Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/827 E. 2023/573 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2021/827 Esas
KARAR NO:2023/573
DAVA:Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/11/2021
KARAR TARİHİ:20/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı müvekkilinin siparişe uygun olarak imal edip ürettiği kutuları davalı tarafa teslim etliğini, müvekkilinin davalı tarafa daha önce de kutu imal ettiğini ancak davalıya en son 09.07.2021 tarihinde teslim fişi ile teslim edilen toplam 17.680,80-TL alacağını davalı tarafın ödemediğini bunun üzerine tahsil amacıyla ——- sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, borçlu şirketin borca haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, bunun üzerine arabuluculuk görüşmelerinin yapıldığını ancak anlaşamama olarak sonuçlandığını, süreç içerisinde davalı tarafın —- vasıtasıyla haksız ve hukuka aykırı olarak sözleşmeyi feshettiğini, zararın tazmini ve iade alacağı konulu ihtarname gönderdiğini, taraflarınca da ——- numaralı karşı cevabi ihtarnamesi ile ihtarnamenin reddediğini, içeriğinin kabul edilmediği, ödemenin yapılmasına yönelik cevabi ihtarnamenin keşide edildiğini, icra takibi sonrasında alacağı ödememek üzere gerçeğe aykırı ayıplı ürün iddiasının ileri sürüldüğünü, ürünlerde kesinlikle herhangi bir ayıbın söz konusu olmadığını, bu iddianın haksız ve kötüniyetin açık göstergesi olduğunu ve ayrıca süresi içerisinde de ayıp ihbarının iddiasının da kanunda öngörülen süre içinde taraflarına iletilmediğini, bu nedenlerle itirazın iptaline, icra takibinin devamına, haksız ve kötüniyetli davalı borçlunun alacağın en az %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı taraf ile müvekkil şirketin 05.07.2021 tarihinde 4.806 adet 1 kg baklava ve 5.508 adet 250 gr baklava kutusu üzerinde anlaşmış olup, 02.10.2021 tarihli çekle 15.011,79-TL ödeme yapılmış olduğunu, 09.07.2021 tarihinde ise 5.115 adet ———— yapımı için anlaştıklarını, kutuların yanlış kesim nedeniyle tatlılarının şerbetinin aktığını, bu nedenle davacı ile müvekkilinin telefonla iletişim kurarak ayıplı üretimleri dolayısıyla kutuları teslim almalarının bildirildiğini, davacı tarafın ise müvekkilin geri alma talebini kabul ettiğini, müvekkilin —— bulunan iş yerine teslim almak üzere geldiğini ancak daha sonra kutuları almayacağını beyan ederek iş yerinden ayrıldığını, bunun üzerine müvekkil aleyhine icra takibinin başlatıldığını, icra takibine itiraz ettiklerini, teslim edilen kutular ile numuneler arasında farkları öğrenmek adına inceleme yaptırdıklarını, bu konuda ———numaralı davada sağlığa zararlı yüzey malzemesinin ve gizli ayıbın varlığının tespit edilmesini talepli ikame ettiğini, bu olay üzerine davacı tarafa bu gizli ayıbı ve sözleşmeden döndüklerini bildirir bir ihtarname gönderildiğini ancak karşı tarafın alacağını talep etmeye devam ettiğini, müvekkilinin üretilen kutularda selefon kullanılmasını talep ettiğini ancak bir kutu yüzeyine bakarak kullanılan selefonun sağlığa zararlı olup olmadığını anlayacak bilgi ve birikime sahip olmasının kendisinden beklenemeyeceğini, davacı tarafın ayıp sürelerini kaçırdıklarına ilişkin iddialarının yersiz olduğunu, açtıkları davanın henüz kesinleşmemesi sebebiyle bekletici mesele yapılmasını, davacı tarafından açılan iş bu haksız ve kötüniyetli davanın esastan reddine, takibinde haksız ve kötüniyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE:Dava, eser sözleşmesi kapsamında ödenen paranın iadesi talebiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. ——-TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen ——- kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan ——- kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. —— kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. ———İtirazın iptali davaları TTK 4.maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir.Tarafları aynı olan Mahkememizin —– sayılı dosyasında davalının tacir olup olmadığı ile ilgili müzekkere yazılmış, —— tarihli cevabi yazısında ; davacı —–n işletme hesabına göre defter tuttuğu belirtilerek —- yıllarına ilişkin beyannamelerin bi,rer sureti gönderilmiştir. Defter tutma hadlerini düzenleyen Vergi Usul Kanunun 177.maddesi;
“Aşağıda yazılı tüccarlar, I.inci sınıfa dahildirler:
1.Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200 (300.000-TL) lirayı veya satışlarının tutarı 8.640 (420.000-TL) lirayı aşanlar;
2.Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600 (150.000-TL) lirayı aşanlar;
3.——-numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde —- numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200 (300.000-TL) lirayı aşanlar;
4.Her türlü ticaret şirketleri (Adi şirketler iştigal nevileri yukardaki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.);
5.Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzelkişiler (Bunlardan işlerinin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkan veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.);
6.İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler” şeklindedir.
Buna göre;
-Davacı mükellefiyetitekstil mazlzemeleri imalat ve satışı ticaretine ilişkindir. Buna göre davacının esnaf sınırının altında kalıp kalmadığı, VUK 177/1.maddesine göre belirlenecektir.
-Davanın açıldığı —– yılında VUK 177/1’e göre alış tutarı 300.000-TL lirayı veya satışlarının tutarı 420.000-TL’nin altında olan mükellefler, esnaf sınırının altında kalmaktadır.
-Davacının bir önceki yıl vergi beyannamesine göre, davacının alış ve satış bu hadlerin çok altında olup, davacının ticari faaliyetleri esnaf sınırının altındadır.
Davacının faaliyetlerinin sınırı esnaf faaliyetlerinin altında kalıp tacir olmadığından, ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.
Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle somut uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin ——–nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesin olduğundan kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli ——- Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için —- gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, davacı asilin yüzlerine karşı, davalı tarafın yokluğunda miktar yönünden kesin olmak karar verildi.20/06/2023