Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2023/508 Esas
KARAR NO :2023/592
DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:28/07/2023
KARAR TARİHİ:18/09/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalının kullanımında olan”… Mah. 1236 Sk. No:1 Dükkan:2 …/İstanbul” ticarethane adresinde kurulu bulunan … hizmet numaralı tüketim noktasına ait tesisat mahallinde saha ekipleri tarafından 16/01/2023 tarihinde yapılan kontrollerde “Dağıtım sistemine müdahale ederek ayrı bir hat çekmek suretiyle sayaçtan geçirilmeksizin elektrik enerjisi tükettiği” tespit edildiğini, tespite istinaden H/… nolu kaçak tespit tutanağı tanzim edilmiş olduğunu, davalı aleyhine yukarıda arz edilen tutanağa istinaden, davalı borçlunun kullandığı kaçak tüketim, zabıt tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri gereği hesap edilmiş yapılan hesaplama karşılığının toplam 449.674,66-TL fatura tahakkuk ettirilmiş olduğunu, söz konusu kaçak elektrik bedeline gecikmiş gün faizi ve faizin KDV’si ilave edilerek 463.824,42-TL’nin tahsili amacıyla …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyası ile ödeme emri gönderilmiş olduğunu, davalı borçlu tarafından borca itiraz edilmesi üzerine takip durmuş olduğunu, müvekkili kurum tarafından yapılan inceleme neticesinde, kaçak enerji kullanımından dolayı tanzim edilen itiraza konu kaçak elektrik kullanım tespit tutanağı ve bu tutanağa istinaden düzenlenen kaçak elektrik kullanım faturasında herhangi bir hesaplama hatası bulunmamakta olduğunu, kaçak tespiti için tespit anında mahalde fiili kullanıcının varlığının yeterli olduğunu, Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği m.42’de gösterilen haller içerisinde elektrik tüketimi yapan herkesin, kaçak tespiti ve tahakkukunun muhatabı olabileceğini, dosya kapsamına davanın esası hakkında kaçak elektrik kullanımına dair açık deliller sunulmuş olup davanın esası yönünden haklılık tam olarak ispat edilmiş olduğunu, kaçak elektrik kullanımı eyleminin niteliği itibariyle “haksız fiil” teşkil etmesi ve haksız fiilden doğan davalarda “zarar görenin yerleşim yeri” icra daireleri ve mahkemelerinin de yetkisinin bulunması dolayısıyla zarar gören müvekkil şirketin yerleşim yerinin tabi olduğu İstanbul Adliyesinin icra daireleri ve mahkemeleri de İİK 50. maddesinin atfı ile HMK’nın 16. maddesi gereği yetkili olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin kaçak elektrik kullanımından doğması sebebiyle taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6502 sayılı Kanun kapsamında olmadığından davanın “haksız fiil” hükümlerine göre Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini, yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı/borçlunun taşınır, taşınmaz malları ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerinde İİK m. 257 gereği dava ve takip kesinleşinceye kadar teminatsız veya Mahkemece uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyati haciz konulmasını, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu haksız ve yersiz itirazının iptali ile takibin devamını, davalı/borçlu aleyhine hükmolunacak meblağın % 20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatı tazminatı ödemeye mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; işbu davaya bakmakla görevli olan mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu, somut olayda, dosyada mevcut tutanak kapsamlarından anlaşılacağı davacı şirket ile müvekkili arasında elektrik aboneliği tesis edilmiş olduğunu, şu durumda, taraflar arasında kurulan abonelik ilişkisi sözleşme niteliğinde olup, davacı kurumun bu sözleşme ilişkisine dayanarak ve sözleşmeye aykırılık iddiasıyla oluşan zararının giderilmesini talep