Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/216 E. 2023/314 K. 03.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/216 Esas
KARAR NO : 2023/314

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2023
KARAR TARİHİ : 03/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin uzman psikolog sıfatıyla danışmanlık hizmeti veren bir serbest meslek mensubu olduğunu, davalı şirket ise üye olan kişiler arasında iş geliştirme ilişkisi kurmasına olanak sağlayacak toplantı ve organizasyon yapılması şeklinde hizmet sağlayan bir oluşum niteliği olan, dünya çapında yayılmış bulunan —– organizasyonunun —— olarak franchise almış bir parçası olduğunu, davaya konu ticari ilişkinin, her iki tarafın da iş geliştirmesi amacıyla bir araya gelinen bir üyelik sözleşmesiyle 07.09.2022 tarihinde başladığını, müvekkilin bu anlaşma sonucunda, toplantı ve organizasyonlara katılarak danışan portföyünü genişletmek istediğini, ancak ilerleyen süreçte müvekkile yönelik haksız uygulamalar, bezdirme politikaları ve uzaklaştırma çabasının sonuç vermemesine istinaden, müvekkilin üyeliği şirket tarafından sonlandırıldığını, açıklayacakları haksız uygulamalar sonucunda müvekkilin maddi ve manevi yönden zarara uğramış olduğunu, davalı şirketin parçası olduğu organizasyon üyelerine yönelik iş geliştirme ve iş çevresini genişletme imkanı sağlama amacına yönelik olduğunu,——- organizasyonu, —— merkezli olarak kurulmuş, on yıllardır dünya çapında yaygınlaşan, halihazırda 300.000’e yakın üyesi bulunan bir oluşum olduğunu, Bu oluşumun, üyelerinin iş geliştirmesi ve iş çevresini genişletmesine imkan sağlayacak eğitim, seminer ve organizasyonlar düzenleyerek hem kendi portföyünü hem de üyelerinin portföyünü genişletmeyi amaçladığını, Haftada 1 gün çevrimiçi, ayda 1 gün ise yüz yüze yapılan toplantılar şeklinde gerçekleşen bu organizasyonlarda üyelerin birbiriyle tanışmasında, birbirine iş sağlamasında katkıda bulunulduğunu, Müvekkilinin bir arkadaşı vasıtasıyla 11.500-TL ücret karşılığında üye olduğu ve hizmet almaya başladığı ——- topluluğunda üyeliğinin haksız şekilde sonlandırıldığı tarihe kadar 40’a yakın kişi ile potansiyel iş ilişkisi kurduğunu, birkaç kez danışan alarak portföyüne katkı sağladığını ve toplantılardaki etkinliği sebebiyle tanınırlık edindiğini,—- üzerinden ve—– sanal platformu aracılığıyla —– ve dünyanın farklı yerlerindeki on binlerce——üyesiyle iletişim kurma ve iş fırsatları yaratma olanağına sahip olmuşken bundan mahrum kaldığını, müvekkilinin üyelikten çıkarılmasının sebebinin —— yönetimi olan davalı şirket yöneticilerince tutulan gerçeğe aykırı kayıtlarla eksik/yanıltıcı bilgilendirmelere karşı çıkması olduğunu, Müvekkilinin, grup üyeliğinin başlangıcından itibaren birçok sorunla karşılaştığını, kendisine taahhüt edilen eğitim ve mentörlük süreçlerinden etkin şekilde yararlanamadığını, şikayetçi olduğunu buna istinaden genel merkezle iletişime geçtiğini, kendi çabası ile oryantasyon ve mentörlük sürecinin tamamlandığını, devamında, üyelere sağlanan çevrimiçi bir bilgilendirme sayfasında, Kasım ayına ait olan kayıtlarda gerçek durumla bağdaşmayan bir takım ciro kayıtlarının yer aldığını tespit ettiğini, buna istinaden sistemdeki verilere yetkisiz bir müdahale olup olmadığından şüphelendiğini, ilgililere ulaşarak hatalı kayıtların kaynağını sorduğunu, tatmin edici olmayan kaçamak cevaplar sonrası kayıtların değiştirildiğini, gerçek duruma göre düzenlendiğini, gerçek dışı ciro kayıtlarına ilişkin açıklamalarına,——- genel merkezinden ve