Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/761 E. 2019/1146 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1097 Esas
KARAR NO : 2019/1172 Karar

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 14/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı şirket nezdinde düzenlenen —- sayılı nakliyat döviz poliçesi ile dava dışı sigortalı şirket —— tarafından satın alınan —–adet araç lastiğinin nakliye rizikolarına karşı —- altına alındığı, araç lastiklerinin —— varış yerinde yapılan muayene sonucunda çalındığının tespit edildiği, çalınan — emtiası için —— bedelinin hesaplandığı, emtianın taşındığı konteynerin taşınmasının davalı —- tarafından —- tarih ve —-sayılı navlun faturası ile 10.650 USD bedelle üstlenildiği, yapılan ekspertiz neticesinde —– hasar bedelinin hesaplandığı ve —-tarihli ibraname, makbuz ve temlikname ile bu miktar karşılığı olan —- sigortalıya ödendiği, bu nedenle—- tazminatın davalı şirketten ——– tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının talebinin Türk Ticaret Kanunu’nun 855. maddesinde düzenlenen bir yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmiş olduğu, dava konusu taşımanın önce deniz yolu devamında ise demiryolu kullanılarak gerçekleştirdiği, taşımanın—- seferinin demiryolu konşimento senedi kuralları gereğince tamamen demiryolları idaresinin sorumluluğunda olduğu, varış yerinde taşıyıcı yani demiryolu komisyonu Ne alıcı tarafından birlikte yapılan hasar tespitine binaen alıcı firma kaybının demiryolları idaresinden tazmin edilmesi gerektiğini, alıcı firmanın malları prosedüre uymadan ———–ile teslim alındığını, alıcı firmanın varış yerinde —– kuralları gereğince—– teslim alırken gerekli mühür ve evrak kontrollerini yaptıktan sonra mühür bozulmamış ve dolayısıyla yolda tutanak tutulmamış ise bu şekilde malların teslim alınabileceğini, ancak dava konusu hasarda mührün bozulmuş ve taşıyıcı demiryolu tutanağı tutulmuş iken alıcı tarafından yanlış prosedür izlenerek malın teslim alındığını, alıcının bu yanlış uygulaması nedeniyle asıl sorumlu taşıyıcı demiryolları idaresinin tazmin etmekle yükümlü olduğunu, bu doğrultuda halefiyet şartlarının oluşmamış olması nedeniyle husumet yönünden davanın reddedilmesi gerektiğini, hasar bildiriminin süresinde yapılmamış olması nedeniyle davalı şirketin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, hasarın meydana gelmesinde müvekkil şirkete atfedilecek bir kusurun söz konusu olmadığını, taşımanın gereği gibi yerine getirildiğini, Yargıtay —-, Hukuk Dairesi’nin —– —- sayılı kararında; CMR 17/2 maddesi uyarınca yüke has bir kusurdan ve taşıyıcının önlemesine imkan olmayan bir durumdan meydana geldiği anlaşılan zarardan davalının sorumlu tutulamayacağını, davaya konu taşıma risklerini —- Poliçesi ile teminat altına alan ——- davanın ihbar edilmesini talep ettiğini, dava dilekçesinde beyan edilen hasar tutarının fahiş olduğunu beyan ederek davanın öncelikle zamanaşımı ve husumet itirazları değerlendirilerek reddine karar verilmesi, husumet ve zamanaşımı itirazlarının kabul edilmemesi halinde cevap dilekçesinde açıklanan diğer gerekçelerle davanın esastan reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile nakliyat emtia sigorta poliçesi kapsamında rücuen tazminat davasına ilişkindir.
