Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1986 E. 2019/1363 K. 17.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1414 Esas
KARAR NO: 2019/1346
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/04/2016
KARAR TARİHİ: 12/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan—- yayınlayan olarak, davalılardan …’nun yayın sahibi olarak, yine davalılardan …’nun yazar sıfatıyla sorumlu olduklarını,—- nüshasının -. sayfası ile – sayfası arasında yer alan … tarafından yazılan —-, işçinin parasını vermiyor!” başlıklı köşe yazısında müvekkilleri ile ilgili yer alan ifadelerin tamamen gerçek dışı olduğunu, davalıların hiçbir bulguya dayanmaksızın müvekkillerinin kişilik haklarını zedeleyecek ithamlar ileri sürdüklerini, müvekkillerinden …’nin — yılında faaliyete girdiğini,– yılında yenilenerek tekrar hizmete girdiğini, yine müvekkillerinden …’nin – çatı şirketi olduğunu, – kişiye doğrudan istihdam sağladığını, — sıralamasındaki tek -olarak yer aldığını,—büyük sanayi kuruluşu araştırmasında en büyük – sanayi kuruluşu arasınd– topluluğu şirketinin yer aldığını, yayının tamamen gerçek dışı olduğunu, yalan haberle müvekkillerine iftira atıldığını, gerçekdışı haber üzerinden gazete aleyhine müvekkillerinin —- olaylarıyla ilişkilendiren pek çok haberlerle ilgili olarak çok sayıda tekzip kararları, bilirkişi raporları bulunduğu halde tekrar tekrar bu konuya güncelliği bulunmadığı halde imalar, göndermeler yapılmasının da hukuka ve gazetecilik etiğine aykırı olduğunu, yazıda “..Kapılarını isyancılara açan —– hem otellerinde, hem de altlarındaki ispark otoparkına otelden geçiş imkanı vererek barındıran, lojistik destek sağlayan —– isyanında sığındıkları – bedava internet, bedava çay-pasta veren — sözler yazıldığını, – — yıldızın da üzerinde bir konsepte ve uluslararası prestije sahip örnek bir otel olduğunu belirterek gerçeğe aykırı ve kişilik haklarına saldırıda bulunulan haberin yasal sorumluları olan davalılardan her bir davacı için ayrı ayrı– TL olmak üzere toplam —-TL manevi tazminatın müştereken ve müteselsilen yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini, hükmün – yayınlanan ve tirajı – üzerinde bulunan iki adet ulusal gazetede yayınlanmasını, ilan bedellerinin de müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini, yargılama giderleriyle masraf ve ücreti vekaletin müştereken ve müteselsilen davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacılardan —- bulunan imalathanede çalışan işçilerden bir kısmının çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve zam beklentisi nedeniyle — sendikasına üye olmalarının ardından işten çıkarıldıklarını, bu konuya ele alan yazıda …’un isminin yer almadığını, bu yazının …’a dava açma hakkı vermemesi gerektiğini, açık biçimde ya da ima suretiyle bu kişilerin hedef alınmadığını, bu bakımdan … dışındaki davacılar yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, yazıdaki eleştirilerin dayandığı olguların gerçek olduğunu, yazarın gezi eylemcilerine destek veren patronların bugün onları göz altına aldırdığına dikkat çekmek istediğini, davacılar hakkında gezi olayları nedeniyle soruşturma açılmamış olması, kamu oyunda yaygın biçimde davacılara yöneltilen gezi eylemlerine destek eleştirisinin ya da övgülerin varlığının davacıların da inkar etmediği bazı somut vakalarla ortada olduğunu, gezi eylemlerinin—tarafından desteklendiği iddiasının kuru bir iddia değil somut dayanakları ile ortaya konulmuş bir gerçek olduğunu, dava konusu köşe yazısının basın özgürlüğü kapsamında eleştiri hakkının kullanılmasından ibaret bulunduğunu, bir gazetecinin doğruluğunu kanıtlayamadığı sürece eleştiren değer yargılarını ifade etmesinin engellenmesini kabul edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle her bir davacı için ayrı ayrı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, —- sayısında davalı … tarafından yazılan —, — başlıklı köşe yazısında kendilerine gerçek dışı ve kişilik haklarına saldırı teşkil eden içerikte yazılar yazdığını, bu davalının yazar olarak, davalı …’nun yayın sahibi olarak, diğer davalı şirketin ise yayınlayan olarak sorumlu olduğunu, manevi tazminat talebinde bulunduklarını ve kararın ulusal gazetelerde ilanını talep ettiklerini bildirmişlerdir.
Davalılar ise, davacılardan — yazıda hiçbir surette yer almadığını ve bu nedenle aktif husumetlerinin bulunmadığını, yazıda sadece davacı –. yönünden değerlendirmelerde bulunulduğu, yazıdaki eleştirilerin dayandığı olguların kamuoyuna yansıyan ve tartışılan olgular olduğunu, gezi olayları olarak bilinen dönemde —- otoparkının revir olarak kullanılmasına otel yetkililerince izin verildiğine ilişkin” haber ve yazılara davacı tarafça itiraz edilmemiş olduğu, bu nedenle davaya konu edilen köşe yazısının haber verme ve eleştiri hakkı sınırları içinde kaldığı, dava konusu haberin hukuka uygun, gerçek olgulara dayalı bir eleştiri yazısı olması nedeniyle davanın reddini talep etmişlerdir.