hatalı ciro kaydı sorunuyla muhatap olan diğer tanıklarımızın beyanıyla ve sistem kayıtlarının celbiyle ispat olunacağını, devam eden süreçte müvekkilinin, kayıt ve değerlendirmelerin şeffaflığı hususunda etik değerlere özen göstermiş olması, kayıtların gerçeğe uygun olup olmadığı hususunda hassas davranmasının ——yetkilileri nezdinde hoş karşılanmadığının anlaşıldığını, zira müvekkile yönelik bir yıldırma politikası başladığını, toplantı ve gruplarda söz almasının önüne geçilmeye başlandığını, 11 Ocak’ta yaşanan bir olayda, müvekkilin, eğitimlerin usulünün değiştiğine, artık genel merkezden değil, grup içinden eğitim verileceğine yönelik bir bilgi olduğunu duyduğunu, toplantı sonunda bu hususta bilgi verilmesini istemek üzere söz almak istediğini ancak grubun yönetici ekibinde yer alan ve şirketin vekili olan —– tarafından susturulduğunu, buna ilişkin olarak topluluğa ait ——-grubunda görüşlerini paylaştığını, değişikliğin sebebini sorduklarında Ancak yöneticiler, müvekkilin mesajını silmiş, bu duruma grup üyelerinden tepki gelmiş ve müvekkile yönelik susturma girişimleririr daha da arttığını, müvekkilinin, yönetici ekip dışında herkesle oldukça iyi ilişkiler kurduğunu, hiçbir olumsuz tavırla karşılaşmamış, olumsuz bir davranış da sergilemediğini, yaptığı tek şeyin güvenilir kayıtlar tutulmasını ve eğitim verimliliğini azaltacak değişikliklerin nedenini öğrenmek istemek olduğunu, ayrıca ücret ödeyerek üye olduğu bir oluşumda verimliliği azaltacak, güvenilirliği zedeleyecek durumlara sessiz kalmasının pozitif tutumla açıklanamayacağı izahtan vareste olduğunu, buna karşın, davalı şirket menfaatleri ve kâr amacı,——- organizasyonundaki üyelerin bir araya gelme amacının önüne geçtiğini, müvekkilinin bu duruma sessiz kalmadığından istenmeyen kişi durumuna düştüğünü, nitekim 18.01.2023 tarihinde müvekkile uyarı mektubu gönderildiğini, 18.01.2023 tarihinde ayrıca, müvekkilin dışında bir üyenin soru sorma girişiminin de sert şekilde engellenerek üyenin susturulduğunu, devam eden süreçte, ——- kapsamında üyelerin şikayetlerinin değerlendirilmesi için geniş katılımcı listesi bulunan bir davet gönderildiğini, bu toplantıda müvekkilinin söz alarak yaşadığı problemleri anlattığını, ancak bu olaydan sonra, müvekkilinin üye olduğu —– ve davalı şirketin yetkili/temsilcisi olan —— kardeşi söz alarak müvekkilin “ifadelerinin gerçeğe aykırı olduğunu, zaten uyarı mektubu aldığını, gruptan gönderileceğini” ifade ederek müvekkil hakkında mesnetsiz açıklamalar yaptığını, 25.01.2023 tarihinde ise——Üyelik Komitesi’nce gönderilen uyarı mektubu içerikli bir e-posta ile müvekkilin “etik davranış kuralları” ve “uyum bozucu davranışlar” ve “pozitif tutuma aykırı davranışlar” ile ilgili eylemleri sebebiyle üyeliğinin düştüğü bildirilmiş, —— tarafından organize edilen hiçbir toplantı ve etkinlikte yer almaması gereği bildirildiğini, yine aynı tarihte şirket vekili——gönderdiği e-posta ile müvekkilin —— grubundan çıkarılması sonrası bir takım mesajlar gönderdiği iddia edilerek müvekkil hakkında suç duyurusunda bulunulacağı, maddi ve manevi tazminat talep edileceği yönünde bir takım hususların yer aldığı e-posta gönderildiğini, Müvekkili, gruptan çıkarıldığını öğrendiğinde,—–organizasyonundan tanıdığı kişilerle irtibatını kaybetmemek için, —— oluşumunun felsefesini benimsediğinden, farklı bir gruba katılacağını belirtmiş, kimseye gruptan ayrılmaya teşvik edici herhangi bir telkinde bulunmadığını, İş potansiyelini ve portföyünü geliştirmek üzere katıldığı bir