Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1168 E. 2018/27 K. 16.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
1. ASLİYE TİGEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2015/1168 Esas
KARAR NO : 2018/27
DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 26/09/2013
KARAR TARİHİ : 16/01/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA ve SAVUNMA : Davacı vekilinin mahkememize hitaben verdiği dava dilekçesinde özetle davacı şirketin ana sözleşmesi gereği transit mal ve sınır ticareti yapmak, ithalat, ihracat ve yurt içi pazarlama faaliyetlerinde bulunmak şirketin ticari faaliyeti için gerekli her türlü kara ve deniz nakil vasıtaları, makine ve tesisler ile her türlü taşınmazı satın almak, satmak trampa etmek, işletmek, kiralamak veya kiraya vermek gibi işlerle uğraşan bir şirket olduğunu davacı şirket ile davalı şirket arasında ticari faaliyet sonucu alacaklı konuma geçtiğini, davacı şirketin davalı şirket içerisinde yer alan bir şirket iken sonrasında şirketlerde hisse değişimi ve bölünmeler yaşandığı davacı şirketin ortakları ile davalı şirketin ortaklarının bir kısmının aynı olması sebebi ile aralarında organik bir bağ varken davacı şirketin davalı şirkete bir çok ödemede bulunduğunu fakat bu ödemeleri geri alamadığını belirterek alacağını takibe koyduğunu fakat davalı şirketin haksız olarak takibe itiraz ettiği bu nedenle itirazın iptali ile davalı şirketin %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalıya vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde özetle, davacı şirketin müvekkili şirket aleyhine başlattığı takibin haksız olduğunu davacı şirket tarafından davalı şirkete bir para aktarımı olmuş olsa bile bunun devirler nedeni ile gerçekleştiğini, devir işlemlerinin son aşamaya geldiği süreçte davalı şirket hesabına paranın havale edilmiş olmasının TMK 2.maddesine aykırı olduğunu, mevcut delillerin ardından her iki tarafında kendi uhdesinde kalan şirketlerinde genel kurullarını yaptıklarını, bu genel kurullarla alakalı ticaret sicil müdürlüğünde tüm tescil ilanlarının gerçekleştiğini, zamanaşımına yönelik itiraz da bulunduklarını bu nedenle davalı şirket aleyhine açtıkları davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, tacirler arasında ticari defter alacağına göre başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.
Davacı şirket, kendi mizan ve muavin defterlerine göre davalı şirketten alacaklı olduğunu, alacağın hizmet bedeli ve diğer ticari işlemler olduğunu, davalının borcunu ödemediği gibi takibe de kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek iş bu itirazın iptali davasının açmıştır.
Davalı şirket ise, davacının kendisinin de aralarında bulunduğu Halikarnas şirketler grubunun 2008 yılında şirketler arasında hisse devirlerinin olduğunu, şirketlerin bu devir ve ayrılma sırasında çeşitli ödeme ve devir işlemlerinin olduğu ve bunların da tamamlandığını, başkaca bir borçlarının olmadığını, ticari işlemlerinin olmadığını ileri sürerek davanın reddini, ortaklık payı alacağı talep ediliyorsa da bunun da zaman aşımına uğradığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan ilk yargılamada, deniz ticaretine ilişkin hususlarda mahkememizin görevli olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmişse de, bu karar, haklı olarak Yargıtay 11. HD.nin 2015/8134 E 2015/9164 K sayılı ilamı ile bozulmuş, bozma ilamında belirtildiği gibi tarafların deniz ticareti ile uğraşmaları uyuşmazlığın deniz ticaretinden kaynaklandığını göstermeyeceğinden, ticari defterlerden kaynaklanan alacağa göre başlatılan icra takibinde mahkememizin görevli olduğu açık olup, yukarıda yazılı olan esas numarası üzerinden yargılamaya devam olunmuştur.
