Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/276 E. 2022/165 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/276 Esas
KARAR NO : 2022/165

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/07/2020
KARAR TARİHİ : 03/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:— müvekkili davacı … tarafından — olmak üzere —Sayılı ilamsız icra takibi başlatıldığı, İcra takibinin 05/02/2020 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiği, devamında—– borca ve tüm fer’ilerine itiraz edilerek takibin durdurulduğu, mevcut icra takibine devam edebilmek adına tarafların ikiside tacir vasıflarını taşımasından ve ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuğun dava şartı olmasından dolayı öncelikle arabuluculuğa başvurulduğu, herhangi bir anlaşma olmadan arabuluculuk görüşmelerinin sonuçlandığı, hem bu uyuşmazlığın giderilmesi hem de mevcut icra takip işlemlerinin devamının sağlanabilmesi için iş bu itirazın iptali davasını açtıklarını, Borçlu davalı şirketin yapmış olduğu itirazın haklı ve yerinde olmamasından dolayı icra takibinin durmasının da haksız bir şekilde meydana geldiğini, davacının —- alanında eğitim alarak uzmanlaştığı, bu konuda insanlara — tedavilerine yardımcı olan, —- alanında hizmet almak isteyen insanların iyi hizmet alması için bu konuda alanında uzman eğitim sertifikaları bulunan eğitimcilere ulaşıp kursiyerlere hizmet verilmesi için eğitim programının içeriğini düzenleyen, eğitim programının takibini yapan ve —alanında ticari işletme sahibi olan biri olduğu, davalının ise —— dolayısıyla —alanında eğitim almak isteyen insanları belli bir ücret karşılığında bünyesinde toplayan ve bu insanlara eğitim verilmesi amacıyla —–olduğunu, Müvekkili ile karşı şirket arasında—- almak isteyen kişilerin bir araya getirilerek eğitim verilmesi amaçlandığı, bu konuda 23/07/2019 tarihli hizmet alım sözleşmesi başlıklı bir sözleşme imzalandığı, Sözleşme içeriği incelendiğinde Türk Borçlar Kanunundaki eser sözleşmesine birçok yandan benzediği, Sözleşmede ; Davalı tarafın yükümlülükleri özetle; — eğitim almak isteyen kişileri bulmak. — alabilmesini sağlamak için ses, —- düzenlemek, yapılması planlanan iş için işin sonunda yükleniciye bir bedel ödemek, Davacı müvekkilimin yükümlülüklerinin —- kişileri temin etmek, ——– eğitim programlarını hazırlamak, Belirlenen işi belirlenen tarihlerde bitirerek yüklenilen işi teslim etmek olduğunu, Müvekkilinin sözleşmede belirlendiği gibi eğitici personeli temin ettiği, belli bir plan dahilinde kursiyerlere iyi bir eğitim verilerek eğitimin tamamlandığını, eğitim veren kişilerin ücretlerini de kısa sürede hesaplarına yatırarak ödemelerini yaptığını, yapılan bu eğitim sürecinde tüm kursiyerlerin ödemelerini banka kanalıyla davalı şirkete yapmasına rağmen davalı şirketin davacı alacaklıya hiçbir şekilde ödemede bulunmadığını, Akdedilen sözleşme gereğince tüm görev ve sorumluluklarını dikkat ve özenle yerine getirmesine ve de eğitim boyunca hiçbir kusuru bulunmamasına rağmen davalı şirket tarafından sözleşmenin sona erme tarihi olan —— bu yana hiçbir ödeme yapılmadığını, davacı alacaklı, alacaklarını mail yoluyla çok defa karşıdan talep ettiğini, ücret konusunda karşılıklı mutabık kalınmasına, davalının borcu olduğunu defalarca ikrar etmesine rağmen hiçbir şekilde ücret ödeme gayretinde bulunmadığını, Davalı borçlu tarafından takibe-borca itiraz dilekçesinde talep edilen alacağın likit olmadığını beyan ettiği, bahse konu sözleşmede net tutarın belirlenmiş olmasa da verilecek ders saati ve tutarının açıkça belirlendiği için burada likit bir alacağın varlığından söz edildiği, sözleşmede yapılacak işin günbegün tanımı ve ücretlendirilmesinin yapıldığını sadece işin toplama kısmının kaldığını, davacının, işin yerine getirilmesi sürecinde şirket müdürü —– kardeşi olan — isimli kişi ile irtibat kurdığını, — kişinin şirket müdürü tarafından yetkilendirildiğini neredeyse tüm toplantı ve görüşmelerde beraber hareket ettiklerini, Birebir yapılan görüşmelerde müvekkilinin sürekli bu kişi ile irtibat kurduğunu, sonradan öğrendikleri bilgilere göre iki kardeşin aralarında problemler oluştuğu — irtibat, — görevlendirdiği kiş—yetkisiz bir kişi olduğunu beyan etmeye başladığını ve davacı ile bu kişi arasındaki bu iş takibi sürecindeki tüm ilişkilerini hiçe saydığını ve de kendisinin bilgisinin olmadığını şifaen ve maillerde söylediğini, Bu durumun açıkça dürüstük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davacının güveni kötüye kullanıldığını,— arasında bozulan ilişkinin faturasının davacı müvekkile kesilmek istendiğini, Bu konu ile alakalı Şirket tarafından yetkilendirilen ——– isimli kişiyle yapılan mesajlaşmaların kaydının bulunduğunu, bu — kişinin bu süreçteki rolünün ne kadar önemli olduğunun görüleceğini, tüm bu nedenlerle Davanın kabulüne karar verilerek davacı alacaklı müvekkil ile davalı borçlu şirket müdürü arasında akdedilen sözleşme gereği davacı tarafa işin — faiziyle birlikte toplam——- ödenmesi için başlatılan ve davalı borçlu tarafça durdurulan ilamsız icra takibinin itirazının iptal edilmesini, bahse konu icra takibinin devamına karar verilmesini, davalı borçlu tarafından yapılan haksız itiraz neticesinde devam eden icra takibinin durmasına sebebiyet vermesinden dolayı %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini, Yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun tebliğ edilmiş, davalı vekilince cevap verme süresi uzatılmasına rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.
İNCELEME ve GEREKÇE : Taraflar arasında——- sözleşmesi uyarınca davacının davlıdan sözleşme bedelinin tahsiline yönelik başlatmış olduğu icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptaline yöneliktir.
Ticari davalar,—- davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), — Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “—- kriterine göre belirlemiştir
—-bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren —davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. —
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde– veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre,— sayılı ——– tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında —- çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan — devam edilerek —- anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin— TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. —- olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve ———- kesin —edilemez. —-
——-tarihli müzekkere cevabında,davacının işletme hesabına göre defter tuttuğu bildirilmiş, müzekkere cevabı —beyanname suretlerinin incelenmesinde adı geçen davalının faaliyetlerinin — altında kaldığı anlaşılmıştır.
Davacının faaliyetlerinin sınırı—- olmadığından, ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.
Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle somut uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin—— Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli ——— mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine — Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK 20 ve 114 ve 115 maddeleri gereğince MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulduğu takdirde dosyanın görevli—- ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE HMK 20. maddesi gereğince GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmemesi halinde HMK 20 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
4-Yargılama harç ve masraflarının gönderilen mahkemede dikkate alınmasına,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.