Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/241 E. 2023/521 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/241
KARAR NO : 2023/521

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/02/2017
KARAR TARİHİ : 08/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekili davacı şirketin yaklaşık 17 yıllık sürede —-markasının arıtması için önemli ve değerli faaliyetler yürüttüğünü, bir çok müşteri kazandırdığını, davalı distribütör şirketin talimatı ile tüm müşterilere ait kayıt ve bilgilerin — programına girildiğini, davalı şirketin sözleşme fesih ile birlikte —– programına erişimi engellemesi sonucu müvekkil şirketin müşterilerine ait tüm bilgilerin olduğu gibi davalı şirkette kaldığını, TTK’nun “Denkleştirme istemi ‘başlıklı 122.maddesi uyarınca müvekkil şirketin tazminat isteme hakkı mevcut olduğunu, somut olayın özellik ve şartları karşısında bu tazminatın ödenmesinin hakkaniyete uygun düştüğünü, bu itibarla son 5 yılda elde edilen brüt karların yılları itibarıyla bilirkişi marifetiyle hesaplanması sonucu bulunacak 5 yılın ortalamasına göre bir yıla tekabül eden karın portföy tazminatı olarak sözleşme feshi tarihi olan 18.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, Haksız Fesih Nedeniyle Ödenmesi gereken 2 Yıllık Kaybı ve Sair Talebi: davalı şirketin 2 yıllık fesih ihbar süresinin şeklen vermiş gözükse de ortada geçerli bir feshi ihbar süresi olmadığını, davalının bu ilişkiyi ihbar suretiyle sona erdirmek istiyorsa usulüne uygun bir şekilde en az 2 yıllık bir feshi süresi tanımalı ve bu yöndeki iradesini muhatabına bu 2 yıllık sürenin sonunda bayilik ilişkisinin kesinlikle sona ereceği noktasında herhangi bir tereddüt hissetmeyecek açıklıkta iletmesi gerektiğini, süre verirken veya sürenin verilmesinden sonra süre sonunda sözleşme belki de ona ermeyecektir, anlamına gelecek veya bu sonucu doğuracak tavır ve davranışlar içerisine girilmesi işin niteliği gereği mümkün olmadığını, bu durumun yenilik doğuran hakların tanınması ile sağlanmak istenen hukuki açıklık kuralının bir gereği ve sonucu olduğunu, davalının süre vermeye ilişkin olarak izlediği yöntemin en başından süre verilmesini anlamsız kıldığını, davalının daha işin başında söz konusu 2 yıllık süreyi feshi-i ihbar süresi olarak değil, bayilik faaliyetlerinin yürütüldüğü mekanların belirlenen inşaat standartlarına uygun hale getirilmesini sağlamak amacıyla verdiğini, bir diğer ifadeyle tebliğ gereği vermesi gereken “koşulsuz’,’Kayıtsız’, tereddütsüz’ feshi-i ihbar süresini hiçbir zaman vermediğini, sonrada “istediğim inşaatı yapmadınız” bahanesi arkasına sığınarak kendisinin önceden belirlediği bazı bayilerin sözleşmesinin fesih yoluna gittiğini, dolayısıyla fesih *haksız’, “hukuka aykırı” Tebliğ hükümlerini yok sayan “şekli” bir fesih yapıldığını, haksız hukuka aykırı tebliğ hükümlerini yok sayan şekli bir fesih yapıldığını, haksız fesih söz konusu olduğunu, bu sebeple davalı sözleşmesini haksız bir şekilde fesih ettiği bütün bayilerin uğradığı zarar, yasal olarak vermesi gereken 2 yıllık fesih ihbar süresi dikkatte alınarak tazmin etmek zorunda olduğunu, davalı şirketin haksız feshi nedeniyle, 2 yıllık kar kaybını tazminatı olarak ödemesi gerektiğini, haksız fesih nedeniyle müvekkil şirketin işyerinden çıkarılmak zorunda kalan personele ödenen tazminatı ile üçüncü kişilere verilen taahhütlerin yerine getirilmemesinden doğan zararların da davalı şirketçe karşılanması gerektiğini, haksız fesih tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen faiz oranlarında avans faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 58.Maddesi Uyarınca: 3 katı Oranında Tazminat Talebi: Davalı şirketin eylemleri ile rekabeti engellediği ve hâkim durumunu kötüye kullandığının açık olduğu, davalı şirketin davranışlarından zarar gören müvekkil şirketin zararlarının tazmin edilmesi gerektiğini, 4054 sayılı Kanun’un 58.maddesi uyarınca uğranılan zararın üç katı oranında tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini, ayrıntılı olarak belirtilen tazminatın davalıdan tahsilini istemek için iş bu davanın ikamesinin zorunlu olduğunu, izah edilen nedenlerden fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasındaki bayilik sözleşmelerinin feshine bağlı olarak ödenmesi gereken yedek parça stok ve ekipman bedeli olarak şimdilik 60.000TL