Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/367 E. 2022/306 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/367 Esas
KARAR NO : 2022/306

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/08/2020
KARAR TARİHİ : 12/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında ——- sözleşme hazırlandığı ve sözleşme bedeli—davalıya gönderildiği ve kabul edildiği,sözleşmenin —- üzerinden kabul edildiğine dair yazışmalar mevcut olduğu, Taraflar arasında sözleşme düzenlendikten sonra müvekkile bir kısım ödeme yapıldığı,sözleşmede kararlaştırılan iş müvekkil şirket tarafından — tarihinde tamamlandığı ve yapılan çalışmalar davalının talebi üzerine —— aracılığıyla gönderildiği, Müvekkil sözleşme gereğince üzerine düşünen yükümlülüğü yerine getirerek işi tamamlamış olmasına rağmen sözleşmeden doğan bakiye alacak müvekkile ödenmediği, Ödeme borcunu ifa etmeyen davalı tarafa, ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi ile söz konusu sözleşme içeriğini kapsayan işler tamamlandığı halde ödenmeyen — tutarın ödenmesi gerektiği bildirildiği, Davalı tarafın ifadan kaçınması sebebiyle müvekkil kalan bakiye alacağına ilişkin ödenen miktarları düşerek — tarihinde, davalı/borçlu aleyhine —sayılı dosya ile başlatılan—- asıl alacağın fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutarak işlenmiş faiz toplamı ile —– ilamsız takibe, geçtiği ancak davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz edildiği, Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde iki tarafında bir edimi ifayı, yani sözleşmede kararlaştırılan yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiği, edimin mevcut olduğu her halde, borçlu borcunu ifa etmekle yükümlü olduğu, müvekkil kararlaştırılan işin tamamını yerine getirdiğinden edime aykırı davranıştan doğan sorumluluk kusurlu olan ve ifayı yerine getirmeyen davalı tarafa ait olduğunu belirterek başlatılan ilamsız takibe yapmış olduğu itirazın iptali ile dava konusu meblağın %20’ sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı Vekilinin —-, müvekkili … bu şirketin temsile yetkilisi olmadığı gibi ortağı da olmadığı,bu sebeple husumet itirazında bulunduklarını, Davacı taraf ——- dosyasından da —-, her iki dosyanın incelenmesi halinde davacı ile iş yapan firmanın müvekkilinin olmadığı— olduğu anlaşılacağı, Müvekkilinin müteahhit olmadığı, —veya başka bir yerden inşaat işi almadığı, almasının da imkansız olduğu,bu sebeple dava konusu işin tarafı olamayacağı,davacı taraf ile müvekkili arasında herhangi bir sözleşme imzalanmadığı, Müvekkile tebliğ edilen dava dilekçesi ekinde herhangi bir sözleşme ve belge olmadığı, bu sebeple davacı tarafın dilekçesinde ileri sürdüğü 07.08.2019 tarihli sözleşmeye ve varsa başka sözleşmelere ve imzaya itiraz ettiklerini, Davacı tarafın dilekçesinde ileri sürdüğü—tarihli belge sözleşme olmadığı gibi bu belgede hiçbir şekilde müvekkilin imzasının yer almadığını, dava konusu iş ile bir ilgisinin olmadığını, müvekkilin — olmadığı, davacı şirket ile ne yazılı nede şifahi hiçbir sözleşme yapmadığını, müvekkilin davacının iddia ettiği işin tarafı bile olmadığını,bu sebeple müvekkilin aleyhinde icra takibi yapılması ve dava açılması hukuka aykırı olup müvekkilin için husumet itirazında bulunduklarını, Davacı, dava dilekçesinin devamında, iş teklifi sözleşmesi imzaladığını ileri sürdüğünü, iş teklifi bir sözleşme olmadığını, davacı fiyat konusunda yaptığı teklifi bir sözleşme gibi sayın mahkemeye yansıtmak istediğini, müvekkil ile davacı arasında böyle bir sözleşmede imzalanmadığını, davacı taraf bu konuda dosyaya bir belge sunmadığı gibi bu konuda bir belgede tebliğ etmediğini,şayet iş teklifi veya herhangi bir belgede müvekkile izafe edilen bir imza varsa imzaya açıkça itiraz ettiklerini, Dava konusu iş ile ilgili — bu şirketin temsile yetkilisi olmadığı gibi ortağı da olmadığını, bu şirket ile davacı arasında şifai bir anlaşma var olup anlaşma olduğunu, —- için