Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/541 E. 2022/857 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/541 Esas
KARAR NO : 2022/857

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/05/2017
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin bundan 4 yıl önce—— iş teklifi ile ——yerleşmeden önce ——bünyesinde çalıştığını, davalı şirketin bulunduğu dönem içerisinde şirket üst yönetimi ile yakın ilişkiler geliştirdiğini, müvekkilinin—— bünyesinde işten çıkarıldıktan hemen sonra davalı şirket pay sahibi ve yönetim kurulu üyesi——, müvekkiline —— ilişkisi teklifiyle geldiğini ve kendisine —— bir mağaza açmasını önerdiğini, müvekkilinin de bu teklifi kabul ettiğini ve ——-ticari işletmesini kurduğunu, güven ilişkisi nedeniyle sözleşme ilişkisi içerisine girmediğini, ancak münhasıran davalı şirketin kendisine tedarik edilen ——markası altındaki ürünlerinin satışını gerçekleştirdiğini, taraflar arasında böylelikle süregelen ——- ilişkisinin,——- Müvekkiline gönderdiği 01.09.2016 tarihli elektronik posta ile haksız olarak sözleşmenin sona erdirildiğini, müvekkilinin yürütmüş olduğu ticari faaliyetin, davalı—— ürünlerinin —— ve fiilen müvekkiline tahsis edilen çevre bölgelerinde pazarlanması ve satışı olduğunu,—— döneminde anılan faaliyet çerçevesind——-kendisinin faaliyet göstermediğini, bu nedenle yapılan faaliyetler ve davalı ——- bünyesinde ortaya çıkan yeni müşteri çerçevesi ve ticari itibar artışına karşılık denkleştirme tazminatı olarak müvekkili adına son 4 yıllık kar ortalaması olarak 355.000’TL tazminat talep ettiklerini, bunun dışında, müvekkilinin, franchise sözleşmesinin erken ve haksız feshedilmesi sebebiyle kira bedeli olarak 46.020.00 TL. ödemek yükü altında kaldığını, bunun yanında müvekkilinin ——- ilişkisi sebebiyle 2016 yılında yapılan ve henüz karşılanamamış yatırımlar olarak toplam 9.630.40 TL zararının bulunduğunu, müvekkili bünyesinde çalışan personel açısından ise ihbar ve kıdem tazminatları olarak toplam 29.626.29 TL. külfetin doğduğunu ileri sürerek, denkleştirme tazminatı olarak 355.000 TL, maddi tazminat olarak 5.000 TL, manevi tazminat olarak 40.000’TL olmak üzere toplam 400.000TL.’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacının ——adındaki şahıs firmasını kurduklarını,——-müvekkili şirketin imalatlarının da satıldığı bir —— mağazasını işletmeye açtıklarını davacı ve dava dışı ortağı ——- 1 yıl süren ortaklığın ardından ayrıldığını, 30.06.2013 tarihinden itibaren söz konusu ——Mağazasının tek başına davacı tarafından işletilmeye başlandığını, müvekkili şirket icra kurulu başkanı —— kaleme aldığı elektronik posta ile ——- ortaklarına yeni iş modeline geçildiğini bildirdiğini, söz konusu elektronik posta ile, ——-markası altında bulunan ürün ve hizmetlerinin satış ve dağıtımında yeni bir iş modeline geçildiğinin belirtildiğini, bu sayede müvekkili iş ortakları ve tüm ——- nezdinde durumun açıklığa kavuşturulduğunu, şartlarda mutabık kalınması halinde iş ortaklarıyla çalışılmasına yeni modelde devam edildiğini, bu anlamda işbu elektronik postanın bir fesih irade içerdiği şeklinde yorumlanmasının son derece zorlama bir yorum olduğunu, davacının, ortada bir fesih iradesi yokken 10.01.2017 tarihli ihtarnameyi keşide ettiğini ve sözde “feshe dayanan” haklarını talep ettiğini, ancak müvekkilince gönderilen cevabi ihtarnamede, davacı ile müvekkili arasında yazılı bir sözleşmenin dolayısıyla da süre kaydının olmadığını, buna istinaden yanlar arasındaki belirsiz süreli sözleşmenin süresinde ihbarda bulunularak feshinin her zaman mümkün olduğunu, bu anlamda müvekkilince 18.01.2017 tarihinde keşide edilen cevabi ihtarnamenin aynı zamanda bir fesih ihbar niteliği taşımakta olduğunu, davacı tarafa hakkaniyete uygun olarak 2 aylık ihbar önel verildiğini, feshin, ihbar süresine ve dolayısıyla da hukuka uygun olduğunu, kaldı ki davacının acente değil, ——- ilişkisi içerisinde bulunan kişi olduğunu,——tazminatı talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLER:
Davacı vekili dava dilekçesinde delil olarak; 2013-2016 yıllarına ait yıllık gelir vergisi beyannameleri,—– çatılı işyerine ilişkin sözleşmesi, 2016 yılına ait yatırımların listesi ve faturaları, personel tazminatları listesi, taraflar arasında imzalanan tüm sözleşmeler ve ekleri, tanık, sözleşmeye dayanak teşkil eden her türlü yazışma ve diğer belgeler, defterler, keşif ve bilirkişi incelemesine dayanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde delil olarak; davacıya ait —–işe giriş ve işten ayrılış bildirgeleri,fesih bildirimi, ibraname, ——- Noterliğinin 10 Ocak 2017 tarihli ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi,——-Noterliği18.01.2017 tarihli ——yevmiye numaralı ve ihtarnamesi, 01.03.2013 tarihli——– örneği, tarafların ticari defter ve kayıtları,—— davacı yanın bildirdiği personellerin özlük bilgilerinin, işe giriş ve çıkış tarihlerinin, hizmet listelerinin celbi, yemin, isticvap, keşif ve bilirkişi incelemesine dayanmıştır.
Delillerin toplanmasından sonra bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş,——ve ticaret hukuku alanında—— oluşan bilirkişi heyetinden alınan 24/05/2019 tarihli raporunda;
-Davacının en azından 01.09.2016’dan beri haberdar olduğu “iş modeli değişikliği” veya “sona ermeye hazırlık süreci”nin başlamasından sonra, 18.01.2017 tarihli ihtarnameyle 2 ay süre verilerek bayilik sözleşmesinin davalı tarafından feshedilmesinin hukuka aykırı olmadığı,
-Eğer Sayın Mahkemeniz fesih ihbarı için TTK’daki m. 121’deki 3 aylık süreyi benimseyecek olur ise davacının | ay eksik süre verilmesinden doğan zararlarını talep hakkı olacağı,
-Gerekçeleri raporumuzda yer alan görüşümüze göre, davacıya tahsis edilen bir “tekel
hakkı”nın varlığı kanıtlanamamıştır. Bu itibarla, TTK m. 122/5 uyarınca, davacının ——- tazminat talebi şartlarının oluşmadığı,
-Kira bedeli, yatırım zararı ve işçi tazminatları taleplerinin haklı olmadığı, kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Aynı bilirkişi heyetinden alınan 20/01/2020 tarihli ek raporda;
——tazminatı hesaplamasının faaliyet karı ortalaması olması gerektiği, bu hesaplama neticesinde ——- tazminatının 355.094,00 TL olarak hesaplandığı,
– Kira bedeli, yatırım bedeli ve işçi tazminatı açısından kök raporda görüşün devam ettiği, belirtilmiştir.
Davacı vekilinin ıslah ile yeni delil ileri sürerek, yeniden rapor alınması talebi üzerine, 20/01/2020 tarihli ikinci ek raporda kök rapordaki görüşler tekrar edilmiştir.
Birinci heyetten alınan raporda davacının son 3 yıllık faaliyet karı ortalaması üzerinden —— tazminatının hesaplanması nedeniyle raporun yetersiz ve denetime elverişsiz olması, ayrıca davalının aynı bölgede doğrudan yaptığı satış faturalarının da değerlendirilmesi için yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir. ——- oluşan bilirkişi heyetinden alınan 24/05/2019 tarihli raporda;
-Davalı tarafından dosyaya sunulan faturalar incelendiğinde, davacı ile ticari ilişkisinin sürdüğü dönemde farklı firmalara da aynı bölgede satışlarının bulunduğu,
-Daha önce dosyaya sunulan görüşlerde de ifade edildiği üzere taraflar arasındaki acentelik ilişkisi bulunmadığı, TTK m.122 uyarınca denkleştirme talebinin ileri sürülebilmesi için gerekli olan belli bölgede tek satıcılık durumunun da somut olayda gerçekleşmediği,
-Dosyanın gelinen bu aşamasında denkleştirme talep şartlarının somut olay bakımından gerçekleşmediği, kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki bayilik ——-sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, denkleştirme tazminatı olarak 355.000,TL, maddi tazminat olarak 5.000-TL, manevi tazminat olarak 40.000-TL olmak üzere toplam 400.000-TL’ye hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Ancak taraflar arasında yazılı olmayan bir bayilik ilişkisi (——-sözleşmesi) bulunduğu tarafların kabulündedir.
