Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/76 E. 2018/914 K. 02.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/76 Esas
KARAR NO : 2018/914
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/05/2016
KARAR TARİHİ : 02/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirketin çocukların eğitimini desteklemek amacıyla bugüne kadar pek çok projenin önemli destekçilerinden biri olduğunu, Müvekkilinin gençlere ve eğitime verdiği destek, son zamanlarda gündemde yer alan …. ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulan tecavüz skandalı nedeniyle ciddi biçimde çarpıtılarak, sosyal medyada adeta Müvekkilinin ….. adına bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, Bu kapsamda, davalı … tarafından …hesabından “Tecavüzcülere destek vererek insanlığın hassasiyetini gözardı ediyorsunuz ama ikiyüzlü ve sahtekarsınız ……” şeklinde son derece çirkin, mesnetsiz ve tahkir edici bulunduğunu ve bu gerçeğe aykırı iddialar ile Müvekkilin ismini ve ticari işletmesini karaladığını, Davalının kişisel ……. hesabından, alenen Müvekkili ……. karşı hakaret içerikli ifadelerde bulunduğunu, Müvekkili Şirketin kişilik haklarını açıkça ihlal eden, bunun yanı sıra müvekkili Şirket hakkında incitici beyanlarla Müvekkilini mali olarak zarara uğrattığını, Davalının müvekkilinin rakiplerini rekabette öne çıkarma amacıyla hareket ettiğini, Haksız Rekabet eylemine vücut veren Davalıdan manevi tazminat talep etme zorunluluğu doğduğunu,
10.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkili Şirkete ödenmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle: ….. vakfı ve ….. isimli kuruluşların yasa dışı açtığı ve işlettiği öğrenci yurtlarından…… ilinde bu mekanların sorumlusu olarak görev yapan ……….isimli kişinin yasadışı yurtlarında 45 çocuğa karşı istismarda bulunduğunu, bu istismarın 2013 yılından beri sürdüğünün ortaya çıktığını, en büyük skandallarından biri olan bu olayın toplumda haklı olarak tüm yurttaşların tepkisini göstermelerine yol açtığını, toplumun yapılan eylemler ile ve de sosyal medya üzerinden bu olaya karşı tepkilerini ortaya koyduklarını, bahse konu olan olayla ilgili yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında 508 yıl 8 ay hapis cezasına hükmedildiğini, davacı şirketin böyle bir vahim olayla anılan bir vakıf etkinliklerinde sponsor olmasına tepkisini ….. ceosu olan ……… daha önceden “Videoyu yayından kaldırdık çünkü hiçbir içerik, herhangi bir milletin ya da dinin hassasiyetlerini göz ardı edecek kadar önemli değildir” ifadesini alıntılıyarak aynı hassasiyeti bahsi geçen vakıfa sponsor olarak göstermediklerini belirttiğini, Sözlerinin amacının ……… kişilik haklarına hakaret etmek değil …. vakfına sponsor olmalarına gösterdiği tepki olduğunu, Davacı taraf söylemlerimi çarpıtarak: Türk Dil anlatımının sınırlarının ötesinde zoraki bir yorumla tarafınca sanki ……. tecavüzü, sapıkları pedofilileri desteklediğine dair beyanı varmışcasına iddialarda bulunduğunu, söyleminde böyle bir ibare bulunmadığını, davacı şirketin yanıltıcı ifadeler kullandığını, …. vakfında meydana gelen bu olay sonrasında vakıfla bağlantısı olan bu vakfı destekleyen, sponsor olan ve benzeri şekilde ilişkileri olan kurum ve kuruluşlara Davacı şirkette ….. ve bu vakfın düzenleyicisi olduğu bir çok etkinliğinin resmi sponsoru ve destekleyicisi olan bir kuruluş olduğunu, Davacı şirketin …… irtibatı ve desteği sebebiyle kamuoyunda büyük bir tepki oluştuğunu ve yüzbinlerce kişinin bu tepkisini demokratik şekilde dile getirdiğini, sosyal medya hesaplarının kişilerin kendilerine ait düşünce ve ifadelerini serbestçe dile getireceği alanlar olduğunu ve özel hayatın gizliliği kapsamında olduğunu, paylaşım içeriğininde hakaret aşağılama ve kişilik haklarını zedeleyici bir netiliğe sahip olmadığını, …. vakfına sponsor olmalarına karşı söylenmiş olduğunu, davanın tümden reddine karar verilerek ilerde kendisini avukatla temsil etmesi halinde vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Davacının cep telefonu alanında faaliyet gösteren telekomünikasyon şirketi olduğu, davalının …… isimli sosyal medya uygulamasındaki @birnacoban isimli kişisel hesabından davacıya yönelik ağır ve hukuka aykırı ithamlarda bulunarak davacının kişilik haklarını açıkça ihlal ettiği, incitici beyanlarla aynı zamanda davacının mali olarak zarara uğratıldığı ve rakiplerini rekabette öne çıkarma amacıyla hareket edilmesi nedeniyle haksız rekabet eyleminin söz konusu olduğu iddiasıyla manevi tazminat istemli olarak İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açıldığı anlaşılmıştır.
İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından “davacı taraf haksız rekabet hükümlerine dayandığına göre 6102 sayılı TTK ve 6100 sayılı HMK’nın göreve ilişkin hükümleri uyarınca uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderilmesine karar verilmiştir.
Görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine mahkememizce usulüne uygun olarak yargılamaya kaldığı yerden devam edilmiştir.
Davacının manevi tazminata konu ettiği eylem, davalının ….. sosyal paylaşım sitesindeki @birnacoban isimli kişisel hesabından ”Tecavüzcülere destek vererek insanlığın hassasiyetini göz ardı ediyorsunuz ama iki yüzlü ve …….. içerikli paylaşımı olduğu, sunulan belgelerle anlaşılmıştır. Davalı da dosyaya verdiği cevapta belirtilen paylaşımı kendisinin yaptığını, ancak bu paylaşımın hukuka aykırılık içermediğini, düşünce özgürlüğü kapsamında eleştiri hakkını kullandığını beyan etmiştir.
Mahkememizce değerlendirilmesi gereken hususun, davalının kabulünde olan 26/03/2016 tarihindeki ”Tecavüzcülere destek vererek insanlığın hassasiyetini göz ardı ediyorsunuz ama iki yüzlü ve ……..içerikli paylaşımının haksız rekabet ve ağır hakaret içeren eylem niteliğinin olup olmadığı ve sonuç olarak bu eylem nedeniyle manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı olduğu görülmektedir.
Öncelikle davalının belirtilen paylaşımda yer alan sözlerinin Türk Ceza Kanunu veya özel ceza kanunlarında düzenlenmiş olan herhangi bir suç kapsamında olmadığının kabulü zorunludur. Davalının dosyaya sunduğu cevaplarında ”2016 yılının başında …. ilinde bulunan …… Vakfı’na ait evlerde kaldıkları öne sürülen 9 ve 10 yaşlarında bulunan öğrencilere tecavüz eden bir öğretmenin şikayet üzerine tutuklandığını, olayın toplumda infial uyandırması nedeniyle konunun ….. gündemine taşındığını, davacı şirketin de … Vakfı’nın bazı projelerinde sponsor olarak yer aldığının ortaya çıktığını, bunun üzerine davacı şirketin açıklama yapmak zorunda kaldığını, toplumun büyük bir kesimi tarafından davacı açıklamasının yeterli görülmemesi nedeniyle sosyal medya üzerinden bu rahatsızlığın dile getirildiğini, kendisinin de bu maksatla paylaşımda bulunduğunu, düşünce özgürlüğü kapsamında eleştiri hakkını kullandığını” beyan etmesi karşısında anayasal ve evrensel ifade özgürlüğünün dosyamızda tartışılması gerekmiştir.
Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi ifade özgürlüğünü şu şekilde düzenlemektedir;
”Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşüncelerini edinme ve yayma özgürlüklerini içerir…
Bu özgürlüklerin kullanımı beraberinde ödev ve sorumlulukları getirdiği için ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu emniyeti menfaatlerine, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli olarak elde edilen bilgilerin açıklanmasının önlenmesi veya yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi için yasa tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir.””Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşüncelerini edinme ve yayma özgürlüklerini içerir…
Bu özgürlüklerin kullanımı beraberinde ödev ve sorumlulukları getirdiği için ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu emniyeti menfaatlerine, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli olarak elde edilen bilgilerin açıklanmasının önlenmesi veya yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi için yasa tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir.”
Halen yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın 26. Maddesi ise aşağıdaki gibidir;
”Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar…
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet’in temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatlarının yahut kanunun ön gördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir…”
Gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında, yukarıda belirtilen ”özgürlüklerin kısıtlanması durumlarından bir veya birkaçının bulunmadığı hallerde” ifade özgürlüğünün olabildiğinde geniş olarak yorumlandığı bilinen bir husustur. Somut olayda davalının vatandaş sıfatıyla toplumda infial uyandıran üzücü bir olay sonrasında tepkisini hakaret içermeyen sözlerle sosyal medyada paylaştığı görülmektedir. Bu nedenle, davalının da bir vatandaş olarak kamuoyuna yansıyan bir olayda ölçülü olarak hakaret ve daha geniş kapsamda suç içermeyen sözlerle eleştiri yapma, bu kapsamda düşüncelerini paylaşma hakkına sahip olduğunun kabulü zorunludur.
Açıklanan nedenlerle davalının dava konusu edilen ”Tecavüzcülere destek vererek insanlığın hassasiyetini göz ardı ediyorsunuz ama iki yüzlü ve …… sözlerinin ifade özgürlüğü kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde olduğu ve yine kamuoyuna mal olmuş bir şirket olan davacının bu düzeydeki eleştiri ve ifadelere katlanmak zorunda olduğu anlaşıldığından manevi tazminat şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90-TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 170,78-TL harçtan mahsubu ile bakiye 134,88-TL harcın davacı tarafa iadesine,
3- Davalı lehine AAÜT uyarınca taktir olunan 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacının yaptığı harç ve masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansı olduğu takdirde karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/10/2018