Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/813 E. 2022/799 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/813 Esas
KARAR NO:2022/799

DAVA :İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/11/2021
KARAR TARİHİ:20/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —alanında faaliyet gösteren müvekkili şirket ile davalı arasında— tarihinde sözleşme imzalandığını, imzalanan sözleşme kapsamında müvekkilinin dava dışı otele ödeme yaptığını, aynen ifa kapsamında düzenlenen faturanın ödenmemesi üzerine —sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına,— az olmamak üzere davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; rezervasyon iptalinin haklı nedene dayandığını, toplantıya katılacak — kişiye — kişinin de temaslı olduğunu, sözleşme konusu edimin ifa imkansızlığına uğradığını, davacının mucbir sebep kapsamında dava dışı otele borcu olmamasına rağmen ödeme yaptığını, davacının düzenlediği faturadaki hizmetlerin hiç birini yapmadığını savunarak, davanın reddine, —az olmamak üzere davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER :
Davacı vekili dava dilekçesinde delil olarak; — tarihli sözleşme, —tarihli—sözleşmesi, davalı şirketin — tarihli — yazısı,—ödeme dekontu, davalı şirket iptal bildirimi, —- tarihli teslim tutanağı ve davacı şirket tarafından satın alma bedelini gösterir fatura, taraflar arasında ve dava dışı— arasında yapılan yazışmalar, ticari kayıt ve defterler, tanık ve— incelemesine dayanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde delil olarak;—teşhisli ve temaslı kişilere ait bilgi ve belgeler,— tarihli iptal yazışmalar, davalı tarafın ve dava dışı — ticari defter ve kayıtları, tanık, isticvap, yemin ve —- incelemesine dayanmıştır.
—-sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine—- bedelli faturanın tahsili talebiyle ilamsız takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.Delillerin toplanmasından sonra —- incelemesi yapılmış, alınan kök ve ek rapor taraflara tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından faturaya dayanarak davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibinevaki itirazın iptali davasıdır.
İİK 67/1.maddesine göre “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak,— alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.”Takibe konu alacak fatura alacağıdır. Fatura akdin kurulumuna değil, ifasına ilişkin belge olduğundan faturaya dayalı alacak talebinde bulunmak için öncelikle sözleşmesel ilişkinin kanıtlanması gerekir. Bu nedenle faturaya dayalı alacağın ispatı kural olarak davacıya aittir.Taraflar arasında — tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca davacı, davalı şirketin — tarihleri arasında yapacağı toplantı etkinliğinin yapılması edimini üstlenmiş olup, taraflar arasında bu hususta bir ihtilaf yoktur. Davalı taraf, — şirket çalışanına—teşhisi konulduğu,—şirket çalışanının da— teşhisi konulduğu iddiasıyla taraflar arasındaki sözleşmeye konu etkinliği iptal etmiştir. Davacı taraf üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiğini, etkinlik iptalinin sözleşmeye aykırı olduğunu, davalı taraf ise sözleşme konusu edimin ifa imkansızlığına uğradığını kendilerine sorumluluk yüklenemeyeceğini ileri sürmektedir.TBK’nun 136. maddesinde; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.” düzenlenmiş, Kanunun 137 nci maddesinde; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.”denilmiş, Kanunun 138 inci maddesinde; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükmü düzenlenmiştir.Mücbir sebebin varlığından söz edilebilmesi için borcun ifasının imkânsiz hale gelmesi gerekmektedir. TBK’nun 136 ve 137 nci maddelerinde düzenlenen ifa imkansızlığı hükümleri bu durumda uygulama alanı bulacaktır. İfa imkansızlığı; edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin imkansız hale gelmesi olarak açıklanabilir. Eğer ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkansızlık, yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan doğmuşsa buna da subjektif imkansızlık denir. İfa imkansızlığı sözleşme yapılmadan önce var ve bu olgu herkes bakımından aynı sonucu meydana getirmekte ise sözleşme geçersizdir. Bununla birlikte, borcun ifasının güçleşmesi halinde, mücbir sebebe dayanarak borç sona ermemektedir. Bu durumda TBK’nun aşırı ifa güçlüğünü düzenleyen 138. maddesi hükmü uyarınca sözleşmenin uyarlanması yoluna gidilebilecektir.—-
Davalı şirket çalışanlarının ne kadarının —- teşhis veya temaslısı olduğunun tespiti için —- müzekkereler yazılmış, müzekkere cevabı geldikten sonra —incelemesine karar verilmiştir. — oluşan — heyetinden alınan — tarihli raporda; “Dosya içerisinde hastalığa yakalandığı belirtilen— katılımcıya ait —teshisi ile ilgili bir belge bulunmadığı, Mahkemeye celbedilen—müzekkerelerinde ise sadece — katılımcıya —- kapsamında iş göremezlik raporunun verildiğinin tespit edildiği, sözleşmeye göre asgari — katılımcı beklenildiğinden ve yine sözleşmenin 4. maddesinde, oda ve kişi bazlı olarak iptal düzenlendiğinden, organizasyonun tamamının iptali için sadece — kişinin hastalığa yakalanmasının ifayı imkansızlaştırmayacağı, dosyadaki mevcut verilerle, sözleşmenin iş sahibinin faaliyet alanında meydana gelen beklenilmeyen haller sebebiyle sona erdiğinin tespit edilemediği, bu bakımdan davalının organizasyonu iptal talebinin, BK 484. Maddesine göre, iş sahibinin sebep göstermeden eser sözleşmesini feshi olarak değerlendirilebileceği, sebep göstermeden feshe ilişkin olarak düzenlenen taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesine göre, davacı yüklenicinin sözleşme ile garanti edilen bedelin tamamını davalı iş sahibinden isteyebileceği” kanaatine varılmıştır—heyetine —– eklenerek–kişilik —heyetinden ek rapor alınmıştır. — tarihli— ek raporda; davacının organizasyon için —masraf yaptığı, bu alacak kalemi dışında talep edilen hizmet bedelinin — olduğu, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle—alacaklı olduğu belirtilmiştir.
Dosya kapsamı ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, davacının sözleşme uyarınca üstlendiği edimleri yerine getirdiği, davalının sadece— çalışanına —teşhisi konulması nedeniyle ifa imkansızlığından bahsedilemeyeceği, davacının sözleşmenin feshi niteliğindeki toplantıyı iptal etmesinin sözleşmeye aykırı olduğu, davacının organizasyon için yaptığı masraflar ve hizmet bedeli kalemlerinden oluşan takip dayanağı faturadaki alacak kalemlerini davalıdan talep edebileceği, davalının itirazının haksız olduğu anlaşılmakla itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. İİK 67/2.maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “—” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için İİK 67.maddesindeki itirazın iptaline özgü dava şartlarının yanında, davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. — sayılı kararında; “Genel bir kavram olarak ‘—alacak” “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır”—bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa,—bir alacaktan söz edilemez” denilmiştir.
Davacının takip dayanağı faturaya konu alacak kalemleri yönünden davacının yaptığı masrafların tespiti, hizmet bedelinin yerinde olup olmadığı yargılamayı gerektirdiğinden, davalının takip tarihi itibariyle alacağın tüm unsurlarını belirleyebilmesi mümkün olmayıp, alacak değildir. Bu nedenle icra inkar tazminatının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davadan sonra —tarihinde icra dosyasına yatırılan — tarafından infaz aşamasında dikkate alınmasına karar vermek gerekmiştir.Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KABULÜNE,
1—- Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan takipte davalı-borçlunun itirazının iptali ile takibin; takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek avans faizi ile birlikte devamına,
2-Davadan sonra — tarihinde icra dosyasına yatırılan— tarafından infaz aşamasında dikkate alınmasına,
3-Şartları oluşmadığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine,
4-Alınması gereken— karar harcının, davacı tarafından yatırılan —peşin harçtan mahsubu ile bakiye — davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından bilirkişi ve tebligat ücreti olarak yapılan — yargılama gideri ile — peşin harç, — başvuru harcı toplamı — davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre takdir olunan— vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
8-Tarafların dava şartı olması nedeniyle başvurmuş oldukları —Arabuluculuk Bürosu — dosya no’lu görüşmeler neticesinde belirlenen — davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
9-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren–haftalık süre içerisinde —Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.