Davaya konu Anadolu 20 İcra Müdürlüğü’nün 2013/7891 sayılı takip dosyası incelendiğinde, 26.360,73 TL asıl alacak, 22.176,02 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 48.536,75 TL alacak üzerinden takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya/borçluya 27/06/2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 02/07/2013 tarihinde, süresinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu, davacının da süresi içinde 26/09/2013 tarihinde iş bu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Tarafların her ikisinin de tacir olması ve TTK.nun 64 vd maddeleri kapsamında defter tutma yükümlülüklerinin bulunması karşısında tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler, 30/09/2016 tarihli kök raporda özetle davacı ile davalı şirketlerin ticari defter kayıtları, davacının alacak miktarına ilişkin iddialarını 26.267,18 TL tutarındaki alacak kısmı kadar destekler ve doğrular nitelikte görünmekle birlitke söz konusu ticari defter kayıtlarından 2008 yılı içerisinde doğduğu anlaşılan alacak kalemlerinin ,davacı tarafından iddia edilen ticari ilişkinin varlığından kaynaklanan, alacak – borç ilişkisinden dolayı mevcut olduğu ve bu haliyle davalıyı borçlu konuma soktuğu yani davalının iddia ettiği gibi tasfiye sürecindeki devir ve paylaşımların bir gereği olmadığı anlaşıldığı, 03/11/2017 tarihli ek raporda ise davacı tarafından iddia edilen ticari alacak ilişkisinin varlığından kaynaklanan ticari alacağın mevcut olduğunu ve bu haliyle davalıyı borçlu konuma soktuğunu, yani alacak borç ilişkisinin davalının iddia ettiği gibi tasfiye sürecindeki devir ve paylaşımların bir gereği olmadığını ortaya koyacak belgeler davacı tarafından dosyaya ibraz edilmemiş olduğundan davacının işbu davasındaki ticari alacak iddilarının ispata muhtaç olduğunu mütalaa etmişlerdir.
Bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, olayın oluşuna uygun olduğu anlaşılarak itibar edilmiştir.
Her ne kadar davacı taraf, kök ve ek raporda çelişki olduğunu beyan etmişse de, çelişki görülmediği gibi, mahkememiz için gerekli olan defter ve belge incelemeleri yapılmış olup bu kısmı mahkememizce değerlendirme yapılması için yeterlidir.
Davalı tarafın zaman aşımı definde bulunduğu ve bunun aşılması gerektiği açıktır. Zaman aşımı süresi sözleşmeden doğan bir alacak için başka, ortaklar arasındaki alacaklar yönünden başkadır. Taraflar arasında 2008 yılında devir işlemlerinin yapıldığı ortaklığın ayrıldığı sabittir. Davacı icra takibine konu olan hususun mizan ve muavin defterlerinden kaynaklandığını ileri sürmüştür. Takip talebinde de bu şekilde yazılıdır. Yargılama sırasında ticari ilişkilerinin olduğunu, hizmet sunduklarını, diğer şirketleri finanse ettiklerini, bu alacağın hisse devirleri ile ilgisinin olmadığını, zaman aşımına uğramayacağını beyan etmişlerdir. Hisse devirleri ile ilgili olmadığına göre satım gibi, eser gibi mal alım satımına daaylı veya bir hizmetin ifasına dayalı bir sözleşme ilişkisinin olması gerekir. Kök raporda mali bilirkişi tarafından tespit edildiği üzere her iki tarafın da defterlerinde de 21/12/2013 tarihi itibariyle küsurat farkı ile aynı kayıt vardır. DAvacının defterlerine göre davacı 31/12/2013 itibariyle 26.360,73 TL alacaklı, davalının defterlerine göre davalı 31/12/2013 tarihi itibariyle 26.267,18 TL borçlu görünmektedir. Davalının defterlerindeki bu kayıt davacı lehine alacağın varlığına bir karinedir. Ancak, fatura ve defterler tek başına alacağın varlığını ispat için yeterli değildir. Faturaya konu malın teslim edildiği veya hizmetin verildiği hususu alacaklı tarafça ispatlanmalıdır. Takip tarihi 18/06/2013 tür. Bilirkişiler defterlere kayıtlı olan alacağı 31/12/2013 tarihi itibariyle bulup tespit etmişlerse de, gerçekte her iki tarafın da defterlerindeki bu alacak kaydı 01/01/2008 tarihinden devir 2013 yılına kalmıştır. Şayet bu alacak devir sonucu ortaklar arasında söz konusu olan bir alacak değilse (davacı taraf olmadığını ileri sürmüştür) o halde ispat yükü davacıdadır. Davacı da alacağın dayanağı olan belgeleri sunamamış, soyut beyanlarda bulunmuştur. Davalının ortaklıktan kaynaklanan alacakla ilgili zaman aşımı iddiası olduğuna göre davacının bu alacağın devirle ilgisiz olduğunu, zaman aşımına uğramadığını, alacağın dayanağı olan satım veya hizmetin varlığını çok açık olarak ortaya koymak zorundadır. Alacağın gerçek dayanağı bakımından mahkememizde kesin bir kanaat oluşamamıştır. İspatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Ne var ki davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğu da davalı tarafça ispatlanamadığından, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmetmeye yer görülmemiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın reddine;
2-Davacı aleyhine kötü niyet tazminatına yer olmadığına;
3-Alınması gerekli 35,90 TL harcın davacı tarafça yatırılan 586,30 TL peşin harçtan mahsubu ile 550,40 TL harcın davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 43,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5.689,04 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/01/2018