Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1130 E. 2018/969 K. 09.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1130 Esas
KARAR NO : 2018/969
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 18/10/2017
KARAR TARİHİ : 09/10/2018
Mahkememizde görülen davanın yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Taraflar arasında 10.02.2011 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığını, bayilik sözleşmesinin davalı tarafından 27.05.2016 tarihinde sözleşmeyi fesih ihtarına kadar devam ettiğini, müvekkilinin kendisine tebliğ edilen fesih ihbarına kadar bayilik görevini yerine getirdiğini, davalı tarafından gönderilen fesih ihbarında 20.02.2011 tarihinde imzalanan bayi sözleşme süresinin 5 yıldan fazla olamayacağını iddia ederek sözleşme süresinin 20.02.2016 tarihinde dolduğunu beyan ettiğini, ancak durumun böyle olmadığını, …….bayilik sözleşmesinin 26’cı maddesinde sözleşme süresinin sona ermesinden bir ay önce yazılı bildirim koşulu ile sözleşmenin sona erdirilebileceğinin belirtildiğini, davalının sözleşmede yer alan hiçbir şartı yerine getirmeden 27.05.2016 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini, davalının sözleşmenin bitim tarihi olan 10.02,2016 tarihinden bir ay öncesinde fesih için bildirimde bulunmaması nedeni ile sözleşmenin yenilendiğini, müvekkilinin bayilik faaliyetlerini sürdürdüğü taşınmazın kira süresini uzattığını, bu taşınmaz içiıı masraflarda bulunduğunu ve davalı kuruma hak ediş faturaları kestiğini, davalının 07.06.2016 tarihine kadar müvekkilini oyalayarak zarara uğrattığını, 2016 yılı Şubat ve Mart hak ediş faturalarını ödediğini, ancak 2016 yılı Nisan Mayıs ve Haziran faturalarını ödemediğini, bu aylara ilişkin hak ediş faturasını davalı tarafa gönderdiğini, davalının faturayı kabul ettiğini, müvekkiline iade etmediğini, bu durumun davalının borcu kabul ettiğinin en büyük delili olduğunu, açıklanan nedenlerle vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmcdilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :Davalı vekili savunmasında özetle: Davacı ile müvekkili arasında 20.02.2011 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmenin 19 maddesinin; ”İşbu sözleşmenin süresi sözleşme imza edildiği tarihten itibaren i yıldır, sözleşme taraflardan birinin sözleşme süresinin sona ermesinden J ay önce yazılı bildirimi ile sona erdirilmediği takdirde, aynı koşullarda gelecek her yıl yürürlükte kalır, işbu sözleşme süresinin otomatik olarak uzaması halinde sözleşme süresi hiçbir şekilde 5 yıldan fazla olamayacak, 5 yılın sonunda sözleşme konusu işe devam etmek istedikleri takdirde aralarında anlaşarak yeni bir bayilik sözleşmesi im zalayacaklardır.” hükmünün yanlış anlaşılmaya veya uygulamaya mahal vermeyecek şekilde açık olduğunu, o nedenle 5’ci yılın sonunda sözleşmenin feshi İçin İhlar yapılmamış olmasından ötürü sözleşmenin devam etmiş sayılacağı yönündeki davacı iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, yeni bir sözleşme imzalanmasının şart olduğunu, Fesih işleminin taraflarca içeriği kabul edilen sözleşmeye uygun şekilde yerine getirilmiş olup, davacının tazminat talebinin haksız olduğunu, Bayilik sözleşmesinin 20 maddesinin; ”sözleşme devamı süresince herhangi bir zamanda ……gün önceden, bayi ise 1 ay önceden noter kanalı ile ihbarda bulunmak koşulu ile işbu sözleşmeyi herhangi bir sebep göstermeksizin sona erdirebilir” hükmünün dc tarafları bağlayıcı ve dava konusu ihtilafı çözümleyici başka bir unsur olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin özel hüküm gereğince en fazla 5 yıl olabileceğini 5 yılın sonunda ise yeni bir sözleşme düzenlenmediğinin aşikar olduğunu, bu nedenle yeni bir sözleşme düzenlenmesi gerekliliğini bilen ve basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü gereğini bilmesi gereken davacının sözleşmenin devam edeceği zannı ile uğradığını iddia ettiği zararlarının müvekkili şirketi bağlamadığını, Yine sözleşmenin 20.7 maddesinin; “Sözleşmenin ……… tarafından feshi halinde bayi herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz’ hükmünde olduğunu, buna göre davacının müvekkilinden hiçbir hak ve alacak iddiasında bulunamayacağını, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, davaya konu faturaların icra takibine konu edilmelerinin söz konusu olamayacağını, taraflar arasındaki sözleşme süresinin sona ermesinden dolayı bayilik faaliyeti yürütme yetkisi kalmayan bayiinin hak ve alacağı kalmamasına rağmen sürdürdüğü hizmetine karşılık 2016 Şubat ve Man faturalarının Ödendiğini, hatta davaya konu 2016 yılı Nisan-Mavıs-Haziran hak ediş faturalarının da müvekkili şirket kayıtlarına alındığını, ancak davacının müvekkil şirkete borçlarından ötürü mahsuben ödeme yapılmadığını, davacının halen müvekkiline borcu bulunduğunu. bayilik sözleşmesinin 20.8 maddesinin; ”…… sözleşme uyarınca bayie karşı doğacak alacakları nedeniyle taraflar arasında TTK 87 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir cari hesabın olduğu taraflarca kabul edilir”’ hükmünde olduğunu, yine aynı sözleşmenin Delil Şartı başlıklı 25’ci md gcreğince taraflar arasında doğabilecek tüm uyuşmazlıklarda ……… beyan, belge, defter kayıtları HUMK 287 md anlamında geçerli, bağlayıcı ve münhasır delil teşkil edeceği hususlarının taraflarca kararlaştırıldığını, (TBK md/f l) Kural olarak maddi zararının olduğunu iddia eden davacının hem zararının varlığını, hem miktarım hem de zarara sebebiyet veren olayla zarar arasındaki illiyet bağını kanıtlamak zorunda olduğunu, ancak dava dilekçesinde davacının iddialarını destekler ne maddi bir delil ne de zararın miktarını gösterir bir beyan olmadığını, ayrıca söz konusu işyerinin sadece müvekkili şirketin bayilik faaliyetini mi sürdürmek üzere kiralandığı ve sözleşmenin sona ermesi üzerine işyerinin kullanılmaya devam edilip edilmediği konularının açıklanması gerektiğini, açıklanan nedenlerle haksız davanın reddine, itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına ve kötü niyetli olduğu açıkça göriilen davacının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağına dayalı icra takibine yapılan itirazın iptali davasına ilişkindir.
İstanbul Anadolu 23. İcra Müdürlüğü’nün ……… Esas sayılı dosyası getirtilerek dosyamız içine konmuştur. İcra takibi incelendiğinde, ödeme emrinin 19/10/2016 tarihinde borçlu/davalıya tebliğ edildiği, borçlunun 24/10/2016 tarihinde borca ve faize itiraz ettiği ettiği, hem icra takibine itirazın hem de iş bu itirazın iptali davasının süresinde açıldığı, uyuşmazlığın borca, faize kısaca esasa ilişkin olduğu, icra müdürlüğünün yetkisine bir itirazın olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı, davalı ile aralarında 10/02/2011 tarihli bayilik sözleşmesi uyarınca aralarında ticari ilişki bulunduğunu, sözleşmenin sona erdiği 27/05/2016 tarihine kadar bayilik görevini yerine getirdiklerini, davalının sözleşmeyi haksız yere feshettiğini, sözleşmedeki ”Sözleşme süresinin sona ermesinden 1 ay önce yazılı bildirim koşulu ile sözleşmenin sona erdirileceği” koşuluna aykırı olarak 27/05/2016 tarihinde ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, bu nedenle sözleşmenin yenilenmiş sayılması gerektiğini, son olarak kesilen hak ediş faturalarının davalı tarafından ödenmediğini iddia etmiş; davalı ise, bayilik sözleşmesinin süresinin 5 yıl olduğunu, bu süreden sonra yeni bir sözleşme imzalanması halinde ilişkinin devam edebileceğini, davacı ile yeni bir bayilik sözleşmesi imzalamadıklarını, fesih işleminin usule uygun olduğunu davacının Şubat ve Mart 2016 tarihlerine ilişkin hak edişlerinin ödendiğini, davaya konu alacağı oluşturan Nisan, Mayıs, Haziran 2016 hak ediş faturalarının kayda alındığını, ancak davacının borçlarının mahsup edilmesi sonucunda bakiye alacağın bulunmadığını savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller ve tarafların defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile; taraflar arasında 10/02/2011 tarihli bayilik sözleşmesi uyarınca aralarında ticari ilişki bulunduğu, sözleşmenin davalının fesih ihbarı ile 27/05/2016 tarihinde sona erdirildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin delil şartı başlıklı 31. Maddesi uyarınca davalının ticari defter ve kayıtlarının kesin delil olarak kabul edildiği, davacının alacağına dayanak olarak gösterdiği Nisan-Mayıs-Haziran 2016 dönemine ait hak ediş bedellerine ait faturaların davalı tarafından kabul edilip ticari defter ve kayıtlarına işlenmiş olduğu, her ne kadar davalı ”davacı şirketten mahsubu gereken alacaklarının bulunduğu” yönünde savunma yaptığı görülmüş ise de, davalının alacağı olduğuna dair herhangi bir delil veya belge sunmadığı, tarafların defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacının 2016 yılı Nisan-Mayıs-Haziran hak edişlerinden dolayı davalıdan 12.047,08 TL alacaklı olduğu, davalı tarafından yapılan feshin taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 19. maddesindeki ”sözleşme süresinin en fazla 5 yıl olabileceği, 5 yılın sonunda sözleşme konusu işe devam etmek istedikleri takdirde aralarında anlaşarak yeni bir bayilik sözleşmesi imzalanması gerektiği” yönündeki hükmü gereğince geçerli bir fesih olduğu ve davacının feshin geçersiz olması nedeniyle talep ettiği (cari hesabı aşan) tazminat talebinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabulü ile; davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 12.047,80 TL üzerinden devamına, takipten önce temerrüt oluşmadığından davacının işlemiş faiz ve fazlaya ilişkin isteminin reddine,
Alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
2-Alacak hesabı yargılamayı gerektirdiğinden davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gerekli 822,98 TL harçtan peşin alınan 149,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 673,20 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından bilirkişi ve tebligat ücreti olarak yapılan 671,00 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranı dikkate alındığında bakiye 651,87 TL’sinin ve 31,40 TL başvurma harcı ile 149,78 TL peşin harç olmak üzere toplam 833,05 TL masrafın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından tebligat ücreti olarak yapılan 42,00 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranı dikkate alındığında bakiye 1,20 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, arta kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
7-Hüküm altına alınan miktar üzerindenn AAÜT hükümlerine göre davacı lehine 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Reddedilen kısım yönünden davalı lehine 353,51 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/10/2018