Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/747 E. 2023/145 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/747 Esas
KARAR NO : 2023/145

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2022
KARAR TARİHİ : 14/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait —–plakalı aracın —- plakalı araç ile —– çarpması neticesinde kaza nedeniyle hasarlandığını, —-kayıtlarına göre müvekkiline ait aracın kazada %0, —– plakalı aracın ise %100 kusurlu olduğunu, müvekkilinin—–tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapıldığını, buna rağmen 8 iş günü içerisinde tazminatın ödenmediğini, müvekkilinin haklarının(tazminatının) sebepsiz yere ödenmeyerek ihlal edildiğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar taleplerine ilişkin huzurdaki davayı açma zaruretinin doğduğunu, ——–dosyası ile değer kaybı tazminatı talep edildiğini, dosyaya —————– karar verildiğini, yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde; yapılan yargılama sonucunda —– kaybı bedeli tazminatının davalı —– tahsil edilerek, başvuru sahibine ödenmesine,, Hükmolunan ——tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, Başvuru sahibi tarafından yatırılan — başvuru harcı ve 850,00. TL bilirkişi ücreti ve 250,00.TL ıslah harcı ve 198.31.TL eksper ücreti olmak üzere toplam 1.398,31.TL yargılama giderinin davalı sigorta şirketinden alınarak başvuru sahibine ödenmesine şeklinde karar verildiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 09/09/2021 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 13/05/2022 tarihinde tahkim kararına istinaden banka hesabına yatırılması suretiyle tahsil edebildiğini, tahsil edilen faizi ile alacaklı müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00-TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER:
Davacı vekili dava dilekçesinde delil olarak; ——–
numaralı —–, ilgili bankalar,———– ve ilgili ——- kuruluşlarından gelecek müzekkere cevapları, bilirkişi incelemesi, tanık, yemin ve keşfe dayanmıştır.
Davalı cevap dilekçesi vermediğinden yasal süresi içinde delil bildirmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, munzam zarar talebine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının alacağını zamanında tahsil edememesi nedeniyle belirsiz alacak olarak 500-TL’nin avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 122/1. maddesinde, “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Munzam Zararın İspatında ——– Yaklaşımı Değerlendirildiğinde;
Munzam zarar, borçlunun temerrüdü ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borç olup bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak kabul edilemez. Bu nedenle asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt —— gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür.
Munzam zararın ispatın somut olarak ispatının gerekip gerekmediği hususu, —— birbirinden farklı uygulamaları ile süregelmiştir. ——– uygulamalarındaki bu iki farklı görüş, munzam zararı ispatının sıkı ispat kurallarına bağlanıp bağlanmaması; maruf ve meşhur olayların “karine” olarak kabul edilip, edilemeyeceği ve maddi zararın belirlenmesi yöntemlerinde yoğunlaşmaktadır.—— eskiden beri ağırlıklı olarak uyguladığı birinci görüşe göre; munzam zarar talep eden-davacı, temerrüde uğrayan alacağın varlığını, bu alacağın ödenmemesi sebebiyle temerrüt faizini aşan zararı bulunduğunu somut olarak ve yasal delilerle ispatlamak zorundadır. Olumsuz ekonomik veriler —- davacı-alacaklıyı ispat yükünden kurtarmaz. Geç tahsil edilen alacağın, iştigal konusu —— kullanılmasının tabiî olduğu varsayımı yeterli kabul edilip hüküm kurulamaz. Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.
İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır. Munzam zarar alacaklısı, normal durumlar ve fiili karineler ile maruf ve meşhur olaylara dayanıyorsa bunun ispatı istenmemeli, munzam zarar davalarında davacı-alacaklının ispat yükümlülüğü çok sıkı kurallara bağlanmamalı, ——ortamda, bireyin parasının değerini sabit tutmak ve kazanç sağlamak için bir çaba ve girişimlerde bulunması; örneğin, en azından vadeli mevduat veya kurları devamlı yükselen döviz yatırımlarında değerlendirilmesi, olayların normal akışına, hayat tecrübelerine uygun düşen bir karine olarak kabul edilmelidir. Bu karinenin aksini, kusursuzluğunu ve sorumsuzluğunu ispatlamak borçlunun yükümlülüğündedir.
——arasında bu yolda oluşan içtihat aykırılığının giderilmesi istemi, ————–reddedilmiştir.
