Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/768 E. 2022/173 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/768 Esas
KARAR NO : 2022/173

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 05/11/2021
KARAR TARİHİ : 08/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 25/04/2019 tarihinde davalı şirkete sigortalı olan — plakalı aracın yaya olarak bulunan davacı müvekkiline çarpması sonucunda davacının yaralandığını, kaza nedeniyle davacının %97 oranında malul kaldığını, davacının hastanede tedavi görmüş olması ve sonrasında malul kalması nedeniyle zarara uğradığını, bu zararların geçici iş göremezlik, kalıcı iş göremezlik, — ücreti ve tedavi giderleri olduğunu, meydana gelen kazada— plakalı araç sürücüsünün %50 oranında kusurlu olduğunu davacının maluliyet oranı ve araç sürücüsünün kusur oranı göz önüne alınarak davacının maddi zararları hesaplandığında toplam — zarara uğradığının anlaşıldığını, davacı ile davalı arasında yapılan — görüşmeleri sonunda müvekkiline ödenen tutarın ise— konusu tutarın — teminat limiti olan —- altında olduğunun sabit olduğunu, dava konusu kaza nedeniyle %97 malul olan davacının — eşinin üstlendiğini ve bu nedenle işi bırakmak zorunda kaldığını, davacının ise zaten herhangi bir işi ve geliri bulunmadığı gibi kazadan sonra çalışma imkanının da kalmadığını, davacı ve ailesinin tek geçim kaynağının —- aldıkları —– parası olduğunu, sigorta şirketi tarafından ödenen tutarın sorumlu olunan tutarın yalnızca %39’u kadar olduğu göz önüne alındığında– –ortaya çıkacağını, yargıtay kararları gereğince edimler arasında %50’den az fark bulunmasının — edildiğini,– başvurusunun karşı—-yapıldığını ve sürecin —- şirketinin hakimiyet ve—- yürütüldüğünü, zarara uğrayan ve tazminat talep edenin davacı olduğu halde —- başvurusunun davalı—tarafından yapılmasının davacının zor durumundan faydalanma ve hak ettiği tutarın daha azına davacıyı razı etme çabalarının göstergesi olduğunu, ihtiyari — sonunda düzenlenen anlaşma belgesinin iptali ile davacıya tazminat ödenmesi gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla —- tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu maluliyet oranı konusunda davacı ile mutabık kalarak yerine getirdiğini, aralarında yapılmış olan ibranamenin 2004 sayılı İİK’nun 38. Maddesi gereği ilam hükmünde olduğunu, bu sebeple kesin hüküm sebebi ile başvurunun reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın müvekkili şirket ile maluliyet oranı, kusur oranı ve yapılan hesaplama konusunda ve kalıcı ve geçici maluliyet, bakıcı ve tedavi zararlarına ilişkin tüm zararlarını yerine getirdiği hususunda mutabık kaldığından artık ödemenin eksik olduğunu ileri süremeyeceğini, müvekkili şirketin maluliyet oranı, kusur oranı ve zarar miktarı konusunda başvuru sahibi ile mutabık kalarak zararını tazmin etmiş olduğundan ve de başvuru sahibinin müvekkili şirketi tamamen ibra etmiş olması ve bu ibranamenin kesin hüküm olması şartı sebebi ile müvekkili şirket hakkındaki başvurunun reddi gerektiğini, maluliyetin yapıldığı ve oranın belirlenmesi hususunun— tarafından yerine getirilmesi gerektiğini, davacının sürekli malul olup olmadığı tespit edildikten sonra sürekli maluliyet tazminat miktarının— — sıfatını haiz bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiğini, geçici iş göremezlik zararı ve bakım tazminatının poliçe teminat kapsamında olmadığını, davacı tarafın var olduğunu iddia ettiği maluliyet sebebiyle —- herhangi bir ödeme alıp almadığı, kendisine maaş bağlanıp bağlanmadığının belirlenmesi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı, var ise kusur—belirlenmesi gerektiğini, davacının kaza tarihinden itibaren faiz talep etmesinin yasal mesnetten yoksun olduğunu, bu nedenlerle davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibari ile — tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu malul kalan davacının sürekli iş göremezlik ve bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat davasıdır.
Usulüne uygun taraf teşkili sağlanmış uyuşmazlık noktaları belirlenmiştir
Davacı dava dilekçesinde davalı ile yapılan ihtiyari — sonucunda— ancak yapılan arabuluculuk tutanağının—- geçersiz olduğunu iddia etmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18. maddesine 7036 sayılı Kanunla eklenen 5. fıkraya göre, “– varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.” 7036 sayılı Kanun’un gerekçesinde bu yeni düzenleme, “dava açma yasağı” şeklinde nitelendirilmektedir
7036 sayılı Kanunla eklenen dava açma yasağına ilişkin madde gerekçesi şöyledir.: “6325 sayılı Kanunun 18 inci maddesine eklenen beşinci fıkra ile, — huzurunda anlaşılması halinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Anlaşılan hususların bilahare dava edilemeyeceği dikkate alındığında—– temsilciler—- imzalanacak anlaşma tutanağında “— ortaya konulmasında — bulunmaktadır. — tarafı — tazminatı ile fazla mesai ücreti konusunda anlaştıklarında — bu — ayrıca ve açıkça tutanağa bağlamasında fayda görülmektedir. Anlaşma tutanağının içeriğinden “anlaşılan hususlar” net bir şekilde görülebilmeli ve bilahare dava açma yasağına tabi olan bu hususlar tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça tespit edilebilmelidir.” şeklindedir. Kanun ve gerekçesinden anlaşılacağı üzere uyuşmazlığın arabuluculuk sonucu çözüme kavuşması sonucu dava açılamyacağı belirtildiğinden bu durum HMK 114/2 uyarınca özel dava şartı niteliğindedir.
Arabuluculuk sebebi ile dava açılamayacağı hususu kesin olmamakla beraber bu özel dava şartının geçerli olmaması için arabuluculuk tutanağının sahteliği veya—sebebi ile geçersizliği söz konusu olabilcektir. Davacı tarafta arabulucuk tutanağının — irade fesadına uğradığını iddia etmiştir.
6098 sayılı borçlar kanunun 28. Maddesinde aşırı yaralanma başlığı altında ‘ Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir — oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.’ şeklinde düzenlenmiştir.
—- … O halde, aşırı yararlanmadan (—) söz edilebilmesi,— aşırı oransızlık yanında, bir tarafın– hallerinin bulunması,——- taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır ‘ şeklindedir.
Kanun ve meri mevzuat bakımından taraflar arasında yapılan —— incelendiğinde davacının — yardımından faydalandığı bu sebeple tecrübesizlik , düşüncesizlik hallerinden faydalanamayacağı nazara alınarak davacının gabin sebebi ile geçersizlik ileri sürmesi mümkün değildir.
Davacının Karayolları trafik kanunu 111 uyarınca ‘ …Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.’ hükmü çerçevesinde dava açtığını beyan etmiş isede bu maddenin taraflar arasında yapılan özel antlaşmaları kapsadığı,— anlaştıkları ve arabuluculuk tutanağının sahteliği iddia — yerine gelmediği gözetildiğinde davacının bu iddiasının da yerinde olmadığı anlaşılmış olup özel dava şartı niteliğinde bulunan uyuşmazlığın arabuluculuk faliyeti sonucu çözüme kavuşması halinde dava açılamayacağı hükmü uyarınca HMK 114/2 çerçevesinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/2 ve 115.maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE
2-Alınması gereken 80,70-TL karar harcına karşılık peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL harcın terkin sınırı altında kalması nedeniyle tahsiline yer olmadığına,
3-Davacı tarafından sarfolunan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri sarfolunmadığından bu konuda karar vermeye yer olmadığına,
5-Davalı lehine— olunan — vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacının yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı

DÜZELTME KARARI

Her ne kadar hüküm fıkrasının son kısmında sehven ” 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere” şeklinde yasa yolu belirtilmiş ise de; miktar itibariyle kesin karar olduğu anlaşıldığından ” kesin olmak üzere ” şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir.