Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/140 E. 2022/544 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2017/140 Esas
KARAR NO:2022/544
DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:27/01/2017
KARAR TARİHİ:22/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili diğer müvekkilleri müşterek çocuğu olduğunu, müvekkili —- takibinin dava dilekçesi ekinde sundukları —- ve —- tarihli kayıtlardan anlaşılacağı üzere en az — farklı tarihte —-tarafından yapıldığını, davalı —- teminat timiti dahilinde maddi, manevi zarardan doğan sorumluluğu üstlendiğini,—-tarihli sorgulamada anılan poliçenin davalı şirketi tarafından tanzim edildiğinin anlaşıldığını, davalı sorumluluğu, TTK’nun 1485/1 hükmünün TTK 1458 hükmüne atfi nedeniyle geriye dönük —- yıllık süreyi de kapsadığını, zamanaşımı süresinin ise TTK 1482 nedeniyle de — yıl olduğunu, müvekkili — boyunca davalının sigortalısı doktor tarafından takip edildiğini, ne var ki, anılan doktorun genel olarak tıbbi kötü uygulaması sonucu, —-olarak doğduğunu, doktor ile hasta arasındaki ilişkinin vekalet akdi olarak kabul edildiğini, —herhangi bir şekil şartı öngörülmediğinden doktorun gebelik takibine ilişkin herhangi bir eylem veya işlemi ile vekalet akdinin kurulmuş olduğunu, hastane kayıtları ile doktor ile hasta arasında bir vekalet akdinin kurulduğunun tartışmasız olup, artık doktorun bilgilendirme dahil tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğine dair ispat yükünün davalıya ait olduğunu, sigortalı doktorun müvekkili gebelikte olabilecek hastalıklar, yaptığı (yapacağı) tarama testleri,—- ve benzeri hastalıkların teşhis ve tespitiyle ilgili seçenekler konusunda bilgilendirmediğini, aydınlatılmış rızasını (onam) almadığını, ileri testleri önermediğini,— istemediğini,—- yapmadığı gibi bilgilendirme de yapmayarak aslında birkaç basit test ile saptanabilecek —- gebelikte saptayamayarak —bir çocuğun doğumuna neden olduğunu, —-kapsamında doktor, hastanın müterafik kusuru bulunmadıkça, en hafif kusurundan dolayı bile gerçekleşen zararın tamamından sorumlu olacağını, — hayat boyu devam eden bir iş göremezlik hali olup öncelikle müvekkili bu işgöremezlik hali nedeniyle maddi zarara uğradığını ve dahi bizzat bu acıyı yaşam boyu çekecek olması nedeniyle de manevi zarara uğradığının izahtan vareste olduğunu, BK 56/2 hükmü Borçlar Kanunu’na yeni giren bir hüküm olup bu kapsamda artık bedensel zarara düçar olan kimsenin yakınlarına da manevi tazminat ödeneceği—-yasal olarak öngörüldüğünü, bu kapsamda müvekkilleri anne —-hayat boyu çocuklarını—-olarak görerek acı çekmeye devam edeceğini beyan ederek müvekkili küçük—manevi tazminat, müvekkili baba—-manevi tazminat olmak üzere toplam — tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretiyle davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tedavisinde yer alan hastane ve hekimleri gözönünde bulundurmadan doğrudan müvekkili sigorta şirketine husumet yöneltmek suretiyle, somut olaya ilişkin etkin savunma yapılmasını imkansız hale getirmek istediklerini, tıbbi sürecin hiçbir aşamasında yer almayan müvekkili şirketten, tedaviyi ve müdahaleleri gerçekleştiren hekimin-hastanenin yerine geçerek savunma yapmasını beklemenin hayatın olağan akışına aykırı ve kötü niyetli bir yaklaşım olacağını, bu doğrultuda sözkonusu dava ve uyuşmazlık tıbbi uygulamaları gerçekleştiren —– ilgilendirdiğinden bu davanın kendisine ihbar edilmesini, —— Şartlarına göre alacağın muaccel olma tarihinden itibaren — yıllık zamanaşımı süresinin öngörüldüğünü, olayda tıbbi kötü uygulama —- olarak doğuma sebep olunduğunun öğrenildiği tarih davacı küçük doğum tarihi olan —- tarihi olup —yılık süre içerisinde talepte bulunulmadığından, dava açılmadığından bahsi geçen taleplerin zaman aşımına uğradığını, davanın açılmasından önce sigortalıya söz konusu olayın ihbar edilip edilmediğinin, herhangi bir ihtamame gönderilip gönderilmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, sigortalıya ihbar tarihinde geçerli bulunan ——sorumlu bulunduğunu, bu durumun tespiti halinde şirketleri aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerektiğini, sigortalı hekim tarafından doğum öncesinde yapılan muayenelerde tıbbi uygulama hatası ya da özensizlik bulunmadığını, yeterli ve gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile şirketlerine müracaat tarihinden öncesinde şirketlerinin temerrütünün söz konusu olmadığını, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün belgelerin ibrazından itibaren —- işgünü içinde, böyle bir başvuru olmadığı takdirde dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihlerden öncesi için faiz sorumluluklarının bulunmadığını, meydana gelen sonucun ortaya çıkması ile sigortalı hekimin fiilleri arasında nedensellik bağı kurulamadığını beyan ederek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, dava konusu olay ile sigortalı doktor müdahaleleri arasında illiyet bağı bulunamadığından davanın husumet nedeniyle reddine, dava konusu olayda tıbbi kötü uygulama hatası olmadığından davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı annenin —–yaş üstü olduğundan kendisine doğrudan — önerdiğini ve aileyi —- yönlendirdiğini, ancak davacı anne-baba amniyosentez uygulamasını kabul etmediğini, daha risksiz gördükleri üçlü tarama testini dahi gönülsüzce yaptırmak istediklerini, hangi testin yapılacağı aileye ait bir karar olduğundan, müvekkilinin ailenin bu kararına uygun olarak, —- tarihinde — isteği yaptığını, —- tarihinde sonuç çıktığını, buna rağmen aile test sonucunun çıkmasından— gün, testin istenme tarihinden ise neredeyse bir ay sonra sonuçları değerlendirmesi için yine müvekkili hekime başvurduğunu, aradan geçen süre dahi, ailenin yapılacak tarama testleri hususunda ne kadar isteksiz olduğunu ve müvekkilinin ısrarlı aydınlatması ve yönlendirmesiyle yapıldığını ortaya koyduğunu, müvekkilinin, bu aşamada yüksek riskli çıkan test sonucuna göre—- yapılmasının çok önemli olduğunu, mutlaka yaptırılmasını gerektiğini davacı aileye aktardığını, ancak ailenin kulaktan dolma bilgilerle riskli olduğunu düşündüklerini amniyosentez testinin yapılmasını kabul etmeyince, müvekkilinin bu kez yapacak bir şeyi kalmadığından, davacı anneden amniyosentezle ile karşılaştırıldığında tanısal değeri çok daha az olan ayrıntılı —– istediğini, müvekkilinin, daha donanımlı ve güvenilir olduğundan ayrıntılı —– yaptırılmasını rutin uygulama olarak riskli hastalarından istediğini, somut olayda, davacı ailenin, müvekkilinin bu önerisini dahi reddederek, ayrıntılı——- anne baba tarafından açılan davada ilk ortaya konulması gereken anne-baba ile hekim arasındaki hukuki ilişkinin niteliği olduğunu, davacı anne babanın doğrudan müvekkiline değil, —- hastanesi olan ——- başvurduklarını, dolayısıyla müvekkil hekim ile davalı anne baba arasında kurulmuş bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, müvekkilinin, aileyi —–hususunda aydınlatmış da olsaydı da, —–tedavi edebilmesi ve çocuğunda sağlıklı olarak doğmasını sağlayabilmesi mümkün olmayacağını, müvekkilinin —–doğan çocuğa karşı hukuka aykırı ve kusurlu bir eylemi veya eylemsizliği bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; davacı hamileliği döneminde davalı şirketinin sigorta örtüsü altında bulunan —- tarafından takibinin sağlandığı, ancak doktorun hamilelik döneminde — teşhis edememesi ve bu konuda anne ve babayı bilgilendirmemesi nedeniyle —-olarak dünyaya geldiği, bu nedenle hekim hatasına dayalı olarak küçüğün iş göremezlik ve bakıcı tazminatı ile davacı anne baba yönünden manevi tazminat istemine ilişkin olup, Uyuşmazlığın; davacı anne hamileliği döneminde doktor olarak takibini yapan —- hekim hastasının bulunup bulunmadığı, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği, olayın sigorta teminat şartlarında kalıp kalmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davacılar vekili —-tarihinde ıslah dilekçesi sunarak; müvekkili —-için —–maddi tazminat,—-iş göremezlik, —–manevi tazminat, müvekkili anne için —— manevi tazminat, müvekkili baba—– manevi tazminat olarak dava değerini HMK 107.md tahtında —– artırarak—– olarak ıslah ettiği ve dosyanın heyete tevdi edildiği anlaşılmıştır. —hasar dosyası, hastane kayıtları ve raporları—- raporu, küçüğün iş göremezliğine ilişkin celp ve ibraz edilmiş, bilirkişi incelemesi yapılmıştır.Her ne kadar —- Kurumu tarafında düzenlenen raporda; dava konusu olayda hastanın — yaşında olduğu, — testin yapıldığı ve referans aralığının—–olduğu, buna göre kişiye —- yöntem önerilmesinin gerekmediği, ancak — yaş dolayısıyla hastaya —tanı yöntemlerinin önerilmesinin beklendiği, dosyada buna yönelik herhangi bir tıbbi belge bulunmadığı, bu durumun —-ile aydınlatılması gerektiği, doktorun açıkça kusurlu bulunmadığı yönünde rapor düzenlenmiş ise de, hastayı takip eden doktorun kişiye sözel yada yazılı olarak —- yöntem önerdiğine ilişkin dosyada somut delil sunulamadığı anlaşılmıştır. Hekim ile hasta arasındaki ilişkin vekalet akdi mahiyetinde olup, vekil özenle davranmak zorundadır ve en hafif kusurundan bile sorumludur. Doktor hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumda bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Ayrıca — sayılı —- Birliği Kanunun 59/g maddesi uyarınca çıkartılan —– ” aydınlatılmış onam” başlıklı 26.maddesine göre sağlıkla ilgili her türlü girişimin kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabileceği düzenlenmiştir. Yine — Yönetmeliğinin 11.maddesinde ve 15.maddesinde teşhisin konulması, tedavinin yapılması, hastalığın muhtemel sebepleri, müdahalenin ne şekilde yapılacağı, muhtemel komplikasyonlar, muhtemel tedavi yöntemleri, hastanın tedaviyi red etme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskler, hastanın dağlığı için kritik yaşam tarzı önerileri, gerektiğinde tıbbi yardıma nasıl ulaşılabileceği hususlarında bilgi verileceği düzenlenmiş olup, –.maddesinde ise; bilginin mümkün olduğunca sade şekilde tereddüt ve şüpheye yer verilmeden hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde verileceği düzenlenmiştir.Dava konusu olayda davacı taraf dava dışı hekimin kusurlu davranışı sebebiyle anne karnındaki bebekte var olan —- tespit edilmediğini, riskli gebeliği sonlandırma hakkının elinden alındığını ileri sürmektedir.Bebeğin—- olup olmadığının tespiti için kesin tanı yöntemlerine başvurulması gerekmekte, ancak bu yöntemler de düşük gibi riskleri beraberinde getirmektedir. Bu durumda hekim, test sonucunda elde edilen verileri, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemleri, bu yöntemlerin risklerini açıklanan mevzuat hükümleri gereğince ve usulünce anneye açıklamalı ve onu aydınlatmalıdır. Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin ispat yükü ise hekimdedir.Dosyaya sunulan deliller kapsamında davalı sigortanın sigortalısı olan dava dışı hekimin aydınlatma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirdiği ispatlanamamıştır.
Davacıların maddi tazminat talepleri yönünden davacı küçüğün bedensel zararı, zarar süresi, tazminatın parasal unsurları, sürekli iş göremezlik yönünden bilinen ve bilinmeyen dönem zararları, bakıcı gideri ihtiyacı olup olmadığı, bakıcıya ihtiyaç duyulacak zarar süresi, bu konuda bilinen ve bilinmeyen döneme ilişkin hesaplama yöntemi, poliçe ve teminat kapsamı nazara alınarak herhangi bir kusur indirimi yapılmaksızın yapılan hesaplama sonucunda sürekli iş göremezlik yönünden davacı küçüğün—– tazminat talep edebileceği, bakıcı gideri yönünden— bakıcı gideri talep edebileceği, sigortanın teminat limitinin—-olduğu, buna göre maddi tazminat talebi yönünden davanın ıslah edilmiş haliyle tam kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın niteliği, iş göremezlik oranı, davacılarda oluşturduğu elem ve üzüntü nazara alınarak davacıların talep ettikleri manevi tazminat tutarlarının makul olduğu kanaatine varılarak sigorta teminat kapsamında yer alan manevi tazminat istemlerinin de tam kabulüne karar verilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle
A)MADDİ TAZMİNAT Yönünden;
1-Davanın ıslah edilmiş haliyle kabulü ile davacı —–Maddi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak küçüğe velayeten davacılara verilmesine,
B)MANEVİ TAZMİNAT Yönünden;
1-Davanın kabulü ile davacı —- Manevi tazminatın anne—— Manevi tazminatın, baba —–Manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
C-HARÇLAR:
Alınması gereken —- harçtan, peşin alınan —-ve — Islah harcı toplamı —– mahsubu ile bakiye —– harcın davalıdan tahsili ile —– kaydına,
Ç-YARGILAMA GİDERLERİ:
Davacılar tarafından yapılan—– bilirkişi gideri, —— tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam—–ile—- harç gideri toplamı olan —- yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
D-VEKALET ÜCRETLERİ:
Maddi Tazminat Yönünden:
Davacılar lehine AAÜT uyarınca taktir edilen—– nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
Manevi Tazminat yönünden:
Davacılar lehine AAÜT uyarınca taktir edilen —-nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiline, davacılara verilmesine,
E-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair,davacı vekili ile ihbar olunan vekilinin yüzlerine karşı, davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren —hafta içinde —- açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.