Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/955 E. 2018/1344 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/909 Esas
KARAR NO : 2018/1315 Karar
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 29/07/2016
KARAR TARİHİ : 13/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı———– ile davalı ———— arasında —— tarihinde “—— sözleşmesi imzaladığını, davalı şirketin ekonomik düşmesi sebebiyle davacı banka tarafından hizmet sözleşmesini 26.08.2011 tarihinde feshettiğini, davalı şirket çalışanlardan—–; davalı bankanın doğrudan işçisi olmamasına rağmen hem davacı bankaya, hem de davalı şirkete karşı işe iade davasının açtığını, İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesi’nin —- Esas ve —– kararı ile dava dışı —– işe iadesine karar verildiği ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 07.03.2013 tarihi kararı ile onandığını, bunun üzerine davacı bankaya işe iade başvurusunda bulunmuş ve davalı banka tarafından işe iadesinin kabul edilmediğini, daha sonra ——- İstanbul Anadolu 22. İcra Müd. —– E. Sayılı dosyasıyla icra takibinin başlattığını, davacı bankanın takibe itiraz ettiğini ve —— itirazın iptali davası açtığı ve söz konusu dava Anadolu 18. İş Mahkemesi’nde kısmen kabul edildiğini, davacının boşta geçen süre ücret ve işe başlatmama tazminatı ile kıdem ve ihbar tazminatlarının farkı alacaklarının tahsili amacıyla 31. İcra Müd.——- takip sayılı dosyası başlatılan icra takibinin devamı ve %20 icra inkar tazminat talebinin tahsiline karar verildiğini, Anadolu 18. İş Mahkemesi’nin —– E.—–K. Saylı dosyası kararında davacı bankanın hesaplanan bedeli ödemesine karar verdiğini, karar davacı banka tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, —— alacağının ödenmesine ilişkin yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı onadığım, davacı banka ile davalı şirketin aralarındaki sözleşme gereği davalı bankanın herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı ve davalı şirketin sorumluluğundan olan borçların davalı banka tarafından ödenmesi halinde bankanın şirkete rucü hakkının olduğunu, 18. İş Mahkemesinde açılan dava neticesinde, dava dışı —— ödenmesi gereken bedellerin taraflar müşterek-müteselsil sorumlu olduğu karar verildiğini beyan edip, davacı bankanın davalı şirkete olan alacak miktarının tespitine, Fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalınarak, dava dışı —— ödenen 29.546,50 TL bedelinin ödeme tarihinde itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan Rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalıya usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır. HMK’nun 128. Maddesi uyarınca; Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, rücuen alacak davasından ibaret olduğu, davacı bankanın davalı şirketle birlikte müteselsilen dava dışı işçiye karşı sorumlu olması nedeniyle dava dışı işçinin işçilik alacaklarına ilişkin yapılan ödemenin rücusune talebine ilişkin tazminat davası olduğu görüldü.
——— Noterliği, ——. İcra Dairesi, ——–. Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan müzekkere cevaplarının dosya içerisine alındığı görüldü.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı bankanın hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırdığı işçi için yaptığı işçilik alacaklarından ödemesini alt işverenden talep edip edemeyeceği ve talep edebilecekse rücu oranı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, dava dışı işçinin önce İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesinin—– E, —–K sayılı dosyasında işe iade davası açtığı, bu davada işçi lehine karar verildiği, bu kararın Yargıtay 22. HD nin kararı ile onanarak kesinleştiği, dava dışı işçi —-n bankaya müracaat ettiği ancak banka tarafından işe iadesinin yapılmadığı, bunun üzerine işçinin istanbul Anadolu 22. İcra Müdürlüğünün ——- esas sayılı icra takip dosyası ile işçilik alacakları için icra takibi başlattığı, bankanın itirazı ile takibin durduğu, İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesi’nin —– tarih———— Esas, ——– Karar sayılı dosyasında itirazın iptali davasının görüldüğü, yapılan yargılama sonunda kısmen kabul ile takibin devamına karar verilmiş, verilen bu karar Yargıtay 9. HD.nin denetiminden geçerek onanarak kesinleşmiştir. Bunun üzerine davacı tarafından müteselsil sorumluğu nedeni ile mahkeme kararında hükmedilen tazminatlar dava dışı işçiye, anılan icra dosyasında 29/02/2016 tarihinde (29.546,50 TL olarak) ödenmiştir.
İşte davacı banka yaptığı bu ödemenin tamamını davalıya rücu etmek istemektedir.
Bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmış, bilirkişi, 23/02/2018 tarihli raporunda yapılan ödemenin %50 oranında rücu edilebileceğine ve Dava konusu tutar 29.456,50 TL’ nin 29.456,50 TL/2=14.773,25-TL’ si tutarında Davacı —-, Davalı——— Alacaklı olduğu, yönünde mütalaa etmişlerdir.
Bilirkişi raporu HMK 280 maddesi gereğince taraflara tebliğ edilmiştir.
Burada öncelikle davacı ile davalılar arasındaki ve dava dışı işçi ile davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkinin ele alınması akabinde ise bu hukuki ilişkiye göre tarafların sorumluluğun belirlenmesi gerekmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 7. fıkrasına göre, taraflar arasında ktedilen sözleşmeye göre, somut olayda davacı ile davalı şirketler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmakta olup davacı banka asıl (üst) işveren, davalı şirket ise alt işveren olarak işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle birlikte, müştereken sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu durumda ise alacaklı müteselsil borçluların her birinden veya hepsinden borcun tamamının ya da bir kısmının ifasını isteyebilir (TBK m. 162, 163)
İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Yargıtay 13.HD.2015/7554-2015/32409 sayılı kararın- da da “Dava konusu olayda da davacı Belediye ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzen-leme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir…. ” denmektedir.
Nitekim, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nın 167. maddesinde “Aksi karşılaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Nitekim, 818 sayılı BK’nın 146. maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır” hükmü de aynı yöndedir.
Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir (Y13HD., 28.01.2014 tarih, 2013/22286 E., 2014/2147 K; Y13HD., 25.02.2014 tarih, 2013/23685 E., 2014/5067 K.; Y23HD., 23.06.2014 tarih, 3992 E., 4794 K.; Y23HD., 13.11.2014 tarih, 9000 E., 7235 K; Y23HD., 30.10.2014 tarih, 1137 E., 677 K; Y23HD., 26.10.2015 tarih, 5859 E., 6854 K.).
Taraflar arasındaki 01/06/2011 tarihli sözleşme incelendiğinde 5.8 maddesinde, işçinin tüm işçilik alacaklarından doğan borçlarından tümüyle davalı firmanın sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Tarafların ikisi de tacir olup, serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri tarafları bağlayacağından, davacının aslında asıl (üst) işveren olarak İş Mahkemesi ilamına göre ödemiş olduğu miktarın tamamını, davalı alt işverenlerden sözleşme uyarınca rücuen tahsilini talep hakkını haizdir. (İstanbul, BAM, 17 HD, 2017/409 E, 2017/420 K; Gaziantep BAM 11HD, 2018/61 E, 2018/390K;) Bunun dışında ödenen miktarı ile ilgili bir uyuşmazlık, veya ödemenin tarihi ile, faizin başlangıç tarihi ile ilgili bir uyuşmazlık yoktur. Dava dışı işçinin çalıştığı döneme göre ödenmesi gereken ve ödenen miktarlar da kesin hükme bağlanmıştır. Bu nedenle talep gibi ödeme tarihinden itibaren ödemenin tümünün rücu edilebileceği anlaşılmıştır. Uyuşmazlığın bu kısmı hukuki değerlendirme mahiyetinde olduğundan bilirkişiden ek rapor alınması veya başka bir bilirkişiden rapor alınması talepleri yerinde görülmemiştir. Davacı dava dilekçesi ile açıkça avans faiz istediğinden; her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmakla nisbi ticari dava mahiyetindeki bu davada TTK 8 vd. Maddeleri uyarınca; ödeme tarihi olan 29/02/2016 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- DAVANIN KABULÜ İLE;
29.546,50 TL’nin ödeme tarihi olan 29/02/2016 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine;
2-Alınması gerekli 2.018,32 TL harcın mahkememiz veznesine yatırılan 504,59 TL den mahsubu ile 1.513,73 TL harcın karar kesinleştiğinde davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan 33,50 TL ilk masraf, 29,20 TL peşin harç, 86,80 TL posta-tebligat masrafı, 650,00 bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 799,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 3.545,58 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan bakiye kısmın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/12/2018