Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/892 E. 2021/1027 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/892 Esas
KARAR NO : 2021/1027

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/08/2017
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin 2008 tarihinde—– işlettiğini, müvekkili ile davalı firma arasında ——-müvekkilinin fatura ödemelerini yıllarca düzenli bir şeklide yaptığını, birkaç aylık gecikme nedeni ile davalı firmaya giderek tüm fatura borcunu peşin ödediğini, müvekkilinin kendi çabaları ile borcun sebebini öğrenmeye çalıştığını 10.03.2017 tarihinde —- yazılı başvuru da bulunduğunu ve enerji sisteminde elektrik kesintisi görüldüğünü, elektriğin hiç kesilmediğini —– tutanağı tutulduğunu öğrendiğini beyan ettiğini ve iptalini istediğini, müvekkilinin hangi sebeple kaçak kullanım bedeli cezası geldiğini anlayamadığını, davalı firmanın 33.398,24 TL bedelli 09.06.2017 vade tarihli yeni bir Kaçak Kullanım Bedel ve Cezası düzenlendiğini gördüğünü, iş bu bedele de müvekkilinin yazılı olarak itiraz etiğini, davalı firmanın ihtarnameye cevap vermediğini, davalı firmanın keyfi hareket ettiğini, müvekkili aleyhine düzenlenen faturaların yasalara aykırı olduğunu, davalı firmanın kötü niyetli olduğunu ileri sürerek açılan davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesi ile : Davacı tarafın müvekkili davalı şirket tarafından kaçak elektrik kullanılması sebebiyle davacı aleyhinde tahakkuk ettirilen kaçak elektrik kullanım bedelleri dolayısıyla borçlu bulunulmadığının tespiti amacıyla davayı ikame etmiş olduğunu, davacının elektrik borçlarından dolayı 6446 sayılı kanun ve ikincil mevzuat kapsamında müvekkilim davalı —— kullanılan elektrik,——– numaralı mühürle mühürlendiğini, davacının elektriğinin ———— faturası olduğunu, yapılan denetimlerde davacının kesilen elektriği kendi imkanlarıyla açtırdığı, bu sebeple kaçak elektrik kullandığı tespit edildiğini, davacının elektriği müvekkilinin davalı şirket personelinde mevzuat doğrultusunda kesildikten sonra gerçekleştirilen denetimlerde, davacının kesilmiş olan elektriği kendi imkanlarıyla açtırdığı ve kaçak olarak elektrik kullanmaya devam ettiği tespit edildiğini, kesilen enerjinin açıldığı ve limit üstü tüketim yapıldığı tespit edilmiş ve davacı tarafından kendi imkanlarıyla açılan elektrik tekrar kesildiğini, ikinci kez kaçak elektrik kullanıldığının tespiti üzerine, tutanakta yer alan bilgiler doğrultusunda hesaplama yapılarak, 33.398,24TL tutarındaki kaçak elektrik kullanım faturası tahakkuk ettirildiğini, davacının ——- —- piyasası tüketici hizmetleri yönetmeliği uyarınca kaçak elektrik tükettiğini, fatura borcundan dolayı —-kesilerek mühürlenen davacının kendi imkanları ile—-açması sonrasında düzenlenen kaçak elektrik kullanım tutanakları ve bu tutanaklar kapsamında düzenlenen kaçak elektrik kullanım faturaları, Elektrik Piyasası Tüketici Hİzmetleri Yönetmeliği’nin 26. ve devamı maddelerine uygun olduğunu, davacının menfi tespit talebinin reddine karar verilmesini belirtmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.——
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve — sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan,——yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. —- kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. —–
Menfi tespit ve istirdat davaları İcra ve İflas Kanununda düzenlenmiş olup, TTK 4.maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir. —— tarihli yazı ile cevap verilmiş, cevabi yazıda; davacı-mükellefin işletme hesabına göre defter tuttuğu, 213.sayılı VUK 177.maddesine göre ticari faaliyetinin esnaf sınırının altında kaldığı bildirilmiştir.
Davacının faaliyetlerinin sınırı —– faaliyetlerinin altında kalıp tacir olmadığından, ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.
Somut uyuşmazlığın tüm tarafları tacir olmadığından ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Bu nedenlerle somut uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca HMK 2.maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
Nitekim —-.sayılı kararında;
“Dosya kapsamına göre; dava mutlak ticari dava olmadığı gibi davacının esnaf olup tacir sıfatının bulunmadığı, uyuşmazlık konusunun, işyerinde kaçak —– iddiasına karşılık davacı tarafın borçlu olmadığının tespiti isteminden ibaret olup, davacı gerçek kişi ve davalı ————- olduğundan mutlak ticari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.”
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK’nun 114/1-c maddesindeki dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usûlden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden, bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.