Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/610 Esas
KARAR NO: 2019/1313
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/06/2015
KARAR TARİHİ: 10/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Davalılar ile müvekkili arasında —- tarihinde – Noterliği – yevmiye numarası ile —Sözleşmesi yapıldığını, ancak davalılar tarafından devir işleminin— ettirilmemesi üzerine şirkete ait bütün borçların müvekkiline gitmesine neden olduğunu, bu hususta tehdit ve hareketlerinde yer aldığı Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığının — soruşturma sayılı dosyasının mevcut olduğunu, davalıların birlik olarak şirket adına çekilen krediyi ödemediklerini ve müvekkil adına icra gelmesine neden olduklarırnı, davalılarının şirket tescilini üzerine almamasından dolayı vergi borçlarının ve — borçlarının artarak çoğaldığını, davalıların şirket tescilini üzerine almamasından dolayı üçüncü şahıslara olan borç rakamlarının araştırılması gerektiğini, toplam borcun ne kadar olduğunun bilirkişi tarafından tespit edilmesi için iş bu davanın açıldığını belirterek, açıklanan nedenlerle; yargılama yapılarak şirket tescilini üzerine almamasından dolayı üçüncü şahıslara olan borç rakamlarının araştırılması ve bilirkişi mağrifeti ile tespit edilmesini, şirketi devralanların bu borçları ödemesi ve şirketin tescilinin yapılaması ve yargılama giderleri, ücreti vekaletin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edildiği ancak davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibar ile şirket hisselerini devrettiği davalının kusuru nedeni ile devrin tescil edilmemeis sebebi ile halen şirket ortağı olarak gözüktüğü ve şirketin borçların sorumlu olmadığının tespiti istemli menfi tespit davasıdır.
Usulüne uygun taraf teşkili sağlanarak deliller toplanmış ve tahkikat aşamasında değerlendirilmiştir.
Davacı, davalılar ile — tarihinde — Noterliğinin- yevmiye numaralı — yaptığını, ancak davalılar tarafından devir işleminin — ettirilmemesi üzerine şirkete ait bütün borçların kendisine gittiğini, davalılarının şirket tescilini üzerine almamasından dolayı oluşan Vergi ve SGK borçlarının, üçüncü şahıslara olan borç rakamlarının araştırılması gerektiğini, toplam borcun ne kadar olduğunun tespit edilmesi için huzurdaki dava ikame olmuştur.
—– tarihli müzekkere cevabında davaya konu —— tarihinde kurulmuş olup, şirket merkez—– olduğu , Şirket ortaklan; … ile … olduğu, şirketi temsil ve ilzama yetkili olarak ilk – yıl için her iki şirket ortağının yetkili olacağı belirlenmiştir. Şirket sermayesi — TL olup, davacı ve davalı yanın ayrı ayrı sahip olduğu %50 paya karşılık — TL tutarlı hisseleri mevcuttur.
Söz konusu durumun ticaret sicil gazetesinin — tarih, 7926 sayılı ve 433 sayfasında tescil ve ilan olunduğu anlaşılmıştır.
Davacı yanın dava dışı şirketteki %50’lik hissesine karşılık gelen —TL hissesinin – TL’lik kısmı ile diğer davalı …’ a – tarihinde – Noterliğinin — yev nolu numaralı hisse devir sözleşmesi ile devretmiştir.
Yine bu sefer davalı …’ın da dava dışı şirketteki %50’lik hissesine karşılık gelen -TL hissesinin — TL’lik kısmı ile diğer davalı …’ a -tarihinde – Noterliğinin —yev nolu numaralı hisse devir sözleşmesi ile devretttiği görülmüştür.
Bu devir işlemi sonrasında ortaklık durumu aşağıdaki şekilde oluşmuştur.
-… %20 pay karşılığı –TL
-… %20 pay karşılığı —-TL
-… %60 pay karşılığı –TL
Toplam 20.000,00 TL,
6102 sayılı TTK’nın 595/Son. fıkrasına göre hisse devrinin tescili için yapılan başvuru, şirket genel kurulu tarafından 3 ay içerisinde red edilmediği takdirde onay vermiş sayılır. Bu hüküm doğrultusunda hisse devrinin onay tarihinden itibaren şirkete karşı geçerli hale geleceği ve onay tarihi —- itibari ile itibarıyla ortaklık devrinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca devrin davalı tarafından ticaret sicile bildirilmediği iddia edilmiş ise de 6102 sayılı TTK 598 maddesi ‘ Esas sermaye paylarının geçişlerinin tescil edilmesi için, şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulur.
(2) Başvurunun otuz gün içinde yapılmaması hâlinde, ayrılan ortak, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabilir. Bunun üzerine sicil müdürü, şirkete, iktisap edenin adının bildirilmesi için süre verir.’ şeklinde olduğu ve bu bildirimi halen şirketi temsile yetkili davacının yapabileceği ancak yapmadığı anlaşılmıştır.
—yazılarından incelendiğinde dava dışı şirketin —TL – — Müdürlüğüne ise; —TL vergi aslı +- TL gecikme zammı) olmak üzere toplam – TL vadesi geçmiş kamu borcunun bulunduğu görülmüştür.
Limited şirketin borçlarından dolayı ortakların sorumlu olmayışının istisnası şirketin amme borçları hususunda karşımıza çıkmaktadır. Bu husus, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun (“AATUHK”) 35. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.
AATUHK m.35/2 ise ortağın sermaye payını devretmesi halinde payı devreden ve devralan şahısların devir öncesinde doğmuş olan amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olduklarını düzenlemektedir. Aynı maddenin 3. fıkrasına göre ise, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda paysahiplerinin farklı kişiler olması durumunda, bu kişiler söz konusu amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumludurlar.
Limited şirketlerin tahsil edilemeyen amme borçlarından dolayı ortakların yanında kanuni temsilciler de şahsen sorumludur
213 sayılı Vergi Usul Kanununun (“VUK”) 10. maddesi uyarınca, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.”
Bunun yanında AATUHK Mükerrer Madde 35 uyarınca da, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.”
Yukarıda yer alan iki hüküm de değerlendirildiğinde , limited şirketin malvarlığından kısmen veya tamamen tahsil edilemeyen amme borçlarından dolayı kanuni temsilci yani müdür şahsen sorumludur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ortaklar için geçerli olan sınırlı sorumluluk ilkesinin müdür için geçerli olmadığıdır. Zira, ortaklar söz konusu amme alacaklarından dolayı yalnızca sermaye payları oranında sorumlu tutulurken, müdürün sorumluluğu borcun tamamı kadardır.
Davaya konu olay yönünden davacının hissesinin % 60 lık bölümü devir edilse de şirketteki müdürlük görevi devam etmektedir. Ayrıca %20 ortaklığı da bulanmaktadır. Davacın salt müdürlük görevinin devam etmesi nedeniyle kamu borcu yönünden sorumluluğu ortadan kaldırmayacak olduğundan borçlu olmadığının tespitine ilişkin talebinin reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40-TL karar harcına karşılık peşin alınan 25,20-TL’nin mahsubu ile bakiye 19,20-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından sarfolunan tüm yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfolunmadığından bu konuda karar vermeye yer olmadığına,
5-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmediklerinden vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/12/2019