Mahkememizden verilen —– Esas sayılı aktif husumet yokluğundan davanın reddine ilişkin kararı Yargıtay —- Hukuk Dairesi’nin —- Karar sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozma gerekçesi; ” …Ancak, uluslar arası taşıma kuralları içerisinde yer alan tanımlamalar ve zaman itibariyle somut olaya da uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1139. maddesinde ifadesini bulmuş olan ———-satış türü, mal bedeli, taşıma ve sigorta bedeli ödenmiş olarak yapılan satış ve teslim şeklini ifade etmekte olup münhasıran deniz aşan taşımalara konu edilen emtianın satış türüne işaret etmektedir. Bu nitelikteki deniz aşırı satış işleminde, satıcının mal bedelini peşin aldığı, aksi ispatlanabilir bir karine olarak kabul edilebilirse de, işbu davada, satıcı ile alıcı arasındaki satış türünün—– sigorta bedeli ödenmiş satış” niteliğinde olduğu, taşımanın ise gerek deniz ve gerekse de demiryolu suretiyle yapılmasının kararlaştırıldığı uyuşmazlık dışıdır. Bu durumda, davadışı satıcının mal bedelini aldığının kural olarak kabulü mümkün olmayıp davacı sigortacı da, tazminat ödemesinde bulunduğu satıcının mal bedelini henüz almadığını, dava konusu eksik teslim edilen mal bedelinin tahsil edilmediğini belirtmektedir. Dosya kapsamı uyarınca, davalının bu durumun aksini iddia ve ispat ettiğinden söz edilemez. Her iki satış türünde de, mal alıcıya yükleme anında teslim edilmiş sayılacak ise de, satıcının mal bedelini tahsil edememiş olması halinde, mal üzerinde menfaati devam etmekte olup bu durumda satıcıya teslimde eksik çıkan mal bedeli nedeniyle ödeme yapan davacı … şirketinin bu davayı açmasının mümkün bulunduğunun kabulü gerekir. Şu halde, mahkemece, satış türü konusunda yanılgıya düşülmek ve sadece yükleme suretiyle mal üzerindeki tasarruf ve sigorta tazminatını talep hakkının alıcıya ait olduğu kabul edilmek suretiyle eksik ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ” şeklindedir. Bozma ilamı üzerine dosya mahkememizin —– esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuştur.
Taraflar tacir olup, delil olarak ticari defterlere dayandıklarından; taraflara inceleme gün ve saatinde belirtilen yıllara ilişkin ticari defter ve kayıtlarını hazır etmeleri aksi halde HMK 220 ve devamı maddeleri gereğince defterlerini sunmayan tarafın ticari defterlerine lehine delil olarak dayanamayacağının ve tekrar sunamayacakları usulüne uygun biçimde ihtar edilmiş; defter inceleme neticesinde dosyamız bilirkişi heyetine tevdii edilmiş olup , sigorta uzmanı, nakliyat uzmanı ve mali müşavir bilirkişi heyeti mahkememize hitaben sunmuş olduğu raporunda özetle: Davalı tarafın zamanaşımına yönelik ısrarlı itirazının “kabul görmemesi” halinde, davacının dava dışı sigortalısına tazmin ettiği hasar bedelini, sigortalısının halefi sıfatıyla davalı taşıyıcıdan 90.386,78 TL olarak rücuen talep edebileceği, talebin haklılığına hükmedilmesi halinde ise davacının bu alacağına, miktarı infaz aşamasında belirlenmek üzere 02/07/2012’den itibaren 3095 sayılı kanun maddesinin 2/2’ye göre avans faizi de yürütebileceği yönünde mütalaa etmiştir.
