Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/301 E. 2022/538 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/301 Esas
KARAR NO : 2022/538
DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin ——- yaşayıp güzellik salonu olduğunu, — cilt bakım cihazlarını araştırdığını, davalının işyerinde kendisine tanıtımı yapılan ve fiyatlarının ucuz olduğunu gördüğü ayrıca cihazların üretici firma adı seri numaraları ve tıp bilgileri olup —– onayı taşıdığını gördüğü epilasyon ve kavitasyon cihazlarının alımı konusunda —– tarihinde satış sözleşmesi düzenlediklerini, satış sözleşmesine konu emtiaların belirlenen niteliklere uygun olarak ve zamanında teslim edilmediğini, orjinali yerine değeri daha düşük taklit marka ve eski model emtiaların gönderildiğini, ayrıca fatura – irsaliye ve kullanma kılavuzu gibi gerekli belgelerin de gönderilmediğini, gönderilen ürünler üzerinde — onayı ve teknik bilgilerin bulunmadığını ileri sürerek taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ile peşin olarak ödenmiş olan —-ihtarname tebliğ tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte bunun dışında tespit edilecek kar -kazanç kaybı ile masraflarla ilgili olarak—– manevi tazminat olarakta —— davalıdan ticari faiz ile tahsiline karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Birleşen davada ise davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında satışı yapılan toplam ——-tutarlı—— adet cihazın ödenmeyen bakiyesi olan —— sözleşme tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
CEVAP :Asıl davada davalı vekili savunmasında özetle: Davacının cihazları bizzat görüp inceledikten sonra almak istemesi üzerine —— tarihinde sözleşmenin imzalandığını, —- peşinat alındığını, geri kalan bakiye —— tutarın cihazlar teslim edildiğinde ödenmesinin gerektiğini, taraflar arasında satım sözleşmesinde teslim yeri konusunda herhangi bir madde olmadığını, cihazların geç teslim edildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, sözleşmeye göre cihazların süresinde teslim edildiğini, cihazların davacıya geç ulaşmasında davacının ithalat yapma izni bulunmamasından kaynaklandığını, cihazların ayıplı olmayıp davacıya bildirilen nitelikler taşıdığını, davacının kendi kusurundan kaynaklanan hasarlardan ise müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki süresinde ve yasaya uygun herhangi bir ayıp ihbarının da bulunmadığını ileri sürerek asıl davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
Birleşen davada ise davalı yan süresinde yazılı cevap vermemiş, birleşme kararından sonra davalı kendini vekille temsil ettirmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Asıl dava, ayıplı mal satışı iddiasıyla sözleşmenin feshi, ödenen peşin tutarın ve mahrum kalınan kar kaybının tahsili ile manevi tazminat; birleşen dava ise bakiye satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. ——
Asıl ve birleşen davanın konusu TTK 4.maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir.
——- cevabi yazısından davalı-karşı davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu anlaşılmıştır.
—- sistemi üzerinden yapılan sorgulamada, taraflar arasındaki alım-satım ilişkisinin kurulduğu —– yılında ve davanın açıldığı—- yılında davacı karşı-davalının —— anlaşılması üzerine, —- tarihli duruşmada davacı-karşı davalı vekiline, davacı-karşı davalının yurt dışında tacir olarak ticari faaliyette bulunduğunu gösteren belgeleri sunması için gelecek celseye kadar süre verilmiş, ancak ara karar yerine getirilmemiştir.
Bunun üzerine — tarihli duruşmada, “davacı-karşı davacı vekiline davacı-karşı davalının sözleşme ve dava tarihi olan —– yıllarında yurt dışında tacir olarak ticari faaliyette bulunduğunu gösteren apostilli belge asılları ve tercümesini ibraz etmek üzere davacı-karşı davalı vekiline—— hafta kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içinde istenilen husus yerine getirilmediği takdirde, davacı-karşı davalının ——– esas alınacağının ihtarına” karar verilmiş ancak verilen kesin süreye rağmen istenilen husus yerine getirilmemiştir.
Davacı-karşı davalı; gerek alım-satım ilişkisinin kurulduğu ve gerekse davanın açıldığı —– yıllarında gerçek kişi olup tacir değildir. Davacı-karşı davalının yurt dışında ticari faaliyette bulunduğu ve tacir olduğu verilen kesin süreye rağmen ispatlanamamıştır. Davacı-karşı davalı dava açıldıktan 7 yıldan fazla süre geçtikten sonra gayrimenkul kirası nedeniyle vergi kaydı almıştır.
Dolayısıyla ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur. Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK 4.maddesinde düzenlenen hususlara ilişkin olmadığından asıl ve birleşen dava ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle hem asıl davanın ve hem de birleşen davanın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dava yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde asıl ve birleşen dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A/ASIL DAVADA;
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli ——– Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
B/ KARŞI DAVADA;
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli ———- Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin yüzlerine karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.16/06/2022