Davacının ——Tazminatı Talebi Değerlendirildiğinde;
——tazminatı ile ilgili olarak 6762 sayılı TTK’da bir düzenleme bulunmayıp, 6102 sayılı TTK’nın 122/1.maddesine göre; “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona
ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
Denkleştirme talebinde bulunabilmek için sözleşmenin sona ermesi yeterli olup, sözleşmenin hangi sebeple sona erdiğinin bir önemi yoktur. Önemli olan sözleşmenin sona ermesinde denkleştirme tazminatı isteyenin kusurlu bir davranışının olmaması gerekir ——sayılı emsal kararı)
Davacı, davalı tarafından iş modeli değişikliğine gideceğine dair kendisine gönderilen mail ile —— sözleşmesinin feshedildiğini öne sürmüştür. Davalı şirketin, davacıya ——yevmiye sayılı ihtarnamede; mailin sözleşmenin feshini içermediği, ancak işbu ihtarnamenin bir feshi ihbarı niteliği taşıdığı, iki aylık önel bitiminde taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği görülmektedir. Davalı tarafından iş modeli değişikliği ile yapılan sözleşmenin feshinde davacının kusuru bulunmamaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 122/5.maddesine göre; “Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının tekel konumunda olmadığını savunmuştur. Ortada yazılı bir sözleşme olmadığı için, davacıya tek satıcılık yetkisi verilip verilmediğine ilişkin dosyada delil bulunmamaktadır. HMK’nın 31.maddesi uyarınca davanın aydınlatılması için, davalı tarafa taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte olduğu 01/07/2013-18/01/2017 tarihleri arasında—— ilçesinde davacı dışındaki kişilere satış yapıp yapmadığını bildirmek, satış yapıldıysa faturalarını ibraz etmek üzere süre verilmiştir. Davalı vekili tarafından ibraz edilen faturaların değerlendirildiği 24/05/2019 tarihli raporda;
-Davalı tarafından dosyaya sunulan faturalar incelendiğinde, davacı ile ticari ilişkisinin sürdüğü dönemde farklı firmalara da aynı bölgede satışlarının bulunduğu,
-Daha önce dosyaya sunulan görüşlerde de ifade edildiği üzere taraflar arasındaki acentelik ilişkisi bulunmadığı, TTK m.122 uyarınca denkleştirme talebinin ileri sürülebilmesi için gerekli olan belli bölgede tek satıcılık durumunun da somut olayda gerçekleşmediği, belirtilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, taraflar arasındaki sözleşmenin tekel hakkı veren bir sözleşme niteliğinde olmaması nedeniyle, davacının——- tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Feshinin Haklı Olup Olmadığı ve Maddi Tazminat Değerlendirildiğinde;
Davacı vekili dava dilekçesinde, ——tazminatı dışında sözleşmenin haksız fesih edildiğini ileri sürerek, sözleşmenin devam edeceği inancıyla yapılan harcamalar; kira bedeli, 2016 yılında yapılan yatırımlar ve personel tazminatlarına ilişkin 5.000-TL maddi tazminat talep etmiştir.
Taraflar arasındaki yazılı olmayan ve belli bir süreye tabi olmayan sözleşme; davalı şirket tarafından——yevmiye sayılı ihtarnamesi ile iki aylık önel verilerek feshedilmiştir. Ortada yazılı bir sözleşme olmasa ve hatta sözleşmede taraflara sebep göstermeksizin fesih yetkisi tanında bile, sözleşmeyi fesheden tarafın, fesih için bir sebep göstermesi ve bu sebebin haklı olması gerekmektedir.——- sayılı emsal kararları,)
Davalı taraf, sözleşmenin fesih gerekçesi olarak iş modeli değişikliğini gerekçe göstermiştir. Davacı tarafça, davalının iş modeli değişikliğine gitmediği vb. yönünde bir iddia ileri sürülmemiş olup, verilen 2 aylık önel süresi makuldür. Bu nedenle davalının sözleşmeyi feshi haklı nedene dayanmaktadır. Davacı, sözleşmenin devam ettiği süreçte sözleşme gereği işin ifası için, ticari işletmenin faaliyetlerini devam ettirmek adına, aldığı malzemelerin bedelini aksine bir sözleşme olmadığı müddetçe davalıdan talep edemez. Davacı faaliyetini yürütmek için istihdam ettiği personelin tazminatlarını da aksine bir sözleşme olmadığı müddetçe davalıdan talep edemez. Zira ortada geriye etkili etkili bir fesih söz konusu değildir.
Davalının sözleşmeyi feshi verdiği 2 aylık önel süresi haklı bulunduğundan, davacının fesih sonrası döneme ilişkin ödediği kira bedellerini de davacıdan talep etmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle maddi tazminat talebinin reddine karar gerekmiştir.
Davacının Manevi Tazminat Değerlendirildiğinde;
Davacı vekili dava dilekçesinde, dört yıl süren —— ilişkisinin sonunda, hiçbir sebep göstermeksizin sözleşmenin feshedilmesi ve artık —— ürünlerini aracısız satacak olmasının müvekkilinin ticari itibarını zedeleyici nitelikte olduğunu ileri sürerek 40.000-TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davalının usulüne uygun fesih bildirimi ile, kendi ürünlerini bayii aracılığıyla satmaktan vazgeçip, doğrudan kendi satmak istemesi süreti ile, davacının kişilik haklarını ve ticari itibarını zarara uğratması söz konusu değildir. Bu nedenle şartları oluşmadığından, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 6.831,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 6.750,30 TL’nin davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 14,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Maddi tazminat yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan——vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Manevi tazminat yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan —— vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde——-Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.