Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/667 E. 2023/615 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/667 Esas
KARAR NO:2023/615

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:06/10/2022
KARAR TARİHİ:26/09/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25.07.2021 tarihinde müvekkilinin maliki bulunduğu … plakalı aracın, davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan … plakalı araç ile tarihinde karışmış oldukları maddi hasarlı trafik kazasında dava dışı karşı taraf sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu madde 99 Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğunu, müvekkili için davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini ve tahsil etmemiz gereken tazminat alacağımız yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıktığını, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 17/08/2021 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak alacağını 04.04.2022 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü de aynı olmayacağı ve müvekkilinin zarara uğrayacağını, dosyada tahsil edilen yasal faizi ile alacaklı müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, müvekkilin uğradığı zararın daha fazla artmaması adına dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep etiklerini, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkili yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline, davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile dava ettikleri anlaşıldı.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre, zamanaşımı, hukuki yarar, dava şartı, husumet itirazlarında bulunmuş, motorlu araç kazalarından doğan maddi tazminat taleplerine ilişkin olarak zamanaşımı konusu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan madde de”Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. ” denildiğini, dava konusu trafik kazası anılan zamanaşımı süreleri geçtikten çok sonra açılmış olduğundan zamanaşımı itirazların doğrultusunda davanın reddine talep ettiklerini, yeni düzenlemeye göre zarar görenlerin doğrudan dava açma hakkı ortadan kaldırılmış; dava öncesinde sigorta kuruluşu’na başvuru zorunluluğu getirildiğini, haliye başvurunun tam ve eksiksiz yapılması gerektiğini, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde Yapılan Değişiklik ile trafik sigortalarına ilişkin açılacak maddi tazminat davalarına ilişkin düzenlemeler yapılacağı, Karayolları Trafik Kanunu’nun değiştirilen 97.maddesinin “Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı” düzenlenmiş olduğunu, eski madde hükmüne göre “Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde düzenleme mevcut olduğunu, anılan madde hükmü 6704 Sayılı Kanun’un 5.maddesi ile şu şekilde değiştirildiğini,“Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” yapılan hasar basvurusunda genel sartlar gereği sunulması zorunlu evraklar sunulmadığı için müvekkili sirketçe basvuru sahibine ödeme yapılamadığını, dolayısı ile davacı tarafından yapılmış geçerli bir basvuru söz konusu olmadığını, mahkeme huzurunda ikame edilen davanın baskaca hiçbir incelemeye gerek duyulmaksızın dava sartı yoklugundan reddi gerektiğini, huzurdaki davanın “belirsiz alacak” nevinde ikame edilmesi usul hukuku kurallarına aykırı olduğunu, müvekkili Sigorta Şirketi aleyhine davacı “fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla 500,00-TL” olmak üzere dava açıldığını, ıslah yoluyla arttırmasına muvafakat etmediklerini, taraf sıfatı yoklugundan davanın reddıne karar verilmesi gerektiği, müvekkili şirket tarafından davacıya ödeme yapıldığını, herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın talebı temınat dısı olup yargılamanın uzun sürmesinden dolayı müvekkili şirkete kusur atfedilemeyeceği, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun kararına karşı davacı tarafından icra takibine konu edilmiş icra dosyasına dosyaya ödeme yapıldığını, anılan ödeme ile birlikte müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu kalmadığını, müvekkili şirket, temerrüde düşmediğiği ve dava konusu olayın meydana gemesinde herhangi bir kusuru da bulunmadığını, müvekkili şirket, yargılama süreçleri devam ederken savunma hakkını kullanmış olup kararda çıkan miktarı tazminat sorumlusuna ödediğini, açıklanan nedenlerle munzam zararın tazminine ilişkin taleplerin öncelikle ispata muhtaç olması gerektiğinden ve bu taleplerin davacı tarafça ispatlanamadığı açık olduğundan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile davanın reddini talep ettikleri anlaşıldı.
DELİLER VE GEREKÇE
Dava, alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle oluşan aşkın zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de kaza tarihinin 25.07.2021 olduğu, Uyuşmazlık Hakem Heyetinin Kararında 16.03.2022 tarihli 2021.E…-K-2022/… sayılı kesin kararı ile temerrüt tarihinin 16.03.2022 tarihi olduğu, tahsilat tarihinin ise 01.04.2022 tarihi olduğu ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazı yerinde görülmemiştir.
Hakem Heyeti kararının ve sigorta poliçesinin tarafının davalı olduğu, davalıya husumet yöneltilmesinde hata olmadığı, davacının talebine göre dava açmakta hukuki yararının oldu ve dava şartlarının var olduğu, tarafların arasında munzam zararın varlığı ve miktarının ihtilaflı olduğu belirsiz alacak davası açılabileceği değerlendirilmiştir.
Tarafların iddia savunmaları ve dosya kapsamına göre bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak; Davacı tarafın, asıl alacağını temerrüt faiziyle birlikte tahsil etmesine rağmen, vaki paradaki değer kaybı dikkate alındığında temerrüt faizinin uğradıkları zararı karşılamadığı ve para değerindeki azalmalar dikkate alınarak munzam zararlarının – tazmini – talep etmelerine rağmen, Yargıtay’ın müstakar Uygulamalan dikkate alındığında, davacının uğradığı zararı ve temerrüt ile Uğranılan munzam zarar arasındaki illiyet bağını somut olarak ispat etmesi gerektiği ve davacının somut bir zarar ortaya koymadığı dikkate alındında, munzam zararın tazmini şartları oluşmadığı; Mahkemenizin aksi kanaatte olması ihtimaline binaen ise aşağıdaki hesaplamanın yapıldığı; 25.07.2021 tarihinde davacıya ait … plakalı aracın, davalı sigorta şirketinin sigortalısı olan … plakalı araç arasında trafik kazası meydana geldiği, Kaza sebebiyle, Sigorta Tahkim Komisyonu nun 06.09.2021 – tarihli 2021.E… sayılı dosyasının, 16.03.2022 K-2022/61546 no.lu kararıyla davacıya, 3.028,18.-TL hasar tazminatının ve 292,05.TL, ekspertiz ücretinin 31.08.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesine karar verildiği, Davacı vekilince, …. İcra Müdürlüğü’nün 2022/ … E. Sayılı dosyası ile davalı aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti Karar 16.03.2022 tarihli 2021.E… esas nolu 2022/… karar nolu İlamı sebebiyle ilamlı takip başlatıldığı, Borçlu davalı şirket tarafından, ilgili icra dosyasına 01.04.2022 tarihli, … Reddiyat no ve 31001 Tah. Yev. No Makbuz ile364,46 TL sinin Tahsil Harcı, 160,21 TL sinin ise Cezaevi Harcı olmak üzere 8.426,07 TL ödeme yapıldığı, Davacı tarafından, yapılan ödemeye ilişkin munzam zarar tazmini talebinin işbu davaya konu edildiği, Sayın Mahkemece davacının munzam zarar alacağı olduğunun kabulü halinde; davalı şirketin yapmış olduğu, işbu dava konusu (3.028,18.-TL hasar tazminatının ve 292,05.-TL, ekspertiz) 3.320,23 TL tazminat ödemesinin, farklı değerleme – kriterlerine göre; 31.08.2021-01.04.2022 dönemindeki değişim tutarları ortalamasının 2.831,87 TL olarak hesaplandığı mütalaa edildiği anlaşıldı.
Davacı vekili tarafından 16.05.2023 tarihli celsede talep artırım dilekçesi sunmak için süre istenilmiş ve 17.05.2021 tarihli dilekçesi ile dava değeri 2.831,87 TL’ye çıkarılmış ve harcı ikmal edilmiştir.
Munzam zarar, farazi zarar olmayıp; somut bir zarardır. 6098 sayılı TBK’nın 122. maddesi uyarınca alacaklının temerrüt faizini aşan bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu durumda borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Benzer bir davada Yargıtay HGK’nun 29/03/2022 Tarih 2021/…-… Esas 2022/401 Karar sayılı ilamı ile; ..” TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez. Bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair direnme kararı, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerindedir. O hâlde, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.” Şeklinde karar verilmiştir.
Somut davada davacı, davalıyı temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmayacağını, alacağın zamanında tahsil edilememesi nedeniyle ve yasal faizi aşan zararın ortaya çıktığını ileri sürmüş, somut bir zararı olduğu yönünde bir delil sunmamıştır. Yukarıda değinilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da belirtildiği gibi TBK’nın 122. maddesinde düzenlenen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmalar dışında davacının kendi durumuna özgü somut vakıalarla zararını ispatlanması gerekmekte olup, davacı ülkedeki genel alım gücündeki değişmelere dayanmış somut olarak şahsen uğradığı bir zararı iddia ve ispat edemediğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL ve 40 TL ıslah harcının mahsubu ile eksik alınan bakiye 149,15 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13.maddesi ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi gereğince Adalet Bakanlığı Bütçesinden Arabulucuya ödenen 1.560 TL ücretin tamamının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.831,87 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/09/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır