Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/738 E. 2022/903 K. 21.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/738 Esas
KARAR NO :2022/903

DAVA:Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ:01/11/2022
KARAR TARİHİ:21/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın görevli elektrik tedarik şirketi olan dava dışı … Satış A.Ş.’nin – düzenlediği son 5 aya ait 2022/6-7-8-9-10 dönemleri normal elektrik tüketim faturalarından da anlaşıldığı üzere – ticarethane grubu sözleşmeli abonesi olarak, İstanbul Avrupa yakası bölgesindeki ticari işletmesi olan … tesisat/hizmet numaralı kullanım yerinde elektrik enerjisi kullanmakta olduğunu, İstanbul Avrupa yakası bölgesinde lisanslı elektrik dağıtım şirketi olan davalı tarafından, “Yapılan kontrolde sözleşmeli sayacın giriş kablosundan ‘harici hat’ çekerek kaçak elektrik kullanıldığı tespit edildi” iddiası ile 12/10/2022 tarih ve H/… seri no’lu kaçak/usulsüz elektrik kullanımı tespit tutanağı düzenlenmiş ve işbu tutanakta, müvekkili …’in ise “kullanıcı” olarak gösterilmiş olduğunu, müteakiben davalı tarafından, anılan kaçak elektrik tespit tutanağına dayanılarak müvekkili … adına düzenlenen 13/10/2022 tarihli, … no’lu ve 390.219,66-TL bedelli kaçak elektrik tüketim faturası ile müvekkili …’ın sözleşmeli abonesi olduğu belirtilen tesisat/hizmet no’lu kullanım yerine ait 390.219,66-TL kaçak elektrik tüketim borcunun tahakkuk ettirilmiş olduğunu, müvekkilleri tarafından, haksız ve mesnetsiz iddianın aksine kaçak elektrik enerjisi kullanılmamış olup; davalı şirketin, iddia ettiği haksız eylem nitelikli kaçak elektrik kullanım iddiasını HMK.m.190, TMK.m.6 hükümleri gereğince ispatla yükümlü olduğu gibi EPTHY.m.43/5 hükmü gereğince, iddia ettiği kaçak elektrik kullanımı tespitini doğru bulgu ve belgelere dayandırmak ve müvekkillerinin haklarını ihlal etmemek zorunda olduğunu, davalı tarafından tek taraflı olarak düzenlenen ve müvekkillerinin imzasını içermeyen kaçak elektrik tespit tutanağı, bu hâliyle – emsal Yargıtay içtihatlarına göre – kaçak elektrik kullanım iddiasını tek başına ispata elverişli ve yeterli delil vasfında olmadığı gibi davalı şirketin, tarafı olduğu somut uyuşmazlıkta, kendi iddiasını kendi düzenlediği bir belge ile ispatına cevaz verilebilmesinin olanaksız olduğunu, müvekkilleri tarafından kaçak elektrik kullanılmamış olmakla; müvekkili …’ın sözleşmeli abonesi olduğu mezkûr kullanım yeri için, diğer müvekkili … adına düzenlenen fatura ile tahakkuk ettirilen kaçak elektrik bedelinden dolayı akdi veya kanuni hiçbir hukuki sorumluluk taşımamakta olduklarını ve müvekkillerinin davaya konu mezkûr fatura ile tahakkuk ettirilen kaçak elektrik tüketim bedelinin tamamından borçlu ve sorumlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi gerekmekte olduğunu, kaçak elektrik kullanım tespit tutanağı, içeriğindeki gerek harici hattan enerji aldığı iddia edilen cihazların cins ve adetleri ve gerekse güç değerleri yönünden gerçeğe aykırı olarak düzenlenmiş olup, kaçak elektrik tüketim bedelinin hesaplanmasında esas alınması gereken tüketim miktarı, – kaçak elektrik tespit tutanağında toplam 30.200 W olarak belirtilen güç değil – ancak, yerinde keşif icrası ile yapılacak bilirkişi incelemesi ile tespit edilecek olan harici hattan enerji alan cihazlar ve bunların gerçek güç değeri esas alınarak belirlenmesi gerektiğini, müvekkillerinin davaya konu mezkûr faturadan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine yönelik huzurdaki menfi tespit davasının, HMK.m.109 hükmüne göre hukuken mümkün olduğundan “kısmi dava” olarak ve ayrıca, menfi tespit davaları zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi olmadığından, arabulucuya başvuru yapılmaksızın açılmış olduğunu, bu bağlamda; öncelikle; “talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.” yönünde düzenleme içeren HMK.m.109/2 hükmünün, 01/04/2015 tarihli ve 6644 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılması sonucunda, taraflar arasında çekişmesiz ve açıkça belirli olsa bile, bölünebilir nitelikli olan talep konusu parasal miktarın sadece bir kısmı hakkında kısmi dava açılması olanaklı hâle getirilmiş olduğunu, davaya konu somut uyuşmazlıkta, iddia edilen kaçak elektrik kullanımının gerçekleşip gerçekleşmediği, yani davacı müvekkillerin, kaçak elektrik tüketimi iddiasına