ettiği kabul edilmesi gerektiğini, o halde sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın, haksız fiil kurallarına göre değil sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceğinin kuşkusuz olduğunu, müvekkilinin aboneliği kapsamında hem önceki aboneye ait olan borç ve cezaları hem kendisine ait abonelik borcunu düzenli ödemiş olduğundan davacı kurum ile müvekkili arasında sözleşme ilişkisinin mevcut olduğunu, hal böyle olunca 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un23. Maddesi uyarınca eldeki davaya bakma görevinin tüketici mahkemesinde olduğunu, söz konusu davanın yetkisiz mahkemede açılmış olduğunu, müvekkilinin adresinin “… Mah. 1235 Sk. No:2 İç Kapı No:8 …/İstanbul” olup, elektrik aboneliğinin yerinin de “… Mah. 1236. Sok. No:1 Dükkan 2 …/İSTANBUL” adresi olduğunu, davacının kendi yerleşim yeri mahkemesinde işbu davayı açmasının usule aykırı olduğunu, ikametgâh adresinin ve elektrik sayacının da … / İSTANBUL adresi olduğu dikkate alındığında HMK’nun 6 vd. maddeleri gereğince yetkisizlik kararı verilmesi gerekmekte olduğunu, davaya bakmakla yetkili ve görevli olan mahkeme … Tüketici mahkemeleri olduğunu, davaya konu tespit tutanağında izlenmesi gereken usul ve yöntemler göz ardı edilerek ve usulsuz olarak, yönetmelik, elektrik enerjisi düzenleme kurul kararın ve yargıtayın içtihadı da göz önüne alınmadan tutulmuş olduğunu, bu nedenle bu tutanağa dayanılarak kaçak elektrik enerjisi kullanıldığı iddiasının yersiz olduğunu, düzenlenen tutanak ve yapılan tespitin usulsuz ve geçersiz olduğunu, bahse konu elektrik abonesine düzenlenen kaçak elektrik tespit tutanağının tamamen, mesnetsiz ve haksız çıkar sağlamaya yönelik gerçek dışı iddialar olduğunu, müvekkilinin abonelik yapmış olduğu fırında, eski abonenin borçlarından dolayı eski abonenin de cezaları ile birlikte kendisine taahhuk ettirilmiş elektrik fatura ve ceza bedellerini davacı kuruma düzenli olarak ödemiş olduğunu, müvekkilinin kendisine ait aboneliği olması ve ilgili abonelikten kaynaklanan borçları düzenli ödemesi karşısında, kaçak elektrik kullanımı ile karşı karşıya kalması, davacı kurumun tekel faaliyetleri kapsamında görevini kötüye kullandıklarını göstermekte olduğunu, kaldı ki, davacının iddia ettiği şekilde ayrı bir hat çekmek suretiyle elektrik enerjisi tüketimi, normal bir şahıs tarafından yapılabilecek bir eylem olmadığını, kaldı ki kabul manasına gelmemek kaydıyla, müvekkiline taahhuk ettirilen kaçak elektrik bedel tutarları fahiş olup, ilk endeks ile son endeks arasındaki aylarda işleyiş itibariyle küçük bir fırın için bu tutarların yansıtılmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin düzenli olarak fatura bedellerini ödemesine rağmen gelen bu fatura tutarlarını gördüğünde yapılan kaçak elektrik tespitinin hukuka aykırı olarak yapıldığını fark etmiş olduğunu, bir an için kaçak elektrik kullanıldığı mahkeme tarafından tespit edildiği durumda, müvekkilinin ödemiş olduğu fatura bedellerinin söz konusu kaçak elektrik kullanım bedellerinden mahsubu gerektiğini, mahkeme tarafından yapılacak olan bilirkişi incelemesi ile bu hususun tespit edileceğini, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13 üncü maddesinin (b) bendi çerçevesindeki tespitlerde; kaçak elektrik enerjisi kullanımına ilişkin olarak yapılacak hesaplamada esas alınacak süre, tüketicinin tespite konu elektrik enerjisinin kesildiği tarih ile kaçak tespitinin yapıldığı tarih arasındaki süre olduğunu, bu sürenin 90 günü geçemeyeceğini, davacı kurum tarafından yansıtılan borç dikkate alındığından davacı kurumun bu süreye uymaksızın hukuka aykırı olarak tutanak ile borç yansıttığının tespit edilmiş olduğunu, davacı kurumun icra inkar