Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/676 E. 2022/295 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/676 Esas
KARAR NO : 2022/295

DAVA : Adi Ortaklığın Tasfiyesi
DAVA TARİHİ : 01/10/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Adi Ortaklığın Tasfiyesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı ….—– olarak güven ilişkisi ile anlaştıklarını, bilahare … anlaşmalarına istinade——–bir şirket kurduğunu,—- koşulları adi ortaklık protokolü düzenlemek suretiyle yazılı hale getirip akdettiklerini, davalı şirket, —- tüm şirket payları davalı …—- adına olmak üzere tek pay sahipli şirket olarak tescil edildiğini, buna karşın müvekkilinin anılan şirket hisselerinin yarısına sahip olduğunu, hisselerinin geçici bir müddet için davalı … üzerinde kalacağını ve imzalanan protokolce hüküm altına alındığını, davalı … arasında imzalanan protokole göre müvekkilin hisselerinin geçici bir süre …— emanet duracağını, davalı …—- müvekkilinin gösterdiği kişi adına müvekkilin %50’lik hissesinin devrini gerçekleştirmesi için süresiz vekalet çıkaracağını ve hiçbir şekilde bu vekaletnameyi iptal etmeyeceğinin taahhüt altına alındığını, müvekkil ile aralarındaki anlaşma sonucu davalı …, —- yevmiye numaralı vekaletname ile müvekkilin göstermiş olduğu kimselere şirketin %50’lik hisse devrini gerçekleştirmesine ilişkin yetki verildiğini, vermiş olduğu vekaletnameyi müvekkile bilgi vermeden—— numaralı azilname ile azletttiğini, müvekkilin protokolle hüküm altına alınmış hisseler üzerindeki tasarruf hakkını engellediğini, protokole aykırı hareket eden davalı—– müvekkile ait olduğu kararlaştırılan hisse paylarını üçüncü şahıslara devrederek müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zararlara uğrattığını, davalı şirketin içini boşaltmaya ve mal kaçırmaya yönelik tutumunun taşınmaza ilişkin —–ilanında da ortada olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı şirketin tüm hisselerine, haczi kabil tüm malvarlığına ve aktiflerine ihtiyati tebdir konulmasına, müvekkili ile davalılar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin feshine ve tasfiyesine, müvekkilinin davalı —— tarihinden itibaren hak kazanmış olduğu kar paylarının her yıl için ayrı ayrı işletilecek reeskont faizi ile birlikte hesaplanarak davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine, müvekkili ile davalı … arasında imzalanmış protokol gereğince —– hükümlerine göre tasfiyesine,—— tespitine, katılım payının bugünki değerinin tespitine ve bugünki değeri ile müvekkile iadesine,—-olarak atanacak kişiye tasfiye süresince aktiflerin yediemin olarak teslimine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı taraf dava dilekçesinde ileri sürdüğü katılım payının iadesi ve kâr payı taleplerinin haksız alacak iddialarına dayandığını, ihtiyati tedbir talebinin talep edilen alacak iddialarının konusunu oluşturmadığını, davacının davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak dahi ispatını sağlayacak hiçbir yazılı delili mahkememize ibraz etmediğini, davacının varlığını iddia ettiği adi ortaklığın feshi ve müvekkili —– tasfiyesi talepleri HMK m.108 gereği geleceğe —- dava konusu olduğunu, davada davacı adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini istediğini ancak buna ek olarak istediği katılım ve kâr payından ibaret alacağının değerinin asgari miktarını dahi dava dilekçesinde belirtmediğini, ayrıca davacının HMK m.107 çerçevesinde kazanç payı ve katılım payına ilişkin iddiaları açısından belirsiz alacak davası açılabilme imkanına sahip olduğunu, buna rağmen böyle bir dava açma yoluna gitmesi asgari bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilecek iken davacı tarafın aksi bir yola başvurması HMK m.107’nin yanı sıra, m.114/g ve m.120’deki gider avansı ve harç kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, davacının dava dilekçesinin netice kısmında ileri sürdüğü tüm taleplerini yönelttiği tarafın müvekkili ——olduğunu, bu bağlamda tedbir, tasfiye, sona erdirme, katılım payı iadesi, kazanç payı ödenmesi, —-atanmasına yönelik istemlerden hiçbiri müvekkili …—- yöneltilmediğini, müvekkilleri ….