Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/951 E. 2023/671 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/951
KARAR NO : 2023/671

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/11/2022
KARAR TARİHİ : 07/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2012 Şubat yılından, sözleşmesinin feshedildiği 06/10/2022 tarihine kadar davalı şirketin —– acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, davalının bankanın ödediği kart başına ücretin %50’sini acentelik hak edişi olarak vermeyi taahhüt etmesine rağmen hakedişleri eksik yaptığını, eksik acentelik hakedişlerin ödenmediğini ileri sürerek, belirsiz alacak olarak şimdilik 10.000,00-TL’nin ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, davalı müvekkili şirket ile çalıştığı uzun yıllar boyunca ücret, hak ediş yahut başkaca bir hususta hiçbir talep ve itirazı olmadığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, talebin muğlak olduğunu ileri savunarak, davanın usulden ve esastan reddini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibari ile acentelik sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için açılan belirsiz açılan alacak davasıdır.Dava basit yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlanmış, HMK m.138 hükmü kapsamında öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar bakımında inceleme yapılmış, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından HMK m.320 hükmü uyarınca ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık noktaları tespit edildikten sonra tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.Taraflarca dosyaya sunulan acentelik sözleşmesi, emsal bedelleri gösterir belgeler incelenmiş, ön inceleme duruşmasında HMK m.31 hükmü uyarınca davacı vekiline süre verilerek hakediş bedellerinin hangi yıllara ilişkin olduğuna dair beyanlar alındıktan sonra yargılamanın ikinci celsesinde tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine ilişkin kurulan ara karar uyarınca davacı vekiline belirlenen delil avansını mahkememiz veznesine depo etmesi için kesin süre verilmiş ve HMK m.324 hükmü gereğince kesin süreye riayet edilmemesinin sonuçları hatırlatılmış ancak verilen süre içerisinde delil avansının yatırılmaması sebebiyle belirlenen gün ve saatte inceleme yapılamamış iş bu durum tutanak altına alınmıştır.
Yargılamanın—- nolu celsesinde davacı vekili tarafından davaya konu alacağın ticari defter ve kayıtlarında yer almadığını dolayısıyla incelemeden fayda alınamayacağı düşünülerek delil avansının yatırılmadığını, delil listesinde yer alan diğer delillerle ve özellikle davalı şirketin kart dağıtımı yaptığı 24 bankanın ve kendileri gibi e-ticaret yapan 5 adet bankanın yaptıkları işe ilişkin delillerin celp edilmesi halinde dağıtımı yapılan kart başına düşen alacak miktarının hesaplanabileceği dolayısıyla bu yöndeki bilgi ve belgelerin celbi talep edilmiş ise de söz konusu delillerin toplanması istemine ilişkin olarak —-nolu celsede talebin reddine karar verildiği de gözetilerek işbu deliller celp edilse dahi fatura incelemesinin teknik değerlendirme ve bu konuda uzman mali müşavir bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiği, ancak delil avansının yatırılmaması halinde bu durumun sadece tarafları değil mahkemeyi de bağlayacağı ve karşı taraf için müktesep hak oluşturacağı ve karşı tarafın da duruşmada alınan beyanında davacının davasını ispat edemediği yönündeki beyanı da dikkate alınarak bu yöndeki istemin reddine karar verilmiştir.Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin davacı tarafından haksız feshedilip edilmediği, davacının fesih öncesi süre yönünden davalıdan hakediş alacağının olup olmadığı varsa miktarı hususlarında toplanmaktadır.HMK.’nın 190. Maddesinde; “ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendine hak çıkaran tarafa aittir.”; Medeni Kanun 6. Maddesi ise “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” düzenlemelerine haizdir. HMK 73. Maddesinde ise, davaya vekalet gereği, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapması gerektiği düzenlenmiştir. Davacı yanın iddiaları salt sunulan delil ve belgeler üzerinden değerlendirilebilecek hususları içermemekte, taraflar tacir olduğundan ticari defterlerinin de incelenmesi ve alacak durumu ile birlikte HMK m.166 hükmünde yazılı olduğu üzere alacağın varlığı ve miktarının teknik bilgiyi gerektiren uzman bilirkişiler tarafından tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle alanında uzman bilirkişilere başvurulması ve en azından iddia sahibi davacının ticari defterlerine göre alacaklı olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında emtia dağıtımına ilişkin TTK m.102-123 hükümleri arasında düzenlenen acentelik sözleşmesi hükümlerini barındıran yazılı sözleşme kapsamında ticari ilişki kurulduğu, davacının acente, davalının ise müvekkil olduğu, davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği ve fesih tarihi öncesi hakediş bedellerinin ödenmediği iddiasıyla HMK m.107 hükmü kapsamında belirsiz alacak isteminde bulunduğu, davacının davalıdan hakediş alacağının olup olmadığının teknik inceleme gerektirdiği dolayısıyla dosyadaki iddia ve savunmaların bir mali müşavir ile birlikte bir de ticaret hukuku alanında uzman nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişiler tarafından hazırlanacak bilirkişi raporu ile tespit edilebileceği, bu kapsamda kurulan ara karar uyarınca davacı vekili tarafından süresi içerisinde delil avansının mahkeme veznesine depo edilmediği, davacı vekilinin delil avansını yatırmak için yeniden süre talep etmediği gibi depo edememesine ilişkin herhangi bir mazerette sunmadığı, bu hususun HMK m.324 hükmü uyarınca tarafları ve mahkemeyi bağlayacağı ve karşı taraf için müktesep hak oluşturduğu, bu kapsamda davalı vekili tarafından da davanın ispat edilemediği yönünde değerlendirme yapılmasının talep edildiği, davacı vekili her ne kadar ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ile alacağın tespit edilemeyeceği, dava dışı şirketlere müzekkere yazılarak diğer delillerinin celbini talep etmiş ise de celp edilecek bilgi ve belgelerin de teknik incelemeyi gerektirdiği ve delil avansının yatırılmamış olması sebebiyle bu delillerin de bilirkişi vasıtasıyla incelenemeyeceği dolayısıyla ispat yükü kendisine ait olan davacı tarafça dosyaya sunulan belge ve bilgilerin dava konusu ettiği alacağının varlığını ve miktarını kanıtlamaya yeterli olmadığı dolayısıyla davacının davasını ispat edemediği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 269,80 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,02 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Tarafların dava şartı olması nedeniyle başvurdukları—– Arabuluculuk Bürosu —–Dosya No.lu görüşmeler neticesinde belirlenen 3.120,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
7-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde —-Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.