nin sözleşme feshi tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, TTK Madde 122 uyarınca bilirkişi marifetiyle hesaplanması sonucu bulunacak 5 yılın ortalamasına göre bir yıla tekabül eden karın portföy tazminatı olarak sözleşme feshi tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline harç bakımından şimdilik 20.000 TL sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız feshi nedeniyle 2 yıllık kar kaybının müvekkil şirketin işyerinden çıkarılmak zorunda kalan personele ödenen tazminat bedelini ile üçüncü kişilere verilen taahhütlerin yerine getirilmemesinden doğan zarardanı şimdilik 20.000 TL haksız fesih tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, rekabeti engelleyen ve hakim munun kötüye kullanılan davalı şirket aleyhine 4054 Sayılı Kanunun 58.maddesi ınca uğranılan zararın üç katı oranında tazminata hükmedilmesini bütün talepler bakımından fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarının saklı tutulmasına yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının portföy tazminatı talebinin hukuki bir dayanağı bulunmadığını zira TTK nın 122.maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Müvekkilin feshi haklı göstererek bir eylem olmadan, acente sözleşmeyi fesih etmişse veya acentenin kusuru sebebi ile sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle fesih edilmişse acente denkleştirme isteminde bulunamayacağını, buna göre portföy tazminatı talep edilebilmesi içim öncelikle acentenin kendi kusuru ile sözleşmenin sona ermesine sebep olmaması gerektiğini, Müvekkil—-26.09.2013 tarihinde yapılan bayi toplantısın da bayilerine duyurduğu 20.11.2013 tarihinde —-Noterliğinin 20.11.2013 tarih —–yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya ayrıca bildirim yaptığı ve yeni standartları sağlamak üzere yatırım ve inşaat iş programı ve yetkili satıcı/servis taahhüdüne ilişkin protokol örneklerinin de ihtarname ekinde iletilmiş olduğu, davacı —-25.02.2014 tarihinde Yetkili Satıcı Taahhüdüne ilişkin Protokol ile yeni —-uyum için yapılması gereken yükümlülükleri imza altına almış olduğu, anılan protokol uyarınca yükümlülüklerinin yerine getirilmesi halinde yetkili satıcı ve sözleşmelerinin protokolün imza tarihinden itibaren 2 yıl sora sona ereceğini bildiği ve durumun açık olduğu, davacı —— kendisine müteaddit defalarca süre verilmiş olmasına altına imza atmış olduğu imar sorunu olmayan arsa onaylanabilir bir proje sunma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu dikkate alındığında tam da TTK nın 122.maddesinde ve Yargıtay Kararlarında ifade edilmiş olan ..acentenin kusuru sebebi..”’koşulunu gerçekleştirmemiş olduğunun görüleceğini, yetkili satıcılık ve yetkilisi servislik sözleşmeleri ve — dan doğan ana yükümlülükleri yerine getirmeyen davacı şirket sözleşmenin sona ermesi kendi kusur ile sebep olduğunu, bu sebeple hiç kimse kendi kusuruna dayalı olarak hak iddia edemez ilkesi ve hakkaniyet kuralları uyarınca davacının portföy tazminatı talep hakkının doğmadığını açık olduğunu, davacını müvekkil şirket tarafından 2 yıllık feshi süresin geçersiz olduğuna ilişkin müvekkil şirketin —-sayılı tebliğ uygun olarak 2 yıllık fesih bildirimine bulunduğunu, 4054 Sayılı kanun 58.maddesi uyarınca üç katı tazminat talebi temelsiz olduğunu, davacı tarafından dava dilekçesinde 4054 sayılı Kanun’a aykırı olduğunu ileri sürerek kanunun 58.maddesi kapsamında üç katı oranında tazminat talep etiğini, Davalı şirketin 4054 sayılı kanunu ihlal etiğini tespit eden bir karar olmaksızın böyle bir tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle Davalı tarafından akdetmiş oldüğü yetkili satıcılık sözleşmesi ve eki niteliğindeki tüpr yönetmelik belge ve özellikle —-Servis ve Satıcı Standartları yerine getirme taahhüdünü içeren Protokole uygun olarak süresi içinde taahhütlerini yerine getirmemiş olması, bu halde sözleşmenin feshi olmuş sayılacağının davacı tarafça da iki yıl öncesinden bilinmesi ve kabul edilmesi, müvekkil tarafından bu süreçte eşit durumda olan tüm bayilere eşit davranılması ve şeffaf adaletin tesisi gayesine aykırı olduğu sabit tululan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan tazminat davası olduğu, uyuşmazlık kapsamında sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, davacının bir alacağı olup olmadığı hususlarına ilişkindir.
