Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/419 Esas
KARAR NO: 2023/1010
DAVA: Tazminat (Ticari Ünvanın Kullanılmasından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 13/03/2015
KARAR TARİHİ: 19/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Ünvanın Kullanılmasından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin ana hissedarlarının ——– ve ——— olup, davalılardan … kuzenleri, diğer davalı … ise davalı … eşi olduğunu, davalılardan ——— çalıştığı iddia edilen ———- şirketinin kapanması üzerine müvekkili şirketin ortakları ağırlıklı olarak ailevi sebeplerden ötürü ve kısmen de karşılıklı fayda sağlayacağı düşüncesi ile davalı ile ———- Şti.’ni kurduklarını ve şirketin daha sonrasında A.Ş. Olarak tür değişikliği yaptığını, ——– şirketinin davalı …. yönetiminde olmasına rağmen müvekkili şirket ortaklarının desteği ile büyüdüğünü, inşaat kalıp sektöründe ülkenin en önemli firmalarından olduğu iddia edilen ——– Mühendisli’ğin, ——– Makine;’ye destek verdiğini ve ——— Makine’nin bu destek ile piyasa iş yapabilir hale geldiğini, ——— Makine şirketi hacmini büyümesi ile birlikte müvekkili şirket ortaklarının davalı … hukuka aykırı bazı fiillerini tespit ettiklerini, şirket bünyesindeki paraları haksız yere başka firmalara gönderdiğini, şirket imkanlarını başka firmalara kullandırdığını, şirketin proje karlarını ilişkide olduğu başka firmalara aktararak şirketi zarara uğrattığını, bu usulsüzlerin ortaya çıkmasından sonra müvekkili şirketin ortaklarından ———- yasal yollara başvurmaması için tehdit edildiğini ve ölümle tehdit edilmesi sonucunda ——– ——- Esas sayılı dosyası ile ———hakkında dava açıldığını ayrıca müvekkili şirket ortakları ——— şirket imkanlarını kötüye kullanması sonucunda ——– Esas sayılı dosyası ile tazminat davası açtıklarını, söz konusu olayların olduğu tarihte davalı … eşi ———- ——— ———- Şube müdürü olduğunu aynı zamanda müvekkili şirketinde uzun yıllardır ——– ———- Şubesi ile çalıştığını, davalı … müvekkili şirketin ortaklarına zarar vermek için aleyhlerinde ——— Esas sayılı dosyası ile ——– Makine’ye yönelik ortaklıktan çıkarılma davası açtığını, davanın halen derdest olduğunu, ayrıca müvekkil şirketin mahrem sırlarını başkalarına anlattığını ve asılsız iddialarda bulunduğunu, müvekkilince çekildiği iddia edilen kredi miktarlarını başkaları ile paylaşarak borçlarını ödeyemiyorlar şeklinde asılsız iddialarda bulunduğunu ve müvekkilinin itibarını zedelemeye çalıştığını, ancak müvekkilince çekilen kredi miktarının davalı … tarafından yaklaşık olarak bilindiğini ve davalı … bu bilgiyi hukuka aykırı yollardan elde ettiğini, davalı … eşi ——— yetkisi ve bölgesi olmamasına rağmen müvekkiline ait bilgileri edinerek sır saklama yükümlülüğünü yerine getirmemiş ve eşi ile paylaşmış olduğunu, müvekkili şirket ortaklarının ——— hakkında ——– Kurulu’na şikayette bulunduklarını tüm bu nedenlerle, davalıların ortaklaşa hukuka aykırın olarak müvekkili şirketin itibarı aleyhine gerçekleştirdiği iddia edilen eylemler sebebi ile 20.000,00TL tutarında manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak yasal faizi ile birlikte müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ——— Makine bünyesindeki paraları başka firmalara haksız olarak transfer ettiği ve şirketi zarara uğrattığı iddialarının asılsız olduğunu, müvekkili aleyhine olumsuz bir kanı oluşturmak için huzurdaki davanın açıldığını, davacı şirket ortaklarının müvekkilinden habersiz olarak yönetim kurulu toplantısı yaptıklarını v e müvekkilinin ——– Makine’^deki münferit imza yetkisinin yönetim kurulu kararı ile usulsüz biçimde çift imza yetkisine çevirerek müvekkilinin ——— Makine’deki yönetim yetkisini sözde fiilen imkansız hale getirmiş ve ———– Makine’yi de yönetemeyecek duruma getirdiklerini, ——– Esas numarası ile görülmekte olan davaya ilişkin dava dilekçesinde müvekkiline 25.06.2014 tarihinde zorla bir protokol imzalatıldığını ayrıca müvekkilinin hakaret ve tehditlere maruz kaldığını, bu nedenle de Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulduğunu, müvekkilinin davacı şirketin ticari itibarına zarar verecek herhangi bir eylemde bulunmadığını, mezkur dava dosyasında belirtildiği iddia edilen davacı şirketin 12.000.000.000,00 borcu olduğu iddiasının müvekkili ile aynı sitede oturduğu iddia edilen alt komşusu——— tarafından müvekkilinin evine ziyarete geldiğinde söylendiğini, ancak bu borcun ——– grubunun hangi şirketlerine ait olduğunun belirtilmediğini, müvekkilinin herhangi bir yerden bilgi almadığını, müvekkilinin haksız yere ——– Makine’deki görevinden alındığını ancak buna rağmen hiçbir şekilde inşaat piyasasında davacı şirketin borçları hakkında beyanda bulunmadığını, müvekkilinin ——– Yapı’nın ortağı olduğu iddia edilen ——— ile davacı şirketin borçları hakkında herhangi bir görüşme yapmadığını, ayrıca müvekkilinin %50 ortağı olduğu iddia edilen ——— Makine de aynı zamanda ——— Grubu şirketlerinin banka kredilerine kefil olduklarını ve kefalet sebebi ile kefil olduğu şirketlerin borçlarını bilme hakkının da olduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde eşi ——- ——– Grubu şirketlerine ait bilgi almadıklarını, somut olayda manevi tazminatı gerektiren herhangi bir haksız fiilin vuku bulmadığını bu nedenlerle davacının tüm taleplerinin ve davanın reddine, yargılama ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı şirketin itibarını zedeleyecek herhangi bir eylemde bulunmadığını, ———- Asliye Ticaret Mahkemesi’nde diğer davalı tarafından açıldığı iddia edilen dava dosyasında belirtiltildiği iddia edilen davacı şirketin 12.000.000.000,00 borcu olduğu bilgisinin davacı şirket ortaklarından——— müvekkillerine yapmış olduğu ev ziyaretinde söylediğini, bu borcun hangi şirkete ait olduğunu söylemediğini ve müvekkilinin ——— Grubunun hangi şirketine ait olduğunu sormadığını, davacı şirket ortaklarının müvekkiline rahatsızlık vermek maksadıyla iftiralarda bulunduğunu ve davalar açtığını, müvekkilinin davacı şirketin borçları ile ilgili eşine herhangi bir beyanda bulunmadığını, somut olayda manevi tazminatı gerektiren herhangi bir haksız fiilin vuku bulmadığını, müvekkilin davacı şirket aleyhine, onun itibarını zedeleyecek herhangi bir bilgi ifşası veya benzeri zarar doğurucu hareketinin bulunmadığını, bu nedenlerle davacının tüm taleplerinin ve davanın reddine, yargılama ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibari ile haksız rekabet dolayısıyla manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf dava dilekçesi ile davalılardan ——– ——- şube müdürü olmasını kullanarak davacı şirketin talimatı ve haberi olmadan şirketin kredi borcu olup olmadığını sorguladığını, işbu bilgilerin ticari sır niteliğinde olduğu ve edindiği bilgileri diğer davalı … ——– söylediğini, ——— ise 3. Kişi konumunda olan kişilerle ticari sır niteliğinde olan bu bilgiyi hukuka aykırı paylaşarak şirketi manevi olarak zarara uğrattığından bahisle iş bu davayı ikame ettiği anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalıların iddia olunan eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri, gerçekleştirdiklerinin tespiti halinde ise şirketin manevi tazminatı gerektirecek düzeyde zarara uğratıp uğratmadıkları noktasında toplanmaktadır.Haksız rekabete ilişkin hükümler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 54 vd. maddelerinde hüküm altına alınmıştır. TTK m.54’te haksız rekabet hükümlerinin getiriliş amacı ve haksız rekabete ilişkin temel ilke düzenlenmiştir. a. TTK m.54/1’e göre, haksız rekabet hükümlerinin amacı; bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış bir rekabet ortamının sağlanması, yani iktisadi rekabetin korunmasıdır. Bütün katılanlar ifadesi ile, haksız rekabet hukukunun ünlü üçlüsü olarak adlandırılan: ekonomi, müşteri ve kamu bir diğer deyişle, piyasanın tüm paydaşları ve toplum kastedilmiştir. Katılan gibi çok geniş bir kavramın kullanılması ile de rekabet kurallarının yalnızca rakipler arasındaki ilişkilere uygulanmasının önüne geçilmiştir. Korunan menfaatler, piyasanın tüm paydaşlarının ve toplumun, işleyen rekabet sistemi dolayısıyla sağlamış olduğu menfaatlerdir. Dürüst rekabet ifadesinden dürüstlük kurallarına (centilmenliğe) uygun olan rekabetin, bozulmamış rekabet ifadesinden ise hilesiz ve güven tesis eden rekabet ortamının anlaşılması gerektiği söylenebilecektir. TTK m.54/2, haksız rekabete ilişkin ilkeyi ortaya koymaktadır. İlkenin temelini dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Dürüstlük kuralına aykırılık ise iki durumda şekilde ortaya çıkmaktadır: davranışlar veya ticari uygulamalar aracılığıyla. Rekabet kuralına aykırı davranışların veya ticari uygulamaların, rekabetin temel dinamiklerini zedeleyeceği ve rekabetin korunmasından beklenen sonucun alınmasına zarar vereceği yahut bu sonuçlarını engelleyeceği açıktır. İlgili eylemin haksız rekabet teşkil edebilmesi için bazı şartların var olması gerekmektedir. Öncelikle, ticari bir davranış veya uygulama mevcut olmalıdır. Buradaki ticari kavramı TTK m.3 ve m.19 anlamında kullanılmamıştır. Ticari davranış veya uygulamalar ifadesi ile anlatılmak istenen ticari – iktisadi hayatı etkileyen veya etkileme olasılığı bulunan davranış ve uygulamalardır. Söz konusu bu davranış veya uygulamalar, aldatıcı olmalı yahut dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmelidir. Davranış veya uygulama, rakipler arasında bulunan ilişkiyi ya da tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkilemelidir. Son olarak ifade etmek gerekir ki, haksız rekabetin varlığının kabul edilebilmesi için failin yarar sağlaması veya kusurlu olması ya da haksız rekabete uğrayan kişinin zarar görmüş olması gerekli değildir. Zararın varlığı sadece tazminat davaları bakımından önem taşır. TTK m. 55’te ise “dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” başlığı ile, başlıca haksız rekabet halleri sayılmıştır. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, haksız rekabet halleri TTK m.55’te sayılanlar ile sınırlı (tahdidi) değildir. Madde metninde sayılanlar örnek kabilindedir. Dolayısıyla, ilgili davranış veya uygulama TTK m.55 kapsamında sayılanlar arasında olmasa dahi m.54/2’deki şartları haiz ise haksız rekabet oluşturacaktır. TTK m.55’te sayılan başlıca haksız rekabet halleri; dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlarda bulunmak, sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmaktır.TTK m. 56/1-e uyarınca, “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibari, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse, Türk Borçlar Kanunu’nun 