Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1475 E. 2019/523 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1475 Esas
KARAR NO : 2019/523
DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/12/2018
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
YAZIM TARİHİ: 07/06/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davacı şirketin üretimde kullandığı şirkete ait olan ———- model lazer makinasının 7.596,72 Euro değerindeki———–parçası tamiratı için davalı … ile anlaşıldığını, davalı şahıs şirketine gönderildiğini, tamirat bedeli olan 9.701,54 TL davalı ———— tamirata başlamadan önce malın teslimi ile birlikte peşin olarak ödendiğini, ürün tamirat sonrası davacı şirkete ait fabrikaya getirildiğini makinaya monte edildiğini, ürünün tamiratı yapılmadığından montajdan sonra ürün tekrar arızalandığını, ürünün davalı şirkete tekrar 06/08/2018 tarihinde tekrar gönderildiğini, daha sonrasında telefonlarına cevap verildiğini, malın ne durumda olduğunun bildirilmediğini, malın iade edilmemesi üzerine suç duyurusunda bulunulduğunu , davalılar adına ihtarname keşide edildiğini, ancak herhangi bir cevap verilmediğini davacının maddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500 TL ‘nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, dava belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini davacı tarafın ayıplı tamirat bedeli olan 47.631,43 TL için şimdilik 500 TL ile sınırlı belirsiz alacak davası olarak talepte bulunduğunu davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davanın yasal süresinde açılmadığını, ilk arıza ve tamir süresince hiçbir sorun ve şikayet tespit edilmediğini ikinci arızanın sebebinin farklı olduğununu yedek parçanın yurtdışından tedariki sürecinde davacı şirket 10/08/2018 tarihinde yedek ünite aldığını ve imalatına devam ettiğini,herhangi bir hak kaybının olmadığını, ikinci arızdan kaynaklı tamirin ücreti davalıya ödenmediğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile davacı tarafça tamir için davalı şirkete gönderdiği eşyanın tamirat bedeli ile uğradığı tüm zararların tahsili amacıyla açılan belirsiz alacak davası olduğu ilişkindir.
Somut olayda; belirsiz alacak davası ve kısmi dava üzerinde durmakta fayda vardır. Güncel Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ————–tarihli ilamında belirsiz alacak davası ve kısmi dava ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
” 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü içermektedir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneği bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.
Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davası, bu davaya ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir. Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde———- hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edilmelidir.
6100 sayılı HMK ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı HMK ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir.Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü belirsiz alacak davası, zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.
Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır.
Yukarıda değinilen ayrıntılı açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı dava dilekçesinde;davacı tarafça tamir için davalı şirkete gönderdiği eşyanın tamirat bedeli ile uğradığı tüm zararların tahsili amacıyla belirsiz alacak davası açmıştır. Dava dilekçesi ekinde 9.701,54 TL tamirat faturası, dava konusu makine tamir edilmediği için yerine yeni alınan kartın 47.631,43 TL tutarındaki faturasını eklemiştir. Davalı tarafa gönderdiği ihtarname incelendiğinde; 9.701,54 TL tamirat bedelini ve yeni almak zorunda kaldığı makine parasının 10.000,00 TL’lik kısmını talep etmiştir. Dava dilekçesi ekleri incelendiğinde; zarar miktarı, zarar gören emtiaların değeri, tamirat masrafları sunulan faturalar ile belirlenebilir durumdadır. Davacı dava dilekçesinde ve davalının cevap dilekçesine karşı sunduğu tarihsiz dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını açıkça beyan etmiştir. Davacı belirsiz alacak davası açtığını beyan etmiş ise de bunu nitelendirme görevi mahkemede olup; meydana gelen zararın tazminine yönelik açılan davada tamirat bedeline dair zarar miktarı dava dilekçesi ve ekli faturalar ile belirli olduğundan, bu davanın HMK 107. Maddesinde belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir.
Yukarıda değinilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ————- K. Sayılı ——— tarihli ilamı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ———-K. Sayılı,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ——————— K. Sayılı kararlarında belirtildiği üzere; şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Bu nedenle zarar miktarının belirlenebilir olduğu iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar olmadığından usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar olmadığından USULDEN REDDİNE,
1-Alınması gerekli 44,40 TL harcın davacı tarafça yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile 8,50 TL’nin bakiye harçlar terkin sınırında kaldığından davacıdan alınmasına yer olmadığına,
2-Davacı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/05/2019