Davalıya, —-Asliye Hukuk mahkemesine, —– İdare mahkemesine yazılan müzekkerelere cevap verildiği, müzekkere yazı cevaplarının dosya arasına alındığı görüldü.—— Asliye Hukuk Mahkemesince 17/10/2018 tarihinde davaya konu taşınmaz üzerinde keşif yapılmış keşif tutanağı dosya arasına alınmıştır.—– Asliye Hukuk Mahkemesine Talimat yazılarak dosya Makine Mühendisi bilirkişiye tevdi edilerek aldırılan 05/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; sayımı yapılan —– servisi donanımsal olarak faal halde olduğu, ancak bir mator ustası dışında geri kalan bütün elemanlar işten çıkarıldığ için servisin pasif durumda olduğu, araba satış kısmında ise bütün odalarda masa, koltuk, bilgisayar ve tefrişatların hizmete hazır halde olduğu, ekli listelerde görüleceği üzere yedek parça depolarının dolu vaziyette olduğu, yeniden faaliyete geçtiği taktirde yeterli hizmet verecek düzeyde olduğunu belirten raporunu sunmuştur——-Asliye Hukuk Mahkemesine Talimat yazılarak dosya İnşaat Mühendisi ve Mimar bilirkişiye tevdi edilerek aldırılan 25/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; —-İli, —– İlçesi, —- Mahallesi sınırları içerisinde bulunan 1.824,00 m’ alanlı 119 Ada —- nolu — Parsel) parsel üzerine inşaa edilmiş olan ve dava konusu olan —– Bayisinin Yetkili Satıcılık Kalite Standartları ve Yönetmelikleri Kitabında belirtilmiş olan standartlara (ölçülere) uygun olup olmadığının tespit edildiğini, yapılan inceleme ve ölçüm sonuçlarının rapor içerisinde yer alan kat planlarında ve rapor ekine sunulan —-çiziminde yer aldığını, yapılan çizimlerin dava konusu taşınmazın keşif tarihi itibariyle durumunu gösterdiğini, dava konusu taşınmazın genel hatları ile —– Bayisinin Yetkili Satıcılık Kalite Standartları ve Yönetmelikleri Kitabında belirtilen standartlara uyduğunun görüldüğünü, tespiti yapılamayan bazı kısımların standartalara göre uygun olup olmadığı ile ilgili değerlendirme yapılamadığının heyetçe belirtildiği, herhangi bir duvar ve/veya alçıpan ile ayrılmayan tek parça olarak kullanılan ve zeminde herhangi bir ayırıcı işaret bulunmayan kısımların değerlendirilemediğini, alınan ölçümler sonucu ortaya konulan alanların uygun olup olmadığı hususunun rahatlıkla davacı ve davalı tarafından denetlenebilecek durumda olduğunu belirten raporlarını sunmuşlardır.
—– Asliye Hukuk Mahkemesine Talimat yazılarak dosya İnşaat Mühendisi ve Mimar bilirkişiye tevdi edilerek aldırılan ek bilirkişi raporunda özetle ; Yapılan inceleme ve mimari proje üzerinde yapılan ölçümleri sonucunda birçok kriterin —- Bayisinin Yetkili Satıcılık Kalite Standartları ve Yönetmelikleri Kitabında belirtilen standartlara uyduğu birkaç kriterin ise uymadığının görüldüğünü, nihai kararın mahkemeye ait olduğunu belirten raporlarını sunmuşlardır.
—– Asliye Hukuk Mahkemesine Talimat yazılarak dosya Mali Müşavir bilirkişiye tevdi edilerek aldırılan 03/07/20020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; Davacının Sözleşme feshinden kaynaklanan Satış ve Kar Kaybı; Sözleşmenin Feshinden Kaynaklanan Satış Kaybı; 8.301.346,48TL olarak tespit edildiğini, Sözleşmenin Feshinden Kaynaklanan Kar Kaybı; 184.850,29TL olarak tespit edildiğini, Davacının 2 yıllık Kâr kaybının 2×184 850,29TL=369.700,58TL olarak tespit edildiğin, 5 yılın ortalamasına göre bir yıla tekabül eden karın portföy tazminatı; 184.850,29TL olarak tespit edildiğini, davacı tarafından talep edilen Rekabeti engelleyen ve hakim durumunu kötüye kullanan davalı şirket aleyhine 4054 Sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca uğranılan zararın üç katı oranında tazminatı; 3×184.850,29TL=554.550,87 TL olarak tespit edildiğini belirten raporunu mahkememize sunmuştur.
Dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek aldırılan 20/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; Fesih Bakımından: niza konusu sözleşmeye bakıldığında, taraflarca sözleşmenin belirsiz süreli olarak kurulmuş olup; taraflarca, sözleşmenin 24 ay önceden, yazılı olarak bildirerek olağan fesih yoluyla, sona erdirilebileceği de kararlaştırılmıştır. Bu bakımdan dava konusu sözleşmenin, olağan fesih hakkı veren belirsiz süreli sözleşme olduğunun anlaşıldığını, olağan fesih, kural olarak belirsiz süreli bir sözleşmenin herhangi bir sebep göstermek mecburiyetinde olmaksızın tek taraflı ve geleceğe etkili olarak sona erdirildiğini, sözleşmede ayrıca bir hükme bağlanmadıysa, olağan fesih hakkının kullanılabilmesi için, sebep göstermeden fesih hakkını dengeleyen uygun ihbar süresinin varlığı ve bu süreye uyulmasının yeterli olacağını, bu bakımdan fesih hakkının kullanılması ile ihbar süresinin dolmasına kadar sözleşme kural olarak tüm hükümleriyle varlığını sürdürür ve her iki taraf da sözleşmeyle bağlı kalmaya devam edeceğini, bununla birlikte olağan fesih hakkının kullanılmasıyla sözleşme sona erdiğinden salt bu nedenle bir tarafa yüklenecek bir tazminat sorumluluğu doğmayacağını, zira olağan fesih hakkının geçerli olarak kullanılmasının sorumluluk doğurucu nitelikte olmadığının kabul edileceğini, süre haricinde, olağan fesihte herhangi bir sebep göstermek gerekmemekle birlikte, feshin hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil etmemesinin de gerekdiğini, bu bakımdan karşı tarafın yatırım yapmaya ikna edilmesi,” sözleşmenin devamına ya da sona erdirilmeyeceğine inanç duyurulmasına rağmen, sözleşmenin olağan yolla sonlandırılması durumunda, MK 2 kapsamında, hakkın kötüye kullanıldığı ve sözleşmenin haksız olarak fesh edildiğinin kabul edildiğini, dava konusu olaya bakıldığında, davalının olağan fesih hakkını kullanmakla birlikte, bu hakkın kullanımından önce, Kalite Standartları ve Yönetmelikler Kitapçığı ve bu kitapçığa bağlı olarak Yatırım İnşaat İş Programı çıkarttığı, yine bu kitapçığa bağlı olarak davacı ile Yetkili Satıcı Taahhüdüne İlişkin Protokol imzalayarak, istediği kalite standartlarının taraflar arasındaki sözleşmenin esaslı unsuru haline getirdiği ve bu kalite standartlarına ilişkin uygun proje ve işlemler için, davacıyı sözleşmeyi olağan fesihle sona erdirmeden önce ihtar ettiğinin görüldüğünü, dosya içerisinde davalının, ilgili projelerin geliştirilmemesine rağmen sözleşmeye devam edileceğine dair davacı bayiye inanç duyurulduğuna dair bir bilgi ya da belge bulunmadığından, dava konusu olayın davalının olağan fesih hakkını kullanmadan önce, davacıyı yatırım yapmaya teşvik etmesi bakımından tetkik edileceğini, davacı bayinin, davalı şirketin belirlediği yeni standartlara binaen fesih tarihinden önce yatırıma teşvik edildiği görülmekle beraber, uzun süre bu yatırım için gerekli olan mimari projenin gerçekleşmediği, gönderilen projenin ise davalının belirlediği standartlara uygun olmadığının belirtildiği, dosyaya sunulan teknik bilirkişi raporunda ise, davacı tarafından plaza binasının inşasının fesihten önce değil sonra olduğunun anlaşıldığı, mevcut durumda davalı tarafından davacı yatırıma teşvik edilse de, teknik rapora göre bu yatırımın fesihten önce değil sonra yapıldığının anlaşıldığını, açıklanan bütün bu durumlar karşısında, Taraflar arasındaki sözleşmelerin, davacının, 28.02.2014 tarihli Fesih Protokolündeki taahhütlerini süresi içinde yerine getirmemesi nedeniyle, Protokolde belirtilen 2 yıllık fesih bildirim süresinin (“gerçekleşmesi davacının arzusuna tabi olan şarta” bağlanmış fesih bildirim süresinin) sonunda, 28.02.2016 tarihinde sonlandığı, dolayısıyla davalının sözleşmeleri haksız olarak sonlandırmadığı/feshetmediği kanaatine varıldığını, dava dosyasına sunulmuş olan önceki Teknik Bilirkişi Raporundaki tespitlere göre ise, taraflar arasındaki sözleşmelerin sonlanmasından sonra, davalının plaza binasını yeniden inşa ettirdiğinin anlaşıldığını, fakat bir an için yeni standartlara uygun olarak inşa ettirdiği farz edilse bile, bu binayı taraflar arasındaki sözleşmelerin sonlanmasından sonra inşa ettirmiş olduğu için, bu durumun sözleşmelerin davalı tarafından haksız olarak sonlandırılmamış / feshedilmemiş olduğu olgusunu ortadan kaldırmayacağını, kaldı ki, teknik bilirkişi raporundaki tespitlere göre; taraflar arasındaki sözleşmelerin sonlanmasında sonra davalının inşa ettirmiş olduğu yeni plaza binasının dahi, davalının duyurmuş olduğu yeni standartlara tam olarak uygun olmadığı, eksiklikler bulunduğu, protokolde belirlenmiş olan 2 yıllık feshi ihbar süre içinde taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin devam ettiğini, bu süre içinde, davalının davacıya mal vermemek suretiyle ya da başka şekilde sözleşmeden kaynaklanan yükümlüklerini ihlal etmiş olduğunun da anlaşılmadığını, bu nedenle, davacımın 2 yıllık süre için davacıdan kar mahrumiyeti zararı talep etmeye hak kazanamadığı kanaatine varıldığını, dolayısıyla da dava dilekçesinin netice ve talep kısmının C bendindeki davacı talebinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığını, Tazminat Hakkı Bakımından rekabetin sınırlandırılmasına ilişkin eylem ve işlemler, aslen özel hukuk alanında meydana geldiğinden, mevzuatımızda idari yaptırımlar haricinde, özel hukuk alanında da bazı sonuçlara bağlandığını, rekabetin korunması hakkında kanunun 57, 58 ve 59. Maddelerinde düzenlenen tazminat hakkı olduğunu, tazminat hakkı, hukuki niteliği itibarıyla haksız fil olmakla birlikte, Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeye göre özel hüküm mahiyetinde olduğu, bu sebeple, haksız fiillerde aranan zarar, kusur ve illiyet bağları haricinde, maruz kalınan fiilin 4054 sayılı Kanunu kapsamında hukuka aykırı da olması gerektiği, temelde haksız fiillerde, hukuka aykırılık için, davranışın herhangi bir emredici norma aykırı olması yeterliyken; Rekabet Hukuku’nda, aykırılık unsurunun dar kapsamlı olduğunu, tazminat için, zarara sebebiyet veren fiilin Rekabetin Korunması Kanun’daki maddi yasaklayıcı normları ihlal etmesi gerektiğini, bu bakımdan rekabet hukukunu ihlal eden fiilin, Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4, 6. veya 7. Maddesine düzenlenen aykırılık halleriyle sınırlı olduğunu, bu dar kapsama rağmen, ilgili kanun maddelerinde sayılan fiillerin gerçekleştiğinin sabit olması halinde, hukuka aykırılığın kendiliğinden oluştuğunun kabul edildiğini, hukuka aykırılığın kapsamını belirleyen bu maddelere göre, bir fiilin rekabet hukukuna göre tazminata tabi olabilmesi için, ya çeşitli vasıtalarla rekabeti engellediğinin veya piyasadaki hakim durumun kötüye kullanıldığının tespit edilmesi gerektiğini, Dava konusu olay özelinde de, Kanunun 4. Maddesinin e bendinde münhasır bayilik hariç olmak üzere eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması, rekabete aykırı eylem olarak sayıldığını, kanunda tanınan istisnanın, sadece sağlayıcının, münhasır dağıtım hakkı veren dikey ilişkiler ile sınırlı oludğu; aynı düzeydeki yatay ilişkilerin bu istisnadan yararlanamadığını, bu sebeple ilgili bendeki ihlal için, sağlayıcının, münhasır satıcı harıci bir ilişkilerin bulunması, eşit durumdaki teşebbüsler arasında ayrımcı ilişkiler kurulması veya kurulan ilişkinin bu etkiyi doğurması ve kurulan ilişkin farkının ayrımcılığa maruz kalan teşebbüsü rekabette dezavantajlı duruma düşürmesi gerektiğini, Dava konusu olaya bakıldığında, sağlayıcı konumundaki davalının Kalite Standartları ve Yönetmelikler Kitapçığı ve bu kitapçığa bağlı olarak Yatırım İnşaat İş Programı çıkarttığı, yapmış olduğu yenilenme çalışmaları kapsamında, bütün bayilerinden ilgili düzenlemeye uyulmasını istediğinin anlaşıldığını, izah edilen hususlara binaen, 4/e- Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’ un 59. Maddesi uyarınca rekabet ihlallerinin her türlü yolla ortaya konulması mümkün olmakla birlikte, dosya içerisinde, ilgili yönetmeliğin davalının başka il veya ilçelerdeki bayilerine uygutanmadığı, sadece davacı bayiye uygulandığını gösterir bir belge, yazışma, ilgili konuda Rekabet Kurulu dosyası veya sair bir belge veya bilgi bulunmadığını, bu sebeple dosyadaki mevcut verilerle, rekabet yasağına aykırı bir fiil tespit edilemediğinden, davalının, Kanunun 58. Maddesinin 3. Fıkrasındaki tazminattan sorumlu olmayacağı düşünülmekle beraber, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, 3 katı kadar tazminata esas olacak zararın mahkemece sözleşmenin haksız fesh edildiği kabul edilmesi halinde hükmedilecek alacak miktarı olduğu düşünüldüğünü, portföy tazminatı bakımından TTK.md.122 hükmüne göre; Portföy Tazminatı (Denkleştirme) talebinden önceden vazgeçilemeyeceğini, buna göre, Portföy Tazminatı talebi hakkı veren hüküm emredici nitelilktedir ve aksi sözleşmeyle kararlaştırılamayacağını, aynı şekilde, taraflara sözleşmede tanınmış olan 2 yıllık fesih bildirim süresi sonunda sözleşmeyi feshedebilme hakkı da, Rekabet Kurulu Tebliğlerinde hükmü bağlanmış olup emredici nitelikte olduğunu, ancak bu fesih hakkının, davalı tarafından, “gerçekleşmesi davacının arzusuna bağlı şartlara” bağlı olarak kullanılmasına hukuki bir engel bulunmadığını, Dolayısıyla, her ne kadar davacı, Fesih Protokolünde öngörülmüş olan 2 yıllık yasal ve sözleşmesel Fesih bildirim süresi içinde, Protokoldeki taahhütlerini (şartları) yerine getirmemişse de, kanaatimizce, bu durum davalıdan olan Portföy Tazminatı talep etme hakkını kaybetmesine yol açmayacağını, Bu taahhütlerini yerine getirmemiş olması (ve dolayısıyla kendi arzusuna tabi şartları gerçekleştirmemiş) sözleşmelerin 2 yıllık feshi ihbar süresi içinde sona ermesine yol açtığını, eğer bu taahhütlerini yerine getirseydi, 2 yıllık feshi ihbar süresinin sonunda sözleşmeler sona ermeyecek ve yeni standartlar kapsamında uygulanmaya devam edeceğini, Bu nedenlerle davacının davalıdan, TTK.md.122 hükmünde öngörülmüş olan yasal şartların gerçekleştiğini ispat ettiği takdirde, Portföy Tazminatı alacağına hak kazanacağı kanaatine varıldığını, Sözleşme süresi içinde davalıya yeni müşteriler kazandırdığını (birinci şart), sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davalının bu müşterilerden önemli menfaatler elde ettiğini, sözleşme ilişkisinin sona ermiş olması nedeniyle, sözleşme süresi içinde bu yeni müşterilerle yapılmış olan işler (sözleşmeler vs.) dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti isteme hakkına kaybettiğini, ispat ettiği takdirde, portföy tazminatı alacağına hak kazanacağını, portföy tazminatının tutarının ise, davalının son 5 yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık ödemelerin ortalaması kadar olacağını, dava dosyasına daha önce, 03.07.2020 tarihli mali bilirkişi raporu sunulduğunu, bu raporda davacının ticari defterlerinin incelendiğini, fakat yukarıda sözü edilen yasal şartların gerçekleştiği hususunun tespit edilemediğini, davacının söz konusu yasal şartların gerçekleştiğini ispata ilişkin başka deliller de sunmadığını, bu nedenle, davacının Portföy Tazminatına ilişkin talebinin, yani dava dilekçesinin netice ve talep kısmının B bendindeki davacı talebinin ispata muhtaç olduğu ve takdirin tamamen mahkemeye ait olduğu,
Stok Yedek Parçaların ve Ekipman Bedellerinin İadesi Bakımından Olağan fesih hakkı kullanıldıktan sonra genel olarak, geride ani edimli bir sözleşmesel ilişkinin varlığını sürdürdüğü, bu bakımdan tarafların doğmuş borçlarının varlığını korumaya devam ettiği, fakat fesih hakkının kullanılmasıyla birlikte, tasfiye ilişkisinin ortaya çıktığı ve buna bağlı olarak tarafların aslen iade borçlarının doğduğunun kabul edildiğini, kural olarak, kendi adına ve hesabına hareket eden ve işletmesine dair riskleri taşıyan bayinin sözleşme sona erdikten sonra elinde kalan stoğun risklerine de katlanması gerekebileceği kabul edilmekle beraber, stokla çalışılan bir sektör olması, sözleşmenin feshinde bayinin kusurlu olmaması ve malların kötüleşmesine yol açılmadığı durumlarda ya da taraflarca stokların iadesine ilişkin sözleşmede hüküm bulunan hallerde stokların geri alınabileceğinin kabul edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmede de, sözleşmenin sona ermesine bağlı iade borçlarının özel şartlara bağlandığının görüleceğini, yetkili servis sözleşmesinin 22/c nolu maddesindeki hükümlere göre; Sözleşme ilişkisinin sona ermesiyle yetkili servis (davacı) derhal, sözleşme ilişkisinin bitiminden sonraki 14.günü aşmamak suretiyle, ….tüm —– orijinal parçaları, risk ve masrafları (satılan malın geri alınma masrafları dahil) yetkili servis (davacı) tarafından karşılanacak şekilde sağlayıcıya (davalıya) aşağıdaki koşullar dikkate alınarak teslim edilmesi gerektiğini,—–parçalarının; Direkt olarak sağlayıcı (davalı) tarafından tedarik ve ikmal yapılır. Yeni ve/halen orijinal paketinde, kullanılmamış, hasarsız ve kullanılabilir durumda olması gerektiğini, Daha önce satılmamış, tamamen yetkili servisin (davacının) mülkiyetinde veya sağlayıcının (davalının) mülkiyetinde olup yetkili servisin (davacının) kullanımına verilmiş olması gerektiğini, hatalı dispozisyondan kaynaklanan masraflar – yetkili servis (davacı) – tarafından karşılanacağını, orijinal —– parçalarının geri alış fiyatlarının, net satış fiyatı üzerinden % 10 amortisman ve yönetim giderleri düşülerek hesaplanacağını, yetkili servisin satın aldığı mali ve satın alma fiyatını belgelemek zorunda olduğunu, Bu hükümler nazara alındığında, Sözleşmenin bu hükümlerine göre, ber şeyden önce davacı (yetkili servis), stoğunda bulunan yedek parçaların davalı tarafından bedeli karşılığından geri alınmasını talebe hak kazanması için, sözleşmenin sona erdiği 28.02.2016 tarihinden itibaren, 14 gün içinde stoğundaki yedek parçaları davalıya teslim etmesi ya da cn azından teslim alınması hususunda talepte bulunması gerektiğini, davacının işbu 14 günlük sürc içinde, stoktaki yedek parçaları davalıya teslim ettiği ya da teslim edilmek istediğine yönelik herhangi bir bildirimde bulunulduğuna dair bir bilgi ya da belge bulunmadığını, iadeye ilişkin taraflar arasındaki sözleşmenin bu hükümleri nazara alındığında; dosyadaki mevcut verilerle, iadeye ilişkin hakkın süresi içinde kullanılmaması sebebiyle, davalının yedek parçaları alma yükümlülüğünün sona erdiğinin düşünüldüğünü, bayilik sözleşmelerinde, tarafların ücretsiz verilen belge, malzeme veya ekipmanla ilgili de geri verme yükümlülüğü olduğu kabul edilmekle birlikte, ancak sağlayıcının talebi halinde ücretle verilen malların iade olabileceğinin kabul edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmede, davacı bayinin faaliyetlerini yürütmek için kullandığı ekipmanın, sözleşmelerin sonlanması halinde davalı tarafından davacıdan bedeli karşılığında iade edileceği ya da satın alınmasına yönelik bir hükme de sözleşmede rastlanmadığından ve kanun da davalıya böyle bir yükümlülük yüklemediğinden, davacının elindeki ekipmanın bedeli karşılığında geri alınmasını davalıdan talep etme hakkının bulunmadığı kanaatine varıldığını, belirten raporunu mahkememize sunmuştur.
Dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek aldırılan 23/06/2022 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle ; 20/10/2021 tarihli kök rapordaki görüşlere bağlı kalındığı bildirilmiştir.
Davacı vekili tarihli 01/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile özetle ; taraflar arasındaki bayilik sözleşmelerinin feshine bağlı olarak, ödenmesi gereken yedek parça stok ve ekipman bedeli olarak 225.000,00-TL’nin sözleşme fesih tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili tarihli 06/10/2022 tarihli dava değerini arttırım dilekçesi ile özetle ; Taraflar arasındaki bayilik sözleşmelerinin feshine bağlı olarak, ödenmesi gereken yedek parça stok ve ekipman bedeli olarak 225.000,00-TL’nin sözleşme fesih tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Portföy tazminatı olarak 184.850,29-TL ‘nin sözleşme fesih tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle 2 yıllık kar kaybından, müvekkil şirketin işyerinden çıkarılmak zorunda kalan personele ödenen tazminat bedelinden ve üçüncü kişilere verilen taahhütlerin yerine getirilememesinden doğan zarara ilişkin olarak 369.700,58-TL ‘nin sözleşme fesih tarihi olan 28.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, rekabeti engelleyen ve hakim durumunu kötüye kullanan davalı şirket aleyhine 4054 Sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca uğranılan zararın üç katı oranında tazminata hükmedilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, aşamalarda aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamıyla birlikte yapılan değerlendirmede, davalı şirketin —- marka araçların —Distribütörü olduğu, davacı ile davalı arasında 2000 yılında —— marka araçlara ilişkin Yetkili Satıcı Sözleşmesi ve Yetkili Servis Sözleşmesi imzalandığı, daha sonra davalı şirketin 20.11.2013 tarihinde yayınladığı Yetkili Satıcılık Kalite Standartları Ve Yönetmelikler kitapçığını dikkate alarak davacı ile yatırım inşaat programı kapsamında yetkili satıcı taahhüdüne ilişkin protokol imzaladığı, işbu protokol ile en geç iki yıl içerisinde yetkili bayilerin belirlenen projeye ve inşaata uygun hale getirilmesinin kararlaştırıldığı, davacı şirketin bu protokol kapsamında düzenlemelere gittiği, ancak davalı şirketçe farklı bir standart proje belirlendiği gerekçesiyle taraflar arasında buna ilişkin yeniden protokol imzalandığı, ancak gerekli şartların yerine getirilmediğinden bahisle davacı şirket ile imzalanan bayilik sözleşmesinin 28/02/2016 tarihi itibariyle feshedildiği, davacı tarafça kendileriyle aynı durumda olan bir çok şirketin sözleşmelerinin feshedilmediği, dolayısıyla işbu haksız feshin haksız rekabet teşkil ettiği, sözleşmenin hukuka aykırı olarak feshedildiği, sözleşmeye güvenilerek tedarik edilen yedek parça stok ve ekipman bedelleri, sözleşmenin devamı süresince elde edilen portföy tazminatı, haksız fesih nedeniyle 2 yıllık kar kaybı ve haksız fesih sebebiyle uğranılan zararların tazmini amacıyla davacının davalı aleyhine mahkememizde tazminat davası açtığı, davacının protokolde belirlenen süreler içerisinde davalının belirlediği yeni standartlara uygun bir binaya ilişkin mimari projeyi hazırlayamadığı ve inşa edemediği, taraflar arasındaki mail yazışmaları incelendiğinde davalının projenin standartlara uygun olarak hazırlanması için talepte bulunduğu ancak buna rağmen davalı tarafça hazırlanamadığı, davalı tarafça 13.08.2014 tarihli ihtarnamede bu durumun ihtar edildiği ve son kez süre verildiği, ancak buna rağmen davalı tarafça projenin hazırlanamadığı, 05.11.2015 tarihli ihtarnamede de taraflar arasındaki sözleşmenin belirlenen standartlara uygun mimari projenin sunulamamış olması sebebiyle feshedildiğinin bildirildiği, dolayısıyla davalının sözleşmeleri haksız olarak sonlandırmadığının tespit edildiği, talimat mahkemesince hazırlanan teknik bilirkişi raporunda davacının plaza binasını yeniden inşa ettirdiği belirlenmiş ise de bu binanın taraflar arasındaki sözleşmenin onaylanmasından sonra inşa ettirmiş olduğu, kaldı ki yeni plaza binasının dahi duyurulmuş yeni standartlara tam olarak uygun olmadığı, davacının bu sebeple tazminat talebinde bulunamayacağının anlaşıldığı, haksız rekabet yönünden yapılan değerlendirmede ise sağlayıcı konumundakı davalının Kalite Standartları ve Yönetmelikler Kitapçığı ve bu kitapçığa bağlı olarak Yatırım İnşaat İş Programı çıkarttığı, yapmış olduğu yenilenme çalışmaları kapsamında, bütün bayilerinden ilgili düzenlemeye uyulmasını istediği, 4/e- Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’ un 59. Maddesi uyarınca rekabet ihlallerinin her türlü yolla ortaya konulması mümkün olmakla birlikte, dosya içerisinde, ilgili yönetmeliğin davalının başka il veya ilçelerdeki bayilerine uygulanmadığı, sadece davacı bayiye uygulandığını gösterir bir belge, yazışma, ilgili konuda Rekabet Kurulu dosyası veya sair bir belge veya bilgi bulunmadığı, dosyadaki mevcut verilerle, rekabet yasağına aykırı bir fiil tespit edilemediğinden, davalının, Kanunun 58. Maddesinin 3. Fıkrasındaki tazminattan sorumlu olamayacağı, davacı tarafça —-. İdare Mahkemesinin —– Sayılı dosyası ile davalı şirket hakkında haksı rekabete yönelik dava dışı şirketlerce dava açıldığı beyan edilmiş ise de işbu dosyadaki davacıların farklı olduğu, dosyamızla bir bağlantısının olmadığı, anlaşıldığından bekletici mesele yapılmasına yönelik talebin reddine karar verildiği, her ne kadar davacı taraf, Fesih Protokolünde öngörülmüş olan 2 yıllık yasal ve sözleşmesel Fesih bildirim süresi içinde, Protokoldeki taahhütlerini yerine getirmemişse de, bu durumun davalıdan olan Portföy Tazminatı talep etme hakkını kaybetmesine yol açmayacağı, Davacının davalıdan, TTK.md.122 hükmünde öngörülmüş olan yasal şartların gerçekleştiğini ispat ettiği takdirde, Portföy Tazminatı alacağına hak kazanabileceği, davacı, sözleşme süresi içinde davalıya yeni müşteriler kazandırdığını sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davalının bu müşterilerden önemli menfaatler elde ettiğini, sözleşme ilişkisinin sona ermiş olması nedeniyle, sözleşme süresi içinde bu yeni müşterilerle yapılmış olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti isteme hakkına kaybettiğini, ispat ettiği takdirde, Portföy Tazminatı alacağına hak kazanacağı, ancak davacının işbu yasal şartların gerçekleştiğinin ispatına yönelik herhangi bir delil sunamadığı, dolayısıyla portföy tazminatına hak kazanamadığı, taraflar arasında imzalanan yetkili servis sözleşmesinin 22/c no’lu maddesindeki hükümlere göre, davacının stokunda bulunan yedek parçaların davalı tarafından bedeli karşılığında geri alınmasını talep edebilmesi için sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde talepte bulunması gerektiği, ancak davacının talepte bulunduğuna yönelik dosya içerisinde herhangi bir belge sunamadığı, dolayısıyla stok ve ekipman bedeline yönelik talepte bulunamayacağı anlaşıldığından, davacının tüm talepleri yönünden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 13.147,85-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 103.751,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Fazla yatan gider avansı ile delil avansı var ise karar kesinleştikten sonra istek halinde yatıran taraflara iadesine, Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde —– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.