tazminatı talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, ortada mevcut likit bir alacak bulunmadığını, kaçak olarak tüketilen elektriğin kullanım miktarı ile süresinin belirlenmesi, tarifede belirtilen elektrik kurumu veya şirketinin elamanlarına bırakılmış olduğunu, her ne kadar bu suretle yapılan belirlemeye karşı yine aynı hükümlerle kaçak elektrik kullanana itiraz imkanı tanınmakta ise de; bu itirazı inceleme yetkisinin de yine aynı kurum veya şirket tarafından oluşturulacak (ki bunlar her halükarda alacaklının elemanları olmaktadır) bir komisyona verilmiş olduğunu, uyuşmazlığın bu prosedür içinde giderilememiş olması halinde işin yargıda çözümlenmesinin kaçınılmaz olduğunu, yargı aşamasında ise, fiilin yani elektrik kullanımının mevcut bulunup bulunmadığı; eğer mevcut ise kaçak elektrik niteliğinde olup olmadığı; kaçak elektrik niteliğinde ise yukarıda belirtilen tarifedeki kriterler gözetilmek suretiyle alacaklı kurum veya şirket lehine oluşan alacak miktarı belirleneceğini, bu belirlemelerin, bilirkişi incelemesi ile yapılmakta olduğunu, bütün bunlara göre kaçak elektrik kullanımının bir haksız fiil teşkil ettiği; oluşan alacağın likit bulunmadığı ve kaçak elektrik kullanımından doğan alacak nedeniyle icra inkar tazminatına hükmolunamayacağının açık olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının beyanlarına karşı sundukları cevaplarına binaen davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE;
… Vergi Dairesi, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, … Birliği’nin cevabi yazıları, celp edilip incelenmiştir.
Dava, kaçak elektrikten kaynaklanan alacağın tahsilini teminen, davacı yanca, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı sayılı dosyasından başlatılan takibe, davalının yapmış olduğu itirazın iptaline ilişkindir.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, davanın itirazın iptali davası olduğu, … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 06/09/2023 tarihli cevabi yazısı ile “…davalı …’in gerçek kişi ticari işletme kaydı, sicil kayıtlarına göre ortağı olduğu kollektif, komandit ve limited şirket kaybı bulunmadığının…”, … Vergi Dairesi’nin 13/09/2023 tarihli cevabi yazısı ile “…davacının, 16/07/2020 tarihinde faaliyetine başladığı, 31/01/2023 tarihinde faaliyetini terk ettiği, 05/07/2023 tarihinde tekrara faaliyetine başladığı,… mükellefin, Gerçek Usulde Gelir Vergisi mükellefi olduğu ve işletme hesabına göre defter tuttuğunun,2020,2021 ve 2022 yılları Gelir Vergisi Beyannamelerinde zarar beyan ettiğinin anlaşıldığı…”, … Birliği’nin 07/09/2023 tarihli cevabi yazısı ile de; “…… Esnaf Odası’na kayıt olduğu ve kaydının halen devam ettiğinin…” bildirildiği, davacının dava tarihi itibariyle tacir olmadığı anlaşılmıştır.
TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir.Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur.Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemez.
Dava konusu ve sunulan deliller kapsamında davaya konu uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
HMK 114. Maddesinde; mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği açıklanmakla yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK. 4. ve 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği taktirde RESEN, HMK’nun 20.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına
4-HMK’ nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği ön görüldüğünden yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına
Dair, dosya üzerinden, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize verilecek ya da başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/09/2023
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır