Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/255 E. 2023/901 K. 05.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/81 Esas
KARAR NO:2023/915

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:04/06/2015
KARAR TARİHİ:07/12/2023

Taraflar arasında görülen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; temlik eden bankanın … şubesi tarafından davalı şirket lehine ve diğer borçlu …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefaleti ile genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi kartları düzenlenerek teslim edildiğini, kredi sözleşmeleri ve ödeme planları sebebiyle kredilerin tesis edildiğini, kullandırıldığını ve çek karnelerinin teslim edildiğini, davalıya kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine temlik eden banka tarafından …Noterliğinin 07/11/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile borcun ödenmesinin ihtar edildiğini ancak borcun ödenmediğini, borcun ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine geçildiğini, limit ipoteği teminatı dışında kalan alacak ile ilgili ihtiyati haciz kararının alındığını, ihtiyati haciz kararına istinaden alacağın tahsili amacıyla … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığını, davalılar tarafından borca itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu, banka kayıtları üzerinde yapılacak inceleme sonuucunda alacağın tespit edilebileceğini, davalı şirketin genel kredi sözleşmesini imzalayarak kredi kullandığını, diğer davalının sözleşmeyi kefil sıratı ile imzaladığını, sözleşme gereği en yüksek kredi faiz oranının yıllık %50 fazlası hesaplanarak temerrüt faizinden davalıların sorumlu olması gerektiğini belirterek davalıların itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; müvekkillerinin davacı bankadan kullanmış oldukları kredi borcuna karşılık olarak müşteri çeklerini davacı bankaya teslim ettiklerini, buna göre borcun verilen çekler ile ödenmiş olduğunu, bu durumun müvekkilinin ticari defter ve belgeleri ile sabit olduğunu, çekin bir ödeme vasıtası olduğundan kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesi amacı ile verildiğinin kabulü gerektiğini, icra takibinde talep edilen faiz oranının fahiş olduğunu, borcun likit olmadığını, bu nedenle davacının icra inkar tazminatı talebinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili Mahkememize sunduğu 14/06/2016 tarihli cevap dilekçesinin ıslahına ilişkin dilekçesi ile; davacının müvekkillerine kullandırdığı kredilerden kaynaklanan alacağa karşılık ipotek verildiğini ve bununla ilgili …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, İİK’nın 45.maddesi gereğince öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması gerektiğini, rehin tutarının borcun ödemeye yetmemesi halinde ilamsız takip yapılabileceğini, davacının ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takibi sonuçlandırmadan doğrudan ilamsız icra takibi başlatmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, müvekkili tarafından müşteri çeklerinin borcuna karşılık davacı bankaya verildiğini ve borcun bu çekler ile ödenmiş olduğunu, alacağın likit olmadığını, icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini, talep edilen faizin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dava; İİK.nın 67.maddesi gereğince açılmış itirazın iptali davasıdır.
…. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyası celp edilmiş, taraf delilleri toplanmış ve bilirkişi raporları alınmıştır.
….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; Davacı tarafından davalılar aleyhine 924.318,45 TL asıl alacak, 27.113,34 TL % 48 işlemiş faiz, 1.355,67 TL faizin gider vergisi olmak üzere toplam 952.787,46 TL için ilamsız icra takibi yapıldığı, itiraz edilmesi neticesinde takibin durduğu ve bu davanın süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizde yapılan yargılama sonucunda Mahkememizin 26.09.2019 tarih ve 2015/… E., 2019/… K. sayılı ilamı ile; “…İcra dosyası, genel kredi sözleşmesi, ipotek belgeleri, davalılar tarafından davacıya verilen çekler ve bu çeklerin tahsil durumları, banka kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı banka ile davalı şirket arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, bu kredi sözleşmelerinde davalı …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, bu nedenle davalı …’ın tüm borçlardan 5.000.000 TL kefalet limiti kapsamında sorumlu olduğu, ….Noterliğinin 07/11/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile borcun ödenmesinin talep edildiği ve kat tarihi olan 07/11/2014 tarihi itibariyle davacı bankanın alacağının 2.524.318,45 TL olduğu, ihtarnamenin davalılara 11/11/2014 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede borcun ödenmesi için 1 günlük süre verildiği, buna göre 13/11/2014 tarihinde temerrüdün başladığı, temerrüt tarihine göre bilirkişilerin 22/11/2016 tarihli raporlarında yapılan hesaplamaya göre davacı alacağının 2.538.454,63 TL olduğu, takip tarihine kadar 261.7409,10 TL tahsilat yapıldığı, 13/11/2014 temerrüt tarihinden 11/12/2014 takip tarihine kadar % 48 faiz oranına göre yapılan tahsilat tutarlarının mahsubundan sonra takip tarihi itibariyle davacı alacağının 696.333,71 TL olduğu, takip tarihinden dava tarihine kadar toplam 456.385,90 TL’lik tahsilat yapıldığı, bu miktarın da davacı alacağından mahsup edilmesi sonucunda takip tarihi itibariyle davacı alacağının 239.947,81 TL olduğu ve bu miktar için yapılan itirazın iptali gerektiği, alacağın likit olması nedeniyle %20 icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği Mahkememizce kabul edilmiştir. Davalılar vekili İ.İ.K’nun 45.maddesi gereğince öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması gerektiğini, genel haciz yolu ile icra takibi yapılmasının mümkün olmadığını ve talep edilen faizin fahiş oranda olduğunu, müvekkilleri tarafından verilen çekler ile borcun ödenmiş olduğunu belirtmiş ise de; davacı alacağının 2.538,454,63 TL olduğu, ipotek bedelinin 1.600.000 TL olduğu, davacı tarafından 1.600.000 TL’lik ipotek bedeli mahsup edildikten sonra geriye kalan 924.318,45 TL’nin icra dosyasında talep edildiği, davacı bankanın sunmuş olduğu faiz genelgesine göre akdi faizin % 32 olduğu ve genel kredi sözleşmesinin 10.maddesine göre % 50 fazlasının % 48 olduğu ve davacı banka tarafından da bu faiz oranı icra takibinde talep edildiği, davalılar tarafından davacıya sunulan çeklerin tahsil edilenlerin tahsil tarihine göre talep edilen alacaktan mahsubunun yapıldığı hususları göz önüne alınarak davalı tarafın itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememiz kararının davacı tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. HD.nin 10.11.2022 tarih ve 2022/… E., 2022/… K. Sayılı ilamı ile; “… TBK 100. maddesine göre icra takibine başlanılmasından sonra, itirazın iptali davasının açıldığı tarihten önce , yapılan kısmi ödemenin öncelikle işlemiş faiz, takip masraflarına mahsup edileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, itirazın iptali yönünde bir karar verilmediği sürece icra müdürlüğünce icra dosyası üzerinde işlem yapılamayacağından, icra takip tarihinden itibaren işleyecek faiz ve icra giderleri hakkında mahkemece bir karar verilmesi gereklidir. Davacı vekilinin icra takip tarihi itibariyle yapılan borç hesabının dikkate alınması gerektiğine yönelik istinaf nedeni yerinde bulunmamaktadır. Davacı müteselsil kefil bakımından da rehin tutarını düşerek ilamsız takip başlattığından bu konudaki talebi ile bağlı sayılmalıdır. TBK m.100/II’ye göre, “Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip değildir” Hüküm kısmi ifayı kabul eden veya kabul etmek zorunda kalan alacaklıyı, zarara uğramaktan korumayı amaçlamaktadır. İlk derece mahkemesince takip tarihinden sonra dava tarihine kadar yapılan ödemeler düşülerek kalan alacağa hükmedildiği belirtilmiş ise de hüküm verilen miktara ne şekilde ulaşıldığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece, sonuç itibariyle benimsendiği belirtilen rapora da uygun karar verilmemiştir. İkinci bilirkişi kurulunun ilk bilirkişi raporundaki bankacı bilirkişinin çıkartılarak hukukuçu bilirkişinin yanına yeni bir bankacı bilirkişi katılarak yeniden rapor alınması yoluna gidildiği ancak bu heyetten alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda TBK’nun 100.maddesi uyarınca bir hesaplama yapılmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle;kısmi ödemelerin TBK 100.maddesine uygun şekilde hesaplama yapılması; TBK 100/2 maddesi üzerinde de durularak kalan borç tutarının hesaplattırılarak kalan alacağa hükmedilmesi gerekirken mahkemece, yetersiz bilirkişi raporlarına dayalı olarak gerekçesi de belirtilmeden yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiş,istinaf nedeni yerinde görülen davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmek üzere kararın kaldırılmasına karar verilmiştir…” gerekçesiyle Mahkememiz kararı kaldırılmıştır.
