Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/942 E. 2023/216 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/942 Esas
KARAR NO : 2023/216

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16.04.2007
KARAR TARİHİ : 02/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili firma ile davalı kooperatif arasında 16/05/1997 tarihli sözleşme ile —– ilçesi, ——Mevkii ve tapunun —– parsel sayılı taşınmazı 36 villanın vaziyet planında belirtilen şekilde yapılması, ayrıca kanalizasyonlar ana yollar, yan yollar, bahçe istinat duvarları, —-, fosseptik çukuru, içme suyu deposu, tüm ana yol ve yan yolların betonlaşması, hafriyat ve sözleşmedeki diğer hususlar yönünde anlaşma akdettiklerini, bu konudaki ihtilafın —– Asliye Hukuk Mahkemesinin ——Karar sayılı kararı ile 09/05/2006 tarihinde lehlerine sonuçlandığını, müvekkili firmanın davalı borçlu kooperatife hak ediş ve alacaklarla ilgili olarak 15/04/2002 tarih ile ödeme yapılması yönünde ihtarname keşide edildiğini, ilgili kooperatifin de 24/04/2002 tarihinde metraj ve ölçümlerin daha önce ylapılmış olmasına rağmen bu hususların henüz yapılmadığı yönünde yanıltıcı cevap verdiğini, yine 16/10/2006 tarihli —— Noterliğinin ——- nolu ihtarnamesi ile 16/05/1997 tarihli sözleşme dışında kalan imalatlarla ilgili hesap mutabakatı istemelerine rağmen buna cevap vermeyerek daha önce de olduğu gibi ve bugüne kadar hak ve alacakları zarar ziyan ödenmediği için dava açma zarureti hasıl olduğunu, bu nedenlerle davanın seyri sırasında da açık olarak ortaya konulacağı üzere öncelikle davalı kooperatife ait olan gayrimenkul ve yine üyelik devrinin durdurulması yönünde tedbir verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 240.257,00-TL’nin ihtar tarihi olan 15/04/2002 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacının sözkonusu ettiği hususların ve taleplerin kendi beyanları üzerine evvelemirde zamanaşımına uğradığından zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının yaptığı işlerden bahisle dava açtığını, açılan davada——Asliye Hukuk Mahkemesinde —– esas,——- karar sayılı ile karar verildiğini ve kararın müvekkili tarafından temyiz edildiğini ve Yargıtay incelemesi aşamasında bulunduğunu, bu davada da taraflar arasındaki sözleşme ve buna dayalı alacak ve vereceklerinin konu edildiğini, bu itibarla derdestlik itirazları da olduğunu bildirmiş, esas yönden de davacının iddialarının haksız, mesnetsiz ve tamamen kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sözleşme dışı gerçekleştirilen işlerin bedelinin tahsili ve bir kısım eşyaların kullanılamaz hale gelmesinden doğan zararın istemine ilişkindir.Davalı iş sahibi kooperatif cevabında zamanaşımı definde bulunduğu, Mahkemece, sözleşmenin feshedildiği 30.05.2001 tarihi zamanaşımına başlangıç alınarak bu tarih ile davanın açıldığı 16.04.2007 tarihi arasında BK’nın 126/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.—– Karar sayılı ilamı ile Mahkemece davanın, sözleşme dışı işlere ilişkin alacak davası olarak nitelendirilip, kesinleştiği, davanın eser sözleşmesine değil, vekaletsiz iş görmeye dayandırıldığı, bu sebeple davanın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunun kabulü gerektiği, sözleşme dışı işlerin sözleşmenin feshedildiği 30.05.2001 tarihinden önce yapıldığı anlaşılsa da, mahkemece zamanaşımına başlangıç olarak sözleşmenin feshedildiği 30.05.2001 tarihi alındığından ve bu yönden aleyhe temyiz bulunmadığından zamanaşımı süresinin 30.05.2011 tarihinde dolduğu, Eldeki dava ise 16.04.2007 açıldığından, zamanaşımına uğramadığı, Bu sebeple mahkemece işin esasına girilerek, davaya konu yapılan sözleşme dışı işlerin bedelinin