Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/77 E. 2023/480 K. 13.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:2022/77 Esas
KARAR NO:2023/480

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:25/03/2009
KARAR TARİHİ:13/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalılardan… A.Ş nezdinde … nolu poliçesi ile zorunlu trafik sigortası bulunan ve maliki ve sürücüsü diğer davalı … olan … plakalı aracın asli kusurlu olarak karıştığı 13.01.2008 tarihli trafik kazası sonucu müvekkili şirketin sağlık sigortalısı olan …’in yaralandığını, tedavi giderlerinin müvekkili şirket tarafından ödendiğini belirterek, davalının aracının üçüncü kişilere devretmesinin önlenmesi bakımından aracın trafik kaydı üzerine tedbir konulmasına, müvekkili şirkette sağlık sigortası bulunan … için ödenen tedavi giderlerine karşılık fazlayı talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
Davalı… Şirketi vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının dava açmadan önce taraflarına başvuruda bulunmadığını, müvekkili sigorta şirketinin oluşan kaza ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapmadığını, kazaya karışan aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, ancak sigortalının kusurlu bulunması halinde poliçedeki limitlerle sınırlı olarak sorumlu olduklarını, müvekkili şirketin sigortalısı araç sürücüsünün %100 kusurlu olmadığını, davacının kusurunun tedavi giderlerini ve illiyet bağını ispatı gerektiğini belirterek, öncelikle … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin … E. Sayılı davasının bekletici mesele yapılmasını, müvekkili şirketin azami teminat limiti ile sınırlı tutulmasına ve avans faizi talebi ile davanın reddine, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep ile cevap verdiği görüldü.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Trafik kazasına dayalı davaların meydana geldiği yer itibariyle davalının ikametgahı mahkemelerinin yetkili olduğunu, davaya bakmakla yetkili olan … Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, meydana gelen kazada müvekkilinin tespit tutanağına göre tali kusurlu olduğunu, kazanın oluşumunda yolun buzlanmış olmasının etken olduğunu, kazanın meydana gelmesinde sigortalı …’in kazanın oluşumunda ve yaralanmasında kendisinin de sorumlu olduğunu, tedavi giderlerinin rücuan tahsiline karar verilebilmesi için tedavinin nedeninin olayla bağlantılı olup olmadığı, bağlantılı ise kusur durumunun araştırılması gerektiğini belirterek, öncelikle kaza mahalli ve davalının ikametgahı nedeniyle davaya bakmaya yetkili mahkemenin … mahkemeleri olduğundan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkisizliğine, yetki itirazlarının kabul görmediği takdirde … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasının bekletici mesele yapılmasını, müvekkili hakkında açılan davanın reddine karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.
Dahili davalı SGK vekilinin cevap dilekçesinde özetle; HMK gereğince dahili dava yoluyla davaya dahil edilemeyeceklerini, bu davada davalı konumunda bulunamayacaklarını, dava açmadan önce kuruma başvuru yapılmadığını bu sebeple dava şartının yerine getirilmediğini, can sigortalarında halefiyet hakkı bulunmadığını, ayrıca genel sağlık sigortası kapsamında sigortalıların ve sağlık hizmet sunucularının kuruma karşı taleplerinin 3. Kişilere devrinin yasaklandığını, kurumun sözkonusu poliçe sorumluluğunun zarar sorumluluğu olmayıp kusursuz sorumluluk olduğunu, sigorta şirketinin zarar sorumlusu dışında kusursuz sorumlulara karşı rücu hakkı bulunmadığını, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, KTK 109. Md. belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının özel sağlık poliçesi üzerinden rücu hakkı olmadığını, Kurum tarafından verilen sağlık hizmetleri ile ilgili olarak sağlık hizmet sunucuları ile, sağlık hizmeti alanların kuruma yönelik talep hakkını özel sağlık poliçesi ya da Trafik Poliçesine istinaden sigorta şirketlerine halefıyet yolu İle geçmesinin mümkün olmadığını, 5510 sayılı yasanın 93/1. Md. alacak hakkının 3. Kişilere devrini yasakladığını, 25/02/2011 tarih ve 27857 sayılı RG’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı bazı alacakların yeniden yapılandırılması ve sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu ve diğer bazı kanun ve khk’lerde değişiklik yapılması hakkında kanunun 59.Maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98. Maddesinin değiştirildiğini, bu değişiklik ile, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer tüm resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanır düzenlemesine yer verildiğini, yine kanunun geçici 1. maddesinde bu kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen kazalar nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanır şeklinde düzenleme yapıldığını, 27/08/2011 tarih 28038 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Trafik kazaları nedeniyle ilgililere sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4. Md.de kurum tarafından SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) hükümleri doğrultusunda karşılanacağının düzenlendiğini, diğer ilgili isteğe bağlı sigortalar başlıklı 7. Md. gereğince, davacının sağlık poliçesi dolayısıyla yaptığı ödemeyi rücu edemeyeceğini, 08/02/2012 tarihli yayınlanan 2012-5 saf esasları dikkate alınarak karşılanacağını, genel sağlık sigortalıları ile Trafik Kazasında yaralananlar arasında eşitlik ilkesinin korunması gerektiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Mahkememizin 05/04/2012 tarih, … sayılı kararında; “…Dava, davalı sigorta şirketi nezdinde zorunlu trafik sigortası bulunan ve maliki ve sürücüsü diğer davalı gerçek şahıs olan aracın asli kusurlu olarak karıştığı trafik kazası sonucu davacı şirkete sağlık sigortası olan şahsa çarparak yaraladığı ve kazada yaralanan şahsa davacı tarafından tedavi giderleri ile ilgili ödeme yapıldığı belirtilerek yapılan bu ödemenin davalılardan rücu’en tahsiline ilişkindir.
Bir kısım deliller toplanmış, kayıt ve belgeler getirilmiş, toplanması gereken delillerin bütünü ile toplanması çalışmaları kapsamında kararlar oluşturulmuştur.
Mahkememizin 23/01/2012 günlü duruşmasında HMK’ nun 120 maddesi gereğince ve HMK düzenlenen tebliğ hükümleri gözetilerek hesaplanan gider avansının yatırılması için yasa gereği iki hafta kesin süre verilmesine ilişkin karar oluşturulmuştur.
Davacı vekilince, söz konusu ara kararı gereğince ve verilen kesin süreye rağmen gider avanslarının hiç birisinin yatırılmadığı anlaşılmıştır.
Henüz yargılamanın sonuçlanmadığı, delillerin bütünü ile toplanmasından ve işlemlerin tamamlanmasından sonra konu uzmanı bilirkişi kurulundan kusur ve sorumluluğun belirlenmesi, davacı tarafça yapılan ödemelerin teminat kapsamında yapılıp yapılmadığının tespiti, davalı veya davalıların bu istemden sorumlu olup olmadığının tespiti için bilirkişi raporu alınması gerektiği anlaşıldığından, gider avanslarının yatırılmasının zorunlu ve gerekli olduğu kanaatine varılmıştır.
HMK’ nun 114/1- g maddesinde düzenlenen davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması dava şartlarındandır. HMK’ nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece dava şartlarının mevcut olup olmadığı davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır, HMK’ nun 120/1 maddesi gereğince hesaplanacak gider avanslarının mahkeme veznesine yatırılması zorunludur. HMK’ nun 120/2 maddesi gereğince avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması üzerine, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya 2 haftalık kesin süre verilir, denilmektedir.
HMK’ nun ” Zaman bakımından uygulama” başlıklı 448.maddesinde ” Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.
HMK’ nun yürürlüğe girmesi nedeniyle Adalet Bakanlığınca düzenlenen HMK, gider avansı tarifesinin 6.maddesinde ” Bu tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunun 120nci maddesinin 2. fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirilir.” denilmektedir.
Bütün bu açıklamalar ve mevzuat hükümlerine göre, HMK’ nun yürürlüğe girmesinden önceki davalarda da gider avansının belirlenip yatırılmasının sağlanması gerekmektedir. Buna uyulmadığı takdirde uygulanacak müeyyide yine HMK’ nun 115/2 maddesinde yer almaktadır. Anılan madde hükmüne göre dava şartı noksanlığı tespit edildiğinde yapılacak işlem anlatılmış ve bunun tamamlanması için kesin süre verileceği ve bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemiş ise davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden ret edileceği öngörülmüştür.
Dosya kapsamına göre, davacının yatırılması zorunlu olan ve kanun ile ilgili tebliğden kaynaklanan gider avansını tanınan 2 haftalık kesin süre içinde yatırmadığı anlaşıldığından davanın HMK’nun 114/1-g maddesi 115/1-2 ve 120/2 maddesi hükümleri gereğince, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafça geçen duruşma yatırılmasına karar verilen gider avansının yatırılmadığı anlaşıldığından, davanın HMK’ nun 114/g, 115/1-2 ve 120/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine…” karar verildiği,
Kararın davacı tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 25/04/2017 tarih, 2014/22967 Esas, 2017/4516 karar sayılı ilamıyla; “…
Dava, sağlık sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Dava 25.03.2009 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK’da) yargılama avansı alınmasına yönelik bir düzenleme mevcut değildir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 114/g maddesinde ise, gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir.
HMK’nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesinde;
(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmü getirilmiştir.
Maddede ayrıca, 1086 sayılı Kanunda yer almayan, yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya kesin süre verileceği hususu hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun delil ikamesi için avans başlıklı 324. maddesinde ise “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır” hükmü getirilmiştir.
Anılan madde gerekçesinde de: “Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 125 inci maddede davacının dava masraflarının karşılığı olarak avans ödemesi öngörülmüştür. Bu avans, davacının delillerinin toplanması için yapılması gereken harcamaları da kapsar. Bu maddede ise daha çok davalının delillerinin toplanması için ödenmesi gereken avans düzenlenmiştir. Öte yandan davacının avansı yönünden “Dava şartları” başlıklı 119 uncu maddede hüküm getirilmiştir. Davacının avansı yatırmış olması dava şartlarındandır. Şu hâlde davacı avansının yargılamanın devamı sırasında yetersiz kalması hâlinde, uygulanacak hüküm, bu maddeden ziyade 125 inci madde hükmüdür…” ifadelerine yer verilmek suretiyle, gider avansının davacının dava masraflarının karşılanması amacıyla delil avansının ise daha çok davalının delillerinin toplanması amacıyla getirildiği vurgulanmıştır.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde: “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
(2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
(3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir.
(4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” hükmü getirilmiştir.
Yönetmeliğin 45. maddesinde gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır.
30.09.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 1. maddesinde tarifenin amacının; dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu açıklanmıştır. Tarifenin 4 maddesinde gider avansı olarak, taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte 75 TL ulaşım gideri, dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti, diğer iş ve işlemler için 50 TL’nin davacı tarafından ödeneceği belirtilmiştir. Tarifenin 6. maddesinde tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği açıklanmıştır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 448.maddesine göre: “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesi yer almakta olup, anılan düzenlemeye göre; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal yürürlüğe girecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere, Yönetmelikte gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiştir. Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır(Yön. m. 45/3). Bu durumda; Yönetmeliğin 45. maddesinin 1. fıkrası ile 4 ve 5 fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK.’nun 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir. (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekez, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku 13. Bası s. 880)
Öte yandan, mülga 1086 sayılı HUMK’nun 163. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nun 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.  Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (Benzer ilkelere YHGK’nun 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir).
Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında; Mahkemece 23.01.2012 tarihinde davacı tarafa gider avansı olarak toplam 490,00 TL miktarın depo edilmesi bakımından 2 hafta kesin süre verilmiş,05.04.2012 tarihli oturumda davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması ve olayda dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar verildiği, Mahkememize gelen dosyanın 2017/632 Esasına kaydının yapıldığı görüldü.
Mahkememizin 21/10/2020 tarih, … sayılı kararında; “…Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, davalı sigorta şirketi nezdinde zorunlu trafik sigortası bulunan ve maliki ve sürücüsü diğer davalı gerçek şahıs olan aracın asli kusurlu olarak karıştığı trafik kazası sonucu davacı şirkete sağlık sigortası olan şahsa çarparak yaraladığı ve kazada yaralanan şahsa davacı tarafından tedavi giderleri ile ilgili ödeme yapıldığı belirtilerek yapılan bu ödemenin davalılardan rücu’en tahsiline ilişkindir.
Mahkememiz 05/04/2012 tarihli celsesinde “Davacı tarafça geçen duruşma yatırılmasına karar verilen gider avansının yatırılmadığı anlaşıldığından, davanın HMK’ nun 114/g, 115/1-2 ve 120/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine.” karar verilmiş olmakla, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/22967 Esas 2017/4516 Karar sayılı 25/04/2017 tarihli ilamı ile “Mahkemece 23.01.2012 tarihinde davacı tarafa gider avansı olarak toplam 490,00 TL miktarın depo edilmesi bakımından 2 hafta kesin süre verilmiş, 05.04.2012 tarihli oturumda davanın usulden reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HMUK zamanında açılmış bulunması ve olayda dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır. Sonuç: yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına,” karar verilmiş olmakla, dosya mahkememizin yukarıda yazılı esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Makine mühendisi Bilirkişi, Sigorta Bilirkişisi, Ortapedi ve Travmatoloji Uzmanı Bilirkişi ve Aktüerya bilirkişisi heyeti tarafından düzenlenen 04/02/2019 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre; Davacı … tarafından dava dışı … ile ilgili düzenlenen AAA/121258 numaralı Sağlık Sigorta Sözleşmesi ile ilgili genel ve özel şartların sunulmadığı, dava konusu yapılan harcamaların hak sahibine ödendiği konusunda ödeme belgesi sunulmadığı, poliçe şartlarına uygun ödeme olduğunun ispatı halinde, davacının Sağlık Sigorta Poliçesinden yaptığı tedavi giderleri sebebiyle halefıyet hakkı kazanabileceği, bu hususun dosyada ispatının görülmediği, dava dosyasına kusur tespiti yapılması yönünden belge sunulmadığı, ceza dosyası istenmiş ise de, dosyaya sunulmadığı, mevcut belgelere göre kusur tespiti yapılmasının mümkün olamadığı, davacının sigortalısına yapılan “Parsiyel İnce Barsak Rezeksiyonu, Sağ Hemikoletomi ve Enterokütan Fistül ameliyatları” nın trafik kazası ile illiyeti konusunda davalı tarafın itirazının ancak Adli Tıp Kurumu tarafından yapılacak değerlendirme ile ortaya konulabileceği, heyette yer alan doktor bilirkişinin bu konuya ilişkin uzmanlığının bulunmadığı, (Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı hekim olduğu), davacı sigortalısının yapılan harcamalarının 13.01.2008 tarihli trafik kazası ile illiyeti tespit edilmesi şartıyla KTK 98.Md. yapılan değişikliğin, 6111 sayılı yasanın Geçici 1.maddesi düzenlemesi gereğince kanunun yayınlandığı, 25 şubat 2011 tarihinden önce gerçekleşen trafik kazalarına da uygulanacağı, buna göre; davacının yapmış olduğu, 1.499,29 TL faturalı tedavi giderinin SGK Başkanlığı sorumluluğunda olacağı, ilgili giderlerin SUT karşılığının 814,93 TL olduğu, ancak KTK 98. Md. ilk düzenlemesinde SUT kısıtlamasının bulunmadığı, kaza tarihinin, KTK 98. Md.de yapılan 04.04.2015 tarihli 6645 sayılı değişiklik tarihinden önce olması dikkate alındığında SUT’ nin uygulama alanı olamayacağı, ancak nihai takdirin sayın mahkemenin olacağı, davacının talep ettiği 10.980,00 TL Hemşire Nöbet Ücreti adı altındaki ödemenin tedavinin gerektirdiği zorunlu harcama olarak değerlendirilemeyeceği, sağlık poliçesi teminatından davacının sigortalısına ödediği bu gideri rücu konusu yapamayacağı, davalı araç maliki/sürücüsü … ve Trafik sigortacısı… Şirketine, dava konusu edilen alacağın trafik kazası kaynaklı tedavi olduğunun ispatı şartıyla, yapılan faturalı belgeli 1.499,29 TL tedavi giderlerinden SGK Başkanlığı ile müştereken müteselsilen sorumluluk ilişkisi bulunmadığı, KTK 98. Md. düzenlemesi ile sorumluluğun tamamen SGK Başkanlığına devri sözkonusu olmakla husumet yöneltilemeyeceğini raporlarında bildirmişlerdir.
Makine mühendisi Bilirkişi, Sigorta Bilirkişisi ve Aktüerya bilirkişisi heyeti tarafından düzenlenen 24/07/2019 tarihli bilirkişi EK heyet raporuna göre; Dava konusu trafik kazasının meydana gelişinde davalı sürücü … …’nun %75 oranında asli kusurlu olduğu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının olayda %25 oranında tali kusurlu olduğunu raporunda bildirmişlerdir.
Adli Tıp Uzmanı Bilirkişi tarafından düzenlenen 10/02/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre; Her ne kadar kişinin olaydan sonra götürüldüğü … Eğitim ve Araştırma Hastanesinden sonra başvurduğu … Hastanesinde 13.01.2008-27.06.2008 tarihleri arasındaki yatışına ait evrak dosyada bulunmamakla birlikte dosyada mevcut evrakta araç dışı trafik kazası nedeniyle kişinin künt abdominopelvik travma geçirdiğinin anlaşıldığı, kişide tespit edildiği bildirilen … Trombozunun etiyolojisinde kişisel risk faktörleri ile birlikte pek çok klinik durum mevcut olup künt abdominopelvik travmaların ve retroperitoneal hematomun da bu etiyoiojik nedenler listesinde yer aldığı, bu nedenle … trombozunun kazadan kısa bir süre sonra kişinin olay nedeniyle hastanede yatışı sırasında ortaya çıkmış olması ve hastanede yatışı sırasında illiyeti kesecek başka bir klinik ya da travmatik bir hadise olduğunu gösterir evrak bulunmaması nedeniyle kişide gelişen … Tombozunun davaya konu 13.01.2008 tarihinde yaşamış olduğu künt abdominopelvik travmadan kaynaklandığı kanaatine varıldığı, …, ana atar damar olan aortun karın bölgesindeki kısmından çıkan ve oniki parmak bağırsağı ve pankreasa da dal vermekle birlikte temel olarak İnce bağırsakları (jejenum ve ileum), kalın bağırsakların proksimal (sağ) bölümünü (çekum, çıkan kolon ve transvers kolonun bir bölümü) besleyen bir arterdir. Bu damarda ya da dallarında meydana gelen oklüzyon, tromboz vb kan akımını bozan durumlar ya da kan akımının engellenmesi damarın ya da uç dallarının beslediği organlarda kanlanma problemleri, nekroz ve doku ölümü gibi komplikasyonlara neden olabilmekte olduğunu, kişiye yapıldığı bildirilen parsiyel ince bağırsak rezeksiyonu ve parsiyel hemikolektomi operasyonları beslenme bozukluğu olan ve nekroza gitmiş bağırsak bölümlerinin vücuttan uzaklaştırılması amacıyla uygulanan bir cerrahi işlem olması dolayısıyla meydana gelen künt abdominopelvik travma ve ardından gelişen … trombozunun bir sonucu olan bağrsak nekrozunun tedavisi için yapıldığının anlaşıldığı, sorulduğu üzere laparotomi, parsiyel ince bağırsak rezeksiyonu ve sağ hemikolektomi operasyonlarının 13.01.2008 tarihinde geçirmiş olduğu kazada oluşan yaralanmalarla illiyetinin bulunduğu kanaatine varıldığını raporunda bildirmiştir.
Makine mühendisi Bilirkişi, Sigorta Bilirkişisi, Adli Tıp Uzmanı Bilirkişi ve Aktüerya bilirkişisi heyeti tarafından düzenlenen 07/09/2020 tarihli bilirkişi heyet 2.EK raporuna göre; Kusur yönünden kök raporda yapılan değerlendirmeler konusundaki görüş ve kanaatlerinin ek raporda belirtilen şekilde devam ettiği, yeniden belirtmek gerekirse davalı sürücünün olayda % 75 oranında asli kusurlu olduğu, laparotomi, parsiyel ince bağırsak rezeksiyonu ve sağ hemikolektomi operasyonlarının 13.01.2008 tarihinde geçirmiş olduğu kazada oluşan yaralanmalarla illiyetinin bulunduğu, KTK 98. Md, yapılan değişikliğin, 6111 sayılı yasanın Geçici 1.maddesi düzenlemesi gereğince kanunun yayınlandığı, 25 şubat 2011 tarihinden önce gerçekleşen trafik kazalarına da uygulanacağı, buna göre; davacının yapmış olduğu, 1.499,29 TL faturalı tedavi giderinin SGK Başkanlığı sorumluluğunda olacağı, ilgili giderlerin SUT karşılığının 814,93 TL olduğu, ancak KTK 98. Md. ilk düzenlemesinde SUT kısıtlamasının bulunmadığı, kaza tarihinin, KTK 98. Md.de yapılan 04.04.2015 tarihli 6645 sayılı değişiklik tarihinden önce olması dikkate alındığında SUT nin uygulama alanı olamayacağı, tedavi giderleri yönünden: yapılan tedavilerin kişinin yaralanması ile ve uygun olduğu, 1.499,29TL faturalı tedavi giderinin SUT fiyatlandırmasıyla değerinin 814,93 TL olduğu, tedavi giderlerinden SGK ve diğer davalıların sorumlu olup olmadıkları ve sorumlu iseler sorumluluk oranlan sayın mahkemenin takdirinde olduğu, davacının, talep ettiği 10.980,00 TL. Hemşire Nöbet Ücreti adı altındaki ödemenin tedavinin gerektirdiği zorunlu harcama olarak değerlendirilemeyeceği, sağlık poliçesi teminatından davacının sigortalısına ödediği bu gideri rücu konusu yapamayacağı, uyuşmazlık hakkında yalnızca görüş bildirildiğini raporunda bildirmişlerdir.
Dava; davacı sigorta şirketinin sigortalısına ödediği, trafik kazası ile illiyet bağı bulunan sağlık harcamalarının kazada kusuru bulunan araç maliki ve sürücüsü …, zorunlu trafik sigortacısı Andolu Anonim Türk Sigorta Şirketi aleyhine açtığı rücuen tazminat davasıdır. … daha sonra davaya dahili davalı yolu ile dahil edilmiştir. 13/01/2008 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacı şirketin sigortalısı olan … yaralanmış olup kazanın meydana gelmesinde kusursuzdur. Kaza sonrası yapılan tedavilerin trafik kazası ile illiyet bağının bulunduğu dosyada Adli Tıp Uzmanı …’ın düzenlediği 10/02/2020 tarihli rapor ile sabittir. Yine; kazada davalı sürücü-malik …’nın %75 oranında kusurlu olduğu, davacının yapmış olduğu tedavi gideri harcamalarının 1.499,29TL olup, SUT karşılığının 814,93TL olduğu, ancak kaza tarihinin 04/04/2015 tarihii değişiklik tarihinden önce olması nedeniyle SUT’nin uygulama alanının bulunmadığı, ayrıca davacının talep ettiği 10.980TL hemşire nöbet ücretinin zorunlu harcama olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır.
25/02/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/02/2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi değiştirilmiş, buna göre; “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1.maddesi ile de “Bu kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59.maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süre ile ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Anılan yasal düzenleme gereğince; dava konusu sağlık hizmet bedellerinin; üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri kısmına giren miktarından sadece Sosyal Güvenlik Kurumunun ve haksız fiilden dolayı sorumlu olan araç maliki ve sürücünün sorumlu olacağı açıktır. Bununla birlikte; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda zorunlu dava arkadaşlığı dışında dahili davalı adında bir müessese bulunmamakta olup, husumetin yöneltildiği kişi dışında bir başka kişinin davaya ithali mümkün bulunmamaktadır. 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik olayı nedeniyle aracın sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı arasında müteselsil sorumluluk öngörülmüş olup aralarında ihtiyari dava arkadaşılığı söz konusudur. Davacı (halefiyet prensibi gereği sigorta şirketi) müteselsil borçlulardan isterse birine karşı isterse ikisine karşı ve isterse de üçüne karşı birden dava açabilir. Sağlık harcamaları ile ilgili yukarıda açıkladığımız yasa değişikliğinden sonra da davacı isterse haksız fiil sorumlusuna, isterse SGK’ya isterse de her ikisine birden sağlık harcamaları ile ilgili davasını yöneltebilecektir. Bu durumda dahili davalı … hukukumuzda düzenlenmemiş olduğundan dava açılırken davalı olarak gösterilmemiş olan SGK’nın davaya dahil edilmesi mümkün değildir. Yani bu davaya davalı olarak ıslah yoluyla dahi dahil edilemez. Açıklanan nedenle; aleyhine usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan … hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekli olmuştur. Yukarıda açıklanan yasa değişikliği nedeniyle davalı sigorta şirketinin tedavi giderlerinden sorumluluğu kaldırılmış olmakla; davalı… Şirketi aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. Dosyada alınan ve karar dayanak yapılan 07/09/2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda davacının talep ettiği 10.980TL hemşire nöbet ücreti adı altındaki ödemenin tedavinin gerektirdiği zorunlu harcama olarak değerlendirilemeyeceği görüşüne itibar edilerek; diğer davalı haksız fiil sorumlusu … aleyhine açılan davanın ise kısmen kabulüne karar verilerek kusur oranına göre tespit edilen 1.124,25TL tedavi gideri bedelinin kaza tarihi olan 13/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kendisinden tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacının… A.Ş. aleyhine açtığı davanın reddine,
2-)Davacının …(…) aleyhine açtığı davanın kısmen kabulü ile 1.124,25 TL. tedavi gideri bedelinin kaza tarihi olan 13/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine,
3-)Dahili davalı görünen … hakkında karar verilmesine yer olmadığına…” karar verildiği,
Kararın davacı vekili, davalı … vekili ve dahili davalı SGK vekili tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 07/10/2021 tarih, 2021/2443 Esas ve 2021/6434 Karar sayılı ilamında; “…
Davalılar ve dahili davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 15/03/2021 tarih, 2014/22967 esas ve 2017/4516 karar sayılı bozma ilamına uyularak davanın davalı … bakımından kısmen kabulüne, davalı… A.Ş. bakımından reddine, dahili davalı SGK hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili, davalı … vekili ve dahili davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerinin rücuen tazmini istemine ilişkindir.
1-6111 sayılı Kanun’un 59. Maddesi ile KTK 98. Maddesinde yapılan değişiklik ve geçici 1. maddesi gereği, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu sorumludur. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, açıklanan madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Kanun kapsamında olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir.
Şu halde, bahsi geçen yasa gereği SGK’nın usulüne uygun şekilde davaya dahil edildiği dikkate alınarak belgeli tedavi giderlerinden sorumluluğu ve belgeli olmayan tedavi giderlerinden ise sürücü ve işleten olan davalı … ile… A.Ş.’nin sorumluluğunun devam etmesi hususu dikkate alınarak hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru olmamıştır.
2-Davacının dava dışı …’e yaralanması sebebiyle 10.980,00 TL hemşire nöbet ücreti adı altında harcama yapıldığı ancak bu giderin mahiyetinin ne olduğunun belirtilmediği gibi poliçe kapsamında tedavi giderleri bakımından “diğer tedavi giderleri” içerisinde davacının yaralanması sebebiyle yapılması gereken tedavi için gerekip gerekmediği hususunda araştırılma yapılmadan karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, mahkemece hemşire nöbet ücreti olarak adlandırılan gider hususunda bahsedildiği şekilde araştırma yapılmak suretiyle sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan sebeplerle temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA…” karar verildiği, bozma kararı sonrası, mahkememize gelen dosyanın 2022/77 Esas sayıya kaydının yapılarak yargılamaya devam olunduğu anlaşıldı.
Hastane kayıtları, sağlık raporları, hasar dosyası, fatura, ödeme dekontu ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, tüm dosya kapsamı ile yaptırılan inceleme sonucu rapor alınmış ve tüm deliller toplanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı sigortacının, dava dışı sigortalısına, meydana gelen trafik kazası nedeniyle ödediği tedavi giderinin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen rücuen tahsiline ilişkin olduğu anlaşıldı.
Trafik kazalarından kaynaklanan sorumluluk davaları, 2918 sayılı KTK’nın 85 v.d. maddelerinde düzenlenen tehlike sorumluluğu ve 6098 sayılı TBK’nun 49 v.d. maddelerinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklı kusur sorumluluğu olup, işleten ile sigortalının sorumluluğu paraleldir ve işleten, sürücünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. 2918 sayılı yasanın 86. maddesi kapsamında dava dışı işleten ve davalı sigortacı, zarara sebep kazanın ”mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri gelmiş” olduğunu ispat etmediği sürece meydana gelen zarardan sorumludurlar. Bu nedenle zarara sebep kazanın mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan meydana geldiğini ispat yükü davalıda olmasına karşılık TBK m.50 kapsamında meydana gelen zararın miktarını ispat külfeti zarar görenin kendisindedir.
İhtilaf, tarafların vaki kazadaki tazminata esas kusur oranı ile davacının sigortalısına ödediği tedavi giderinin, davalılardan rücuen tahsilini talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmakta olup, kusur oranı ve tedavi giderinin mahiyetinin tespiti konuları hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller olduğundan 6100 sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususları bilirkişiye tespit ettirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay bozma ilamından sonra, bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler Aktüer Uzmanı …, Makine Mühendisi …, Sigorta Tahkim Hakemi … ve Adli Tıp Uzmanı Doç.Dr…. tarafından hazırlanan 17/10/2022 tarihli bilirkişi raporunda; “…
1-Tedavi giderleri yönünden;
a)Yapılan tedavilerin kişinin yaralanması ile ve uygun olduğu,
b)1.499,29 TL faturalı tedavi giderinin SUT fiyatları esasıyla değerinin 814,93 TL olduğu,
c)Tedavi giderlerinden SGK ve diğer davalıların sorumlu olup olmadıkları ve sorumlu iseler sorumluluk oranları Sayın Mahkemenizin takdirinde olduğu,
2-Davacının talep ettiği 10.980,00- TL Hemşire Nöbet Ücret adı altındaki ödemenin içeriği bakımından dosyaya herhangi bir yeni bilgi sunulmadığı, bu nedenle 2. Ek rapordaki görüşümüzün devam ettiği…” sonuç ve mütalaa edildiği görüldü.
Taraf vekillerinin itirazlarının değerlendirilerek, ek rapor alınmasına ilişkin karar verilmiş, 13/03/2023 tarihli Bilirkişi ek raporunda; ” …
1-Tedavi giderleri Yönünden:
b)1.499,29 TL faturalı(belgeli) tedavi giderinin SUT fiyatları esasıyla değerinin 814,93 TL olduğu, Yargıtay BOZMA ilamı “….6111 sayılı Kanunun 59. Maddesi ile KTK 98. Maddesinde yapılan değişiklik ve geçici 1. Maddesi gereği, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerinden SGK sorumludur. Ancak SGK, açıklanan madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Kanun kapsamında olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. Şu halde bahsi geçen yasa gereği SGKnın usulüne uygun şekilde davaya dahil edildiği dikkate alınarak belgeli tedavi giderlerinden sorumluluğu ve belgeli olmayan tedavi giderlerinden ise sürücü ve işleten olan davalı … ve … A.Ş.nin sorumluluğunun devam etmesi hususu dikkate alınarak hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle karar verilmesi doğru olmamıştır….Davacının dava dışı … yaralanması nedeniyle 10.980,00 TL hemşire nöbet ücreti adı altında harcama yapıldığı ancak bu giderin mahiyetinin ne olduğunun belirtilmediği gibi poliçe kapsamında tedavi giderleri bakımından “diğer tedavi giderleri” içinde davacının yaralanması nedeniyle yapılması gereken tedavi için gerekip gerekmediği hususunda araştırma yapılmadan karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece hemşire nöbet ücreti olarak adlandırılan gider hususunda bahsedildiği şekilde araştırma yapılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir…” dikkate alındığında davacının, talep ettiği 10.980,00 TL Hemşire Nöbet Ücret adı altındaki ödemenin kişinin evde almış olduğu bakım hizmetinin hastanede aldığı tedavinin devamı niteliğinde olduğu, bu süre içerisinde kısa bağırsak sendromu nedeniyle kişinin beslenme, tuvalet rutini, vital (hayati) bulgularının takip edilmesi, yara pansumanları ve kateter bakımlarının yapılması için evde hemşire kontrolü ve denetimi altına olması gerektiği, bu zarar kalemi yönünden dahili davalı …’nun mu yoksa… Şirketi/…’un mu sorumluluğuna nihai olarak karar verileceği hususundaki hukuki takdirin ve değerlendirmenin Sayın Mahkeme’ye ait olacağı…” sonuç ve mütalaa edildiği görüldü.
Taraf vekillerinin itirazlarının değerlendirilerek, ek rapor alınmasına ilişkin karar verilmiş, 26/04/2023 tarihli Bilirkişi ek raporunda; ” …
Kişide olay sonrası ortaya çıkan kısa bağırsak sendromu nedeniyle hastanede almakta olduğu tedavinin evde devam ettirildiği, tedavisinin ve takiplerinin devamı için hemşire gözetiminde olması gerektiği, Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) Hemşire Nöbet Ücreti kalemiyle bir başlık bulunmadığı, SUT kapsamında olmadığını bildirir ek rapordur….” sonuç ve mütalaa edildiği görüldü.
Yargıtay bozma ilamından önce alınan, 24/07/2019 tarihli bilirkişi kusur raporu ile davacının kusursuz olduğu, davalı araç maliki- sürücünün %75 oranında asli kusurlu, …Belediyesi’nin %25 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesiyle, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasının benimsendiği , davacı yönünden dava dışı kişinin de kusurunun bulunmasının davalının müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı davalı ve dava dışı 3. kişinin kusur oranlarının birbirlerine karşı açılacak rücu davasında önem taşıyacağı, davacının zararın tamamını davalılardan talep edilebileceği, anlaşılmıştır.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2017 tarih, 2016/11886 E. ve 2017/6732 K.)
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; sigorta poliçesi, hasar dosyası, kaza tespit tutanağı, ödeme dekontu, hemşire nöbet ücreti faturası, ödeme dekontu ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, tüm dosya kapsamına göre alınan bilirkişi kök ve ek raporu hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli olduğundan, mahkememizde de, davalı sigorta şirketine ZMMS (Trafik Sigorta Poliçesi) ile sigortalı bulunan 34V3168 plakalı araç maliki ve sürücüsü davalı …’un, 13/01/2008 tarihinde meydana gelen trafik kazasında %75 oranında kusurunun bulunduğu, davacının, Sigorta Poliçesi teminatı kapsamında, dava dışı sigortalısına davaya konu tedavi giderini ödediğinin sabit olduğu, davacının, Hemşire Nöbet Ücreti adı altında yaptığı 10.980-TL ödemenin kişinin evde almış olduğu bakım hizmetinin hastanede aldığı tedavinin devamı niteliğinde olduğu, bu süre içerisinde kısa bağırsak sendromu nedeniyle kişinin beslenme, tuvalet rutini, vital (hayati) bulgularının takip edilmesi, yara pansumanları ve kateter bakımlarının yapılması için evde hemşire kontrolü ve denetimi altına olması gerektiği bu nedenle belgeli tedavi gideri kapsamında bulunduğu, Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) Hemşire Nöbet Ücreti kalemiyle bir başlık bulunmadığı, SUT kapsamında olmadığı, dava tarihinden sonra, 25/02/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/02/2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde yapılan değişiklik ve geçici 1. maddesi gereği, trafik kazasından kaynaklanan madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumlu olduğunun düzenlendiği, yasa gereği SGK’nın usulüne uygun şekilde davaya dahil edildiği bu nedenle dava konusu belgeli tedavi giderinin, dahili davalı SGK’na rücu koşulların oluştuğu, her ne kadar dava tarihi itibariyle davalı … ve davalı… A.Ş.’nin sorumluluğu bulunsa da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6111 sayılı yasa değişiklikleri ile birlikte iş bu davalılar yönünden açılan davanın konusuz kaldığı kanaati oluştuğundan, davacının davasının dahili davalı … yönünden kabulü ile, 10.000-TL. tedavi giderinin, 05/09/2008 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iş bu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının davasının davalı… A.Ş. ve davalı … yönünden, konusuz kalması nedeniyle iş bu davalılar yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının iş bu davalılara dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; bu davalılar yönünden de davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu yargılama giderlerinin iş bu davalılardan da tahsiline dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının dahili davalı … yönünden kabulü ile, 10.000-TL. tedavi giderinin, 05/09/2008 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iş bu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-Davacının davasının davalı… A.Ş. ve davalı … yönünden, konusuz kalması nedeniyle iş bu davalılar yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesine göre, alınması gereken 683,10-TL. harçtan, peşin alınan 135-TL. harcın mahsubu ile geriye kalan 548,10-TL. harcın davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200-TL. vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 15,60-TL. başvurma harcı + 135-TL. peşin harç + 5.800-TL. bilirkişi + 722,90-TL. tebligat-müzekkere giderleri olmak üzere toplam 6.673,50-TL. yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansından arta kalan kısım karar kesin olduğundan yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin, davalı … vekilinin, dahili davalı SGK vekilinin yüzüne karşı, davalı …Sigorta A.Ş. vekilinin yokluğunda, miktara göre KESİN olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır