Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/822 E. 2020/161 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/822 Esas
KARAR NO: 2020/161
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/07/2018
KARAR TARİHİ: 27/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkiline ait gayrimenkule davalı tarafından izinsiz olarak hafriyat atığı döküldüğünü, müvekkilinin mülkiyet hakkına tecavüz edildiğini, ——–Sulh Hukuk Mahkemesi —— sayılı dosya nezdinde bilirkişi raporu aldırıldığını, konu hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı şirket ve yetkilileri hakkında Hakkı Olmayan Yere Tecavüz Suçu kapsamında –Asliye Ceza Mahkemesi ——– sayılı dosyasının derdest olduğunu, tarafların tacir olduğunu ve dava konusu parselde depo inşaatı yapıldığını, tespit raporunda ölçümü yapılan —– hafriyatın kaldırılmasının tespit tarihinde yapılan hesapla ——– mal olacağını iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere haksız fiil tarihinden itibaren ticari avans faizi tatbik edilmek kaydıyla, hafriyat kaldırma bedeli olarak müvekkil lehine şimdilik —— ödenmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, davacı tarafından belirtilen haksız fiil nedeni ile tazminatın —–Asliye Ticaret Mahkemesinin —— esas sayılı dosyasında ileri sürülenlerle aynı olduğunu, reddedilen bu davada müdahalenin men’i talep edildiğini, ——Sulh Hukuk Mahkemesinin —— D.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunun müvekkiline tebliğ edilmediğini, daha sonra elden tebliğ alınarak yasal süresi içinde yaptırılan tespite itirazda bulunduklarını, müvekkilinin davacı firmaya ait taşınmaz üzerinde hafriyat dökümü yapmadığını, davacının dava açma zamanaşımı süresinin dolduğunu, davaya konu taşınmazın tapu kaydının —– firmasından dosya davacısı——— devrinden önce müvekkili aleyhine aynı konu, tarafları da aynı olan davanın açıldığını, ——Asliye Ticaret Mahkemesi—— esas sayılı dosya ile taleplerin aynı olduğunu, derdestlik itirazının kabul görmesi halinde ——-ATM ——- esas sayılı dosyası ile birleştirmesini, açılan davayı kabul etmediklerini, davacının müvekkil arazisine hafriyat döktüğüne dair ———–şikayetlerde bulunduklarını, konu ile alakalı olarak ———esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, hafriyatın müvekkil tarafından döküldüğüne dair herhangi bir delil olmadığını, davacının müvekkilinden daha önce inşaata başladığını ve hafriyat toprağını kendilerinin istiflediğini, davacı tarafından tek taraflı imzalanmış protokol ve taahhütnamede müvekkil taşınmazına dökülen hafriyatın kaldırılacağının taahhüt edildiğini savunarak; davacının haksız fiil nedeniyle tazminat talebinin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle davanın reddini, ——–ATM ——- esas sayılı dosyası ile dava konusu ve taraflarının aynı olması nedeniyle derdestlik itirazının kabulü ile davanın reddini, aksi halde ———-ATM ——— esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava mülkiyet hakkına dayalı men’i müdahale, ecrimisil ve eski hale getirme bedelinin isteğine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Somut olaya gelince; eldeki davanın 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) Eşya Hukuku başlıklı 4. kitabında düzenlenmiş 993 ve 995. maddesine dayalı meni müdahale ve ecrimisil davası olduğu, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin olmadığı, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, eldeki davada ise uyuşmazlığın TMK’nun 995. ve devamı maddeleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlık bulunmadığı hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde davada genel mahkemelerin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi düşünce, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı olacaktır.
Hâl böyle olunca; davanın bu niteliğine göre davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine ait bulunduğundan, mahkemece, görevsizlik kararı Asliye hukuk mahkemesine gönderilmesi yerine işin esasına girilerek bu konuda karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı bulunduğundan esasa ilişkin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK 353/(1).a.3 bendi uyarınca dosyanın mahkemesine iadesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ———-Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli——— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine ,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde dosyanın ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.27/02/2020