Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/395 E. 2022/963 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/395 Esas
KARAR NO : 2022/963

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/08/2016
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalı-borçlu aleyhine; müvekkile olan borcunu ödememesi nedeni ile——sayılı dosyası ile icra takibine geçilmiş, davalı-borçlu tarafından icra takibine yapılan haksız itiraz üzerine icra takibi durduğunu, Davalı tarafından yapılan itiraz haksız ve yasal dayanaktan yoksun, zaman kazanma amacına yönelik kötü niyetli olduğunu, Davalı-borçlu tarafından icra takibine “herhangi bir borçlarının olmadığı ve faaliyetinden dolayı alacaklı oldukları, banka dekontları ile sabit olduğu ve makinalarının halen gelmediği” nedeni ile itiraz edilmiş ise de davalının icra takibine konu borcu; 02.02.2015 tarihli sözleşmeden kaynaklandığını, davalı ile yapılan sözleşme uyarınca müvekkil tarafından davalıya teslim edilmesi gereken makinaların teslim edildiğini ve karşılığında 04.05.2015 tarihli —— sıra nolu 90.000-7L fatura kesildiğini, ayrıca davalıya söz konusu malların teslim edildiği —— bellek içerisinde sunulan davalıya ait iş yerinde makinaların tesliminin yapıldığına dair çekilen resimler, makinaların nasil kullanılacağına dair bilgilendirmeleri de içerir video görüntüleri ile de sabit olduğunu, davalının sözleşme gereği kendisine teslim edilen makinaların sözleşme ile kararlaştırılan bedelinden icra takibine konu 30.000-TL’sini ödemediğini, her ne kadar davalı tarafça ödeme olgusunun banka dekontu ile sabit olduğu iddia edilmiş ise de davalı tarafça sözleşme bedeli olan 90.000-TL’nin tamamının ödendiğine dair ödeme dekontu da sunulmadığını, davalı tarafça icra takibine konu borç ödenmediği gibi aleyhine geçilen icra takibine de haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini, bu nedenle de yapmış olduğu itirazın iptali karar verilmesi gerektiği, müvekkilinin takip konusu alacağının likit, haklı ve davalı tarafından bilinen bir alacak olup yapılan itirazın haksız takibi durdurmak ve zaman kazanmak amacıyla yapıldığını, bu nedenle davalı borçlunun; itirazının iptaline, itiraz üzerine duran takibin takip talebindeki koşullarla devamına, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeni ile alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi için işbu davayı açma mecburiyeti hasıl olduğunu, Davalı – borçlunun——Sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız itirazının asıl alacak yönünden takip talebindeki koşullarla iptali ile takibin devamına karar verilmesini, haksız İtiraz nedeni ile davalı-borçlunun % 40’ından az olmamak üzere İcra – inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı-borçluya yükletilmes karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekili —— Esas sayılı dosyası ile takip başlatmış olup, takibin haksız ve mesnetsiz olması nedeni ile itirazda bulunulması sonucunda itirazın iptali dava açıldığını, Davacı vekilinin teslim edilmediğini iddia ettiği makinelerin 04.05.2015 tarihli, —–sıra nolu 90.000. TL fatura kesildiğini iddia ettiğini, her ne kadar fatura kesilmiş olsa dahi, malın teslimi ile ilgili irsaliyede malın teslim edildiğine veya kimlere teslim edildiğine dair bir bilgi bulunmadığını, fatura ve irsaliyenin davacı tarafından kesildiğini ve kendilerine gönderildiğini, fakat makine teslimi yapılmadığını, irsaliye incelendiği taktirde makinelerin teslim alındığına dair teslim alanın veya teslim edildiğine dair hiçbir bilgi bulunmadığını, Davacıya 60.000.TL ödediğine dair banka dekontları olduğunu, ödenen tutara karşılık 1 adet sıvı dolum makinesi teslim edildiğini, başkaca her hangi bir makine teslim edilmediğini, ödemiş olduğu 60.000.TL tutardan teslim edilen makine bedeli olan 35.000.TL’nin mahsup edildiği taktirde 25.000.TL esas olarak davacıdan alacaklı göründüklerini, takibe itirazlarının haklı nedenlere dayandığı gibi, delillerle de bunu ispatladıklarını, Davacının art niyetli olduğunu, haksız kazanç sağlama gayreti içerisinde olduğunu, teslim edilmeyen makinelerin bedellerini talep ettiklerini, haksız itiraz nedeni ile % 20 icra inkar tazminatı talep edildiğini, itirazlarının haksız olmadığını, maddi delillere dayandığını, bu yönden de talep edilen % 20 icra inkar tazminatının reddinin gerektiğini, açılan davanın hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığından mahkeme masraf ve harçları ile davacı vekil ücretinin davacı üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.—–Asliye Hukuk Mahkemesine açılan dava bu mahkemenin—— esas sayılı sırasına kaydı yapılarak 28/11/2017 tarih ve ——-karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş verilen karar istinaf incelemesi için —— Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiştir.
—–Bölge Adliye Mahkemesinin 05/12/2019 tarih ——- karar sayılı kararı ile verilen karar kaldırılarak—– Asliye Hukuk Mahkemesinin —— esas sayılı sırasına kaydı yapılmıştır.
—–Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/04/2021 tarih——- karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile itirazın iptali talebine ilişkindir.
Davada aktif ve pasif taraf husumetinin sağlandığı anlaşılmış olup taraflar arasında bu hususta çekişme yoktur.Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, —–ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, —– ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.—— sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mahkememizce aldırılan 10.06.2022 tarihli —–tarafından hazırlanan bilirkişi raporuna göre, davacı ——- faaliyetlerinin esnaf sınırının altında kaldığı anlaşılmıştır.Davacının faaliyetlerinin sınırı esnaf faaliyetlerinin altında kalıp tacir olmadığından, ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.
Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle somut uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmekte olup Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli —–Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde—– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.