—- beri birinci görüşü uygulayan ——-, daha sonra ikinci görüşü benimsemiş, ——- verdiği kararlar incelendiğinde ise somut ispat kuralına geri döndüğü görülmüştür.
İbranamenin ———Sona Erdirip Erdirmeyeceği Değerlendirildiğinde;
——– Kararında;
“Ayrıca sigortacının ibrası ister taraflar arasında akdedilmiş bir sulh sözleşmesi ile ister bağımsız bir ibra sözleşmesi ile kararlaştırılmış olsun, sözleşmede aksine hüküm —— borcu ile birlikte gecikme faizi ve munzam zarar gibi borçlar da ibra ile sona erer. Sigorta tazminat borcuna ilişkin sulh-ibra sözleşmesi yapılırken iradesi sakatlanan —–, sigortalı bu sözleşmeyi iptal hakkına sahiptir.Ancak sigortalı ——iradesinin sakatlandığını ispat etmek zorundadır. Aksi halde—– ——- başlıklı belge ile tespit edilen sulh ve ibra sözleşmesi ile bağlıdır.” şeklindeki kararı ile aksine düzenleme bulunmadıkça ibranamenin munzam zarar borcunu da sona erdireceğine hükmedilmiştir.
Ekonomik Olumsuzluklar Karine Yönünden Değerlendirildiğinde;
Gerek 818 sayılı mülga BK’nın 105.maddesinde ve gerekse 6098 sayılı TBK’nın 122/1. Maddesinde “FAİZ”den değil, “ZARAR”dan bahsedilmektedir. “Günümüz ekonomik koşullarıyla geçmişdeki ekonomik veriler değerlendirildiğinde; ekonomi düzeni içinde yer alan yatırım araçlarının hiçbir zaman istikrarlı gelir getirmediği ve dolayısıyla munzam zararın ispatında “karine” oluşturmadıkları sonucuna varılmaktadır. Örneğin, belli bir zamanda getirisi olan döviz, başka bir zamanda zarar oluşturmaktadır.—- sağlayabildiği gibi, zarara da sebebiyet vermektedir. —- banka mevzuat faizi de düşmektedir. O halde, ikinci görüşü benimseyen —– kararları ve hukuksal öğretideki görüşler,—– yönünden hukuksal dayanaktan yoksun kalmaktadır.”———Yakın bir tarihte —— kurlarının bir gecede neredeyse yarı yarıya kadar düştüğü dikkate alındığında, ——yatırımın her zaman gelir getirmeyeceği, bu nedenle olumsuz ekonomik verilerin karine sayılamayacağı görülmektedir.
Somut Olay ve Güncel Yargıtay Kararları Değerlendirildiğinde;
Dava dilekçesinde davacının faizle karşılanmadığı ileri sürülen zararına ilişkin somut bir vakıa ve somut bir vakıaya ilişkin delil bildirilmemiştir. Davacı vekili munzam zarar talebini enflasyon döviz artışı gibi olumsuz ekonomik verilere dayandırmış, alacak hesabının da bu verilen üzerinden hesaplanmasını talep etmiştir.
————————- kararında;
“—– serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Davacı para alacağını zamanında alması halinde ne şekilde kullanacağını, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır.” şeklindeki kararı ile somut ispatı aramıştır.
——–.sayılı kararında;
“Uğranılan zarar, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle 105. maddeye dayanılarak munzam zarar istenecek ise, artık o merciin, zararın oranını belirlemek için kullandığı/dikkate aldığı/değerlendirdiği ölçülere ve bunların “maruf ve meşhur” oldukları olgusuna değil, davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da, elverişli ve geçerli delillerle kanıtlanmalıdır.”
————-.sayılı kararında;
“Davacı tarafından ileri sürülen, ———- belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan ——– değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan ——————– dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın,—— olumsuzlukların ——, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir.”
Dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının salt olumsuz ekonomik verilere dayanarak munzam zarar talebinde bulunduğu, somut olarak zarara uğradığına dair vakıa ve delil ibraz etmediği,—— dönemdeki kararlarına göre, munzam zararın somut olarak ispatının gerektiği, olumsuz ekonomik verilere üzerinden varsayıma dayalı hesap yapılamayacağı anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL karar harcının peşin alınan 80,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,20-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarfolunan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekilinin dosyaya vekaletname ibrazı dışında yargılama faaliyetine katılmaması (dilekçe vermemesi, duruşmaya katılmaması) nedeniyle, lehine karar vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.