işin yapıldığı tarihteki serbest piyasa mahalli rayiçlerine göre belirlenip, varsa kanıtlanan ödemeler düşülerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekçesi ile bozulmuştur.Yeniden yapılan yargılamada Mahkemece 27.10.2015 tarih ve——- sayılı kararı ile dosya kapsamına göre; davacının sözleşme dışı işler ile ilgili yapmış olduğu bir imalatın varlığını ve bu imalattan dolayı zararını ispatlayamadığı, ticari defterlerini sunmaktan kaçındığı, yarım kalan ——- numaralı villa imalat tutarına ilişkin talebi ile ilgili değerlendirmede, ruhsata bağlanamayan ve projede bulunmayan bu imalatın maddi değeri olmadığı gibi sözleşme dışı işler kapsamına girmediği anlaşılmakla bu talebin reddi gerektiği kanaatine varıldığı, makineler, inşaat direkleri, kereste, iş makinesi, teleskopik çeliklerin, kalıp tahtalarının çürümesi nedeniyle uğradığı zarar kalemlerinin ise sözleşme dışı yapılan işler kapsamına girmediği ve zamanaşımına uğradığı, aksi kabule göre de davalı tarafından “sözleşmenin feshi ile malzemelerin alınıp inşaat alanının boşaltılması aksi halde sorumluluk kabul edilmeyeceği” hususunda 30/05/2001 tarihli ihtarnamenin gönderildiği, buna rağmen davacının bu malzemeleri almadığı, bu nedenle de bundan dolayı uğradığını iddia ettiği zararını talep edemeyeceği kanaatine varıldığı, teminatın iadesi şartlarının oluştuğu hususu da davacı tarafından ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
——-sayılı kararı ile, Somut olayda mahkemenin de kabul ettiği gibi davalının 30.05.2001 tarihli ihtarı ile sözleşmenin feshedilip makineler, inşaat direkleri, kereste ve diğer malzemelerin alınıp inşaat alanının boşaltılmasını davacıdan isteyerek sözleşme ve fesih tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 90. maddesi gereğince alacaklı temerrüdü gerçekleşmiş ise de 91. madde hükmünce tevdi mahalli tayin ettirmediği ve söz konusu malzemeler ticari eşyadan olup aynı maddenin son cümlesi uyarınca ardiyeye tevdi ettirmediği ayrıca 92. madde hükmünce de hakim izniyle sattırarak bedelini tevdi etmediğinden yüklenicinin bu makine ve malzemelerin çürümesi ve bozulması nedeniyle uğradığı zarardan sorumlu olacağından bu miktarın hesaplattırılarak hüküm altına alınması gerekçesi ile kararın bozulmasına karar vermiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine dair kararı, ——sayılı kararı ile; “Yargıtay bozma ilâmına uyulmakla, bozmada belirtilen hususlar lehine olan taraf için usuli kazanılmış hak oluşturur. Somut olayda bozma ilamı uyarınca inceleme yapmak ve karar vermek gerekmesine rağmen zarar miktarının hesaplanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi nedeniyle bozma gereği yerine getirilmemiştir. TMK’nin 4. maddesinde, “Kanunun takdir yetkisi tanığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir”. TBK’nin 50. maddesinde ise; “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler”. Aynı Kanunun 51. maddesinde ise; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler” düzenlemeleri mevcuttur. Bu düzenlemeler ışığında mahkemece; TBK m.50 gereğince, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarının hakkaniyete göre belirlenmesi gerekirken, maddi tazminat davasının sübut bulmaması nedeni ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle davacı vekilinin maddi tazminata ilişkin temyiz isteminin kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce son bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Yargıtay’ın sondan bir önceki bozma ilamında, davacının sözleşme dışı imalât ile nakdi teminat kesintisi yapıldığı ve iadesi gerektiğine ilişkin iddilarının kanıtlanamadığı belirtilerek sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş, yüklenicinin bu makine ve malzemelerin çürümesi ve bozulması nedeniyle uğradığı zarara ilişkin alacak kalemi yönünden bozma kararı verilmiştir. Dolayısıyla davacının sözleşme dışı imalât ile nakdi teminat kesintisi yapıldığı ve iadesi gerektiğine ilişkin iddilarının kanıtlanamadığından bu alacak kalemleri yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Bozma kararı sonrası çözüme kavuşturulması gereken uyuşmazlık, Yargıtay’ın bir önceki bozma kararında da belirtildiği üzere, “yüklenicinin bu makine ve malzemelerin çürümesi ve bozulması nedeniyle uğradığı zarardan sorumlu olacağından bu miktarın hesaplattırılarak hüküm altına alınması”na ilişkindir. Yargıtay’ın son bozma ilamında söz konusu zarar miktarının TBK’nın 50.ve 51.maddeleri uyarınca belirlenmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde;
-İş makinesinin sürüklenerek kullanılamaz hale getirilmesi ve çürümesi nedeniyle 15.000-TL,
-İnşaat teleskopik çeliklerinin çürümesi ve paslanması sebebiyle 24.000-TL,
-İnşaat kerestesi ve —-kalıp tahtalarının çürümesinden dolayı 18.000-TL,
olmak üzere, toplam 57.000 TL’nin ihtar tarihi 15/04/2002 tarihinden itibaren iskonto faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Bozma öncesi alınan bilirkişi raporunda, zararın miktarının tespiti için yeterli veri bulunmadığından hesaplama yapılamamıştır. Bu nedenlerle dosya kapsamına göre, uğranılan zararlara ilişkin TBK’nın 50.ve 51.maddesi uyarınca, dosya kapsamı ve mevcut deliller dikkate alınarak hakkaniyet gereği;
-İş makinesinin sürüklenerek kullanılamaz hale getirilmesi ve çürümesi nedeniyle talep edilen 15.000-TL’nin 1/2’si, 7.500-TL’,
-İnşaat teleskopik çeliklerinin çürümesi ve paslanması sebebiyle talep edilen 24.000-TL’nin 1/2’si, 12.000-TL,
-İnşaat kerestesi ve —— kalıp tahtalarının çürümesinden dolayı talep edilen 18.000-TL’nin 1/2’si, 9.000-TL, olmak üzere 28.500-TL’nin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili talep ettiği alacaklara ihtarname tarihi olan 15/04/2002 tarihinden itibaren iskonto faizi talep etmişse de, davacının dava dilekçesinde ibraz ettiği, iadeli taahhütlü olarak davalıya gönderilen ve 16/04/2002 tebliğ edilen ihtarnamede hakedişlerin ödenmesinin ihtar edildiği, kullanılamaz hale getirilen iş makinesi ve eşyalara ilişkin herhangi bir talep ve ihtaratın yer almadığı, söz konusu eşyaların hangi tarihlerde kullanılamaz hale geldiğine ilişkin delil bulunmadığı, uğranılan zarara konu alacak kalemleri yönünden davalının davadan önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilen alacak kalemleri yönünden dava tarihinden itibaren reeskont faizine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulü, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; 28.500-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınması gereken 1.946,84 TL karar harcının, davacı tarafından yatırılan 3.245,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.298,16 TL’nin davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından bilirkişi, tebligat ve yazışma gideri olarak yapılan 5.062,60 TL yargılama gideri ile 1.946,84 TL alınan harç toplamı 7.009,44 TL’nin davanın ret ve kabul oranı dikkate alındığında bakiye 831,48 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, arta kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 337,70 TL yargılama giderinin davanın ret ve kabul oranı dikkate alındığında bakiye 297,64 TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre takdir olunan 32.645,98 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay temyiz yolu açık açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.