Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/571 Esas
KARAR NO : 2022/943
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/07/2022
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 22.04.2015 tarihinde yürürlüğe girmek üzere “Bayilik Sözleşmesi” yapıldığını, bu sözleşme doğrultusunda davalı tarafın müvekkili firmanın bayiliğini yaparak müvekkili firmanın ürünlerinin satışını yaptığını, ancak bayilik sözleşmesi devam ederken davalı tarafça bayiliğin sonlandırılması kararı alındığını, mağazanın kapatıldığını ve müvekkili firma tarafından yapılan denetimde davalının aynı adreste “——-satışı için mağaza açtığının tespit edildiğini, akabinde davalıya ——- yevmiye numaralı ihtarname ile rekabet yasağına aykırılığın kaldırılması gerektiğinin, rekabet yasağına uyulması gerektiği, rekabet yasağına aykırılığın tespit edilmesi halinde ihlalin devam ettiği her ay 20.000,00 TL olacak şekilde tazminat bedelinin davalı taraftan tahsili cihetine gidileceğinin bildirildiğini, davalı tarafın rekabet yasağını ihlal etmekte ve etmeye devam ettiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kısmi olarak şimdilik 20.000,00 TL’nin ve faizinin tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görev yönünden itirazda bulunduklarını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri görevli olduğunu, yetki yönünden ——Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, davacının söz konusu talebinin hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğunu, sözleşmenin detayları incelenecek olursa davacının hakları korunup zararının tazmin yolu gösterilmiş iken müvekkilinin haklarının korunacağı yol yahut zararını tazmin edeceği hukuki yöntem gösterilmediğini, sözleşmede düzenlemiş olan 5 yıllık rekabet etmeme süresinin ticaret hayatının mevcut koşulları dairesinde “makul” olarak değerlendirilebilecek sürenin çok üzerinde olduğunu, ayrıca belirlenmiş olan aylık 20.000,-TL’den 5 yıllık tazminat tutarının ise 1.200.000,-TL olduğunu, müvekkili iktisaden sarsacak nitelikte olduğundan bu miktar da “makul” ölçülerin çok üzerinde olduğunu, davanın reddine yargılama giderlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesindeki rekabet yasağı hükümlerine aykırılık iddiasına dayalı cezai şart alacağının tahsili talebine ilişkindir.Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde, ——Mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürerek yetki itirazında bulunmuştur.
Dilekçeler teatisi tamamlanarak taraf vekilleri ön inceleme duruşmasına davet edilerek, HMK’nın 16. Maddesi uyarınca davalının yetkiye ilişkin ilk itirazı incelenmiştir.
Dava dilekçesi ekinde ibraz edilen Bayilik Sözleşmesinin 15.maddesinde, uyuşmazlıkların çözümünde——-Mahkemelerinin yetkili kılındığı görülmektedir.HMK’nın 17.maddesi, “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” şeklindedir. Buna göre sözleşmedeki yetki şartının geçerli olabilmesi için sözleşmenin tacirler arasında yapılması gerekmektedir. TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan,—— sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez.——kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. ——-Gerçek kişi olan davalının tacir olup olmadığının araştırılması için —– Vergi Dairesine yazılan 05/08/2022 tarihli müzekkere cevabında; ——- işiyle iştigal eden davalı ——mükellefiyetinin başladığı tarihten itibaren gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olup işletme hesabı esasına (ikinci sınıf tüccar) göre defter tuttuğunun belirtilmiş, 2021 takvim yılı beyannameleri yazı ekinde gönderilmiştir.Defter tutma hadlerini düzenleyen Vergi Usul Kanunun 177/1.maddesine göre;” Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı,7.200.000.000 (480.000 TL) lirayı veya satışlarının tutarı 8.640.000.000 (684.000 TL) lirayı aşanlar”ın birinci sınıfa dahil oldukları belirtilmiştir.
21 Aralık 2021 tarihli 534 saylı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile defter tutma hadlerinin Resmi Gazetede yayınlandığı, buna göre alış tutarı 480.000-TL’yi satış tutarı 684.00TL’yi geçenlerin bilanço esasına göre defter tutacaklarının düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Vergi Dairesi tarafından müzekkere cevabı ekinde gönderilen davalının 2021 yılı beyannamelerin incelenmesinde; dönem içinde satın alınan hasılatın 115.630,21-TL, dönem içinde elde edilen hasılatın 119.672,97-TL olduğu görülmüştür. Buna göre davalının faaliyetleri esnaf sınırın altında olup, davalı tacir olmadığı, HMK’nın 17.maddesi uyarınca yetki sözleşmesinin ancak tacirler arasında düzenlenebileceği, bu nedenle bayilik sözleşmesindeki yetki şartının geçerli olmadığı anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki sözleşmedeki yetki şartı geçerli olmadığına göre, yetkili Mahkeme HMK’daki yetkiyi düzenleyen genel hükümlere göre belirlenecektir.HMK’nın 6.maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davalının açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. HMK’nın 10.maddesine göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. Davacı şirketin adresi —— Ticaret Mahkemelerinin yetki sınırında kalmaktadır. Sözleşmenin ifa edileceği yer de davalının adresinin bulunduğu yerdir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde ——Ticaret Mahkemeleri yetkilidir.
Açıklanan nedenlerle Mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 6. maddesi uyarınca Mahkememizin yetkisizliğine, ——- Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğuna,
2-HMK’nın 20.madde gereğince karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde, dava dosyasının —— Asliye Ticaret Mahkemesine tevzii edilmesi için, —— Mahkemeleri Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Davaya yetkili mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine yetkili mahkemede hükmedileceğinden, HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca bu konuda şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde —— Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.