—- şirketinin birbirinden ayrı hak ve fiil ehliyetlerine sahip hukuki şahıslar olduğunu ve davacı tarafın dava dilekçesinin talep kısmında müvekkili … yönünden hiçbir talepte bulunmadığını, bu nedenle davanın müvekkili … açısından tefrik edilerek reddedilmesinin gerektiğini, davacı ile müvekkili —- arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisi söz konusu olmadığını, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan—- şirketinin davacı ile bağlayıcı bir hukuki ilişkiye girebilmesi için söz konusu protokolün … tarafından —–ve unvanı altında temsil ve ilzama yetkili kişi sıfatı ile atılmış olması gerektiğini, ancak davacının tüm iddialarını dayandırdığı —– şirketinin unvanı ve kaşesi yer almadığını, diğer müvekkilinin tek başına attığı ve yalnızca kendi açısından bağlayıcılığı olan imzasının olduğunu, ve müvekkili ….— müvekkili —- etmesinin mümkün olmadığını, ayrıca dosya içeriğindeki belgelerde —şirketini hak/borç altına sokacak işlemin müvekkili … tarafından şirket unvanı ve kaşesi ile yapıldığını, bu nedenle yapılan işlemlerde müvekkili — şirketini bağlayan bir taraf olmadığını, davacının protokole imza atmadığını, bu protokolle bağlı olduğunu gösterecek fiili bir irade de ortaya koymadığını, davacı ile müvekkili —-arasında hukuki bir ilişkinin kurulmadığını, davacının müvekkili —- şirketi ile iddia ettiği gibi adi bir ortaklık olmadığını, protokolün adi ortaklık unsurlarını taşımadığını, protokolün sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi ile hisse devrine ilişkin ön sözleşmenin unsurlarını taşıyan bir — olduğunu, —–kurulmuş olduğu varsayılsa dahi davacının protokole aykırı eylemleri sebebiyle katılım paylarının bir araya gelmediğini ve adi ortaklık sermayesinin ortaya çıkmadığını, davacının varlığını iddia ettiği adi ortaklığa katkı payını dahi ifa etmediğini ve davacının bu fiilleri ortaklığın hiçbir zaman faaliyete geçememesine ve sona ermesine yol açtığını, davacının adi ortaklığa katılım payı borcunu ifa ettiğini senet ile ispatlaması gerektiğini ve katkı payını ifa etmeyen davacının fesih ve tasfiye talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, ayrıca davacı tarafın varlığını iddia ettiği adi ortaklık ilişkisinin yürürlüğe girmesine yönelik davranışlardan ve emeğiyle katkıda bulunmaktan imtina ettiğini ve bu nedenlerle davacı ile müvekkil —- arasında bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davacı ile diğer davalı müvekkili ….——-yapılan protokolün adi ortaklık sözleşmesi mahiyeti taşımadığını, protokol kapsamında davacının üstlendiği yükümlülüklerini ifa etmediğini, katılım payı koymaya ilişkin üstlendiği asli yükümlülükleri yerine getirmeyen davacı tarafın adi ortaklık olduğunu iddia ettiği bir hukuki ilişkinin feshini ve tasfiyeyi isteyemeyeceğini, davacının pay sahibi/hissedarı dahi olmadığını ve davalı müvekkili —-kar payı talep etme hakkının bulunmadığını, davacının pay sahibi/hissedarı dahi olmadığı müvekki——şirketinin feshini ve tasfiyesini isteyemeyeceği ve bunun ötesinde müvekkil——-şirketinin TTK’daki özel hükümler karşısında adi ortaklık hükümlerine göre tasfiyesinin mümkün olmadığını ve davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında adi ortaklık olup olmadığı, varsa ne şekilde oluştuğu, tarafların karşılıklı edimlerini yerine getirip getirmedikleri, adi ortaklığın fesih ve tasfiye şartları davalıların pasif husumetleri olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı taraf, davalılardan … ile sözlü olarak kurulan bir adi ortaklık olduğunu iddia ederek bu adi ortaklığın tasfiyesi için davalının tek ortağı olduğu diğer davalı şirketin mal varlığının tespiti ve adi ortaklık hükümlerine göre tasfiyesinin yapılmasını talep etmektedir.
Dosya kapsamına göre; davacı ….—-davalı … arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi davasında her iki tarafın tacir olmadığı ve bu nedenle nispi ticari dava sayılamayacağı gibi adi ortaklığın tasfiyesi Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılacağından mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin Görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine,
2-Dosyanın görevli —–Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK ‘nun 20. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde süresi içinde taraflardan birinin başvurması halinde dosyanın İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Harç ve yargılama giderlerinin ilgili mahkemede nazara alınmasına,
5-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde dosyanın ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.