dayanılarak düzenlenen mezkûr faturadan dolayı sorumlu olup olmadığı, sorumlu iseler sorumluluk miktarı, özel ve teknik uzmanlık gerektiren bu konuda uzman bilirkişi tarafından, EPTHY hükümleri, EPDK kararları ve tarifeleri ışığında yapılacak inceleme, değerlendirme ve hesaplamalar sonucunda belirlenebilecek olmakla, huzurdaki davada menfi tespit talebine konu borç miktarı, tamamen ihtilaflı olduğu gibi davacı müvekkiller yönünden belirlenebilir de olmadığını, huzurdaki davanın açılmasından önce vaki talebimiz üzerine, …. Asliye Ticaret Mah.’nin … D. İş sayılı ve 26/10/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile “belirtilen kullanım yerinde kullanılmakta olan elektrik enerjisinin, davaya konu mezkûr fatura borcundan dolayı kesilmemesi” yönünde tedbir kararı verilmiş ve taraflarınca, 27/10/2022 tarihli dilekçe ile tedbir kararının uygulanması talep edilmiş olup; HMK.m.397/1 hükmüne göre, davaya konu faturalardan doğan uyuşmazlığın esası hakkındaki menfi tespit davasının, tedbir kararının uygulanmasını talep ettikleri tarihten itibaren 2 haftalık sürede açılması gerekmekte olduğunu, hâl böyle olmakla; HMK.m.109 hükmü uyarınca kısmi dava olarak, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkillerinin, davalı şirket tarafından düzenlenen davaya konu mezkûr fatura ile tahakkuk ettirilen borcun şimdilik 500,00-TL kısmından borçlu olmadıklarının tespiti istemiyle, görevli ve yetkili olan Mahkememiz nezdinde, uyuşmazlığın esası hakkında asıl dava olan işbu menfi tespit davasını öngörülen kanuni süre içinde açma zarureti hâsıl olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK.m.109 hükmü uyarınca kısmi dava olarak “fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak” kaydıyla; davacı müvekkillerinin, davalı tarafından düzenlenen 13/10/2022 tarihli, … no’lu ve 390.219,66-TL bedelli faturanın şimdilik 500,00-TL kısmından borçlu olmadıklarının tespitini, HMK.m.397/4 ve m.323/1-ç hükümlerine göre dava dosyasının eki olan …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D. İş sayılı ihtiyati tedbir dosyasının giderleri de dâhil olmak üzere yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Beyazıt ve İkitelli Vergi Daireleri, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün cevabi yazıları, ….Asliye Ticaeret Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası celp edilip incelenmiştir.
Dava, davalı yanca düzenlenen kaçak elektrik tüketim bedeli faturasından dolayı davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ilişkindir.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, davanın menfi tespit davası olduğu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 07/11/2022 tarihli cevabi yazıları ile, davalıların gerçek ticari işletme kaydı bulunmadığı gibi, ortağı bulunduğu bir şirket kaydının da olmadığının, Beyazıt Vergi Dairesi’nin 08/11/2022 tarihli cevabi yazısı ile, “… davacı …’ın işletme usulü defter tuttuğu, beyannamelerin boş ve matrahsız verdiğinin anlaşıldığının..” 18/11/2022 tarihli cevabi yazısı ile “… Davacı …’in mükellefiyet tarihinin 01/07/2022 olduğu, işletme esasına göre defter tuttuğu, VUK.178 madde gereğince ikinci sınıf tüccar olduğunun anlaşıldığının..” bildirildiği ve her ki davacının da dava tarihi itibariyle tacir olmadığı anlaşılmıştır.
TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir.Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur.Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemez.
Dava konusu ve sunulan deliller kapsamında davaya konu uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
HMK 114. Maddesinde; mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği açıklanmakla yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK. 4. ve 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE,
2-Kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dilekçe verilmesi halinde dosyanın bu davaya bakmakla görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’ nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği ön görüldüğünden yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına
4-Süresi içinde gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
5-…. ATM’nin … D. İş sayılı dosyasından yapılan itirazların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, miktara göre KESİN olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır