Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1148 E. 2022/313 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1148 Esas
KARAR NO: 2022/313
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 13/10/2016
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Borçlulardan —-müvekkili bankanın —arasında akdedilen —-istinaden akit şirkete krediler kullandırıldığını ve kullandırılan kredilerin geri ödemesi olmaması sebebi ile borçlular hakkında —– sayılı dosyasından alacaklarının tahsili amacıyla takibe geçildiğini, borçlular tarafından söz konusu takibe itiraz edildiğini, —- tarafından akdedilen kredi sözleşmelerinde eşinde imza ve onayının bulunması gerektiği ileri sürülerek eşin onay ve imzası bulunmaksızın kefilliğin geçersiz olduğu iddia edildiğini, ancak ——–uyarınca eşin rızası gerektiğini, daha sonra ——— kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler—– rızası aranmaz” hükmünün eklendiğini, İlgili hüküm gereğince yalnızca —–tarihli arasında kullanılan kredilerde eşin rızasının gerektiğini, bu davada müvekkili banka ve borçlular arasında imzalanan —– bu tarih aralığında akdedilen sözleşme bulunmadığını, bu şebeple bir takım borçlular tarafından iddia edilen eşin rızası ve imzası olmadan alınan kefaletin geçersiz olduğu iddiasının yerinde olmadığını, diğer bir itirazın ise müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin kefalet limitlerine ilişkin olduğunu, borçlular ve müvekkili banka arasında akdedilen —-çerçeve kullandırılan kredilerden dolayı kefalet sorumluluğunun devam edeceğini,—çerçeve sözleşmesi niteliğinde olduğu için —-uyarınca müşteriye farklı zamanlarda krediler kullandırıldığını, bu bağlamda müşteriye —– akdedildiğini, akdedilen sözlesmeler uyarınca müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin sorumlulukları devam ettiğini, sözleşmelerdeki müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin kefalet limitlerine göre takibe sorumlu oldukları miktarların belirtildiğini, buna göre — bütün —-sözleşmelerdeki üst limit kadar imzası bulunduğu için borcun tamamından sorumlu olduğunu, —- yıllarında akdedilen sözleşmelerde sırasıyla — sorumlu olduğunu, — borcun—- kefil olduğunu, ——- kefil olduğunu, borçluların iddia ettikleri gibi aynı sözleşmelerde imzaları bulunan kefillerin farklı sorumluluk miktarları ile takibe konu edilmiş olması gibi bir şeyin söz konusu olmadığını, ——— tarafından kefillikten dönme hakkının kullanıldığını bu sebeple kefalete güvenme sebebiyle ortaya bir zararın çıkması ve kefalete güvenerek kredi kullandırıldığının ispatlanması gerektiğinin iddia edildiğini, kefaletten dönme hakkının kullanılmasında belli koşullarının mevcut olduğunu, İlk ve en önemli koşulunun borcun doğmamış olması olduğunu, somut olayda kefaletten dönme keyfiyetinin müvekkili bankaya tebliğ edildiği —- tarihine kadar krediler kullandırıldığını ve borcun doğduğunu, borç doğduğu için kefaletten dönme hakkının kullanılmasının söz konusu olamayacağını, bu hususun —– yevmiye numaralı ve —– yevmiye numaralı ihtarnameleri ile bildirildiğini, ayrıca kredi sözleşmelerinin karşılıklı taahhütler içerdiğinden kefil veya kefiller tek yanlı olarak bildirdikleri irade beyanı ile kefaletten vazgeçemeyeceğini, bu şekilde bir bildirim akdinin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmayacağını, imzalanan ilk — Maddesine göre kefalete ilişkin BK 493 ve 494., maddeleri uyarınca kefaletten kurtulma imkanı veren haklardan feragat etmeyi ve bu maddelere dayanarak bankaya karşı hiçbir iddia ve istekte bulunmamayı kabul ettiklerini, borçlular ve müvekkili banka arasında imzalanan —- uyarınca müvekkili bankanın borçlulardan —- çekin banka sorumluluk bedeli ve —masraf olmak üzere toplamda —- alacağı bulunduğunu beyan ederek—– dosyasından başlatılan takibe davalı borçlular tarafından yapılan itirazın