Davanın açıldığı İstanbul Anadolu -. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından “Davacılardan … ve …’nin tacir sıfatını taşımaları nedeniyle davanın ticari dava niteliğinde olduğu,” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
Tarafların bildirmiş oldukları tüm delil ve belgeler toplanmış, taraflara esas hakkında beyanda bulunmaları için uygun süreler verilmiş ve akabinde hüküm kurulmuştur.
Davacıların manevi tazminata konu ettiği eylem, davalı … tarafından — tarihli sayısında yazılan —- başlıklı köşe yazısında davacılara yönelik gerçek dışı, kişilik haklarına açıkça saldırı teşkil eden ve hakaret içeren sözlere yer verilmiş olduğu iddiasıdır.
Davacılar vekili dava dilekçesinde hukuka aykırı olduğunu beyan ettiği yazı alıntılarını şu şekilde sıralamıştır:
“Benim mahkemeye çıkmamın sebebi —–gözaltına alınmasının sebebi ben değilim..-?”
– ‘Ha gayret az kaldı. İki gün daha sokaklarda kalırsak, — hükümeti gayrimeşru ilan edecek’ safsatası ile gençleri kandırıp, sokaklar savaş alanına çevrildiğinde kapılarını isyancılara açan ——
“Gezi isyanında o kadar ağır saldırılar. O kadar ağır can kayıpları.. Bedensel zararlar… Maddi zararlara sebebiyet verdikleri eylemlere rağmen. Hiç gözaltına alındılar mı? (Lafın gelişi olarak “hiç” diyorum.. Tabii ki yarım saatliğine, bir saatliğine alındılar.. Ama eylemlerin vahameti karşısında o gözaltıların bir önemi olmadığını belirtmeliyim.)
Şimdi ise..
Koç’a direniyorlar diye.
Ortada ne cam kırma var.
Ne barikat kurma.
Ne işyeri yağmalama..
Ne polis aracını devirip, yakma..
Ne belediye otobüsünü molotoflama..
Hiçbir şey yokken, gözaltına alınıyor.”
Davacılar vekili belirtilen şekilde alıntılar yaparak gösterdiği yazılarda gerçeklik unsurunun bulunmadığını, müvekkillerinin hükümeti devirmeye çalışmakla suçlandığını, hiçbir güncelliği ve ilgisi bulunmadığı halde zorlama yoluyla müvekkillerinin gezi olaylarıyla irtibatlandırmaya çalışıldığını beyan etmiştir.
Davaya konu edilen ve yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen davalı gazeteci … tarafından yazılmış olan köşe yazısında; davacılara açıkça hakaret içeren veya kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir ibare bulunmamaktadır. Davaya konu edilen yazıda yazının yazıldığı tarihlerde güncel olan “Davacılardan …’ye ait imalathanede çalışan işlerden bir kısmının çalışma şartlarının iyileştirilmesi için —– üye olmalarının ardından işten çıkartıldıkları, bu nedenle işçilerin — ait işletme önünde eylem yaptıkları.” olay nedeniyle yazar tarafından yazılan köşe yazısında bu olay ile geçmişte yaşanan bazı olayların ironik bir dille karşılaştırmasının yapıldığı, yazının yazıldığı tarihte güncel olan bir olay nedeniyle yazının yazılmasında güncellik unsurunun bulunduğu anlaşılmıştır.
Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi ifade özgürlüğünü şu şekilde düzenlemektedir;
”Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşüncelerini edinme ve yayma özgürlüklerini içerir…
Bu özgürlüklerin kullanımı beraberinde ödev ve sorumlulukları getirdiği için ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu emniyeti menfaatlerine, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli olarak elde edilen bilgilerin açıklanmasının önlenmesi veya yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi için yasa tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir.”
Halen yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın 26. Maddesi ise aşağıdaki gibidir;
”Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar…
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet’in temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatlarının yahut kanunun ön gördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir…”
Gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında, yukarıda belirtilen ”özgürlüklerin kısıtlanması durumlarından bir veya birkaçının bulunmadığı hallerde” ifade özgürlüğünün olabildiğinde geniş olarak yorumlandığı bilinen bir husustur. Somut olayda davalı gazetecenin, yukarıda açıklanan şekilde güncel olarak kaleme alındığının kabulü gereken bir yazıda, geçmişteki olaylarla gerekli olmasa bile ironik bir dille kıyas yapması şeklindeki olayda, davacılara açıkça hakaret içeren bir ifadenin kullanılmamış olması, davacıların kişilik haklarına açıkça saldırı niteliğinde bir ifadeye yer verilmemiş olması hususları gözetildiğinde, kamuoyuna yansıyan olaylarla ilgili ölçülü olarak hakaret ve daha geniş kapsamda suç içermeyen sözlerle eleştiri yapma, bu kapsamda düşüncelerini paylaşma hakkına sahip olduğunun kabulü zorunludur. Bu nedenle davaya konu edilen yazıda hukuka aykırılık unsurlarının bulunmadığı düşüncesiyle davacıların manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 44,40-TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 2.561,63-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.517,23-TL’nin davacı tarafa iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalılar lehine AAÜT göre takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendini vekille temsil ettiren davalılar tarafına verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ancak sarf olunmayan gider avansı olduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/12/2019