Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/313 E. 2022/345 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMES

ESAS NO : 2022/313 Esas
KARAR NO : 2022/345

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2022
KARAR TARİHİ : 21/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait—arihinde davalı tarafından sigortalanan — aracın çarpması sonucu, müvekkilinin aracında hasar ve değer kaybı meydana geldiğini, hasar miktarının —- tarafından 11.917,35-TL olarak tespit ediliğini, davalının ihtara rağmen ödeme yapmadığını ileri sürerek, belirsiz alacak davası olarak şimdilik 100-TL onarım bedeli, 10-TL değer kaybı olmak üzere toplam 110-TL’nin en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, aynı kaza için —- ödeme yapıldığını, müvekkilinin sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, davacı aracının yüksek kilometresi nedeniyle değer kaybı talebinin teminat dışında olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE;
Dava Mahkememizin —sayılı dosyasından verilen tefrik kararı sonrası MAhkememizin işbu esasına kaydedilmiştir.
Dava, maddi hasarlı tarik kazası nedeniyle hasar bedelinin tazmini isteğine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde davaya konu trafik kazasında müvekkiline ait —-plakalı araçta meydana gelen hasar miktarının bağımsız ——- olarak tespit edildiğini beyan ettikten sonra, netice-i talep bölümünde belirsiz alacak olarak kaza sebebiyle oluşan hasar onarım bedeli olarak şimdilik 100,00-TL’nin kaza tarihinden; kabul görmezse ihtar tareihinden itibaren en yüksek temerrüt faizi ile birlikte tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 107/1.maddesine göre; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”
—-kararına göre;
“6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve—–bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da —– olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukuki yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmi davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hallerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır (—–alacak miktarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkana sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağı belirlemesi objektif olarak mümkün, ancak belirleyebildiği alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüğü şekilde (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz,— 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı sıkça görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür”
Somut olay, HMK’nın 107/1.maddesi ve yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararı birlikte değerlendirildiğinde; davanın trafik kazası nedeniyle hasar onarım bedelinin tazminine ilişkin alacak davası olduğu, davacının davadan önce hasar onarım bedelini tespit ettirerek,——- hazırlanan ekspertiz raporunun dava dilekçesi ekinde ibraz ettiği, davacının bizzat kendi yaptırdığı tespit ile miktarını tam ve kesin olarak bildiği alacağa ilişkin, belirsiz dava açmakta hukuki yararının olmadığı anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve HMK’nın 320/1.maddesi uyarınca dosya üzerinden verilen karar sonucu aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Hukuki yarar dava şartı yokluğundan HMK.nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvuru harcı toplamı 161,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan —göre takdir olunan 15,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, dosya üzerinde tarafların yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.