Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/583 E. 2022/484 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/583 Esas
KARAR NO : 2022/484

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/08/2021
KARAR TARİHİ : 02/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait davalı tarafından — sigortalanan—- tek taraflı kazada hasar gördüğünü, davalının ——nedeniyle hasar bedelini ödemediğini ileri sürerek, şimdilik 100,00-TL hasar bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, 287,64-TL ekspertiz ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortalının aracı kiraya verdiğini, davaya konu ——- sırasında verilen zararın teminat dışında olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER :
Davacı vekili dava dilekçesinde;——- Uygulamasını, kaza ve aracın onarım fotoğraflarını, ——-yapılan yazılı başvuru ve cevabı, poliçeyi, keşif, tanık, yemin ve bilirkişi incelemesini delil olarak göstermiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, trafik sigorta poliçesini, hasar dosyasını keşif, tanık, ve bilirkişi incelemesini delil olarak göstermiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava kasko poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Öncelikle uyuşmazlıkta Mahkememizin görevli olup olmadığı hususu incelenmiştir. Gerçek kişi olan davacının bağlı bulunduğu —– tarihli cevabi yazısında davacının; — faaliyetini terk ettiği, —- döneminden itibaren 213 sayılı VUK’nın 177-178. maddelerine istinaden——-tutma hadlerini aştığı belirtilmiş olup, uyuşmazlık tarihinde her iki tarafın tacir olduğu, bu nedenle nispi ticari davada Mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin aracında oluşan hasarın miktarının tespiti için bağımsız eksperden rapor alındığını, ekspertiz raporunda hasarın 180.033.70-TL olduğunun bildirildiğini, ekspertiz raporunun dilekçe ekinde olduğunu beyan ettikten sonra, HMK 107/1. madde gereğince belirsiz alacak davasının kabulü ile, şimdilik 100,00-TL hasar bedeli ile 287,64 -TL ekspertiz ücretinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davanın Belirsiz Alacak Olarak Açılıp Açılamayacağı Değerlendirildiğinde;
HMK’nın 107/1.maddesine göre; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”
Bir davanın belirsiz alacak davası olarak açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir.
Taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli — olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır——. Sadece alacak miktarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır.–Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz, —
Somut olayda, davacı davadan önce hasar onarım bedelini tespit ettirerek,– tarafından hazırlanan ekspertiz raporunun dava dilekçesi ekinde ibraz etmiş, dava dilekçesinde de, ekspertiz raporu doğrultusunda hasar miktarının 180.033.70-TL olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla davacı, bizzat kendi yaptırdığı ekspertiz ile talep sonucunu tam ve kesin olarak bilmektedir. Talep sonucunun bilinmesi ile ispatı farklı olup, talep sahibi her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir. Bu nedenlerle davanın belirsiz dava olarak açılması mümkün değildir.
Davanın Kısmi Dava Olarak Yürütülüp Yürütülemeyeceği Değerlendirildiğinde;
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun— sayılı kararında; “Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Her ne kadar —- tarihli duruşmada davacı vekili ‘davamız belirsiz alacak davasıdır’ şeklinde beyanda bulunmuş ise de; davanın türünün bu şekilde değiştirilmesine imkân bulunmamaktadır.”
Yine—- sayılı kararında; kararında; “Kaldı ki, ıslah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilmesi mümkün değildir” hükmüne yer verilmiştir.
Davacının ıslah yoluyla bile dava türünü sonradan değiştirmesi mümkün değil iken, HMK’nın 25.maddesine göre taleple bağlı olan hakimin, davanın tarafının sonradan değiştiremeyeceği dava türünü kendiliğinden değiştirerek, belirsiz alacak olarak olarak açılan davayı kısmi dava olarak yürütüp sonuçlandırması usulen mümkün değildir.
Davacının Davayı Açmakta Hukuki Yararı Değerlendirildiğinde;
——–sayılı kararı;
“Davacının, şartları oluşmadığı halde davayı belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, belirsiz alacak davası açılmasına Kanun izin vermemiştir. Bu nedenle mahkemece, dava konusu edilen zararın gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
—–.sayılı kararı;
“HMK md. 107/1 uyarınca davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Somut olayda, dava dilekçesinden davanın açıldığı tarihte alacak miktarının davacı tarafından bilinmekte olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir” şeklindedir.
—–.sayılı kararı;
“Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir…. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir.” şeklindedir.
Somut olay HMK’nın 107.maddesi ve yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararı birlikte değerlendirildiğinde; davanın trafik kazası nedeniyle kasko poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini istemine ilişkin alacak davası olduğu, davacının davadan önce hasar onarım bedelini tespit ettirerek,—-tarafından hazırlanan ekspertiz raporunun dava dilekçesi ekinde ibraz ettiği, dolayısıyla davacının dava açtığı sırada uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak bilmesine rağmen, hasar onarım bedeline ilişkin davasını belirsiz alacak davası olarak açtığı, bu nedenlerle davacının bizzat kendi yaptırdığı tespit ile miktarını tam ve kesin olarak bildiği alacağa ilişkin, belirsiz dava açmakta hukuki yararının olmadığı, hukuki yarar dava şartı eksikliğinin sonradan tamamlanamayacağı, taleple bağlı olan hakimin, davacının belirsiz alacak olarak belirttiği dava türünü değiştirerek kısmi dava olarak yargılamaya devam edemeyeceği, anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nun 114/1-h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL karar harcının, davacı tarafından peşin yatırılan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin terkin sınırı altında kaldığından alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan — 7/2.maddesine göre göre takdir olunan 58,14 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.