Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1241 E. 2019/1309 K. 10.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1241 Esas
KARAR NO : 2019/1309 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 22/10/2018
KARAR TARİHİ: 10/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı tarafından davalıya ticari faaliyete konu çeşitli ürünler satıldığını, yapılan alışveriş nedeni ile faturalar kesildiğini, davalının borçları ödenmediğini, bu nedenle de davalı aleyhine —. İcra Müdürlüğü —-Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalının, geçilen icra takibine itiraz etmesi sonucunda bu davayı açma zaruretinin hâsıl olduğunu, davalının itiraz dilekçesinde ‘yer alan hususların gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasında ticari faaliyet gereği çeşitli ürün satışları yapıldığını ve faturalandırıldığmı, bu faturalara ise karşı şanca herhangi bir itiraz yapılmadığını, davacı firmanın takip konusu alacağının taraflar arasındaki ticari faaliyetten kaynaklanan cari hesap ekstresine dayalı, belirli, likit,olduğunun davalı tarafından bilinen bir alacak olduğunu, yapılan itirazın haksız olduğunu, takibi durdurmak ve zaman kazanmak amacıyla yapıldığını, bu nedenle izah edilen ve re’sen de göz önüne alınacak nedenlerle; davalının —. İcra Müdürlüğünün — E. sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının 3.196,47 TL asıl alacak yönünden takip talebindeki koşullarla iptali ile takibin devamına karar verilmesini, itiraz nedeni ile davalının %20’sinden az olmamak üzere icra-inkar tazminatına mahkûm edilmesine,yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalı şirket ile davacı şirket arasında takip konusu borcu doğuracak nitelikte ticari ilişkinin olmadığını, davacı ile davalı arasında akdi ve cari hesap bakımından bir ilişki bulunmadığını, davalı şirkete herhangi bir fatura tebliği yapılmadığını, ortada davacı taraf ile davalı şirketin yapmış olduğu yazılı bir sözleşme, hizmet talimatı veya mutabakat olmadığını, davacının,davalıyı ticari ilişkinin tarafı olarak göstermeye çalıştığını, davacının, davalı şirketle aralarında cari hesap ilişkisi olduğunu -yazılı cari hesap sözleşmesi- sunmak sureti ile ispat etmesi gerekmekte iken salt cari hesap ilişkisinin var olduğunu iddia ettiğini,davalı ile davacı arasında hukuki bir ilişkinin mevcut olmadığını, dava konusu borcun davalı tarafından ödendiğini ve davacı ile ticari ilişkinin bitirildiğini, düzenlenen faturanın içeriğinden davalı şirket’in haberdar olmadığını,davacının cari hesap içerisinde takip konusu gösterdiği faturalar davalı şirkete tebliğ edilmediğini ve ticari defterlerinde yer almadığını, davalı şirket ile davacı firma arasında bu faturalara dayalı herhangi bir ticari ilişkinin mevcut olmadığını,”…yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplerle ve ttk’nın 23. maddesi gereğince ticari işletmesi icabı bir mal (satmış] veya (imal etmiş) veyahut (bir iş görmüş) yahut (bir menfaat temin etmiş) olan tacirden diğer tarafın kendisine ne bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilecek olmasına ve bu surette akdi ilişkinin mevcudiyetinin şart bulunmasına ve olayda davacı satım akdine dayandığından bu ilişkinin ve bedeli isteyebilmenin karşılığı olan teslimin vuku bulduğunu ispat etmesi gerekmesine ve salt fatura tebliği bir alacak hakkı doğurmayacağına göre, HUMK.nun 440. maddesi de sayılan hallerden hiçbirisi ihtiva etmeyen karar düzeltme dilekçesinin reddi gerekir, (Yargıtay —. hukuk dairesi’nin — tarih, — esas, — karar numaralı kararı) davacının davalıya fatura konusu malları satıp teslim ettiğini usulen kanıtlamakla yükümlüdür. ( Yargıtay –. hukuk dairesi’nin — tarih, — esas, — karar sayılı kararı) fatura,taraflar arasındaki hukuki ilişkinin -ifa aşamasına- dair düzenlenen bir belge özelliği taşıdığını,dolaysıyla sadece faturanın tanzim edilmiş bulunması, faturanın içeriğinin doğru ve haklı olduğu anlamına gelmediğini,aynı zamanda faturanın muhataba tebliği ve fatura konusu emtianın da yine muhataba teslimi olgularının faturayı tanzim eden tacir tarafından hukuken geçerli deliller aracılığıyla tespit edilmesinin gerektiğini,bu husustaki ispat yükü yerine getirildiği takdire faturalara istinaden bir alacak iddiasının ispat edilmesinin mümkün ve geçerli kabul edileceğini,davacı şirket ile davalı şirket arasında hukuki bir ilişkinin bulunmadığını, davalının herhangi bir borcu olmadığını, davacının iddia ettiği, alacağın likit (muayyen] belirlenebilir bir alacak olmadığını,bu sebeple davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddinin gerektiğini, izah edilen sebeplerden ötürü ve re’sen tespit buyrulacak nedenler karşısında;davacı tarafından ispat edilemeyen işbu davanın reddine, davacının aleyhine %20’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesinin talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dosya hukuki niteliği itibari ile, Davacı tarafça alacaklı sıfatı ile cari hesap ilişkisinden kaynaklanan icra takibine davalı tarafça yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasından ibaret olduğu görüldü.
Dosyamız arasına alınan — İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı icra dosyasının yapılan incelemesinde takibin 14/03/2018 tarihinde takip başlatıldığı ödeme emrinin davalı/borçluya 19/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği davalının süresinde 19/03/2018 tarihinde takibe itiraz ettiği ve takibin durduğu anlaşılmıştır.
Davacının; borçlu tarafından yapılan 19/03/2018 tarihli itirazın davacı-alacaklıya tebliğinden itibaren İİK.nun 67.maddesinde belirtilen bir yıllık süre içerisinde mahkememize davayı açtığı anlaşıldığından, açılan davanın süresinde olduğu görülmüştür.
Davada aktif ve pasif taraf husumetinin sağlandığı anlaşılmış olup taraflar arasında bu hususta çekişme yoktur.
Taraflar tacir olup, delil olarak ticari defterlere dayandıklarından; taraflara inceleme gün ve saatinde belirtilen yıllara ilişkin ticari defter ve kayıtlarını hazır etmeleri aksi halde HMK 220 ve devamı maddeleri gereğince defterlerini sunmayan tarafın ticari defterlerine lehine delil olarak dayanamayacağının ve tekrar sunamayacakları usulüne uygun biçimde ihtar edilmiş; defter inceleme neticesinde dosyamız bilirkişiye tevdii edilmiş olup , bilirkişi mahkememize hitaben sunmuş olduğu raporunda özetle: Davacının dava konusu döneme ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresi içinde usulüne uygun şekilde yapılmış olduğu, faturalarla kayıtları uyumlu olan davacı ticari defterlerinin sahipleri lehine delil olma özelliğine haiz olduğu, Takibe konu olan davacı alacağının ticari defterlerin de kayıtlarının davalı adına tutulan muavin defterde kayıtlı olduğu, davacı ticari defter kayıtlarına göre 1.770,11 TL davacı alacağının takip ve dava tarihinden önce 29.12.2015 tarihinde hesap mutabakatı kaydı ile kapatıldığı, takip ve dava tarihi itibari ile ticari defter kayıtlarında davacı alacağının bulunmadığı yönünde mütalaa etmiştir.
Bilirkişi raporlarının HMK 280. Maddesi uyarınca taraflara tebliğ edilmiştir. Bilirkişi raporu yeterli, denetlenebilir ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan itibar edilerek hükme esas alınmıştır.
Toplanan deliller, icra takip dosyası, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, ticari defterler, bilirkişi incelemesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı yanın delil olarak dayandığı ticari defterler incelendiğinde 1.770,11-TL davacı alacağının takip ve dava tarihinden önce 29.12.2015 tarihinde hesap mutabakatı kaydı ile kapatıldığı, takip ve dava tarihi itibariyle davacı defter kayıtlarında davacı alacağının bulunmadığı, davaya konu bedelin davalı yanca ödendiği anlaşılmış olup; davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı mutabakat metninin sehven ticari kayıtlara kaydedildiği yönündeki deliller ile desteklenemeyen beyanı karşısında ispatlanamayan davanın reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davalı taraf kötüniyet tazminatı talep etmiş ise de İcra İflas Kanunu 67/II. maddesi gereğince takipte haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklının diğer tarafın talebi üzerine red veya hükmolunan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edileceği hükmü getirilmiş ise de; icra takibinde alacaklının kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için takipte haksız olması yeterli olmayıp ayrıca kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerekir. Somut olayda davacının takipte kötüniyetli olduğunun kabulü de mümkün değildir. Hal böyle olunca davalının kötüniyet tazminati isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Davacının davasının REDDİ ile;
Davalı lehine kötüniyet tazminatı verilmesine yer olmadığına,
1-Alınması gerekli 44,40 TL harcın davacı tarafça yatırılan 54,59 TL peşin harçtan mahsubu ile 10,19 TL’nin bakiye harcın davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmediğinden vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
4-Bakiye gider avansının talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, miktar itibariyle HMK 341. Maddesi gereğince kesin mahiyette verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/12/2019