kaldırılarak — tarihi ilibariyle alacak miktarı olan —– üzerinden takibin devamına. davalıların kötü niyetle borca itiraz etmiş olmaları sebebiyle %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmelerine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; Alacaklı ile kredi borçlusu şirket arasında — mevcut olduğunu, bütün sözleşmelerde—yetkili mahkeme olarak — adliyesinin yetkili kılındığını, borca itirazla birlikte yetki itirazında bulunduklarını, müvekkilinin nakdi ve gayrinakdi krediye kefaleti bulunmadığını, —- tarihinde yürürlüğe giren yeni —– uyarınca kefillere kefalettem dönme hakkı tanındığını, bankaya müvekkili tarafından—-yevmiye numaralı ihtarname ile şirket ile ortaklık ve yönetimsel bir bağ kalmaması nedeniyle yeni —uyarınca kefaletten dönme keyfiyeti iletildiğini, bildirimin —- tarihinde tebliğ edildiğini, bu nedenle kefaletten dönme beyanında bulunanlara başvuru için B.K. 599/2.maddesinin “Kefil, alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür” hükmü gereği, zararın ve miktarının ortaya çıkması ve kefalete güvenilerek kredi kullandırıldığının ispatı gerektiğini, asıl borçlular adına alınmış aciz vesikası veya rehin açığı belgesi gibi belgeler alınmadan ve yukarıdaki hususlar ispatlanmadan kefaletten dönenlere başvuru yapılmasının yasaya açıkça aykırı olduğunu, dava dilekçesinde kefaletten dönülemeyeceğine ilişkin olarak öne sürülen —– yılına ilişkin olup, kefaletten dönme müessesinin — düzenlendiğini ve — tarihinde yürürlüğe girdiğini, bu nedenle davacının bu husustaki iddialarının hukuki dayanaktarı yoksun olduğunu, —- şarta ilişkin tüm maddeleri tarihe bakılmaksızın uygulanmasının yasa gereği olduğunu, borçlu şirketten alınan bilgiye göre —–işletmelerinden alınan müşteri çekleri tahsil cirosu ile alacaklı bankaya kredi ödemesi olarak ibraz edildiğini, bu çeklerin tahsilatı hakkında bilgi verilmediği gibi borca mahsuplarının da yapılmadığını, bu çeklerden —- tarafından keşide edilen —– bedelli çekin banka tarafından yasal süresi içinde ibraz edilmeyerek kambiyo senedi vasfının kaldırıldığını ve —–dosyası ile keşideciye ilamsız icra yolu ile takip başlatıldığının öğrenildiğini, davacının bu kusuru ile yapamadığı tahsilatın da borçluya takip başlatılmış olmasına rağmen dava konusu kredi borcuna mahsup edilmediğini, alacaklı bankanın kat ihtarnamesine karşı —- numaralı ihtamamesi ile itiraz edildiğini, borçlu şirket tarafından iflas erteleme talebinde bulunulmuş ve ——dosyasından ihtiyati tedbir kararı verildiğini ve bu nedenle muaccel bir alacak söz konusu olmayıp, ihtiyati tedbir kararı nedeniyle de icra takibi yapılamayacağını beyan ederek yetki itirazlarının kabulünü ve yetkisizlik kararı ile dosyanın yetkili—— Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, %20′ den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı bankanın müvekkili hakkında —– dosyası ile icra takibi yaptığını, bu icra takibine yasal süresinde itirazları üzerine bu davayı açtıklarını, öncelikle davacı bankanın ne icra takibinde ne de huzurdaki davada asıl borçlu —-hesap ekstrelerini müvekkiline tebliğ etmediğini, alacaklı banka tarafından müvekkiline gönderilen—- yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesinin ekinde hesap ekstresi olmaksızın —- tarihinde tebellüğ edildiğini, alacaklı bankanın bu usulsüz ihtarnamesine karşı müvekkili tarafından —-yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz edildiğini, —- hükmünün yürürlükte olduğu —– tarihleri arasındaki dönem içerisinde cari hesap ilişkisi şeklinde devam eden bu sözleşmelerin yasanın amir hükmüne uyarlanmaması nedeniyle sözleşmelerin hükümsüz hale geldiğini, bu durumda yasada sonradan yapılan değişikliğin bu hükümsüzlüğü ortadan kaldırmayacağını,—- müvekkilinin ve diğer kefillerin eşlerinin rızası bulunmadığını, sonradan tamamlatılmadığını, — tarihinden sonra doğan borçlardan müvekkilinin ve diğer kefillerin yasanın bu amir hükmü gereği yerine getirilmediğinden sorumlulukları bulunmadığını, dolayısıyla kefaletlerin yok hükmünde olduğunu, —-asıl borçlu şirket ortaklarının şirketteki hisseleri oranında borca kefil olduklarını, borca kefil olan kefillerin yeni sözleşmeye düşük miktarlarla kefil olması hususunun alacaklı banka tarafından kabul edilmiş olmasının da müvekkilin bu beyanını açık şekilde ispatladığını, aksi halde bankanın kısmi kefalet yerine tüm borca kefalet talebinde bulunmuş olma imkanına sahip olabileceğini, bunun dahi —- tarihli kredi sözleşmesinin, eski sözleşmeleri hükümsüz kılma iradesi taşıdığını ifade edeceğini, davacı tarafın dava dışı asıl borçlu —– alacaklı olabileceğini, ancak bu borçtan kefil olan müvekkili ile diğer kefillerin sorumlu olmadığını, davacının elinde bulunan —- bedelli —- müvekkilini ve diğer kefilleri sorumlu tutmak için tüm kredi sözleşmelerini icra takibine konu ettiğini, oysa davacının hangi kredi sözleşmesinden ne kadar borç bulunduğuna dair bir beyanda bulunmadığını, davacının asıl borçludan tahsil edemeyeceğini ve dosyada bulunmayan farklı kredi sözleşmelerinden kaynaklı borçları müvekkilinden tahsil etme haksız çabası içinde olduğunu beyan ederek davanın reddine, davacının icra inkar tazminat taleplerinin reddine, davacının % 20’den aşağı olmamak kaydıyla tutarında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı—- vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle İcra Müdürlüğü tarafından yetki itirazı hakkında karar verilmesinin ve bu kararın kesinleşmesi gerekirken dava yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, müvekkilinin nakdi ve gayri nakdi krediye kefaletinin bulunmadığını, —- tarihinde yürürlüğe giren—-uyarınca kefillere kefaletten dönme hakkı tanındığını, davacı bankaya müvekkili tarafından —–yevmiye numaralı ihtarname ile şirket ile ortaklık ve yönetimsel bir bağ kalmaması nedeniyle —– uyarınca kefaletten dönme keyfiyetinin iletildiğini, bildirimin —- tarihinde tebliğ edildiğini, asıl borçlular adına alınmış aciz vesikasının veya rehinin açığı belgesi gibi belgeler alınmadan, bu hususlar ispatlanmadan kefaletten dönenlere başvuru yapılması yasaya açıkça aykırı olduğunu, dava dilekçesinde kefaletten dönülemeyeceğine ilişkin olarak öne sürülen—- yılına ilişkin olup, kefaletten dönme müessesinin — düzenlendiğini —- tarihinde yürürlüğe girdiğini, bu nedenle davacının bu husustaki iddiaları hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dava dilekçesinde — eş muvafakati konusunda değişiklikten bahisle eş muvafakatinin —- tarihleri arasında geçerli olduğunu, bu tarihten sonra ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletlere bağlı ——eş muvafakatinin aranmayacağının belirtildiğini, ancak müvekkilinin —- tarihli ——– sona erdiğini, hissedarlık ilişkisinin de bittiğini, müvekkilinin hissedarlık ve yönetim ilişkisinin sona ermesinden sonra banka tarafından eş muvafakati olmaksızın borçlu şirkete kredi kullandırıldığını, eş muvafakati olmadan kullandırılan kredilerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, bu hususun borçlu şirket genel kurul tutanaklarının ve pay defterinin celbi ile bankanın kredilerin hangi tarihlerde kullandırdığının belirlenmesi ile çözüleceğini, dosyaya kısmen sunulmuş genel kredi sözleşmelerinin zincirleme olarak yenilendiğini, genel kredi sözleşmeleri kefaletlerinin hissedarların hisseleri oranına çevrilmek suretiyle —-bedelli sözleşme ile yenilendiğini, kredilerin bu şekilde kullandırıldığını, yürürlükteki işbu —- kefaletten dönme beyanlarına kadar geçerli olacak şekilde müvekkilinin sorumluluğu———sınırlı olduğunu, kredi borcunun miktarına ilişkin de uyuşmazlığın bulunduğunu, borçlu şirketten alınan bilgiye göre ——bedelli dilekçeleri ekinde sunulan listede belirtilen —- işletmelerinden alınan müşteri çeklerinin tahsil cirosu ile alacaklı bankaya kredi ödemesi olarak ibraz edildiğini, bu çeklerin tahsilatı hakkında bilgi verilmediği gibi borca mahsuplarının da yapılmadığını, bu çeklerden —-tarafından keşide edilen —- bedelli çekin banka tarafından yasal süresi içinde ibraz edilmeyerek kambiyo senedi vasfının kaldırıldığını ve —- dosyası ile keşideciye ilamsız icra yolu ile takip başlatıldığının öğrenildiğini, davacının bu kusuru ile yapamadığı tahsilatında borçluya takip başlatılmış olmasına rağmen dava konusu kredi borcuna mahsup edilmediğini, davacı banka tarafından kullandırılan kredinin —- altında olduğundan banka kredi alacağının başvurulması halinde bu fondan tahsil edebileceğini, alacaklı bankanın kat ihtarnamesine karşı —- numaralı ihtarnamesi ile itiraz edildiğini, bu nedenle kesinleşmiş bir kat ihtarnamesi mevcut olmadığını, borçlu şirket tarafından ——-talebinde bulunulduğunu ve —— dosyasından ihtiyati tedbir kararı verildiğinden muaccel bir alacak söz konusu olmayıp, ihtiyati tedbir kararı nedeniyle de icra takibi yapılamayacağını beyan ederek yetki itirazlarının kabulünü ve yetkisizlik kararı ile dosyanın yetkili —– Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, %20′ den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı—-vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Kredi kullandırılan —- gibi küçük hissedarı olduğunu, müvekkilinin kefil olarak sorumlu olacağı miktarın her aşamada hisse oranı ile uyumlu bir borç altına girme arzusu içinde olacağı, Davacı bankanın ——– olduğundan bahisle baştan itibaren —-ayakta tutmaya çalışması ve bunların hepsini alacağına dayanak yapmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu — arasında muühtelif tarihlerde imza edilmiş — ayrı — bulunduğunu, bunların bir önceki kredi ilişkisinin kapatılması/tasfiye edilmesi suretiyle imza edilen sözleşmeler olduğunu, imzalanan son —tarihli — müvekkilinin kefil olarak sorumlu bulunduğu üst limitin —- düşürüldüğünü, kefaletin bu limit ile yenilendiği, bir an için kredi ilişkisinin kapatılarak/tasfiye edilerek yenilendiğinin kabul edilmemesi durumunda dahi ortada mevcut — farklı — bulunması karşısında borcun hangi —- dayandığının belirlenmesi gerektiğini, —- sonradan doldurulduğundan kefaletlerin geçerli olmadığı gibi —– tarihli olanların adi kefalet hükmünde olduğunu, davacı alacaklı bankanın teminatlara özen gösterme yükümlüğünü ihlal ettiğini ve kefillerin borcunun davacı bankanın müvekkili ve diğer kefillerin imza etmiş oldukları kefalet bu miktarda düştüğünü, sözleşmelerinde belirtilen limitlerde sorumlu tutarken aynı durumda bulunan müşterek borçlu müteselsil birlikte kefil —-borcun sadece—– kısmından sorumlu tuttuğunu, oysa bu kefilin de tüm sözleşmelerde imzası bulunduğunu, bu nedenle müvekkilinin bu rakamın üzerindeki borca ilişkin sorumluluğunun ortadan kalktığını, alacaklıya teminat olarak verilmiş bulunan kıymetli evraklardan doğan haklarda —- yükümlüğünü kapsadığını, dava dilekçesi ile talep edilen —- masraf kaleminin İcra takip talebinde yer almadığından itirazın iptali davasına konu edilemeyeceğini, çek yapraklarından dolayı — için kefillerden çek kapsamında kefillerden talep edilemeyeceğini, davacının çek ek taahhütnamesi alınmadığından bu bedelin —- oranlarının fahiş olduğunu ve nasıl belirlendiğinin anlaşılamadığını, işlemiş faiz ve oranına itiraz edildiğini, müvekkili tarafından alacağın belirli ve likit olmadığından, davacının icra inkar tazminat talebinin reddi gerektiğini, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyan ederek öncelikle davanın —– ihbar edilmesini, davanın reddine, haksız ve kötü niyetli alacaklının % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri, vekalet ücretinin davacıya yükletilmesire karar verilmesi talep etmiştir.
Dava; banka kredi sözleşme alacağı nedeniyle kefiller hakkında başlatılan takibe itirazın iptali davası olup uyuşmazlığın; kefaletlerin geçerli olup olmadığı, kefalet limiti, kredi sözleşmesinin niteliği, icra müdürlüğünün ve mahkememizin yetkili olup olmadığı, kefillerin kefaletten dönüp dönmedikleri, dönmüşler ise geçerli olup olmadığı, güvence hesabından bankaya ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa miktarı, takip tarihi itibariyle davacı bankanın alacağı olup olmadığı, varsa miktarı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Mahkememizin —- tarihli celsesinde davalıların yetki itirazlarının,—- yetki şartına ilişkin düzenleme ve sözleşme tarihi nazara alındığında 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği —- tarihinden önceki tarihli olduğu ve daha önceki düzenlemeye göre yetki şartı genel yetkili mahkemenin yetkisini kaldırmadığı, takiplerin ve davanın borçluların ikametgahı mahkemesinde açıldığı anlaşıldığından esas hükümle birlikte istinaf yolu açık olmak üzere reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bir kısım davalı kefaletin geçersizliğini ileri sürmüş ise de; sözleşmenin yapıldığı tarihte kefaletin kanuna uygun şekilde düzenlenmiş olduğu, borçlu kefilin TBK’nun 599.maddesi hükmünce kefaletten dönebilmesi için aranan yasal koşulların da oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu —– sayılı dosyası celp edilip incelendiğinde; davacı banka tarafından dava dışı asıl borlu şirketler ve dava dışı kefiller ile birlikte bu davadaki davalı kefillere karşı kat ihtarı dayanak yapılmak suretiyle ilamsız takip başlatıldığı, takipte — İhtiyati haciz vekalet ücreti toplamı — üzerinden alacağın tahsilinin talep edildiği, süresinde yapılan itiraz üzerine takibin durduğu ve davalılar yönünden itirazın iptali davası açıldığı, dava dilekçesinde takipteki taleplerin daha altında olmak kaydıyla toplam —-üzerinden itirazın iptalinin ve takibin devamının talep edildiği anlaşılmıştır.
İcra takibinde davalılardan — borcun tamamından, —— kısmından kefaletle sorumlu oldukları belirtilmiş, kefalet sözleşmeleri incelendiğinde davalıların kefalet sınırlarının takip talebinde belirtildiği şekilde olduğu anlaşılmıştır.
Davaya konu kredi sözleşmesi, hesap ekstreleri, ödeme dökümleri, icra dosyası, tarafların sunmuş oldukları deliller, kat ihtarı, diğer borçlularla ilgili bilgi ve belgeler, ihtiyati haciz kararı celp ve ibraz edilmiş, dosya ve davacı banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Dosya kapsamına göre, davacı bankanın davalı kefillerden takip tarihi itibariyle toplam ——- Alacaklı olduğu, bu alacak tutarı üzerinden takip talebinde belirtilen kefalet limitleri dahilinde davalıların sorumlu oldukları, davalıların kefaletinin gayri nakdi alacakları kapsamadığı kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Kısmen kabulü ile, davalıların kefalet limitleri ile sınırlı olmak kaydı ile davalıların —- dosyasında borca itirazlarının kısmen iptali ile takibin —— Alacak üzerinden devamına, takipten itibaren asıl alacağa %30,24 oranında faiz yürütülmesine,
2-Alacak likit olduğundan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-Davacının masraf talebinin belgesi olmadığından reddine,
4-İhtiyati haciz masrafı ve vekalet ücreti talebinin icra müdürlüğünde nazara alınmasına,
5-Davacının 6.450,00 TL. Gayri nakdi alacak tutarından davalı kefiller sorumlu olmadığından reddine,
6-Takipten sonra yapılan ödemelerin diğer borçlularla tahsilde tekerrür olmayacak şekilde icra müdürlüğünce nazara alınmasına,
7-Alınması gereken — harcın peşin alınan — harçtan mahsubu ile bakiye —– harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle hazineye irad kaydına,
8-Davacı tarafından yapılan; 10.829,80 TL bilirkişi gideri ve 940,20 TL posta gideri toplamı 11.770,00 TL’ yargılama giderinin davanın kabul edilen kısmına isabet eden —harç toplamı toplamı ——– davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı lehine davanın kabul edilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen—– nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalılar lehine davanın reddedilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 7.132,84 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendilerini vekille temsil eden davalılara verilmesine,
11-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair,davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.13/04/2022