Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1047 E. 2018/1335 K. 18.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1047 Esas
KARAR NO : 2018/1335

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 12/09/2017
KARAR TARİHİ : 18/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait ——– plakalı sayılı aracın park halindeyken davalının sigortalısına ait ————— plakalı aracın davacıya ait olan araca sağ arka yan kısmından çarptığını ve müvekkilinin aracının hasar gördüğünü, bu kaza nedeniyle aracın serviste tamir edildiğini, tamir süresince aracın kullanılamadığını, kaza sonucunda 11.886,00 TL hasar oluştuğunu ve bu hasarın davalı tarafça ödendiğini ancak müvekkilinin araçta meydana gelen değer kaybının karşılanmadığını, değer kaybının da karşılanması gerektiğini ve değer kaybının tazmini için davalıya ihtarname gönderilmiş ise de herhangi bir netice alamadıklarını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, belirsiz alacak davası olarak müvekkiline ait araçta meydana gelen değer kaybı nedeni ile 3.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 ve trafik poliçesi genel şartlarının 1.maddesinden doğan kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye mahal vermemek amacıyla kazaya karışan araç sürücülerinin kusur oranlarının belirlenmesini sonrasında da maddi tazminat miktarının tespitinin gerekli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE;
Dava, trafik kazası sebebiyle araçta oluşan değer kaybının tazminine ilişkindir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ———– Hukuk Dairesinin 2017/1699 Esas – 2018/1055 Karar sayılı 22/06/2018 tarihli kararı “Kaldı ki, davaya konu tazminat, davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybı ve hasar bedeline ilişkin olup, zararın tespiti aşağı yukarı tahmin edilebilir niteliktedir. Davacı, uhdesinde bulunan araçtaki hasar bedelinin ve değer kaybı miktarının tespitini her zaman kolaylıkla yapabileceğinden /yaptırabileceğinden, niteliği itibari ile de, belirsiz bir alacak bulunmamaktadır.” şeklindedir.
Yine Yargıtay ————–. Hukuk Dairesinin 2016/15068 Esas – 2018/3806 Karar sayılı ilamı ile; “6100 sayılı HMK ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı HMK ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü belirsiz alacak davası, zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.
Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir.” şeklindedir.
Davacının belirsiz alacak davası açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamayacağından davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasında hukuki yarar yoktur.
HMK 114- h fıkrasında hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiş olup HMK 115 uyarınca Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracaktır. Belirsiz alacak davası açılmaması gerekirken davanın bu şekilde açılması giderilebilir bir dava şartı noksanlığı olmadığından süre verilerek dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün olamayacağından aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 51,24 TL harçtan mahsubu ile bakiye 15,34 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ———– gereğince takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK 341/2 md. Uyarınca kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.