Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/407 E. 2022/809 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/407 Esas
KARAR NO : 2022/809

DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/05/2022
KARAR TARİHİ : 25/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinden soruldu: Müvekkil ile davalı şirket arasında akdedilmiş —sözleşmesi kapsamında fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla; müvekkilin sözleşmeye konu edimini yerine getirmiş olması karşılığında hak ediş olarak ödenmeyen bedellerden şimdilik 200,00-TL’nin, davalı tarafın edimini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşme uyarınca müvekkile iade etmesi gereken bedelden şimdilik 200,00-TL’nin ve davalı şirketin edimini yerine getirmemesi halinde ödeyeceği kararlaştırılan cezai şart bedelinden şimdilik 200,00-TL’nin ticari avans faiziyle birlikte davalı taraftan tahsilinin talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin — organizasyonları düzenleyen bir tesisi işlettiğini, davacının açmış olduğu dava maddi ve hukuki olgu ve dayanaktan yoksun olduğunu, davanın usulden ve esastan reddinin gerektiğini, davacı — ile dava dışı —- mecburi dava arkadaşı olmaları nedeniyle davayı birlikte açmaları gerektiğini, taraf teşkilinin sağlanması aksi halde davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, harca esas değerin 600,00-TL olarak gösterildiği, davacı yanın ikrar ve beyanları göz önüne alındığında ise harcın tamamlattırılmasına karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin ülkenin gerçekleri doğrultusunda ilgili oteritelerce uygulanan yasak ve tedbirler nedeniyle önce hiç faaliyetlerine devam edememiş, akabinde ise alınan tedbirler doğrultusunda rezervasyonların %80’i organizasyon sahipleri tarafından iptal edilmiş, devam eden organizasyonlar ise %50 kapasite ile gerçekleştirilmek zorunda kalmış ise de; zorlu süreçler içerisinde müşterilerine ve tedarikçilerine vermiş olduğu tüm edimleri yerine getirdiğini, müvekkil şirketin 2020 ve 2021 tarihlerinde davacı ve dava dışı ortağına parça başı her organizasyon sonunda ödeme yaptığını, davacı tarafın müvekkil şirket tarafından ödeme yapılmadığına dair iddialarının doğru olmadığını, müvekkil şirketin davacı tarafın yapmış olduğu faaliyetler kapsamında şikayet aldığını, davacı ve dava dışı ortağı ile yaptığı görüşmeler neticesinde organizasyon sahiplerinin eksiklerini tamamlamadan eksik bıraktıkları işler için ödemenin kendilerine yapılmayacağının bildiriildiğini, davacı ve dava dışı ortağı tarafından bildirilmesine rağmen eksiklerin giderilmediğini, davacının eksiklerini tamamlamadığı müşterilerinin ödemelerini bile 06/04/2022 tarihinde hissedarı— şahsen 11.500,00-TL olarak ödediğini, davanın öncelikle usulden reddine, yapılacak inceleme neticesinde esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dava taraflar arasında imzalanan—sözleşmesi sebebiyle davalının edimlerini yerine getirmediği iddiasına dayalı sözleşmeden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. —-TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.— 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve — sayılı—-yayımlanan, —- sayılı —Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Davacının tacir olup olmadığının tespiti için—yazılan yazıya verilen 02/06/2022 tarihli cevap incelendiğinde davacı — 20/08/2020 – 31/07/2021 tarihleri arasında —mükellefiyet kaydı olduğu ve işletme hesabına göre defter tuttuğu bildirilmekle davacının gelirinin esnaf sınırının altında kalıp kalmadığının tespiti için cevap ekinde gönderilen–beyannameleri incelenmiş, davacının beyannamelerde karının bulunmadığı, bu kapsamda gelirinin esnaf sınırını geçmeyeceği anlaşılmakla davacının tacir olmadığı tespit edilmiştir.Davacı tacir olmadığından, ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle somut uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli– Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.