Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/766 E. 2019/191 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/766 Esas
KARAR NO : 2019/191
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/09/2014
KARAR TARİHİ: 28/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin sözleşme gereği çenesuyunu ——- yılından beri yetkili olduğu satış bölgesi olan ———bölgesinde satmakta olduğunu, davalı ———- üretici firma, davalı ——— faturaları kesen ve dağıtım yapan ana bayi olduğunu, müvekkilinin bu işyerini ailesi ile birlikte çalıştırmakta olduğunu, bayilik faaliyetine tek taraflı olarak davalı şirket tarafından bir ihtarnamede çekilmeden son verildiğini, 2 yıllık sözleşme daha varken altıncı ayda fesih yapıldığını, davacının görüşmeye gittiğinde ——–yetkilisi tarafından bu iki yıllık sözleşmenin imza kısmının kısmen yırtılmış ve üzeri çizilerek davacıya geri verilmiş olduğunu, davacının altı ayda—–TL satış yaptığını, kalan 18 ayda —–TL de manevi tazminat talep ettiklerini, tespit edilecek maddi kayıp ve zarar miktarına göre arz ve izah edilen sebepler nedeniyle —-TL manevi, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ———-TL maddi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan alınmasına, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı ———— vekili cevap dilekçesi ile özetle; Söz konusu dava ile müvekkili şirketin herhangi bir bağlantısının bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilen —- tarihli —- Noterliğinin —– yevmiye numaralı ihtarın 2. maddesinde her ne kadar muhataplar ile muhtelif ana bayiler olması nedeni ile muhtelif sözleşmelerle 01/08/2006 tarihli anlaşmanın doğduğu şeklinde beyanda bulunulmuş ise de davacı trafın işbu davada öncelikle müvekkili şirket ile davacı arasında işbu davaya konu olabilecek bir bayilik sözleşmesi olduğunu yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, bu nedenlerlbe davacının davasının reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ———–vekili cevap dilekçesi ile özetle; Müvekkili şirket ile davacı arasında bir sözleşmenin bulunmadığını, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, bayilik sözleşmesinde müvekkilinin taraf olmadığını, bu nedenlerle müvekkili şirketin dava konusu bayilik sözleşmelerinde taraf olmaması nedeniyle husumet yokluğundan , müvekkili şirketin davacının dava konusu yaptığı akdi taraf olmadığı için fesih yetkisinin olmaması sebebiyle, müvekkili şirketin davacının satış rakamlarını olumlu/olumsuz hiçbir şekilde etkileme yetkisi ve amacının bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibari ile sözleşmeye aykırılık sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Yargılama sürecinde davacı ve davalıların delilleri toplanmış, sözleşmeler dosyamız içine alınmış, tarafların defterleri üzerinde (davalı —-firması bakımından Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin —– Tal numarası ile) mali müşavir bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılmıştır. Ayrıca oluşabilecek zararın tespiti için Ekonomist, finans uzmanı ve işletmeci bilirkişi heyetinden 01.06.2018 tarihli kapsamlı rapor alınmıştır.
Davalılar cevap dilekçeleri ile pasif husumet yokluğu sebebi ile davanın reddini talep etmişler ise de dosyadaki deliller incelendiğinde; davacı ile davalılardan —— arasında 01,01,2010 tarihli bir bayilik sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmenin 3. maddesinde sözleşmenin süresi olan bir yılın sona ermesinden sonra taraflardan birisinin sözleşmeyi feshetmemesi halinde kendiliğinden birer yıl uzayacağına ilişkin hüküm bulunduğu, talimat yoluyla alınan 09.11.2015 tarihli bilirkişi raporundan davalılardan ——— yılında davacıya satış yaptığının belirlendiği, davalılardan —-davacı ile 27.02.2013 ve 06.05.2013 tarihlerinde borç mutabakatı yaptığı, yine aynı davalının 28.01.2013 tarihinde davacıyı bayi olarak nitelendirerek satış talimatları verdiği, ayrıca ——-sayılı yazıda da, bu hususun tekrarlandığı, gerek davacının gerekse de davalılardan ——— ticari defterleri üzerinde Yapılan inceleme sonucunda davacı ile ——–arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu hususlar tespit edilmiştir.
Bu hususlar değerlendirildiğinde davalılardan —– üretici firma, ———— dağıtıcı firma ,davacının da bayi olarak faaliyette bulunduğunun ve taraflar arasında bu şekilde sözleşme ilişkisinin kurulduğu bu sözleşmeye aykırılık sebebi ile aralarında uyuşmazlık çıktığı anlaşıldığından davalıların pasif husumet itirazı kabul edilmemiştir.
Sözleşmeye aykırılık nedeniyle borçlunun sorumluluğuna ilişkin TBK. m. 1I2 hükmüne göre: “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun Yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gideımekle Yükümlüdür ‘ Yine TBK. m. 114 hükmüne göre: “Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur’. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir.İş özellikle borçlu için bir Yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır” şeklindedir.
Dosyadaki delil durumu alınan raporlar ( defter incelemeleri sonucu davacının düşen karı) hep birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki 3 lü hukuki ilişkinin yazılı bir fesih olmasa da fiilen sona erdirildiği anlaşılmıştır. Bu durumda kanunun ilgili maddeleri de göz önüne alındığında davacının davalılardan menfi ve müspet zararlarını isteyebileceği sonucuna varılmıştır.
Bilirkişi heyeti davacının yeni bir bayilik ilişkisi kurması için geçmesi gereken makul süreyi üç ay olarak tespit etmişlerdir. Bu nedenle davacının alabileceği kar mahrumiyetinden kaynaklanan tazminatın, üç aylık bedelle sınırlı olması gerektiğini belirtmiş olup kar mahrumiyeti hesabını ‘Davacının gelir beyannamesi incelendiğinde, 2011 yılında 9.080-TL 2012 yı|ında 1.535-TL 2013 yılında 4.504-TL kar elde ettiği, 2014 yılında da 671-TL zarar elde ettiği görülmektedir.
Sözleşmenin 2014 Yılında sona erdirilmiş olduğu, bu nedenle davacıya satış yapılmadığı dolaysıyla da 2014 Yılına ilişkin zararın bu nedenlerden kaynaklandığı dikkate alınarak davacının kar mahrumiyeti 2013 yılındaki gelirine göre hesaplanmıştır.
Davacının 20l3 ylında elde etrniş olduğu aylık gelirin (4.504/12=) 375-TL olduğu dikkate alındığında; davacının talep edebileceği üç aylık kar mahrumiyeti (375×3=) 1.126-TL olarak hesaplanmaktadır.’ şeklinde yapmıştır.
Müspet zararın hesabını; Yapılan fesih bildiriminin haksız olması nedeniyle müsbet zarar kapsamında portföy tazminatının da hesaplanarak ödenmesi gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda “denkleştirme istemi” adı altında şu hükme yer verilmiştir:
“(l) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin yeni müşteriler sayesinde, ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde edebiliyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve ,
c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
(5) Bu hüküm, hakkaniyete ayıkırı düşmedikçe. tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanır.” (TTK. m. 122).
Portftöy tazminatına haklılık kazandıran husus; sözleşmenin sona ermesi nedeniyle, acentaya, artık yapımcının mallarının teslim edilememesi ve bunun sonucunda da acentanın sözleşme süresi devamınca yapımcı nın markasına alıştırmış olduğu müsteri çevresini zorunlu olarak yitirmesidir. Gerçekten de sözleşmenin sona ermesiyle birlikte, davacı rakip firmalardan aynı nitelikte mal temin etse dahi, davalıya ait markaya alıştırmış olduğu müşteri çevresini yitirecektir. Dolayısıyla davacının müşteri çevresini yetirmiş olduğu oranda, davalının müşteri çevresi tamamen ve önemli ölçüde genişlemiş olacaktır. Yargıtay kararında da haklı olarak ifade edildiği üzere “…müşteri çevresini tamamen ve önemli ölçüde genişleten tek satıcının sözleşmenin haklı bir neden haricinde sona erdirilmesi durumunda, tek satıcıya münasip bir tazminat ödenmesi hakkaniyet gereğidir” (Y. 19. HD’nin 04.05.2000 tarih ve E.200013470 sayılı kararı). Bu durumda, bayilik sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın sonlandırılmış olması nedeniyle hem kendi hem de davalılar yararına oluşturduğu müşteri portfoyünden sözleşmenin sona erdirildiği tarihten itibaren davacının istifade edemeyeceği, müşteri portföyünden,sadece davalıların istifade edebileceği görülmekle davacının davalılardan denkleştirme (müşteri portfoy- tazminatı) isteme hakkının varlığı kabul edilmelidir.
TTK, m122/2 hükmüne göre “tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır”. Davacıya yapılan hakedişin (dört yıllık) ortalaması dikkate ahndığında, davacının talep edebileceği portfoy tazminatı (I4.448 / 4=) 3.6I2-TL olarak hesaplanmaktadır.’ şeklinde yapmış toplamda 1.126.00 TL kar mahrumiyeti 3.612 TL portföy tazminatı olmak üzere 4.738, 00 TL zararının olduğu sonucuna varmıştır. Rapor bilimsel denetlenebilir ve yol gösterici olduğundan hükme esas alınmıştır.
Davacının davalılar ile üretici, dağıtıcı ve bayilik ilişkisi nazara alındığında oluşan zarardan davalıların müşterek ve müteselsil olarak sorumlu oldukları kanaatine varılmıştır. Davacının oluşan zararın miktarını ve ödenmesini istediği süreyi belirtir usulüne uygun bir ihtarname ile davalıları temerrüde düşürmediğinden işleyecek faizin dava tarihinden itibaren olması gerekmektedir.
Davacının diğer bir talebi de manevi tazminata ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (“TMK”) “Saldırıya karşı” başlıklı m. 24 hükmü “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” şeklindedir. TMK’nın “Davalar” başlıklı m. 25 hükmünün ilgili kısmı “Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.” şeklindedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı m. 58 hükmünün ilgili kısmı “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.” şeklindedir. Davacı kişilik haklarına nasıl bir saldırı olduğu ve bundan dolayı nasıl bir zarara uğradığı noktasında iddiasını ispatlayıcı delil sunamadığı ve bu iddiasını ispatlayamadığından bu talebinin reddi gerekmiş aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile; 4.738 TL maddi tazminat alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Manevi tazminat isteminin reddine,
3-Alınması gereken 323,65-TL harcın peşin alınan 422,65-TL’den mahsubu ile bakiye 99,00-TL’nin karar kasinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından sarf olunan bilirkişi ücreti, tebligat-müzekkere gideri toplamı 3.939,00-TL’nin davanın kabul kısmına isabet eden 754,43-TL’si ile harç gideri 323,65-TL toplamı 1.078,08-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı ———–tarafından sarf olunan 1.341,00-TL yargılama giderinin davanın reddedilen kısmına isabet eden 1.084,16-TL’nin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
6-Davacı lehine AAÜT uyarınca taktir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar lehine AAÜT uyarınca taktir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Dair davacı vekili ile davalı ——– vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinden verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/02/2019