Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/320 E. 2022/31 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/320 Esas
KARAR NO: 2022/31
DAVA: Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/05/2021
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili —- hissedarı olduğunu, müvekkilinin, hissedar olması nedeniyle yapılan genel kurul toplantılarına katıldığını ve hukuka aykırı şekilde yönetim kurulu üyelerine tanınan 6102 sayılı 395. ve 396. maddelerine dair genel kurul tarafından verilen yetki ve iznin iptalini talep ettiğini,—– yürütülmesinin geri bırakılmasına ve neticeten daha sonra iptaline karar verildiğini, söz konusu iptal kararının kesinleştiğini, davalıların uzun yıllardır yönetimini hakimiyetlerinde bulunduran ————olduğunu, ayrıca, —– yılında —— olduğunu, yine davalılar —- yılından önce olduğu gibi —– bağlı bir müessese olarak faaliyetini sürdürdüğünü ve işletmenin muhtelif ünitelerin ilavesi ile genişletilmesi üzerine — yılında —- ayrılarak —-müessesesi olan — bünyesine katılmasıyla —-olarak faaliyetini sürdüren ——- yeniden yapılandırıldığını ve —- bağlı bir müessese haline getirildiğini,— yılında yaşandığını, —- kararları çerçevesinde kapatılmasına karar verildiğini, ancak, ülkemize sayısız hizmetleri olan—- kapatılması kararına karşı, fabrikada örgütlü bulunan — birlikte tüm yöre halkı büyük tepki gösterdiğini ve kamuoyunda oluşan bu tepkilerin —- sürecin başlangıcı olduğunu, dönemin hükümeti ile sürdürülen uzun görüşmeler sonrasında fabrikanın özelleştirme kapsamına alınmasının sağlandığını ve —- olduğunu, özelleştirme neticesinde, — yılında yapılan —- itibarıyle davalıların da aralarında bulunduğu— ailenin mensupları hakim hissedar olarak yer aldığını, davalıların da aralarında bulunduğu ve ——- elindeki şirket hisseleri ile şirketi halka açık şirket olmaktan çıkardığını ve bir aile şirketi haline dönüştürdüğünü, neticesinde,—- mal satımlarında hakim hissedar oldukları aile şirketlerine öncelikle tanımak sureti ile haksız işlemler yaparak —- büyük zararlara uğramasına sebebiyet verildiğini, bu durumun hissedarların dolaylı zararına sebebiyet verdiğini ve vermeye devam ettiğini, — uzun yıllardır aynı kişilerin/ailelerin tekelinde bulunduğunu, yönetimde yer alan kişilerin —– sureti ile örtülü kazanç elde ederek—– uğrattıklarını,—– tespiti neticesinde elde ettikleri menfaati iade etmek zorunda bırakıldıklarını, —- kişiler ile menfaat çatışmasına girdiğini ve—-şahıs ve firmalara tazminat davaları ikame ettiğini, daha sonra bu kişilerin—-yönetimini ele geçirip davaları geri çektirdiğini——ortaklarının yapılan genel kurul toplantılarında kendilerini yönetime seçtirip yönetim kurulu üyelerine 6102 sayılı TTK 395 ve 396 maddeleri mucibince izin verilmesini genel kuruldan geçirdiklerini, yönetim kurulu üyelerinin haklarının hilafına ve kendi menfaatlerine iş ve işlemler gerçekleştirerek ——– zarara uğratarak kendi aile şirketlerine haksız menfaat temin ettiklerini, davalıların ellerindeki hisse imtiyazını/çoğunluğunu her şeyin üstünde gördüklerini, mahkemelerden bir karar çıktığında en kısa sürede yeni bir —— aynı yetkileri yine kendilerine tanıyarak mahkeme kararlarının uygulanmasının önüne geçtiklerini, bu durumun davalıların kötü niyetini ortaya koyduğunu, davalıların, müvekkili şirkete verdikleri zararın boyutunun mahkemece alınacak bilirkişi raporu neticesinde daha net ortaya çıkacağını beyan ederek, davalıların 6102 sayılı TTK 395. maddesinde tanımlanan ——–aykırı her bir işlemi ve eylemi için fazlaya dair her türlü dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla- şimdilik—-, tazminata sebebiyet verilen olay tarihlerinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılar—– müştereken ve müteselsilen tahsili ile—–ödenmesine, davalıların 6102 sayılı TTK 396. maddesinde tanımlanan ——– aykırı her bir işlemi ve eylemi için -fazlaya dair her türlü dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla- şimdilik——-tazminata sebebiyet verilen olay tarihlerinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılar——-müştereken ve müteselsilen tahsili ile ———-ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın dava dilekçesinde iddialarını somut bir şekilde ortaya koymadığını ve iddialarına esas delillerini de belirtmediğini, bu davada davalı olarak gösterilen müvekkili şirketlerin——- olmadıklarını, bu nedenle davanın müvekkili şirketler yönünden pasif husumet yokluğu nedeni ile reddi gerektiğini, davalılar arasında teselsül ilişkisinin olmadığını, bu yüzden müteselsil sorumluluktan söz edilemeyeceğini, davacının aktif husumet ehliyeti olmadığını, şirketle işlem yapma ve rekabet etme yasağının ihlal edildiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın davayı pay sahibi sıfatı ile açtığı iddiasında bulunduğunu, pay sahibinin dava açma hakkının TTK’nun 558/2.madde hükmünce ibra kararından itibaren —- ay sonra düşeceğini, bu sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu, —– üyelerinin ibra edildiğini, davacı şirketin de bu genel kurula katıldığını, davalılar hakkında verilen ibra kararına muhalefet etmediğini, yine —-üyelerinin ibraz edildiğini, söz konusu ibraz kararının üzerinden yılları aşan süreler geçtiğini, TTK 558.maddesine konu 6 aylık sürenin yıllar önce dolduğunu, bu nedenle davacının pay sahibi sıfatı ile şirket adına tazminat davası açma hakkının kalmadığını, hakkının yıllar önce düştüğünü, davacının iddia ettiği zararın doğduğu ve davacının sorumluyu öğrendiği iddia edilen tarih olan —- tarihinden itibaren beş yıl da geçmiş olduğundan dava zaman aşımının dolduğunun, davanın bu sebeple reddini gerektiğini, müvekkilleri tarafından—- aykırı olacak biçimde herhangi bir şekilde rekabet kurallarının ihlal edildiğini, dava dışı — uğramasına yönelik hiçbir eylem yada işlemde bulunulmadığını, mevzuat hükümleri, — alan bilimsel görüşler birlikte değerlendirilerek somut olaya uygulandığında; —- kuruluna tanınan izin çerçevesinde, izin süresince yapılan işlemlerin sonradan kararın iptali nedeniyle geçerliliği etkilenmediğini, dolayısıyla iptal kararının geçmişe yürütülerek müvekkillerinin sorumluluğunun bulunduğundan bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, iptal edilen kararın, genel kurul tarafından —– yıllarında tekraren verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bu halde artık—– yılındaki kararın iptaline yönelik hükmün geriye yürütülerek izne istinaden yapılan işlemlerin geçersizliği yada izne dayanarak işlem yapan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, davacı tarafça ileri sürülen genel kurul kararının iptaline dair hükmün geçmişe etkili olarak sonuç doğurmasının hukuken mümkün olmaması, ayrıca müvekkillerin haksız rekabet oluşturacak eylemlerde bulunmadıklarının tespit edilmiş olması ——–herhangi bir zararının da bulunmaması karşısında haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın usul ve esas yönü ile reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; dava dışı —- hissedarı olduğunu beyan eden davacı şirketin davalılara karşı dava dışı ——— hakim ortakları ve yöneticileri olan davalıların TTK’nun 395. maddesinde tanımlanan ” şirkette işlem yapma yasağına aykırı işlemleri ve eylemleri ” nedeniyle—– tazminatın, davalılardan müştereken ve müselsilen tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesi ve yine davalı yöneticilerin ” rekabet yasağına aykırı ” eylem ve işlemleri nedeniyle de — tazminatın tahsiliyle dava dışı dava dışı ———– ödenmesi talebiyle tazminat istemine ilişkin olup,
Uyuşmazlık; davalıların dava dışı ———yönetiminde olup olmadıkları, pasif husumetleri olup olmadığı, davalıların sorumluluğu tespit edilir ise bu sorumluluğun müteselsil sorumluluk olup olmadığı, şirkette işlem yasağı ve rekabet yasağı iddialarının somutlaştırılmadığı, davacının aktif husumeti olup olmadığı, davacı pay sahibi ise ibradan itibaren——- aylık dava açma süresi olup olmadığı, süresinde açılmış bir dava olup olmadığı, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davalıların dava dışı şirkete zarar verici eylem ve işlemleri olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dava; dava dışı ——- yönetici ve ortaklarına karşı açılmış sorumluluk davasıdır.
TTK’nın 561.maddesinde ” Sorumlular aleyhinde şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir. ” düzenlemesi bulunmaktadır.
Ayrıca HMK’nun 14/2.maddesinde ” Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. ” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Davacı ve davalıların ——- ortakları oldukları, bu nedenle birbirlerine karşı açacakları davalarda ortak oldukları şirket merkezinin yetkisinin kesin yetki olduğu, sicil kayıtlarına göre şirketin adresinin ——— bulunduğu, kesin yetki dava şartı olup mahkemece resen nazara alınması gerektiği anlaşılmakla, mahkememizin yetkisizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafın işlem yasağı ve rekabet yasağına dayanarak açmış olduğu Sorumluluk davasında davalılar tarafından şirkete verildiği iddia edilen zararın tarafların ortağı olduğu dava dışı ———ödenmesine ilişkin talepleri ile ilgili mahkememizin yetkisiz olması nedeniyle HMK 114.maddesi uyarınca kesin yetki dava şartı olduğundan davanın usulden reddine,
2-Şirketin sicil adresinin bulunduğu —— Asliye Ticaret mahkemesinin yetkili olduğuna,
3-HMK’nun 20. maddesi uyarınca; kararın kesinleşmesini müteakip iki hafta içinde taraflarca yazılı olarak talep edilmesi halinde dosyanın yetkili ——–Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
4-Yargılama harçlarının ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemede nazara alınmasına,
5-Süresinde başvurulmaması halinde dosyanın ele alınarak, davanın açılmamış sayılmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/01/2022