Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/46 E. 2023/255 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/46 Esas
KARAR NO : 2023/255

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 05/09/2017
KARAR TARİHİ : 10/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile 3. Kişi ——- arasında 10/09/2015 tarihinde 1 yıl süreyle “Taşıma Sözleşmesi” akdedilmiş olduğunu, bu sözleşmenin geçerlilik süresinin belirtildiği gibi 1 yıl olduğunu, ancak sözleşme akdedildikten yaklaşık 2 ay sonra müvekkil —— bu sözleşme edimini yerine getirmek amacıyla kullandığı aracına davalı/borcu ——kullanmış olduğu araç tarafından çarpıldığını ve trafik kazasının meydana geldiğini, bu kazadan dolayı müvekkilinin 3. Kişi ile akdettiği sözleşme ve ticari ilişkinin zedelenmiş olduğunu, bundan sebepli ortaya bir kazanç kaybı çıktığını, müvekkilimiz, aracın tamirde olduğu süre boyunca elinde olmayan iş bu sebepten ötürü sözleşmesel edimini yerine getiremediğini, ortaya yoksun kalınan kar yani bir kazanç kaybı çıktığını, kaza tutanağında kaza tarihin sözleşme yapıldıktan sonra 18/11/2015’te olduğu bu tarihten müvekkilin 05/05/2016 tarihine kadar sözleşmesel edimini yerine getiremediği ve bu sebeple de kazanç kaybına uğradığının anlaşıldığını, bu sebeple tarafımızca, davalı/borçlu——karşı ilamsız icra takibi başlatıldığını, takip hazırlanırken sözleşmede belirtilen günlük 100,00-TL üzerinden ve çalışılmayan gün sayısı (aylık 26 gün üzerinden totalde 168 gün ) üzerinden hesaplama yapıldığıını, takibe konu edilen alacağın içerisinde yer alan 150,00-TL tutarındaki talebimizi ise şimdilik atiye bırakmadıkları, 17.180,80-TL üzerinden itirazın iptali davası açmaları gerektiğini, davalı/borçlu tarafından yasal süresi içerisinde bu borca itiraz edilip takip durdurulmuşsa da bu itiraz tamamen art niyetli olduğunu, hem sunacağımız sözleşmeden hem de kaza tespit tutanağından anlaşılacağı üzere; davalı/borçlunun kazaya sebebiyet vererek davacı müvekkilimizin hem sözleşmesel edimlerini yerine getirmesine engel olmuş hem de kazanç ve değer kaybına yol açtığını, itiraz dilekçesinde sadece borca itiraz edildiğini, davalı/borçlu tarafından ne borcun ferdilerine, ne faize, ne de faiz oranına açıkça itiraz edilmediğini, hatta ve hatta itiraz dilekçesinde zikredilmediğini, davalı borçlunun sadece borcun kendisine itiraz etmiş olup kalan diğer alacak taleplerimize itiraz etmemiş sayılmakta olduğunu, yargılama sırasında bu hususun dikkate alınmasını ve dava kabul karaın verildiği takdirde davalı/borçlunun bu diğer alacaklarını itiraz dilekçesi ile aslında kabul etmiş sayılmasının karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, yapılacak inceleme neticesinde davalı borçlunun, sebebiyet verdiği maddi hasarlı trafik kazasından dolayı iş bu davaya konu borcu ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği ve bu bahisle anılan icra dosyasına taraflarınca yapılmış itirazın da haksız olduğunun ortaya çıkacağını, iş bu sebeple hem haksız itiraz sebebi ile durmuş olan icra takibinin kaldığı yerden devam edebilmesi için davalılarca yapılan itirazın iptaline ve hem de bahse konu haksız ve kötü niyetli itiraz sebebi ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Dava dilekçesi ve eklerinin usulüne uygun olarak davalı tarafa tebliğ edilmiş olduğu, davalı tarafın herhangi bir cevap dilekçesi sunmamış olduğu görüldü.Mahkememizce 10/10/2019 tarih —-esas —— karar sayılı kararı—— Bölge Adliye Mahkemesinin 08/12/2022 tarih—– esas ——- karar sayılı ilamı ile kaldırılarak dosya mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibari ile kazanç kaybı ve mahrum kalınan kar’ın tazminine ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın kaldırılması davasıdır.Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. ——–TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve——yayımlanan,—–sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. ——-Davacı ile davalı için Vergi Dairesine yazılan müzekkere cevabında; davalı —–işletme hesabına göre defter tuttuğu,kazançlar toplamının VUK 177.maddesinde düzenlenen sınırların altında kaldığı dolayısıyla tacir olmadığı anlaşılmıştır.Davalının faaliyetlerinin sınırı esnaf faaliyetlerinin altında kalıp tacir olmadığından, ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.
Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle somut uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmekte olup Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli ——- Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde——Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.