oluşumda, kayıt ve işlemlerin doğruluğunu talep etmenin, olumlu etkileri olan eğitimlerin yöntemindeki değişikliği sorgulamanın etik veya pozitif tutuma aykırı olduğu söylenemeyeceğini, davalı şirket yetkililerince, müvekkil hakkında, üyelikten çıkarıldıktan sonra dahi haksız ve kötü niyetli ifadeler kullanılmaya devam edildiğini, müvekkili üyelikten çıkarıldıktan sonra, gruptakilere kendisi hakkında kara propaganda yapıldığını öğrendiğini, müvekkile ait olmayan ifadelerin üyelere müvekkil tarafından söylenmiş gibi aksettirildiğini ve çevresini kaybetmesi için çabalandığını, uğranılan zararların müvekkile yönelik yıldırma politikası ve iş geliştirme amacıyla katıldığı oluşumda uğradığı haksız muamele sebebiyle gerçekleşen manevi zarar olduğunu, öyle ki, üyelerin şikayetlerinin değerlendirilmesi için yapılan toplantıda şikayetlerini bildirdiği için, şirketin gönderdiği yazıya göre 300 kişi önünde, yönetici ekipten ——; “zaten müvekkilin gruptan çıkarılacağı, yalan beyanda bulunduğu, üyeleri manipüle etmeye çalıştığı” ve sair suretteki gerçek dışı iddialarla müvekkilin ifadelerini değersizleştirmeye çalıştığını, Müvekkilinin her şeyden önce etik değerlere uygun davrandığı için böyle bir muameleye maruz kaldığı için manevi yönden oldukça yıprandığını, bu nedenle uğradığı manevi zararların tazmini için 20.000-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı şirketten alınarak müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin, davalı şirkete, üye olurken 11.500-TL üyelik ücreti ödediğini, buna karşın üyeliğinin 4. Ayında haksız şekilde üyelikten çıkarılması sebebiyle kalan sözleşme süresine ilişkin ücretin müvekkile müspet zarar kapsamında iade edilmesi gerekirken 4 aya yakın sürede ödenmediğini, oluşturduğu iş potansiyelinin kaybolduğunu, Müvekkilin, günden güne daha fazla iş yönlendirmeleri almaya başladığı sırada ve toplamda yaklaşık 7.000-TL iş yönlendirmesi almış olduğu dönemde haksız şekilde üyelikten çıkarılması sebebiyle uğradığı kazanç kaybının da müspet zarar kapsamında davalı tarafça müvekkile ödenmesi gerektiğini, müvekkilin uğradığı zararlardan; 1 yıllık olarak imzalanan ancak 4. Ay dolmadan haksız feshedilen sözleşmenin kalan süresi için iadesi gereken tutarın 1.000-TL’lik kısmının ve mahrum kalınan kârın bilirkişi tarafından tespit edilecek tutara göre arttırılmak üzere şimdilik 1.000-TL’lik(belirsiz alacak) kısmının avans faiziyle davalıdan alınarak müvekkile ödenmesini talep etmiştir. müvekkilin uğradığı zararlara istinaden, 20.000-TL manevi tazminatın yasal faiziyle, Bakiye sözleşme süresine istinaden kısmi alacak kapsamında 1.000-TL’nin ve belirsiz alacak kapsamında 1.000-TL mahrum kalınan kârın avans faiziyle davalıdan alınarak müvekkile ödetilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE :
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. ——-
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve ——yayımlanan, —– sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. ——UYAP sistemi üzerinden yapılan sorgulamada davacının potansiyel mükellef olduğu, dolayısıyla tacir olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tacir olmadığından, ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.
Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle somut uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmekte olup Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli ——-Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde ——Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.