Mahkememiz kararının kaldırılmasından sonra yapılan yargılamada; Temlik alan vekili devir ve temlik sözleşmesini ve vekaletnamesini sunmuştur. BAM kararı doğrultusunda bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, … ve … Mahkememize sundukları 21/10/2023 tarihli raporlarında; davacı banka ile davalı kredi lehtarı (asıl borçlu) … ve San. Ltd. Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmeyi davalı kefilin de müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğunu, anılan sözleşmeye istinaden davacı banka tarafından kredi lehtarı adına kredi hesapları açıldığı ve bu hesaplar üzerinden nakdi kredilerin kullandırılmış olduğunu, işbu kredi borçlarının öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, davacı bankanın davalılar aleyhinde takip ve dava hakkının bulunduğunun kanaati edinildiğini, davalı kefilin sözleşmede gösterilen kefalet limitinin 6.750.000 TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan nakdi kredi asıl borç tutarının (talep gibi) 924.318,45 TL’sinin kefalet limitlerinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı kefilin kefalet limitiyle sınırlı olmaksızın tespit edilen borçtan müteselsilen sorumlu sayılabileceklerinin söylenebileceğini, takip tarihinden sonra yapılan kısmi ödemeler nedeniyle hem takip ve hem de dava tarihi itibariyle yapılan hesaplama sonuçlarının ayrı ayrı sunulduğunu, davacı bankanın takip tarihi itibariyle hesaplanan alacaklarının; toplam 697.042,35 TL olduğunu, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; fazlaya ilişkin 255.745,11 TL’nin (952.787,46 – 697.042,35) reddi durumunda, takip tarihinden başlamak üzere asıl alacak tutarı 696.068,35 TL tamamen ödeninceye kadar yıllık %48 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi ile birlikte istenilebileceğini, davacı bankanın dava tarihi itibariyle hesaplanan alacaklarının toplam 404.689,45 TL olduğunu, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; dava tarihinden başlamak üzere asıl alacak tutarı 373.444,70 TL tamamen ödeninceye kadar yıllık %48 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi ile birlikte istenilebileceği, dava tarihinden sonra olmak üzere ….İcra Müdürlüğünün … E. sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla açılan takip dosyasından dolayı, cebri icra satışı sonucunda 345.872,50 TL’lik tahsilat elde edildiğini, davacı banka her iki borçlu yönünden (asıl borçlu ve kefil) ipotek limiti 1.600.000 TL kapsamı dahilinde kalan alacağını ilamsız icra takibine konu etmediği, dolayısıyla ipotekli taşınmaz satışı nedeniyle elde edilen hasılatın ilamsız icra takibi nedeniyle istenilen alacağa mahsup edilemeyeceği düşünülmekte olduğunu, çünkü anılan satış bedeli ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla açılan takip dosyası kapsamında kaldığı için o İcra takibi dosyası dahilinde borca mahsup edilmesi gerektiği düşünülmekte olduğunu, yani yapılan tahsilatın 1.600.000 TL’lik ipotek limiti dahilinde kalan alacağa mahsup edilmesi gerektiği söylenebileceğini, TBK’nın 100/2. maddesi uyarınca, davalı yanın tahsile verdiği çek tahsilat tutarlarının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla açılan ipotek limiti kapsamında kalan alacağa mahsup edilemeyeceğini, yani bu kanaldan sağlanan tahsilatın, ipoteğe göre teminat değeri daha zayıf konumda kalan kefaletle temin edilen alacağa mahsup edilmesi gerektiğinin düşünüldüğünü, yukarıda yapılan hesaplamalarda çeklerden doğan tahsilatın ilamsız icra takibinden doğan alacağa mahsup edildiğini belirtmişlerdir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu alacağı temlik eden banka ile davalı şirket arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, bu kredi sözleşmelerinde davalı …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, bu nedenle davalı …’ın tüm borçlardan 5.000.000 TL kefalet limiti kapsamında sorumlu olduğu, ….Noterliğinin 07/11/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile borcun ödenmesinin talep edildiği, alacağın daha sonra bankaca, … A.