Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/92 E. 2023/116 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/92 Esas
KARAR NO: 2023/116
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/02/2022
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından—- sigortalana müvekkil şirkete ait —- tarihinde kazalı konuma geldiğini, davalı sigortaya yapılan başvuruya rağmen ödeme yapılmadığını, —- kararı sonrası —- tarihinde ödeme yapıldığını, müvekkilinin ödeme tarihine kadar tahakkuk eden faizden daha fazla zararı olduğunu ileri sürerek, belirsiz alacak davası olarak şimdilik —– tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu talebin ——incelemesinden geçerek kesinleştiğini, davacı tarafından başlatılan icra takibine müvekkili tarafından asıl alacak ve feriler yönünden ödeme yapılarak tüm sorumluluk yerine getirildiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
D/ELİLLER:
Davacı vekili dava dilekçesinde delil olarak; ——– kararı,———sayılı dosyası, ticari defter ve kayıtları, banka kayıtları, keşif, bilirkişi incelemesi, tanık beyanları ve yemine dayanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde delil olarak; hasar dosyası, ilgili kurumlardan alınacak kusur ve tazminat hesabı raporları, müvekkilinin ticari defter ve kayıtları, tanık, yemin,
keşif ve bilirkişi incelemesine dayanmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, munzam zarar talebine ilişkindir.
Davacı vekili davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan aracın hasar bedelinin temerrüt tarihinden sonra ödenmesi nedeniyle, davacının temerrüt faizinden daha fazla zararı oluştuğu iddiasıyla, belirsiz alacak olarak, şimdilik 1.000-TL’nin temerrüt tarihi olan —— tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, —-tarihli talep artırım dilekçesi ile talebini —– yükseltmiştir.
Davalı tarafından——— sigortalanan davacıya ait aracın hasar bedelinin, ———sonrası davalı sigorta şirketi tarafından, emerrüt tarihinden sonra ödendiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
6098 sayılı TBK’nın 122/1. maddesinde, “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde munzam zarar talebine ilişkin olarak, davacının faizle karşılanmayan zararı olduğunu, davacının pert olan aracının yerine yeni araç almak zorunda kaldığını belirtmekle yetinmiştir. Mahkememiz ara kararı doğrultusunda davacı vekili tarafından verilen beyan dilekçesinde, pert olan araç bedelinin zamanında tahsil edilmesi halinde davacının elde edeceği——— miktarlarından bahsedilmiş, hem de davacının ———– üzerinden satın aldığı iki adet araçtan bahsedilmiştir.
Davacının ticari defterleri incelenmesi sonucu hazırlanan ———- tarihli bilirkişi heyet raporunda; avacının araç alımları için banka hesaplarına yeterli kaynak olduğu, araçların satın alınma tarihlerinde davacının, davalıdan ödeme alınmasa da, yeni araç alımlarının yapabilecek ekonomik güce sahip olduğu, iddia edilen munzam zarar ile davalının davacıya geç ödeme yapacak olması arasında illiyet bağının bulunmadığı belirtilmiştir.
Munzam Zararın İspatında Yargıtay Uygulamaları Değerlendirildiğinde;
Munzam zarar, borçlunun temerrüdü ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borç olup bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak kabul edilemez. Bu nedenle asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür.
Munzam zararın ispatın somut olarak ispatının gerekip gerekmediği hususu, ———-birbirinden farklı uygulamaları ile süregelmiştir. ——– uygulamalarındaki bu iki farklı görüş, munzam zararı ispatının sıkı ispat kurallarına bağlanıp bağlanmaması; maruf ve meşhur olayların “karine” olarak kabul edilip, edilemeyeceği ve maddi zararın belirlenmesi yöntemlerinde yoğunlaşmaktadır.
Yargıtay’ın eskiden beri ağırlıklı olarak uyguladığı birinci görüşe göre; munzam zarar talep eden-davacı, temerrüde uğrayan alacağın varlığını, bu alacağın ödenmemesi sebebiyle temerrüt faizini aşan zararı bulunduğunu somut olarak ve yasal delilerle ispatlamak zorundadır. Olumsuz ekonomik veriler ——— davacı-alacaklıyı ispat yükünden kurtarmaz. Geç tahsil edilen alacağın, iştigal konusu ticarette kullanılmasının tabiî olduğu varsayımı yeterli kabul edilip hüküm kurulamaz. Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.
İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır. Munzam zarar alacaklısı, normal durumlar ve fiili karineler ile maruf ve meşhur olaylara dayanıyorsa bunun ispatı istenmemeli, munzam zarar davalarında davacı-alacaklının ispat yükümlülüğü çok sıkı kurallara bağlanmamalı, enflasyonist ortamda, bireyin parasının değerini sabit tutmak ve kazanç sağlamak için bir çaba ve girişimlerde bulunması; örneğin, en azından vadeli mevduat veya kurları devamlı yükselen döviz yatırımlarında değerlendirilmesi, olayların normal akışına, hayat tecrübelerine uygun düşen bir karine olarak kabul edilmelidir. Bu karinenin aksini, kusursuzluğunu ve sorumsuzluğunu ispatlamak borçlunun yükümlülüğündedir.
——- arasında bu yolda oluşan içtihat aykırılığının giderilmesi istemi,————reddedilmiştir.
Başından beri birinci görüşü uygulayan ————- verdiği kararlar incelendiğinde ise somut ispat kuralına geri döndüğü görülmüştür.
Ekonomik Olumsuzluklar Karine Yönünden Değerlendirildiğinde;
Gerek 818 sayılı mülga BK’nın 105.maddesinde ve gerekse 6098 sayılı TBK’nın 122/1. Maddesinde “FAİZ”den değil, “ZARAR”dan bahsedilmektedir. “Günümüz ekonomik koşullarıyla geçmişdeki ekonomik veriler değerlendirildiğinde; ekonomi düzeni içinde yer alan yatırım araçlarının hiçbir zaman istikrarlı gelir getirmediği ve dolayısıyla munzam zararın ispatında “karine” oluşturmadıkları sonucuna varılmaktadır. Örneğin, belli bir zamanda getirisi olan ——-başka bir zamanda zarar oluşturmaktadır. Borsalardaki yatırımlarda kâr sağlayabildiği gibi, zarara da sebebiyet vermektedir. Enflasyon oranı düştükçe, banka mevzuat faizi de düşmektedir. O halde, ikinci görüşü benimseyen —— öğretideki görüşler, “karine” yönünden hukuksal dayanaktan yoksun kalmaktadır.———Yakın bir tarihte yüksek döviz kurlarının bir gecede neredeyse yarı yarıya kadar düştüğü dikkate alındığında, dövize yatırımın her zaman gelir getirmeyeceği, bu nedenle olumsuz ekonomik verilerin karine sayılamayacağı görülmektedir.
————–kararında;
————– yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Davacı para alacağını zamanında alması halinde ne şekilde kullanacağını, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır.” şeklindeki kararı ile somut ispatı aramıştır.
——— kararında;
“Uğranılan zarar, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle 105. maddeye dayanılarak munzam zarar istenecek ise, artık o merciin, zararın oranını belirlemek için kullandığı/dikkate aldığı/değerlendirdiği ölçülere ve bunların “maruf ve meşhur” oldukları olgusuna değil, davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da, elverişli ve geçerli delillerle kanıtlanmalıdır.”
————sayılı kararında;
“Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan ———– kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların———- dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir.” şeklindedir.
Somut Olay ve Güncel Yargıtay Kararları Değerlendirildiğinde;
Güncel Yargıtay kararları doğrultusunda davacının olumsuz ekonomik veriler üzerinden varsayıma dayalı olarak munzam zarar talep edemeyeceği, davacının munzam zararını somutlaştırması ve ispatlaması gerektiği, davacı vekilinin pert olan araçtan sonra davacının iki yeni araç aldığı yönündeki beyanı dışında bir somutlaştırma yapmadığı, söz konusu iki aracın davalının henüz davacıya ödeme yapmadığı bir tarihte satın alındığı, alınan bilirkişi raporuna göre söz konusu yeni araçların alımlarının öncesi ve sonrasında davacı şirketin mali durumunun iyi olduğu, pert olan araç yerine yeni araç alımı ve yeni araçların geç alımı ile davalının geç ödeme yapması arasında illiyet bağı bulunmadığı, dolayısıyla davacının faizle karşılanmayan somut bir zararı olduğunu ispatlayamadığı anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç, 1.502,57 TL tamamlama harcı toplamı 1.583,27 TL’den mahsubu ile bakiye 1.403,37 TL’nin davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre takdir olunan 14.237,60 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde——— Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 02/02/2023