bir ön çalışma yaptığını, bu sebeple davacı şirket ile görüşme yapıldığını— beğenilmesi halinde ve işin alınması halinde ücret ödeneceğini,——beğenilmemesi ve işin alınmaması halinde ücret ödenmeyeceği taraflarca kararlaştırıldığını, Davacının çizdiği proje işi ——– iş sahipleri ve—beğenilmediğini, iş —. Tarafından bu sebeple alınamadığını, — için davacının —uygulanmadığı gibi bir — uygulanmadığını, — konusu işi alamadığını, karşı taraftan bir ücret elde edemediğini, —. cebinden ödemeler yaparak zarar ettiğini, davacı şirkete ödenen——– edilmesi gerekirken davacı tarafından halen iade edilmediğini, davacı bu bedeli fatura kesmeden gayri resmi şekilde tahsil ettiğini, davacı taraf ile —. Arasında yapılan şifahi anlaşmaya göre —, davacı taraf bu ücreti dahi dava dilekçesine kötü niyetli olarak —- olarak yazdığını, —-ücretin içinde olmasına rağmen davacı alacağın likit olduğunu ileri sürdüğünü, davacı tahsil ettiği —– için dahi fatura kesmeden icra takibi yaptığını, Husumet yönünden yanlış takip ve dava açan davacı , ücret konusunda da iyiniyetli olmayan beyanda bulunarak alacağın likit olduğunu ileri sürdüğünü, Davacı tarafa —. Tarafından projeyi talimat almadan çizilmemesi talimatı verilmesine rağmen davacı alel acele projeyi çizdiğini, davacının bu acele davranışı iyi bir iş çıkmasını engellediğini, bu sebeple proje beğenilmediğini, davacının özensiz ve acele davranışı —– işi almasına engel olduğunu, bu sebeple davacının tahsil ettiği bedeli ve uğranılan zararı ödemesi gerektiği, —hiçbir ücret almadığı hatta bir çok şeyi cebinden ödeyerek zarar ettiği bir işten dolayı davacıya ücret ödemesi hakkaniyete aykırı olduğu,uygulamada — beğenilmesi ve projenin uygulanması halinde —- ücret alacağına dair sözleşmeler yapıldığı, Uygulama bu şekilde olmasına rağmen , —-İle davacı arasında açıkça anlaşma olmasına rağmen, davacının ısrarla konu ve iş ile ilgisiz müvekkilimden ücret talebi iyiniyetli olmadığı, bir çok meslekte iş alımından önce yapılan emek ve çalışmanın ücreti alınamadığı, —- dava konusu işi alamadığı ve zarar ettiği, buna rağmen davacıya yarı ücreti ödendiği, zarar ettiği iş sebebiyle kimseye dava açmadığını, Davacının sunduğu—-talep edilemeyeceğini, — sebebiyle ücret istenileceğine dair hiçbir mevzuat ve yargı kararı olmadığını, hatta davacının ileri sürdüğü sözleşme de bile böyle bir hüküm olmadığını,tamamlanmamış proje için davacının ücret talep etmesi hukuka aykırı olduğu, davacı taraf işin tamamladığını soyut bir iddia ile ileri sürdüğü,oysa proje tamamlanmamış ve iş sahibine sunulmadığını belirterek davanın öncelikle husumet yönünden reddini, haksız ve hukuka aykırı takip yapılması sebebiyle alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere davacıya icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale,——– uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Somut olayda; uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olması için, uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Davaya konu uyuşmazlıkta her ne kadar davacı tacir ise de —- müzekkere cevabından davalı ….—- tacir olmadığı tespit edildiğinden huzurdaki davanında mutlak ticari dava yönü olmadığından mahkememizin görevsiz olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmıştır.
HMK’nin 2. maddesinde ise; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir” düzenlemesi getirilmiştir.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.HMK 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiş olup yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde mahkememizin görevli olmadığı anlaşıldığından görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile karar kesinleştiğinde DOSYANIN GÖREVLİ— NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli —–Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde dosyanın ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına,
Dair, Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.