Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/472 E. 2019/1301 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/472 Esas
KARAR NO : 2019/1301

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/05/2016
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin dünya çapında büyük bir kuruluş olduğunu, müvekkilinin gençlere ve eğitime verdiği desteğin son zamanlarda gündemde olan —- ait olduğu söylenen yurtlarda —-nedeniyle ciddi biçimde çarpıtılarak sosyal medyada adeta müvekkili adına bir karalama kampanyasına dönüştüğünü, davalının ——müvekkili ile ilgili olarak kişilik haklarına ağır biçimde saldıran ve müvekkiline ciddi ve haksız somut olgu istinadında bulunan ileti paylaştığını, bu nedenlerle—- manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, müvekkilinin ikametinin —– olması nedeniyle davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemelerin —Hukuk Mahkemeleri olduğunu, müvekkili tarafından gönderilen iletinin hakaret olarak nitelendirilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, iletinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin ——herhangi bir işte çalışmadığını, —–yaşanan büyük acı ve üzüntü verici olayın kabullenilmesi mümkün olmayan —–olayda adı geçen —– devam ettirmesine karşı toplumda uyanın intifal doğrultusunda müvekkilinin tepkisini ifade etmek amacıyla — karşı olayla ilgili eleştirisini dile getirdiğini, herkesin düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, niteliği itibariyle haksız fiile dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacının cep telefonu alanında faaliyet gösteren —– olduğu, —- tarihinde davalının —— isimli kişisel hesabından davacıya yönelik ağır ve hukuka aykırı ithamlarda bulunarak davacının kişilik haklarını açıkça ihlal ettiği, incitici beyanlarla aynı zamanda davacının mali olarak zarara uğratıldığı ve rakiplerini rekabette öne çıkarma amacıyla hareket edilmesi nedeniyle haksız rekabet eyleminin söz konusu olduğu iddiasıyla manevi tazminat istemli olarak İstanbul Anadolu —– Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açıldığı anlaşılmıştır.
İstanbul Anadolu — Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından;—tarih ve— Esas—— karar sayılı kararı ile ”…davanın kısmen kabulü ile — manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına” karar verilmiştir.
Mahkeme kararının istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —-. Hukuk Dairesi’nin —- Karar sayılı kararı ile “Davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğundan bahisle, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla hüküm kurulması doğru olmadığından…” gerekçesiyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine mahkememizce usulüne uygun olarak yargılamaya kaldığı yerden devam edilmiştir.
Davacının manevi tazminata konu ettiği eylem, davalının —- paylaşım sitesindeki——— kurulduğun ilk günden beri müşterin olanı değil, tecavüzcüleri seçtiğin için—–içerikli paylaşımı olduğu, sunulan belgelerle anlaşılmıştır.
Davalı da vekili aracılığıyla dosyaya verdiği cevapta —-, ancak bu paylaşımın hukuka aykırılık içermediğini, düşünce özgürlüğü kapsamında eleştiri hakkını kullandığını” beyan etmiştir.
Mahkememizce değerlendirilmesi gereken hususun, davalının kabulünde olan———- içi——-içerikli paylaşımının haksız rekabet ve ağır hakaret içeren eylem niteliğinin olup olmadığı ve sonuç olarak bu eylem nedeniyle manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı olduğu görülmektedir.
Öncelikle davalının belirtilen paylaşımda yer alan sözlerinin Türk Ceza Kanunu veya özel ceza kanunlarında düzenlenmiş olan herhangi bir suç kapsamında olmadığının kabulü zorunludur. Davalı vekili aracılığıyla dosyaya sunduğu cevaplarında ”2016 yılının Mart ayında —-bulunan —– ait evlerde kaldıkları öne sürülen —- haberin büyük yankı uyandırdığını, olayın toplumda infial uyandırması nedeniyle konunun Türkiye gündemine taşındığını, davacı şirketin de —– bazı projelerinde sponsor olarak yer aldığının ortaya çıktığını, bunun üzerine davacı şirketin açıklama yapmak zorunda kaldığını, toplumun büyük bir kesimi tarafından davacı açıklamasının yeterli görülmemesi nedeniyle sosyal medya üzerinden bu rahatsızlığın dile getirildiğini, kendisinin de bu maksatla paylaşımda bulunduğunu, düşünce özgürlüğü kapsamında eleştiri hakkını kullandığını” beyan etmesi karşısında anayasal ve evrensel ifade özgürlüğünün dosyamızda tartışılması gerekmiştir.
Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü şu şekilde düzenlemektedir;
”Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşüncelerini edinme ve yayma özgürlüklerini içerir…
Bu özgürlüklerin kullanımı beraberinde ödev ve sorumlulukları getirdiği için ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu emniyeti menfaatlerine, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli olarak elde edilen bilgilerin açıklanmasının önlenmesi veya yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi için yasa tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir.”
Halen yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın 26. maddesi ise aşağıdaki gibidir;
”Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar…
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet’in temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir…”
Gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında, yukarıda belirtilen ”Özgürlüklerin kısıtlanması durumlarından bir veya birkaçının bulunmadığı hallerde” ifade özgürlüğünün olabildiğinde geniş olarak yorumlandığı bilinen bir husustur. Somut olayda davalının vatandaş sıfatıyla toplumda infial uyandıran üzücü bir olay sonrasında tepkisini hakaret içermeyen sözlerle sosyal medyada paylaştığı görülmektedir. Bu nedenle, davalının da bir vatandaş olarak kamuoyuna yansıyan bir olayda ölçülü olarak hakaret ve daha geniş kapsamda suç içermeyen sözlerle eleştiri yapma, bu kapsamda düşüncelerini paylaşma hakkına sahip olduğunun kabulü zorunludur.
Açıklanan nedenlerle davalının dava konusu edilen ”—— ifade özgürlüğü kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde olduğu ve yine kamuoyuna mal olmuş bir şirket olan davacının bu düzeydeki eleştiri ve ifadelere katlanmak zorunda olduğu anlaşıldığından manevi tazminat şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken—– harcın, davacı tarafından peşin yatırılan — peşin harçtan mahsubu ile bakiye — harcın davacıya iadesine,
3- Davacının yaptığı harç ve masrafların üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafınca yapılan—– masrafın davacı taraftan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden—- Kanununa göre takdir olunan —- davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansı olduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.