Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1380 E. 2021/427 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1380 Esas
KARAR NO : 2021/427
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 19/11/2018
KARAR TARİHİ: 26/05/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının da ortağı bulunduğu———– bedelli krediler akdedildiğini, iş bu kredilerin zamanında ödenmesi sebebiyle, herhangi bir borcu bulunmadığını,——–yılında kullanılan son krediden sonra ilk hesap katını —– tarihinde yapıldığını, davalı bankanın hesap katı olarak gönderdiği ——–Yevmiye numaralı ihtarname ekinde yer alan kredi ve kefalet sözleşmesinde davacının imzasının bulunmadığını, davalı banka tarafından açılan ———-takibe süresinde itiraz edilemediğinden takibin kesinleştiğini, takibe konu alacak ipotek ile temin edilmiş bir borç olmasına rağmen, davalı bankanın bu ipoteklerden hiç bahsetmeden takibe geçtiğini, ayrıca davalının müvekkili hakkında ihtiyati haciz talep edemediğini, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinde———– sözleşmenin İİK 41 maddesini içeren sayfalarının olmadığını, kredi miktarlarının yazmadığını, sorumluluk tutarlarının belli olmadığını, hukuken bu sözleşmeler ile bir takip yapılamayacağını, bu sözleşme ve kefillerin ikametgah adresleri dikkate alındığında, icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, dava dışı————bedelli kredilere müvekkilinin kefil olduğunun davalı banka tarafından iddia edildiğini, kefalet edilen ve çekilen kredinin hangi dilimler halinde alındığını, hangi tarihlerde hesaba geçildiği, kefalet işleminden sonra kredi limit artırma şartlarının oluşup oluşmadığını, artan limitlerden müvekkilinin açık rızası veya bilgisi bulunup bulunmadığını, kredi borçlusu şirket ile beraber hangi miktarda ve hangi tarihten itibaren müvekkilin kefil olduğu belirtilmediğini, buna göre davacının —– bulunan imzaları —– yıllarına ait olduğu, üzerinden kanunda öngörülen——— süreyi aştığını, kaldı ki müvekkilinin imzalarını içeren tüm kredilerin ödendiğini. bu tarihten sonra borçlu şirket —–icra takibine konu kredi sözleşmeleri imzaladığını, davalı——— alacağı kendi bankası tarafından kullandırılan yeni kredi sözleşmelerinden kaynaklandığını, fakat müvekkilinin ——— krediler de kefil sıfatıyla bir sorumluluğu olmadığı gibi bu sözleşmelerde imzasının da bulunmadığını, — tarafından kullandırılan krediler ödenmemiş olsa idi—- temerrüde düşmüş ve aradan yaklaşık —— geçmiş kredi borçları nedeniyle bu şirkete işlem yapmayıp, yeniden kredi kullandırmasının mümkün olmayacağını, ——- tarafından kullandırılan ve icra takibine konu edilen kredilerin ödendiğini, ——– borçlu şirkete müvekkilin kefaletini almadan yeni krediler kullandırdığını, davalı —— devraldığında borçlu şirketin ve kefil sıfatıyla müvekkilin davalı bankaya herhangi bir borcu, kefilliği bulunmadığını, müvekkilinin borçlu şirket yöneticiliğinden —yılında ayrıldığını, bu tarihten sonra borçlu şirkette — hissesi kaldığını,——– kullandırılan kredilerden müvekkilinin haberi olmadığını beyanla davanın kabulü ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bankanın ——– kanuni takip borçlusu dava dışı asıl borçlu ———— firmasına kullandırılan krediler sebebiyle davalının müşterek müteselsil kefil olarak sorumlu olduğunu, bu kapsamda davacının imzalarının bulunduğu ——— bedelli kredi sözleşmeleri gereğince bankaya karşı borçtan kefalet limitleri oranında sorumlu olduğunu, cari hesap şeklinde işleyen bu krediler sebebiyle kredi ilişkisi kesilmediğinden, davacının sorumluluğunun devam ettiğini, davacının da imzalarının bulunduğu iş bu kredi sözleşmelerine dayalı olarak ——— bedelli süresiz, faiz ve ferileri ile yükümlü olarak ——— verilen teminat mektuplarının halen meri olup, banka yükümlülüğünün henüz belli olmadığını, bu sebeple de davacının söz konusu kredi sözleşmelerindeki kefalet miktarı kadar bankaya sorumluluğunun devam ettiğini, davacının bankaya borcunun olmadığı yönündeki itirazlarının haksız ve hukuki olmadığını, davacının yasal takibe konu edilen borcun ipotek ile teminat alındığını bu sebeple haklarında takip yapılamayacağını iddia etse de, yapılan takibin İİK 45 maddesi hükümlerine göre kefiller aleyhine yapılan ilamsız bir takip olduğundan bu maddede sayılan yasak kapsamına girmediğini, davacının on yıllık süre geçmesi sebebiyle kefaletinin ortadan kalktığını iddia etse de, kredi sözleşmelerine dayalı olarak borcun cari hesap şeklinde işleyerek kesintisiz olarak devam ederek bugüne kadar geldiğini, teminat mektubu bedellerinin ibraz edildiği tarihe kadar işleyecek faizi ile birlikte tahsil edileceğinin müvekkili bankaca taahhüt edilmiş olduğundan ve kesin ve süresiz olarak düzenlenen bu mektuplar sebebiyle davacının bankaya olan sorumluluğunun kefalet miktarı kadar devam ettiğini, sözleşmenin üzerinden on yıl geçmiş olması sebebiyle kefaletinin bittiği yönündeki iddialarının hukuki olmadığını, ilgili teminat mektuplarının bankaya iade edilmemiş olduğundan riskin tazmin talebini ortaya çıkacağını, bu sebeple davacı vekilinin kefaletin geçersizliği yönündeki itirazlarının haksız olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olarak huzurdaki davayı açtığını, dava dışı asıl borçlu firma ile çok uzun süredir devam eden kredi ilişkisi nedeni ile bankaya büyük miktarda borçlu bulunduğunu, davacının adresine gönderilen ödeme emri ve ekleri kendisine ulaşılamaması üzerine TK 21/2 maddesine göre muhtara bırakıldığını, davacının ise kendisi haberdar olduktan sonra takibe itiraz ettiğini, ancak süresi içerisinde itiraz etmemiş olması sebebiyle itirazının reddine karar verildiğini, davacının itirazının görülmesi ve hakkındaki takip kesinlemiş olmasına rağmen, hakkında herhangi bir haciz vs icra işlemi yapılmadığını beyanla davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak, bankanın devam eden meri teminat mektuplarından kaynaklanacak yüklü miktardaki riskleri sebebiyle sadece takibe kefalet miktarı oranında dahil edilen ve kesinleşen takibe rağmen hakkında ccbri icraya yönelik herhangi bir işlem yapılmayan davacının davasının reddine, davacımın davasının kötü niyetli olması sebebiyle dava konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir.
Dava; davacının ortağı bulunduğu şirket tarafından kullanıldığı iddia edilen krediler ve teminat mektupları nedeniyle başlatılan icra takibine karşı şirket ortağı davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, Uyuşmazlık; davacının kefalet ilişkisinin kanuna uygun oluşup oluşmadığı, kefalet tutarının ne olduğu, kefaletten dolayı takip konusu sözleşmeler ve teminat mektupları nedeniyle davalı şirkete borcu olup olmadığı, varsa miktarı noktalarında toplanmaktadır.
——- sayılı takip dosyası celp edilip incelenmesinde; davalı banka tarafından davacı ile dava dışı———- yevmiye nolu ihtarnamesine konu nakdi, gayri nakdi borçlarından ve çek yaprak bedeli risklerinden dolayı takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Bu takipte borçlular ——– yönünden ————- sınırlı olmak üzere takip yapıldığı anlaşılmıştır.
İcra dosyası, dava dosyası ve davacı banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Dosya kapsamında göre; davacının takibe dayanak gösterilen toplam ——-adet genel kredi sözleşmesinin —- tanesinde davacının kefaletinin bulunduğu, davacının kefaleti bulunan bu genel kredi sözleşmelerinin hepsinin davalı bankaya devredilen —- tarafından, dava dışı ———-kullandırılmış olan krediler için düzenlendiği. davacının sorumlu olduğu genel kredi sözleşmelerinin ihdas edildikleri tarihteki kefalet akdinin şekil şartlarına haiz oldukları, bu genel kredi sözleşmelerine göre davacının kefil olduğu kredilerdeki kefalet limitinin toplam —- olduğu, davalı bankaya ———– devredilen bahse konu bu kredi sözleşmelerinden kaynaklanan nakit veya gayri nakit kredilerden mütevellit bir alacağın cari olması halinde, ancak davacının bu borçlardan sorumlu tutulabileceği anlaşılmaktadır.
Bununla beraber icra takibine konu edilen nakit riskler bakımından, hem davalı bankanın, davacıya nakit risklerden değil gayri nakit risklerden kaynaklanan alacaklar için icra takibinde husumet yöneltildiğini beyan etmesi, hem de takibe konu nakit risklerin davacının imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanması sebebiyle, davacının nakit risklerden kaynaklanan bir borcunun olmadığı, gayri nakdi riskler bakımından, mektupların veriliş tarihi dikkate alındığında niza konusu takipte yer alan ve dosyada mübrez olan genel kredi sözleşmelerinden önce verildikleri, bu sebeple davacının kefalet imzasını taşıyan genel kredi sözleşmelerinden önce verilen teminat mektuplarına binaen davacının sorumluluğunun bulunmayacağı, her ne kadar takip talebinde gayri nakdi risk kapsamında çek yaprak bedellerinden de bahsedilmiş ise de, ihtarname ve dosya içerisinde mübrez belgelerde, bu çek yapraklarına ilişkin bir belge ve kayda rastlanılmadığı, davacı vekili tarafından daha sonra sunulan belgeler incelendiğinde, gayri nakdi riskler bakımından, mektupların veriliş tarihi dikkate alındığında niza konusu takipte yer alan genel kredi sözleşmelerinden önce verildiklerinin açıkça tespit edildiği, bu sebeple kefalet imzasını taşıyan genel kredi sözleşmelerinden önce verilen teminat mektuplarına binaen davacının sorumlu tutulamayacağı ve bu açıklamalar ışığında; takip tarihi itibariyle davacının davalıya kefaletten kaynaklanan bir borcunun olmadığı kanaatine varılmakla, davacının menfi tespit isteminin kabulüne, davalı bankanın açıkça borçlu olmadığı belli olan davacı hakkında yapmış olduğu takibin kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığından davacının kötü niyet tazminatı isteminin kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile, davacının——- dosyasından davacı hakkında takibe konu edilen ——— Tutarlı takipten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile İİK’nun 72/5 maddesi uyarınca alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 206.156,64 -TL karar harcına karşılık peşin alınan 51.539,17 -TL harcın mahsubu ile bakiye 154.617,47 -TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından sarf olunan 2.000,00 TL. bilirkişi gideri, 153,00 -TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 2.153,00 TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacı lehine AAÜT uyarınca taktir olunan 118.148,23-TL nisbi avukatlık ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/05/2021