Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/891 E. 2023/10 K. 16.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/891 Esas
KARAR NO :2023/10

DAVA:Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/12/2022
KARAR TARİHİ:16/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalıdan 15.981,45-TL. almak üzere 24/06/2021 tarihinde fatura kesilip malzemeler gönderilmiş olduğunu, ancak davalının şahıs firmasına malzemeleri 24/06/2021 tarihinde teslim edilmesine rağmen herhangi bir ücret ödemeyip, ertelediklerini, taraflar arasında anlaşma yapılmış olup, anlaşmaya göre ücreti malzemeler ellerine ulaştığı andan itibaren; ödemeleri hesaba tek parça halinde havale/eft olarak yapılacak şeklinde anlaştıklarını, fakat daha sonra 24/05/2022 tarihinde ödemeleri parça parça yapıp hesabı kapatacaklarını ettiklerini, ödeme yapmadıklarını, davalı tarafın işbu anlaşma gereği üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğini, taraflarınca iyi niyetli şekilde yaklaşıp 24/05/2022 tarihinde son kez ihtar amacıyla mesaj atılmışsa da davalı taraftan edimlerini gerçekleştirmek amacıyla somut bir adım atılmamış olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle; davalıya vermiş oldukları o gün değeri 15.981,45-TL olan malzemelerin teslim edilmesi, fakat ödemenin yapılmaması nedeni ile 15.981,45-TL alacağın dava tarihinden itibaren hesaplanacak aylık %9 faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE;
… Ticaret Sicili Müdürlüğü, … Vergi Dairesi Müdürlüğü, … Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü ve … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün cevabi yazıları, celp edilip incelenmiştir.
Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsilini teminen, davacı yanca açılan alacak davasına ilişkindir.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, davanın alacak davası olduğu, … Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 30/12/2022 tarihli cevabi yazısı ile, “… davalı … unvanı altında firma kaydına ve ortaklığına, yöneticiliğine rastlanmadığının…”, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 30/12/2022 tarihli cevabi yazısı ile, “… davalının, 14/09/2020 tarihinden itibaren kayıtlı olup halen faaliyeti devam ettiği , mükellefin işletme hesabı esasına göre defter tutmuş olduğunun…”, … Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin 30/12/2022 tarihli cevabi yazısında; “… davalı …’in Esnaf ve Sanatkar Siciline şehir içi, banliyö ve kırsal alanlarda kara yolu ile personel, öğrenci vb. grup taşımacılığı (şehir içi personel ve okul servisleri, vb.) 25/03/2021 tarihinde kaydının yapıldığı, arıcılık, bal ve bal mumu üretilmesi ( arı sütü dahil) Esnaf ve Sanatkar Siciline 06/10/2020 tarihinde kaydı yapıldığının…”, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 02/01/2023 tarihli cevabi yazısında; “…davacı …’ün en son sicil kayıtlarına göre, gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunduğunun..” ve … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 10/01/2023 tarihli cevabi yazısında; “…davacı …’ün 01/09/2021 tarihinden itibaren ticari kazançta gelir vergisi mükellefi olduğu,.. internet üzerinden vermiş olduğu 2021 yılı gelir vergisi beyannamesinde işletme hesabına göre defter tuttuğunun tespit edildiğinin…” bildirildiği ve davalının dava tarihi itibariyle tacir olmadığı anlaşılmıştır.
TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir.Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur.Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemez.
Dava konusu ve sunulan deliller kapsamında davaya konu uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
HMK 114. Maddesinde; mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği açıklanmakla yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK. 4. ve 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği taktirde RESEN, HMK’nun 20.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına
4-HMK’ nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği ön görüldüğünden yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda,miktara göre kesin olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/01/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır