Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/660 E. 2023/443 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/660 Esas
KARAR NO:2023/443

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:03/10/2022
KARAR TARİHİ:06/06/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili, müvekkiline ait … ile davalı yan tarafından sigortalı olan … plakalı araç arasında meydana gelen 13.02.2019 tarihli kaza neticesinde, … plakalı araçta hasar meydana geldiğini, söz konusu kazada … plakalı araç kusurlu olduğunu, müvekkilinin ise işbu kazada kusuru bulunmadığını; müvekkilinin 15.02.2019 tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve avans faizini aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar oluştuğunu; Uyuşmazlık Hakem Heyetinin Kararında 20/01/2021 tarihli 2021.E.10965-K-2021/78361 numarasıyla 2.400,00 TL değer kaybı tazminatının 15/01/2021 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, 100,00-TL başvuru ücreti ve 650,00 TL bilirkişi heyet ücreti olmak üzere toplam 750,00-TL yargılama masrafının, 2.400,00-TL vekâlet ücretinin … A.Ş.‟ den alınarak başvuru sahibine verilmesine, kesin olmak üzere karar verildiğini, borcu tahsil etmek amacıyla borçluyu temerrüde düşürüldüğünü ancak borcunu 06.07.2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edildiğini; aşkın zararın, Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür”. Şeklinde düzenlendiğini; Yargıtay HGK’nın 10.11.1999 gün ve 13-353/929 Sayılı ve Yargıtay 11. H.D. 2018/1512 E. 2019/3201 K. 29.04.2019 Tarihli emsal kararlar olduğunu; Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/967 E. 2021/859 K. Sayılı kararında “Anayasa Mahkemesinin ihlâl kararlarının bağlayıcılığı gözönünde tutularak enflasyon ve buna bağlı olarak döviz kurları, mevduat faizleri, devlet tahvilleri ve diğer yatırım araçlarının faiz oranları ile birlikte getirilerinin temerrüt faizden fazla olması halinde munzam zararın varlığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.” denildiğini ileri sürerek, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile dava ettikleri anlaşıldı.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ileri sürmüş olduğu sebeplerin hukuki mesnetten yoksun olduğunu, dava konusu trafik kazası zamanaşımı süreleri geçtikten çok sonra açıldığını, yeni düzenlemeye göre zarar görenlerin doğrudan dava açma hakkı ortadan kaldırıldığını, dava öncesinde sigorta kuruluşuna başvuru zorunluluğu getirildiğini, yapılan hasar başvurusunda genel şartlar gereği sunulması zorunlu evraklar sunulmadığı için müvekkili şirketin başvuru sahibine ödeme yapmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesi kurullara aykırı olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacıya ödeme yapıldığından herhangi bir sorumluluğumuz bulunmadığını, davacı tarafın faizi aşan zararını, kesin ve net bir şekilde ispat etmesi gerektiğini, faizi aşan zarar ve zarar miktarının davacı tarafından ispatı gerektiğini, davacı tarafça bu hususu ispata yarar somut delil sunulmadığını, müvekkili şirket temerrüde düşmemiş ve dava konusu olayın meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığını, ispata muhtaç olması gerektiğinden taleplerin davacı tarafça ispatlanamadığının açık olduğunu, husumet yokluğu, zamanaşımı, hak düşürücü süre, hukuki yarar, dava şartı yokluğu nedeniyle karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile davanın reddini talep ettikleri anlaşıldı.
DELİL GEREKÇE:
Dava, alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle oluşan aşkın zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de kaza tarihinin 13.02.2019 olduğu, Uyuşmazlık Hakem Heyetinin Kararında 20/01/2021 tarihli 2021.E…-K-2021/… sayılı kesin kararı ile temerrüt tarihinin 15.01.2021 tarihi olduğu, tahsilat tarihinin ise 05.07.2021 tarihi olduğu ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazı yerinde görülmemiştir.
Tarafların iddia savunmaları ve dosya kapsamına göre bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak;
Dosyada mevcut olduğu üzere, davalı tarafın 2.400 TL’nin ödenmesi bakımından 15.01.2021 tarihinde temerrüde düştüğü, alacaklının iş bu zararının avans faiziyle birlikte toplamda 2.495,28 TL olarak tahsil ettiği; huzurdaki davada davacının aşkın zararının (munzam zararı) tazminini talep ettiği, Takdiri Mahkemenize ait olmak üzere, davacı tarafın aşkın zarar iddiasına ilişkin olarak, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında durumuna özgü somut vakıalar ileri sürmediği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Mahkemenizin aksi kanaatte olması ihtimaline binaen, Davacının asıl alacak 2400 TL ve temerrüt faizi alacağı olarak 95,28 TL tahsil ettiği; Sayın Mahkeme tarafından toplanan 1 Yıl ve Daha Uzun Vadeli Fiilen Uygulanan En Yüksek Faiz Oranı verilere göre 2.400 TL esas alındığında 15.01.2021 ila 06.07.2021 tarihleri arasında paranın değer kayıplarının, 215 TL olduğu, (T.Halk Bankası A.ş. tarafından bildirilen TL’ye Fiilen uygulanan En Yüksek Mevduat Faiz Oranı %18,75 Davacının munzam zararının ise netice itibariyle 119,72 TL olduğu mütalaa edildiği anlaşıldı.
Munzam zarar, farazi zarar olmayıp; somut bir zarardır. 6098 sayılı TBK’nın 122. maddesi uyarınca alacaklının temerrüt faizini aşan bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu durumda borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Benzer bir davada Yargıtay HGK’nun 29/03/2022 Tarih 2021/11-938 Esas 2022/401 Karar sayılı ilamı ile; ..” TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez. Bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair direnme kararı, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerindedir. O hâlde, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.” Şeklinde karar verilmiştir.
Somut davada davacı, davalıyı temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmayacağını, alacağın zamanında tahsil edilememesi nedeniyle ve yasal faizi aşan zararın ortaya çıktığını ileri sürmüş, somut bir zararı olduğu yönünde bir delil sunmamıştır. Yukarıda değinilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da belirtildiği gibi TBK’nın 122. maddesinde düzenlenen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmalar dışında davacının kendi durumuna özgü somut vakıalarla zararını ispatlanması gerekmekte olup, davacı ülkedeki genel alım gücündeki değişmelere dayanmış somut olarak şahsen uğradığı bir zararı iddia ve ispat edemediğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının reddine,
2-492 Sayılı Yasa gereğince alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile geriye kalan 99,20-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre belirlenen 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
6-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin tamamının, davacıdan tahsiliyle Hazine adına gelir kaydına,
Dair, davacı yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.06/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır