Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1259 E. 2018/1068 K. 26.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1259 Esas
KARAR NO : 2018/1068
DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 24/10/2018
KARAR TARİHİ : 26/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: dava konusu borcun dava dışı şirket olduğunu davacının ise dava dışı şirkette maaşlı olarak çalıştığını, davalı şirketin ise dava dışı şirket ile iş yapan firma olduğunu dava dışı şirketlerlerden ………. hamil olduğu…….TL bedelli çek dava dışı ……… Tarafındna davalı şirkete ciro edilerek verildiğini, çekin ödenmemsi üzerine davalı şirket dava dışı şirketler aleyhine İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü’nün ……..esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus ilamsız icra takibi yapıldığını, yapılan takip sonrası davacı adına 89/1, 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnameleri hazırlandığını usulsüz tebliğ edilerek borcun kesinleştiğini davalı tarafından maaş hesabı üzerine haciz işlemi konulduğunu , davacının icra tehdidi altında olması da dikkate alınarak takibin davacı yönünden durdurulmasına davaya konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile davacı gerçek kişi tarafından açılan menfi tespit ve istirdat davasıdır.
HMK 138. maddesinde; “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir.” hükmü yer almaktadır ve konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/4-1895 E., 2013/1668 K. Sayılı kararında; “6100 sayılı HMK.nun 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği ön sorun olarak tartışılmış şu sonuca varılmıştır; Görüşmeler sırasında bazı üyeler; taraf teşkili sağlanmadan görevsizlik kararı verilmesinin 6100 sayılı HMK 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğunu, bazı üyeler de, HMK’ nun 137. maddesindeki “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır, mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler” düzenlemesi ve HMK’ nun 141. maddesindeki; iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının ikinci cevap dilekçesi ile başlaması hükümleri gözetildiğinde, dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik kararı verilmemesi gerektiği hükmün bu gerekçeyle bozulması gerektiğini savunmuş iseler de, bu görüşler kurul çoğunluğu tarafından yerinde görülmemiş, davanın tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından usulden reddedilmesinde HMK 30. maddesi de gözetildiğinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmiştir.” yönünde karar vermiştir.
Yukarıda değinilen Yargıtay Genel Kurul Kararı doğrultusunda mahkememizin görevli olup olmadığı tensiben araştırılmıştır.
Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanun’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; İİK 72 ve İİK 89/3 maddelerine dayanılarak açılan menfi tespit davasında görevli mahkeme genel mahkemedir. Takibin kambiyo senedine dayalı olması bunu değiştirmez ve uyuşmazlığı ticari dava yapmaz. Somut olayda uyuşmazlık konusu takip konusu çek değil; takip muameleleridir. Dava dilekçesinde davacının çekte keşideci, lehtar veya ciranda olmadığı belirtilmiş olup; davacı da icra dosyasında borçlu konumunda değildir. Davacı kambiyo senedine dayalı takipte İİK 89/1,89/2,89/3 haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebliğ edilmesi nedeniyle, ihbarnamelere itiraz edemediğini ve borcun bu nedenle kesinleştiğini belirtmiştir. Davacının gerçek kişi olması, kambiyo senedine dayalı icra dosyasında davacının borçlu veya alacaklı sıfatının bulunmaması, icra takibine konu borç ilişkisinde taraf olmaması ve İİK 89 kapsamında üçüncü şahıs durumunda olduğu gözetildiğinde; İİK 89/1,2,3 ihbarnamelerine yani takip muamelerinin usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle açtığı menfi tespit davası mutlak veya nisbi ticari dava mahiyetinde değildir. HMK’nun 2. Maddesi gereğince malvarlığı haklarına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmekte olup; işbu uyuşmazlığın genel mahkemelerde çözümlenmesi gerektiğinden HMK’nun 2, 114 ve 115. Maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi yönünde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile karar kesinleştiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine
2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine ,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde dosyanın ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/10/2018