Bilirkişi raporlarının HMK 280. Maddesi uyarınca taraflara tebliğ edilmiştir. Bilirkişi raporu yeterli, denetlenebilir ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan itibar edilerek hükme esas alınmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —–. Hukuk Dairesi —-. Sayılı İlamı; ” Davacı tarafından açılan dava; nakliyat emtia sigorta poliçesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup… Dosya kapsamına göre, sigortalı tarafından—– satın alınan ve taşımaya konu emtianın bir kısmının ( 4 kolinin) varma limanında eksik olduğunun gümrük muhafaza memuru, —- işletme görevlisi ve sigortalı firma gümrük müşavirinin imzalarının mevcut olduğu tutanak ile belgelendiği, TTK 1185/2 gereğince eksikliğin resmi memur tarafından belirlendiğinin tespiti karşısında maldaki eksiklik sebebiyle taşıyana ihbar yapılmasına gerek olmadığı, oluşan zararın TTK 1472. maddesi gereğince davalı taşıyandan rücuen tazmininin talep edildiği, TTK’ nın 1178. maddesi gereğince davalının taşımanın başlangıcından yükün teslimine kadar yükte oluşan ziya ve hasarlardan sorumlu olduğu, davalının herhangi bir kurtuluş beyyinesi sunmadığı, konişmentoda yükün eksik teslim edildiğine ilişkin bir şerhin bulunmadığı, davalı taşıyanın taşımanda oluşan ziya ve hasar nedeniyle davacı … tarafından ödenen tazminattan sorumlu olduğundan ilk derece mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre yerinde görülmeyen davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” şeklindedir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —- Hukuk Dairesi —- Sayılı İlamı; ‘Davacı, emtia nakliyat sigorta poliçesi kapsamında sigortalanan emtianın bir kısmının taşıma sırasında hırsızlık eylemine konu olması üzerine sigortalısına ödenen bedelin davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; davalı şirketin dava konusu bulaşık makinesinin — —- taşınmasını üstlenerek başka bir alt taşıcı olan ——-. ile anlaştığı, fiili taşımanın adı geçen bu alt taşıyıcı firma tarafından gerçekleştirildiği, emtianın millileştirilmeden ve sigortalı alıcı şirkete teslimattan önce emtianın yüklü olduğu aracın park halinde ve içerisinde istirahat eden şoför olduğu halde emtianın bir kısmının hırsızlığa konu olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Uyuşmazlık, taşımaya konu hırsızlık nedeniyle zayi olan emtia sebebiyle davalının sorumlu olup olmadığı ve eğer sorumlu ise, sınırlı sorumluluktan istifade edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken CMR Konvansiyonu hükümlerine göre, taşıyıcı, taşıdığı emtiayı tam ve sağlam olarak alıcısına teslim ile yükümlüdür. Malların kısmen veya tamamen kaybından veya hasarından veya gecikmesinden sorumludur. Bu sorumluluk, kural olarak tam tazmin esasına değil, taşıyıcıya teslim edilen değerin iadesine yöneliktir. CMR Konvansiyonu’nda sorumluluk kapsamı, esas itibariyle 23-28 nci maddelerde düzenlenmiştir. Ancak, 23.5 ve 29’ncu maddelerinde açıklanan haller, sınırlı sorumluluk kuralının istisnasını oluşturmaktadır. CMR 29’ncu maddesi hükmüne göre, ağır kusurun varlığı halinde taşıyıcı, bu konvansiyonun taşıyıcının sorumluluğunu kaldıran, sınırlayan veya ispat yükünü diğer tarafa yükleyen hükümlerinden yararlanamayacaktır. Bu halde, taşıyıcı tüm zararlardan sorumlu olacaktır. Somut olaya gelince; hırsızlık olayı davalı şoförün istirahati sonucu meydana geldiği ihtilafsızdır. O halde böyle bir durumda şoförden (ve taşıma şirketinden) yüke özen borcu kapsamında basiretli bir tacire yakışacak azami tavrı sergilemesi, öncelikle yükün güvenliğini sağlayacak tedbirleri alması, en basitinden aracı yola değil de güvenlikli bir otoparka bırakması yahut aracın başından ayrılmayarak durum ve şartlara göre günün ilk saatlerinde karşılaşma ihtimali en yüksek olan çalınma gibi bir duruma karşı önlem alması bekleneceğinden taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren kimselerce yükün güvenliği hakkında herhangi bir tedbir alınmaksızın, emtia yüklü aracın yol üstüne bırakılması ağır kusur ya da pervasızca ve zarar meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle yapılan bir ihmal ya da hareket olarak değerlendirilmiştir. Bu sebeple davalı taşıyıcı sınırlı sorumluluktan yararlanmayıp, oluşan zarardan tamamıyla sorumludur. Davalının fiili taşıyıcı olmadığı, sorumluluğun fiili taşıyıcıda olduğu yönündeki itirazlarının ise, taşıma işini taahhüt etmesi, tüm taşıma için kendi adına navlun faturası düzenlemesi, taşıma işi ve tüm masraflar için tek ücret belirlemesi nedeniyle yerinde görülmemiş, akdi taşıyıcı olmasından ötürü davacı … şirketine karşı sorumlu olduğunun kabulü gerekmiştir.” şeklindedir. Bu emsal ilamda; taşıma işleri komisyoncusunun fiili taşıyıcı olmadığı halde, fiili taşıyıcının emtia yüklü aracı yol kenarına bırakması neticesinde meydana gelen çalınma eyleminde ağır kusur ya da pervasızca ve zarar meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle yapılan bir ihmal ya da hareket olarak değerlendirilmiştir.
