvekkil şirketlere karşı kira ilişkilerinden kaynaklı hukuk sorumlulukları nedeniyle lüzumuna göre rücu ilişkisi gündeme geleceğinden davanın ————– ihbarını talep ettiklerini,
Sigortalının kira ilişkisi sona ermiş olup fesih protokolünde kira ilişkisinden kaynaklı olarak müvekkil şirket en geniş manada ibra edilmiştir. Hal böyle iken, davacının sigortalının kiracı olduğu iş yerine dair zarar iddiası ve tazmin talebinin hukuki dayanağı bulunmadığını, Sigorta ettirenin sigorta sözleşmesinin kurulmasından sonra gerek rizikonun gerçekleşmesinden önce gerekse sonra zarar sorumlusu ile yaptığı anlaşma ile sigortacının halefiyet haklarını ihlal ettiği takdirde sigortacısına karşı sorumlu olduğunu dolayısıyla sigortacının kendisine yaptığı ödemeyi iade ile yükümlü olduğunu, davacının halefiyet koşullarının gerçekleştiğini ispatlamakla mükellef olduğunu, dava dilekçesinde yer alan iddialarda bu hususa ilişkin herhangi bir izahat bulunmadığını, Bu cihetle davanın esastan reddinin gerektiğini, halefiyet hakkının mevcudiyetine ilişkin olarak davacı tarafın; geçerli bir sigorta sözleşmesi bulunduğunu, sigorta kapsamında kalan bir zarar gerçekleştiğini, sigortalı, üçüncü kişilere karşı tazminat isteme hakkına sahip olduğunu, sigortacının, sigortalıya tazminat ödediğini, ayrı ayrı ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafın sigortalısı, zarar iddiasına konu dönemde ———- markasıyla giyim üzerine faaliyette bulunduğunu, Kira Sözleşmesi uyarınca mağazanın dekorasyon, tadilat ve teknik tedbirlerin alınmasından münferiden sorumlu olduğunu, olay mağaza içinde meydana geldiğinden ——— Yönetiminin doğrudan alana erişim imkanı bulunmadığı gibi, söz konusu hasarın meydana gelmesinde sorumluluğun ikili sözleşmeler gereğince doğrudan sigortalıya ait olduğunu, kabul manasına gelmemekle birlikte; su akıntısının gerçekleştiği boru sisteminin, ulusal yapı standartlarına uygun ve ön ve arkadan kelepçeleme ile artırılmış dayanaklılığa sahip olması karşısında tetikleyici bir güç olmaksızın kendiliğinden su akıntısı oluşmasının teknik olarak mümkün olmadığını, bu nedenlerle zarar ile müvekkil şirkete kusur izafesi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, sigortalının su akıntısı karşısında talep edilen miktarda zarara uygulamasına olanak bulunmadığını, zira; sovtaj yönüyle 2.600 TL tutarla değersizleştirilen ürünlere dayalı 11.512,38 TL zarar hesaplanmasının maksatlı olduğunu, dayanak gösterilen faturaların ticari defterlerde mevcut olup olmadığı, karşılığının ödenip ödenmediği dahi değerlendirilmeksizin marka / etiket takmak suretiyle değer atfedilen ürünlerin, konu sovtaja gelince fason ürün olduğundan ———diyen bir yaklaşım, zarar miktarını yüksek göstermeye hizmet etmekte olup hiçbir şekilde kabulüne olanak bulunmadığını, kusur ve zarar ile uygun illiyet bağının varlığını ispat yükünün davacı tarafa ait olduğunu, tüm bunların ispatı halinde dahi gerçek sovtaj bedelinin tespiti ile zarardan mahsubunun gerektiğini, ayrıca davacı tarafça bildirilen sovtaj bedelinin, hasar iddiasının kapsamı ve etkilenen ürünlerin cins, tür ve içeriği gözetildiğinde çok düşük olduğu, mahkemece gerçek bedelin tespiti ile zararın mahsubunu talep ettiklerini, İcra İnkar tazminatı isteminin reddinin gerektiğini, yargıtay içtihatlarına göre icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit bir alacak olması gerektiği, likit alacağın miktarı belirli veya belirlenebilir olan, tespiti için mahkeme kararına ihtiyaç olmayan alacak olarak tanımlanabildiğini, bu nedenlerle dava şartı ve ilk itirazımız nedeniyle davanın usulden reddine, davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin —-dosyası üzerinden yargılama devam ederken —— karşı açılan davanın işbu dosyadan tefriki ile mahkememizin ——- esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.

İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile Davacı ile dava dışı sigortalı ———-arasında akdedilen 06.05.2020 başlangıç, 06.05.2021 bitişi tarihli, ——– numaralı, Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi kapsamında —–adresinde yer alan işyeri sigortalandığı, davalı— maliki, Diğer davalı ———-yönetimini üstlendiğini, dava dışı sigortalının ise kiracısı olduğu taşınmaza, yine davalının maliki olduğu diğer bağımsız bölümler tarafından kullanılmakta olan havalandırma tesisatlarından, su sızması sonucu hasar meydana geldiği iddiasıyla davacının sigortalısına ödediği 8.912,00-TL bedelin davalı—–işyerinin bulunduğu —- maliki olarak, diğer davalı—- hasarın meydana geldiği —– yönetimini üstlemesi nedeniyle tahsili talebine ilişkindir.
Dava şartı niteliğindeki görev sorunu kendiliğinden ve öncelikle irdelenmelidir.
Dava dilekçesi ve tüm dosya kapsamı ile birlikte yapılan değerlendirmede taraflar arasındaki alacağın kira sözleşmesinden kaynaklandığı, HMK’nun Sulh hukuk mahkemelerinin görevi başlıklı 4/1.a maddesindeki ” Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları ” düzenlemesi bulunduğu,davacı ile davalı arasındaki akdi ilişkinin kira olması hasebiyle Sulh Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiği mahkememizin görevli olmadığı anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine yönelik aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK 20 ve 114 ve 115 maddeleri gereğince MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulduğu takdirde dosyanın görevli ——ADLİYESİ NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE HMK 20. maddesi gereğince GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmemesi halinde HMK 20 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
4-Yargılama harç ve masraflarının gönderilen mahkemede dikkate alınmasına,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde —– Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/07/2023