Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1108 E. 2019/647 K. 12.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/1108 Esas
KARAR NO : 2019/647

DAVA : Ticari Şirket
DAVA TARİHİ : 19/12/2011
KARAR TARİHİ : 12/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalının —– de %50 – %50 oranında ortak bulunduklarını, şirketi münferiden temsile yetkili müdürün davalı ortak olduğunu, davalının şirket ile ilgili yetkisini açıkça kötüye kullandığını, davalının kendisi ve eşi adına —–şubesinden aldığı tüketici kredisi ile kredi kartı borçlarını şirket hesabından ödediğini, Davalının ayrıca —- şubesi hesabından yine kendi adına almış olduğu kredi ve kredi kartı ödemelerini ve 3.şahıslar ödemelerinin de şirket hesabından ödediğini, bunların sadece müvekkilinin banka hesap incelemelerinden buldukları harcamalar olduğunu, davalının şirket defter ve kayıtlarının incelenmesine izin vermediğini, yapılacak bilirkişi incelemesi ile davalının şirketi ne kadar zarara uğrattığının ortaya çıkacağını, açıklanan nedenlerle davacının şirketi daha fazla zarara uğratmaması için tedbir kararı verilerek imza yetkisinin durdurulmasına, şirketi zarara uğratan davalının TTK 161-162 md uyarınca müdürlükten azli ile şirket ortaklığından çıkarılmasına ve şirkete vermiş olduğu zararın tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Usule ilişkin itirazında zamanaşımı definde bulunduklarını, dava dilekçesinde davacının ve vekilinin adresinin belirtilmediğini, dava dilekçesinde iddia edilen zarar ve kim için talep edildiğinin açıklanmadığını, harca esas değerin belirtilmediğini, dava dilekçesi ekinde sunulan ve davacı veya vekili tarafından aslına uygunluğu onanmamış bilgisayar çıkartılarak davacıya iade edilmesinin gerektiğini, esasa ilişkin itirazında, müvekkili aleyhindeki iddiaların soyut ve gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu —- davacının eşi—- ve — ile 1996 yılında kurduklarını, şirketin 15 yılı aşkın süredir kendi tescilli markası— adı altında motorlu taşıtlar için ürünler imal ettiğini, müvekkilinin canla başla çalışırken davacının tüm yükü müvekkilinin üstüne bıraktığını, müvekkili hakkında şirketin borçlarından dolayı takipler başlatıldığını ve müvekkilinin tüm şahsi malvarlığını şirketin mali darboğazı aşması için sarf ettiğini, müvekkilinin profesyonel bir şekilde şirket işleri ile özel işlerini birbirine karıştırmayarak, şirket hesapları ile şahsi hesaplarını ayrı tuttuğunu, müvekkilinin davacının ticari defter ve kayıtları incelemesine izin vermediği iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin müdürlükten azlini gerektirecek herhangi bir haklı neden bulunmadığını, şirketin tüm banka hesaplarının şeffaf ve denetime açık olduğunu, bu hususta bilirkişi tarafından inceleme yapılabileceğini, müvekkilinin şirketi zarara uğratmadığını halen şirketin müvekkiline borcu bulunduğunu, müvekkilinin ortaklıktan çıkarılma talebinin kabulünün TTK gereğince mümkün olmadığını beyanla, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Bu dava beş yıllık zamanaşımına tabii olup, zamanaşımı henüz dolmadığından davalı tarafın zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamanın sonucunda — Karar sayılı karar ile; ” …davacı tarafın delil olarak dayandığı— şirketin hesap hareketleri sorularak ilgili bankalarda şirket hesabı bulunmadığı anlaşılınca davacı vekilinin bu kez farklı banka şubelerini bildirdiği, ilgili banka şubelerine ayrıca müzekkere yazıldığı ve—– gelen yazı cevabında şirketin hesap özetlerinde davacının iddia ettiği ve dökümünü sunduğu davalı ödemelerine rastlanmadığının anlaşıldığı,— — cevabına göre, dava dışı şirkete ait hesap özetinde tamamen şirketin peşin satışlarının işlenmiş olduğu anlaşılarak dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna göre şirketin davalı tarafından zarara uğratıldığı iddiası ispatlanamadığından davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay —-. Hukuk Dairesi’nin 08/06/2016 tarih ve 2014/528 Esas 2015/61 Karar sayılı ilamıyla; ” tarafların ortak olduğu davadışı şirketin yetkili müdürü davalı olup, şirketin ticari defter ve kayıtlarından bu sıfatı gereği davalı sorumludur. Davalı, mahkemenin talebi üzerine kendi sorumluluğu altında bulunan defterleri ibraz etmek zorundadır. Her ne kadar defterlerin vergi dairesinde olduğu için ibraz edilemediği beyan edilmiş ise de, söz konusu belgelerin vergi dairesinde de olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, şirket yetkilisi davalıya ticari defterlerin ibrazı için kesin süre verilerek sonrasında 6100 sayılı HMK’nın yukarıda açıklanan 219. vd. maddeleri uyarınca değerlendirme yapılması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozularak gönderilmiş olmakla bozma ilamına uyma kararı verilmiştir.
Davalı tarafa şirket yetkilisi olması seebiyle ticari defter ve kayıtları sunması için ihtaratlı davetiye tebliğ edilerek bilirkişi incelemesi yapılması yönünde ara karar oluşturulmuştur. Davalı taraf dava dışı şirketin ticari kayıtlarını sunmamıştır.
Davacı tarafın davalının şirkete verdiği zararın tazminini istediği, buna ilişkin somut iddia ileri sürmediği, zarar miktarını açıklamadığı, talep ettiği zararın tazminini kimin adına talep etiğini belirtmediği ve istenen zarar tutarını harçlandırmadığı anlaşılmakla, davacı vekiline bu konuda açıklama yapması için süre verilmiştir.
Davacı vekili açıklama dilekçesinde; şirket adına tahakkuk ettirilen vergi cezalarının müvekkilinden talep edildiğini, şirkete ait makinalerın satıldığını ancak bu davada makinelerle ilgili herhangi bir taleplerinin olmadığını, şirket adına tahakkuk ettirilen —– borçlarının müvekkilinden talep edildiğini, davalı şirket olarak 3.kişilere kefil olunması nedeniyle şirket hesaplarından 3.kişilere ödenmiş paraları talep ettiklerini, şirketin alacaklı olduğu icra dosyalarında yapılmış tahsilatları talep ettiklerini, bu zararları için şimdilik 2.000 TL talep ettiklerini belirterek bu talebini harçlandırmıştır.
Davacı vekiline 06/06/2018 tarihli açıklama dilekçesinde davacı vekilinin 2.000 TL tutarlı tazminatın kime ödenmesini istediği hususunu açıklaması için yeniden süre verilmiş, herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Dava dışı şirketin —- hesap dökümleri, vergi dairesi kayıtları, sicil kayıtları yeniden celp edilmiştir.
Yargılama aşamasında davalının müdürlükten azlinin istendiği dava dışı şirketin 18/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiği, şirketin vergi dairesinden 23/09/2013 tarihinde terkin edildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna göre; Davacının davalıya karşı kendi adına ortaklıktan çıkarma davası açmak için taraf sıfatı olmadığından davanın Usulden Reddine, Davacının davalıya karşı müdürün azli talebi ile ilgili, ortak oldukları şirketin —- resen terkin edilmiş olması nedeniyle konusuz kaldığından karar vermeye yer olmadığına, Davacının Tazminat istemini açıklamadığı ve ilk dilekçesinde talep ettiği tazminat tutarının tahsili talebinin açıkça şirkete ödenmesi yönünde olması halinde değerlendirme yapılabileceği, ancak bunu açıkça talep etmediği gibi şirketin davalı tarafından zarara uğratıldığı iddiası da ispatlanamadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacının davalıya karşı kendi adına ortaklıktan çıkarma davası açmak için taraf sıfatı olmadığından davanın Usulden Reddine,
2-Davacının davalıya karşı müdürün azli talebi ile ilgili, ortak oldukları şirketin —-resen terkin edilmiş olması nedeniyle konusuz kaldığından karar vermeye yer olmadığına,
3-Davacının Tazminat isteminin reddine,
4- Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin olarak yatırılan 18,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,00 TL’nin davacıdan alınıp hazineye irad kaydına,
5- Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
6- Davalı tarafından yapılan masraf olmadığından bu konuda karar vermeye yer olmadığına,
7-Davalı lehine hükmolunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8- Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair,davacı vekilinin yüzüne karşı,davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.