Yargıtay —– Hukuk Dairesi —- Sayılı İlamı; ” Dava nakliyat abonman sigorta poliçesinden kaynaklanan rucüen tazminat istemine ilişkindir. Dava dışı sigortalıya ait emtia, davalı taşıma işleri komisyoncusu olan —-tarafından, taşınması için dava dışı soför —- teslim edilmiştir. Davalı —–, dava dışı —–kendisine diğer davalı —- soförü olduğunu söylediğini ve—- — ait Nakliyeci —- başlıklı faturalardan —— numaralı faturayı ve yine —- ait araçlardan birisinin ruhsatının bir fotokopisini verdiğini iddia etmiş ve belgelerinin bir örneğini de dosya kapsamına ibraz etmiştir. Mahkemece, malların alıcısına teslim edilmeyip, hırsızlanması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davalı —–bakımından, dava konusu hırsızlık olayı nedeniyle —– hakkında yapılan bir soruşturma bulunup bulunmadığı hususu araştırılarak, eğer bir soruşturma varsa davalı —— dava konusu olayla ilgili kişi ya da kişilerle el ve işbirliği içerisinde bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davalı —– bakımından da davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı —– yararına bozmayı gerektirmiştir. ” şeklindedir. Bu emsal kararda taşıma işleri komisyoncusunun hırsızlık olayı nedeniyle sorumlu olduğu kabul edilmiş, davalılardan şoför bakımından karar bozulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —–Hukuk Dairesi —–Sayılı İlamı; Davaya konu taşıma yurt içi ticari kara yolu taşıması olduğuna göre olaya 6102 TTK 856 vd maddeleri uygulanacaktır. 6102 sayılı TTK’nın 917 v.d maddeleri kapsamında tanımlanabilecek bu faaliyet doğrultusunda taşıma işleri komisyoncusunun sorumluluğu TTK 929/1-b maddesinde düzenlenmiş olup;adı geçen maddeye göre: Taşıma işleri komisyoncusu, taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yapmaları sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.6102 sayılı TTK’nın 886. Maddesine göre: Zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879 uncu maddede belirtilen kişiler, bu Kısımda öngörülen sorumluluktan kurtulma hallerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Olayın oluşuna ilişkin tahkikat evrakı ve ——–16/12/2015 tarihli emniyet ifadesinden Davalı —- güvenlik tedbirleri almadan aracın içinde uyuduğu, uyuduğu esnada da aracın arkasından peynirin büyük kısmının çalındığı anlaşılmaktadır. Davalı —-davranışı, TTK 886 kapsamında pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle veya ihmaliyle işlenmiş bir fiil olmakla davalıların sorumluluğu sınırlama hakkı kaybolmuş sayılmalıdır. Olayda taşıyıcının en yüksek özeni göstermesi söz konusu olmadığı gibi, bunu gösterse dahi vukuuna engel olamayacağı bir hadise bulunmamaktadır. Bu anlamda taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasına ilişkin taşıyıcının sorumluluktan kurtulma hallerini düzenleyen TTK’nın 876. Maddesi ile TTK’nın 878. Maddesindeki özel haller de bulunmamaktadır. ” şeklindedir. Bu emsal kararda; taşıma işleri komisyoncusunun hırsızlık olayı nedeniyle sorumlu olduğu kabul edilmiştir.
Emsal kararlar birlikte değerlendirildiğinde çalınma eyleminde davalının sorumlu olup olmadığının somut olay ekseninde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Toplanan deliller, icra takip dosyası, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, ticari defterler, sigorta ve gümrük bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; işbu davada, satıcı ile alıcı arasındaki satış türü ———– lastiği türü emtainın çalındığı sabit olup; dava dışı satıcının mal bedelini aldığının kural olarak kabulü mümkün olmayıp davacı sigortacı da, tazminat ödemesinde bulunduğu satıcının mal bedelini henüz almadığını, dava konusu eksik teslim edilen mal bedelinin tahsil edilmediğini belirtmektedir. Satıcıya teslimde eksik çıkan mal bedeli nedeniyle ödeme yapan davacı … şirketinin bu davayı açmakta hukuki yararı ve aktif dava ehliyeti vardır. Davalı TTK 917. Madde kapsamında taşıma işleri komisyoncusu olup;taşıyı, taşıma süresi içerisinde eşyaya gelecek zararlardan mesuldür. 12/06/2012 tarihli e posta ile dava dışı satıcı ———adet lastiğin eksik ulaşması nedeniyle davalı tarafa sorumlu tutulduğu belirtilmek suretiyle bildirim yapıldığı tespit edilmiştir. Somut olay ekseninde davalının sorumluluğu irdelendiğinde; 797 adet lastiğin konteynerin çalınması hadisesinde davalının taşıma işini taahhüt etmesi, tüm taşıma için kendi adına navlun faturası düzenlemesi, davalının taşımanın başlangıcından yükün teslimine kadar yükte oluşan ziya ve hasarlardan sorumlu olduğu, davalının herhangi bir kurtuluş beyyinesi sunmadığı, taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren davalı tarafça yükün güvenliği hakkında herhangi bir tedbir alınmadığından 11/04/2012 tarihli Tren İstasyonu gümrük görevlilerin düzenlediği tutanaktan da anlaşıldığı üzere orjinal mührün bulunmadığının, lastiklerin eksik olduğunun anlaşılması karşısında; lastiklerin çalınması taşıyıcının gerekli özeni göstermemesinden dolayı gerçekleşmekle; taşıyıcı davalının eylemi TTK 886 anlamında ağır kusur ya da pervasızca ve zarar meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle yapılan bir ihmal ya da hareket olarak değerlendirilmiştir. Bu sebeple davalı taşıyıcı sınırlı sorumluluktan yararlanmayıp, oluşan zarardan tamamıyla sorumludur. Her ne kadar davalı taraf zamanaşımının dolduğunu iddia etmiş ise de TTK 855/5 maddesi uyarınca zamanaşımı somut olayda 3 yıl olduğundan zamanaşımı itirazı reddedilmekle; davanın kabulü ile 90.386,00 TL nakliyat emtia sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminatın 02.07.2012 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
DAVANIN KABULÜ İLE;
1-90.386,00 TL nakliyat emtia sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminatın 02.07.2012 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 6.174,26 TL harcın mahkememiz veznesine yatırılan 1.543,60 TL den mahsubu ile 4.630,66 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacılar tarafından yapılan 28,05 TL ilk masraf, 1.543,60 TL peşin harç, 370,40 TL posta-tebligat masrafı, 4.350,00 bilirkişi masrafı olmak üzere toplam — yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan —- uyarınca 9.980,88 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.