58’inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir.” TBK m. 58/1’e göre, “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.Haksız rekabete maruz kalan mağdurun manevi tazminat isteyebilmesi için, haksız rekabet eylemin kişilik haklarına bir tecavüz teşkil etmesi, bu tecavüz nedeniyle manevi bir zarar doğmuş olmalıdır. Bir başka deyişle onun ekonomik açısından kişilik varlığında tecavüz nedeniyle acı, elem ve ıstırap duymasına neden olmalı ayrıca duyulan manevi zarar ile haksız rekabet fiili arasında uygun bir illiyet bağı olmalı ve failin kusurlu olması gerekmektedir, fail kusurlu değilse manevi tazminat istenemeyecektir. Bununla birlikte, aranılan kusurun herhangi bir ağırlıkta olması gerekmez. Haksız rekabet fiili ister kasten yapılsın isterse ihmal sonucunda gerçekleşsin, manevi bir zarar doğmuşsa haksız rekabet nedeniyle manevi tazminat talep edilebilecektir. ‘ Haksız rekabet sonucu davacının ekonomik yararı yönünden, zarar veya tehlike ile davalının kusurlu olması yeterli olup, bu halde, manevi tazminat istenebilir. Yararın ihlalinin bir elem veya acıya sebebiyet vermiş olması gerekli olmayıp, tüzel kişiler için iyi ve haklı şöhretin korunması gerekmektedir.Somut olayda öncelikle davalıların iddia edilen eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin tespiti gerekir. Bu doğrultuda davalı … ——– ——— şube müdürü olması sebebiyle ilgili banka tarafından başlatılan idari soruşturma dosyası, işbu dosya arasına alınmıştır. İşbu idari soruşturma dosyası içerisinde 14.08.2014 tarihli davalı … ——– imzası bulunan “İtirafname” başlıklı tutanakta davalı … ——— davacı şirketin kredi riskleri hakkında ——– ekranlarına girip ticari sır niteliğinde olan bu bilgiye sahip olduğunu ve bu bilgiyi eşi ———- ile paylaştığını beyan etmiş ve ilgili tutanak davalı … ———- tarafından imzalanmıştır. Her ne kadar davalılar vekili tarafından işbu tutanağın davalı … ———- tarafından baskı altında imzalandığı savunulmuş ise de tutanak içeriğinde baskı altından kalmadan tutanağı imzaladığı beyanının yanında dosya kapsamında baskı ve tehdit altında tutanağı imzaladığına dair delil veya emare bulunmamaktadır.Her ne kadar davalılar tarafından davacı şirket ile dava dışı ——— arasında imzalanan 27.09.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı … ——— kefil olması sebebiyle krediden haberinin olduğu savunulmuş ise de ———- müzekkere yazılarak mezkur genel kredi sözleşmesi dosya arasına alınmış ve yapılan incelemede davalı … ———– mezkur sözleşmede kefil olarak imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır.Davacı tanığı ——— dinlenmesi amacıyla ——— Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazıldığı, talimat mahkemesince tanığın dinlendiği ve davalılardan ——— davacı şirketin kredi borçları hakkında davacı şirketin rakip firmaları ve 3. Kişi konumundaki diğer kişilere de bilgi verdiğini beyan etmiştir.TCK’nin 239/1 maddesinde düzenlenen “Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması” suçunu işlediklerinden bahisle davalılar hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, ———- soruşturma sayılı ———– karar sayılı kararı ile ile kovuşturmaya yer olmadığında dair karar verildiği, itiraz üzerine mezkur kovuşturmaya yer olmadığında dair kararın kaldırıldığı ve ———- soruşturma sırasına kaydedildiği, işbu dosya üzerinden davalılar hakkında iddianame tanzim edildiği, ———– esas sırasına kaydedilen dosyada ———– karar sayılı kararı ile davalılar hakkında beraat verildiği, ——— sayılı kararı ile bilirkişi raporu alınması gerektiğinden bahisle beraat kararının kaldırılmasına karar verildiği, kaldırma ilamı sonrasında dosyanın ——— esas sayılı sırasına kaydedildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun almış olduğu karar üzerine dosya——– esas sayılı sırasına kaydedildiği, işbu dosyada bilirkişi raporu alındığı, alınan raporda işbu davadaki davalı … ——— davacı şirketin kredi puanını sorguladığına dair 3 adet log kaydının bulunduğunun belirtildiği, işbu davadaki davalı … da üçüncü kişilere davacının ticari sır niteliğindeki bilgiyi söylediğine dair tanık beyanlarının bulunduğundan bahisle ——— sayılı karar ile davalılar hakkında ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, itiraz üzerine 06.09.2022 tarihinde kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Ceza hakiminin mahkumiyet kararı ve mahkumiyet hükmünde tespit olunan maddi vakalar ile maddi vakayı kesin olarak tespit eden beraat kararı hukuk hakimini bağlar. Somut olayda ilgili ceza mahkemesinin vermiş olduğu mahkumiyet kararında; log kayıtlarıyla sabit olduğu üzere davalı … ———davacıya ait ticari sır niteliğindeki bilgiyi öğrendikten sonra eşi olan diğer davalı … ———- söylediği, davalı … ——- de bu bilgiyi 3. Kişi konumundaki kişilerle paylaştığının sabit görüldüğü anlaşılmıştır.Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davalı … ———tarafından imzalanan “İtirafname” başlıklı belgede açıkça davacı şirketin kredi risk notunun sorgulandığını beyan etmesi, her ne kadar baskı altında kalarak işbu belgeyi imzaladığını savunmuş ise de baskı altında kalarak imzaladığına dair dosya kapsamında bir delil veya emare bulunmadığı gibi mezkur belgede baskı altında kalmadan imzaladığında dair beyanda bulunmasının yanında baskıya yönelik olarak başlatılan bir sürecin bulunmaması, her ne kadar davacı şirket ile dava dışı ——- arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde davalı … kefil olması sebebiyle bu hususta bilgi sahibi olduğu davalılar vekilince savunulmuş ise de ——— yazılan müzekkereye verilen cevap neticesinde davalı … ——— kefil sıfatıyla sözleşmeye imza atmadığının anlaşılması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde yukarıda anlatılanlar, mahkememizce dinlenen tanık beyanıyla ve yukarıda bahsi geçen ceza mahkemesinin kararı ile de sabit olduğu üzere bu hususu eşi olan diğer davalı … ——— ile paylaştıktan sonra davalı … ——– bu bilgiyi davacı şirketin iş yaptığı kişiler ve rakip firma çalışanları ile paylaştığı, davalıların eylemleri ile davacının ticari itibarının zedelenmesi sebebiyle davacıyı manevi zarara uğrattıkları, davacı şirketin manevi tazminata hak kazandığı anlaşıldığından davalıların eylemi ve talep edilen miktar dikkate alınarak hak ve nefaset ilkesine bağlı kalınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Davacı vekili tarafından dava dilekçesi ile yasal faiz talep edilmiş ise de faiz başlangıç tarihi belirtilmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.366,20TL harçtan peşin alınan 341,55TL’nin mahsubu ile bakiye 1.024,65TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça sarf olunan 308,70TL yargılama gideri, 27,70TL başvurma harcı ve 341,55TL peşin harç toplamları 677,95TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacı taraflara verilmesine,
4-Davalı tarafça sarf olunan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı lehine AAÜT uyarınca takdir edilen 17.900,00TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı taraflara verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/12/2023