Ş. ye temlik edildiği, temlik eden banka tarafından kredi lehtarı adına kredi hesapları açıldığı ve bu hesaplar üzerinden nakdi kredilerin kullandırılmış olduğu, işbu kredi borçlarının öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, temlik eden bankanın davalılar aleyhine icra takibinde bulunduğu, genel kredi sözleşmesi, banka kayıtları, ödemeler, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre temlik eden bankanın takip tarihi itibariyle 697.042,35 TL alacaklı olduğu, takipten sonraki ödemeler nedeniyle; dava tarihi itibariyle alacak miktarının 373.444,70 TL asıl alacak, 29.756,90 TL işlemiş faiz ve 1.487,85 TL BSMV olmak üzere toplam 404.689,45 TL olduğu, dava tarihinden sonra …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla açılan takip dosyasından dolayı, cebri icra satışı sonucunda 345.872,50 TL’lik tahsilat elde edildiği, temlik eden bankanın her iki davalı yönünden ipotek limiti 1.600.000 TL kapsamı dahilinde kalan alacağını ilamsız icra takibine konu etmediği, dolayısıyla ipotekli taşınmaz satışı nedeniyle elde edilen hasılatın ilamsız icra takibi nedeniyle istenilen alacağa mahsup edilemeyeceği, anılan satış bedelinin ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla açılan takip dosyası kapsamında kaldığı için o icra takibi dosyası dahilinde borca mahsup edilmesi gerektiği, TBK’nın 100/2. maddesi uyarınca, davalı yanın tahsile verdiği çek tahsilat tutarlarının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla açılan ipotek limiti kapsamında kalan alacağa mahsup edilemeyeceği, bu tahsilatın, ipoteğe göre teminat değeri daha zayıf konumda kalan kefaletle temin edilen alacağa mahsup edilmesi gerektiğinden çeklerden doğan tahsilatın ilamsız icra takibinden doğan alacağa mahsup edildiği, buna göre davalı tarafın itirazlarının kısmen yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, itirazın 404.689,45 TL üzerinden iptaline ve alacak likit olduğundan %20 icra inkar tazminatına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 373.444,70 TL asıl alacak, 29.756,90 TL işlemiş faiz ve 1.487,85 TL BSMV olmak üzere toplam 404.689,45 TL alacak için davalılar tarafından yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, DAVA tarihinden itibaren 373.444,70 TL asıl alacağa yıllık % 48 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5 gider vergisi uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazla ilişkin talebin reddine,
2-Kabul edilen alacağın % 20’si olan 80.937,89 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 27.644,34 TL harçtan peşin alınan 11.507,33 TL mahsubu ile geriye kalan 16.137,01 TL harcın davalılardan tahsiline,
4-Davacı tarafından yatırılan başvurma ve peşin harç toplamı 11.535,03 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 62.656,52 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davanın ret edilen bölümüne göre hesaplanan 82.733,72 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 14.000 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 5.946,39 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır