Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/707 E. 2018/1016 K. 16.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/707 Esas
KARAR NO : 2018/1016

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/06/2018
KARAR TARİHİ : 16/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalının davacı şirketin hissedarı olduğunu, davalının şirket adına kayıtlı olan ….. plakalı araca 2014 yılı itibariyle el koyduğunu ve şahsi olarak kullandığını, yapılan görüşemelere rağmen davalının aracı teslim etmediğini aracın davacı şirkete teslimi için ihtarname gönderildiğini ancak yinede aracın davacı şirkete teslim edilmediği ve kullanım bedelinin ödenmediğini bu nedenle aracın davacı şirkete teslimine ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalı tarafından kullanım nedeniyle şimdilik 1000 TL nin davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
HMK 138. maddesinde; “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir.” hükmü yer almaktadır ve konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/4-1895 E., 2013/1668 K. Sayılı kararında; “6100 sayılı HMK.nun 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği ön sorun olarak tartışılmış şu sonuca varılmıştır; Görüşmeler sırasında bazı üyeler; taraf teşkili sağlanmadan görevsizlik kararı verilmesinin 6100 sayılı HMK 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğunu, bazı üyeler de, HMK’ nun 137. maddesindeki “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır, mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler” düzenlemesi ve HMK’ nun 141. maddesindeki; iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının ikinci cevap dilekçesi ile başlaması hükümleri gözetildiğinde, dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik kararı verilmemesi gerektiği hükmün bu gerekçeyle bozulması gerektiğini savunmuş iseler de, bu görüşler kurul çoğunluğu tarafından yerinde görülmemiş, davanın tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından usulden reddedilmesinde HMK 30. maddesi de gözetildiğinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmiştir.” yönünde karar vermiştir.
Yukarıda değinilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/4-1895 E., 2013/1668 K. Sayılı kararı doğrultusunda tensiben görev hususunda mahkememizce re’sen inceleme yapılmıştır.
Dava, hukuki niteliği itibari ile ecrimisil alacağına ilişkindir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ‘nin 12.09.2018 tarihli 2018/9046 E. 2018/15609 K. Tarihli güncel kararı; ” Dava konusu taşınmazlar, dava açıldıktan sonra ..’.ye satılmış, davacı şirket vekili ecri misil talebi yönünden davaya devam edeceğini beyan etmiştir. Mahkemece, davacı ve davalının ticari şirket olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgili hususlardan kaynaklandığı ve uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle, görev yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava, mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanun’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; eldeki davada istenen el atmanın önlenmesi, kal ve ecrimisilin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 683. vd. maddelerine dayandırıldığı; her ne kadar taraflar tacir olsalar dahi, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir. Hâl böyle olunca; işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir. ” şeklindedir.
Yukarıda değinilen emsal Yargıtay ilamı doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlık davacı şirket aracının davalı tarafından şahsi olarak kullanılması nedeniyle aracın teslimi ve ecrimisil bedeli talebi olup söz konusu uyuşmazlık nispi ticari dava değildir. Eldeki davada davacı adına kayıtlı aracın gerçek kişi olan davalının şahsi kullanımında olduğu dava dilekçesi ile belirtilmiştir. Bu hali ile TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile karar kesinleştiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile karar kesinleştiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine
2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine ,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde dosyanın ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.